Yarını düşleyerek açtım gözümü güne. Artık dinlenmem lazım biraz. Takip ettiğim blogları okumam lazım.
Toplu Konut pazarı mücadeleyi kazanmış olmalı ki yaklaşık bir buçuk aydır pazarcılar tezgah kurmaya başlamış. Sadece biraz biber al demişti şef. Bugün kadroyu iyice daralttık ama kafa dinç. Çok rezervasyon olursa gençleri alırım yardıma. Evet, bugün dedikodu yok Taş Ev'de, huzur var. Gerisi de boş zaten.
Eşim eleman eksikliğini kapatmak için kolları sıvıyor. "Yok yapma, Allah aşkına bırak sen, bak sonra belin ağrıyacak." Şefimiz çok kibar. Uzun zamandır bu kibarlığa hasret kalmıştık. Umarım uzun yıllar bu ilişki sürecek. Bundan böyle Girit ve Yunan mutfağına daha fazla ağırlık vereceğiz. Değişiklik hayırlı sonuçlar verir bazen. İstediğim rotaya doğru bir adım daha.
Akşam rezervasyonları erken başlıyor. Bir grup doktor erken sayılabilecek bir saatte yer ayırtıyorlar. Aralarında bir isim kulağımıza tanıdık geliyor. Uzun zaman önce bir pazar kahvaltısında sırayı şaşırıp sonradan gelene servis yapmıştık da eşi defalarca özürümüzü kabul etmemişti ya, işte o doktor da var aralarında. Doğrusunu söylemek gerekirse yüzde yüz haklıydılar. Rezervasyon da yaptırmışlardı üstelik. Daha vahimi onlara haksızlık yapıp sıralarını verdiğimiz aile de doktor. Araları pek iyi değildi sanırım. Bir anda karizma çizilmişti belki bizim yüzümüzden. Sonradan gelen ailenin hanım bizim aklımızı çelen kişiydi. Henüz masaya oturmadan sürekli "Çok açız, çok açız." deyip durmuş belki de garsonları bu yüzden etkilemişti. Kahvaltı bitmiş, uğurlayana kadar özür dilemeye devam etmiştim. Hanımefendi bunu bir onur meselesi yapmış, facebook sayfamıza ilk kez üç yıldız vermişti yorumsuz olarak. Bana göre bunu hak etmiştik ama onlar affetmemişlerdi özürlerimizi.
Bir iş yemeği olduğu için olsa gerek bu kez sadece beyefendi geliyor. Geçmişte yaşadığımız bu kriz biraz geriyor bizi. Akşam ne olursa olsun hata yapmamamız gereken bir yemek olmalı. Bir çift arıyor. Masalarının süslenmesini istiyor. Mutlu anların adresi olan Taş Ev, epey bir zamandır kutlamalara ara vermişti. Arkasından bir telefon daha. Bu sefer arayan Ödemiş'ten. Bir arkadaşlarından duymuşlar ünümüzü. Yine bir doğum günü kutlaması yapacak kalabalık bir grup. Ben bu akşam için aradıklarını zannederken telefondaki hanımefendi yemeğin yarın olacağını söyleyince bütün konuşmalar havada kalıyor. "Hanımefendi, yarın tatil günümüz maalesef." Genç kadının bütün hayalleri yıkılıyor. "Yapmayınn."
Venüs gün boyunca oradan oraya koşturuyor. Fifi ile ayrılmaz ikili. Akşama doğru sap ayağı aksıyor. Bir yerden atlarken bertilmiş olmalı. Ya da ayağına diken batmış olabilir. Aksaması dışında keyfi yerinde. Sendeleyen ayağı bile kesmesine engel değil hızını.
Yeni şefimiz Ertuğrul nezaketinin yanı sıra çalışkan ve yardımcı. Diğer bir çift rezervasyon yaptırıyor. Masanın biri gül yaprakları, uğur böcekleri ve kristal boncuklarla süslenmiş. Kalp şeklindeki mumlar misafirler gelince yakılmalayı hazır bekliyor. İlk gelen çifte rezervasyonun kimin adına olduğunu soruyorum. Süslü masanın sahibi değil bu ilk gelen çift.
Doktorlar en erken gelen grup. İlk gelen grup verandada çaylarını içiyorlar arkadaşlarının gelmesini beklerken. Keyifli saatler geçiriyorlar. Herşey dört dörtlük bir düzen içinde sürüyor. Çiftlerden özel günün ve süslü masanın sahibi sipariş ettiği ızgara tavuk şiş tabağını şefimiz adeta bir tablo gibi süslüyor. Ne var ki fotoğrafını çekmek sonradan geliyor aklıma.
Doktorları misafir eden genç son derece hoşnut kaldığı ilgiden sonra hesabı öderken kartımızı istiyor. "Misafirlerimizi ağırlamak için yeni ve güzel bir alternatifimiz oldu." diyor, defalarca teşekkür ediyor. Son geldiklerinde ayıp ettiğimiz doktor bey de son derece memnun kalıyor bugünkü ilgiden.