Nasıl bir iş anlamıyorum. Yakamdan düşmüyor bir türlü. Sabaha kadar kuru bir öksürük illallah dedirtiyor. Solunum yollarım biraz açıldı gibi. Burnumdan nefes alabildiğim için şanslıyım. Bu sayede öksürük nöbetleri biraz hafifliyor. Biri gelmiş nefes borumu elindeki tüyle gıdıklıyor sanki.
Kahvaltı ertesi alışveriş yaptıktan sonra eşimle birlikte yaylaya çıkıyoruz. Hava kararsız. Bir ara yağmur çiseler gibi oluyor. Çok geçmeden güneş kendini gösteriyor. Kızımla telefonda görüşüyoruz. Bize hatırlatıyor, "Erikler, kirazlar toplanmazsa kuşlar yiyecek." Bugün tam günü aslında. Kilolarca erik topluyoruz ekip olarak. Ense kökümdeki ağrı gittikçe şiddetleniyor fakat ağrı kesici almamakta direniyorum. Eşim eline bir kova almış erikleri toplamaya çoktan başlamış bile. Ekip olarak onu yalnız bırakmıyoruz. Bir kısmımız ağaç üzerinde, bir kısmımız merdiven tepesinde ağızlara layık kebap eriklerini kovalara dolduruyoruz. İhtiyacımızdan çok fazla topladıklarımız. Yarın halde satar, onun yerine ihtiyacımız olan sebzeleri alırız.
Bugün kendimize bir güzellik yapmaya karar veriyoruz. Havuz başındaki masayı kendimize rezerve ettik. Menümüzden seçtiğimiz ızgara çeşitlerinden karışık bir tabak hazırlıyor şefimiz. Selma Hanım yanına güzel bir mevsim salata ekliyor. Bütün personel hep birlikte oturup keyifle yiyoruz. Misafirlerimizin beğenmeleri boşuna değilmiş demek. Şefimiz gerçekten işinin ustası olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Yemekten sonra başımın ağrısının geçtiğini neden sonra fark ediyorum. Boş durmayı sevmiyor eşim. Bir de bakıyorum kiraz ağaçlarının yanına koşmuş. Yalvar yakar bırakmasını istesem de nafile. Talimatlar yağdırıyor. "Merdiveni getirin, bak burada çok var."
"Artık misafirler dökülmeye başlar, ne olur bak sonra yaparız." demem boşuna. Telefonum çalıyor. "Hah bak gördün mü? On dakika sonra misafir geliyor." İnanmıyor. Ne zaman ki iki araba aynı anda bahçeye girince çaresiz kabulleniyor. Yine de bir kova kiraz toplamış olmanın yarım kalmış huzuru içinde dönüyoruz.
Misafirlerimizi verandada ağırlıyoruz. Böylesi düz ayak olması bakımından daha iyi. Gelen bayılıyor Taş Ev'e giden bayılıyor. Şefimiz ile birbirimizi tanıdıkça daha iyi kaynaşıyoruz. Huzur içinde çalışmanın zevki bir başka. Venüs ile Fifi ayrılmaz bir ikili oldular. Bir ara kapının önünde ikisi oturmuş içerde bizi seyrederken yakalıyorum. İçeri girmeleri yasak. Venüs da anladı sonunda içeri girilmeyeceğini. Bazen çekinerek ayağını eşikten içeri atar gibi oluyor, seslenince geri adım atıp oturuyor. Misafirlerimizden bir beyefendiyi aşırı şekilde korkutunca eşim hemen onu alıp kulübesine hapsediyor.
Akşam misafirleri için verandada yer ayırmış olmamıza rağmen onlar üst salonu tercih ediyorlar. Son masa halinden son derece memnun. Epey gecikecekler gibi görünüyor. Topladığımız erik ve kirazları arabaya yükledikten sonra ekibi gönderiyorum. Eşimle birlikte mekanı kapatıp ayrılıyoruz.