Gittikçe daha çok seviyorum bu işi. Her şeyden önce eşimle birlikteyim. Bu birliktelikte yeni ekibimizin payı büyük. İş yerinde huzursuzluk olunca mücadeleye yalnız devam etmek zorunda kaldım bir müddet. Artık güle oynaya birlikte çıkıyoruz yaylaya. Sabah alışverişinden sonra bahçeye varıyoruz. Hava kapalı, yağmur ha yağdı ha yağacak. Rüzgar bulutları bir o yana bir bu yana savuruyor.
Yumurtaları folluktan toplama zevki eşime ait. Fakat bu kez mutfaktaki işini bırakamıyor, ben gidiyorum. Halde komisyoncuya verdiğim kirazlar için ödenen fiyatı duyunca kızmaya başlıyor. "Niye verdin, ben onları reçel yapardım." Ağaçlarda toplanacak kiraz var daha diyorum. Hemen ağaçların yanına koşuyor. "Merdiveni getir."
Kuşlar yemeye başlamış bir kısmını. Bugün ne toplasak kâr. Hemen işe koyuluyoruz. Yağmur başlamak üzere. Tanelerin her biri irileştikçe irileşmiş, renkleri siyaha yakın bir hal almış olmasına rağmen kütür kütür. Selma Hanım da katılıyor bize. Kısa zamanda iki üç kova topluyoruz. İşimiz bittikten sonra yağmur atıştırmaya başlıyor.
Yağmur ancak toprağı ıslatmaya yetiyor. Havuz başındaki masamıza kuruluyoruz ekip arkadaşlarımızla birlikte. Şefimiz çok sevdiğim mantarlı makarna hazırlamış. Afiyet ve neşe içinde yiyoruz birlikte.
Yarın için büyük bir organizyon var. Dün özel bir anaokuldan aramışlar, bugün Taş Ev'i görmeye geleceklerini söylemişlerdi. Bir sınıflarına karne töreni ile birlikte çocuklara ve velilerine iftar yemeği vermek istiyorlarmış. Gecikince telefon ediyorum. "Yoldayız, beş dakika sonra yanınızdayız." diyor özel anaokulunun sahibesi hanımefendi. Fifi'nin havlamasıyla birlikte bahçede üç kişinin yaklaşmakta olduğunu fark ediyorum. Yolumuzdan şikayet ediyorlar. İlk gelen misafirlerimizin olağan tepkisi bu. Güzelliklere ulaşmanın bir bedeli olduğunu söylüyorum. Taş Ev'i geziyoruz birlikte. Misafirlerin sayısı salonu dolduruyor. Yarına başka misafir kabul etmeyeceğimi söyleyince hanımefendi teşekkür ediyor. Menü ve net kişi sayısı üzerinde anlaşıyoruz.
Çalıştığımız bankalardan birinin personeli arıyor. "Yurt dışından misafir gelmiş, sizin orayı tavsiye ettim." diyor. Teşekkür ediyorum. Akşam misafirleri gelmeye başlarken en güzel masalardan birini yabancı konuklarımız için hazırlıyorum.
Ödemişte iş makineleri imalatı yapan bir firmanın Avusturya'dan gelen müşterileriymiş konuklarımız. Vitrinden soğukları seçiyoruz. Girit ve Yunan mezeleri ilgilerini çekiyor. Çok sayıda meze tabağı sipariş ediyorlar. Salonda yerlerini gösterdikten sonra servislerini açarken Taş Ev hakkında bilgi veriyorum. Onların anladığı lisandan konuşmam hoşlarına gidiyor. Menüleri dağıtırken İngilizce menümüzün olmadığı düşüyor aklıma. Yabancı konuklarımızdan özür dilerken bir an önce İngilizce menü hazırlamam gerektiğini düşünüyorum. Ramazan dolayısıyla alkollü içki almak konusunda tereddüt ettikleri anlaşılıyor. Onları getiren beyefendiler rahat olmalarını söyleyince birer bira söylüyorlar. Viyana'dan, Salzburg'tan konuşuyoruz. Salzburg'un en güzel şehirlerden biri olduğundan bahsediyorum. Onların bulundukları yer de Salzburg yakınlarındaymış. Mezelere bayılıyorlar, tabaklar tertemiz geliyor. Sıcakların arkasından sıra tatlılara geliyor. Kestaneli dondurma, dondurmalı irmik helvası ve trileçe sipariş ediyorlar. Tatlı tabakları da boş geliyor. Ödemişten gelen konuklarımız ve onların yabancı misafirleri son derece memnun bir şekilde ayrılırken yeniden geleceklerini söylüyorlar. Biz de mutlu oluyoruz bu durumdan.
Yarın için büyük bir organizyon var. Dün özel bir anaokuldan aramışlar, bugün Taş Ev'i görmeye geleceklerini söylemişlerdi. Bir sınıflarına karne töreni ile birlikte çocuklara ve velilerine iftar yemeği vermek istiyorlarmış. Gecikince telefon ediyorum. "Yoldayız, beş dakika sonra yanınızdayız." diyor özel anaokulunun sahibesi hanımefendi. Fifi'nin havlamasıyla birlikte bahçede üç kişinin yaklaşmakta olduğunu fark ediyorum. Yolumuzdan şikayet ediyorlar. İlk gelen misafirlerimizin olağan tepkisi bu. Güzelliklere ulaşmanın bir bedeli olduğunu söylüyorum. Taş Ev'i geziyoruz birlikte. Misafirlerin sayısı salonu dolduruyor. Yarına başka misafir kabul etmeyeceğimi söyleyince hanımefendi teşekkür ediyor. Menü ve net kişi sayısı üzerinde anlaşıyoruz.
Çalıştığımız bankalardan birinin personeli arıyor. "Yurt dışından misafir gelmiş, sizin orayı tavsiye ettim." diyor. Teşekkür ediyorum. Akşam misafirleri gelmeye başlarken en güzel masalardan birini yabancı konuklarımız için hazırlıyorum.
Ödemişte iş makineleri imalatı yapan bir firmanın Avusturya'dan gelen müşterileriymiş konuklarımız. Vitrinden soğukları seçiyoruz. Girit ve Yunan mezeleri ilgilerini çekiyor. Çok sayıda meze tabağı sipariş ediyorlar. Salonda yerlerini gösterdikten sonra servislerini açarken Taş Ev hakkında bilgi veriyorum. Onların anladığı lisandan konuşmam hoşlarına gidiyor. Menüleri dağıtırken İngilizce menümüzün olmadığı düşüyor aklıma. Yabancı konuklarımızdan özür dilerken bir an önce İngilizce menü hazırlamam gerektiğini düşünüyorum. Ramazan dolayısıyla alkollü içki almak konusunda tereddüt ettikleri anlaşılıyor. Onları getiren beyefendiler rahat olmalarını söyleyince birer bira söylüyorlar. Viyana'dan, Salzburg'tan konuşuyoruz. Salzburg'un en güzel şehirlerden biri olduğundan bahsediyorum. Onların bulundukları yer de Salzburg yakınlarındaymış. Mezelere bayılıyorlar, tabaklar tertemiz geliyor. Sıcakların arkasından sıra tatlılara geliyor. Kestaneli dondurma, dondurmalı irmik helvası ve trileçe sipariş ediyorlar. Tatlı tabakları da boş geliyor. Ödemişten gelen konuklarımız ve onların yabancı misafirleri son derece memnun bir şekilde ayrılırken yeniden geleceklerini söylüyorlar. Biz de mutlu oluyoruz bu durumdan.