KATEGORİLER

6 Haziran 2017 Salı

KEBAP ERİĞİ

05/06/2017 Pazartesi, Tire

Nasıl bir iş anlamıyorum. Yakamdan düşmüyor bir türlü. Sabaha kadar kuru bir öksürük illallah dedirtiyor. Solunum yollarım biraz açıldı gibi. Burnumdan nefes alabildiğim için şanslıyım. Bu sayede öksürük nöbetleri biraz hafifliyor. Biri gelmiş nefes borumu elindeki tüyle gıdıklıyor sanki.  

Kahvaltı ertesi alışveriş yaptıktan sonra eşimle birlikte yaylaya çıkıyoruz. Hava kararsız. Bir ara yağmur çiseler gibi oluyor. Çok geçmeden güneş kendini gösteriyor. Kızımla telefonda görüşüyoruz. Bize hatırlatıyor, "Erikler, kirazlar toplanmazsa kuşlar yiyecek." Bugün tam günü aslında. Kilolarca erik topluyoruz ekip olarak. Ense kökümdeki ağrı gittikçe şiddetleniyor fakat ağrı kesici almamakta direniyorum. Eşim eline bir kova almış erikleri toplamaya çoktan başlamış bile. Ekip olarak onu yalnız bırakmıyoruz. Bir kısmımız ağaç üzerinde, bir kısmımız merdiven tepesinde ağızlara layık kebap eriklerini kovalara dolduruyoruz. İhtiyacımızdan çok fazla topladıklarımız. Yarın halde satar, onun yerine ihtiyacımız olan sebzeleri alırız.

Bugün kendimize bir güzellik yapmaya karar veriyoruz. Havuz başındaki masayı kendimize rezerve ettik. Menümüzden seçtiğimiz ızgara çeşitlerinden karışık bir tabak hazırlıyor şefimiz. Selma Hanım yanına güzel bir mevsim salata ekliyor. Bütün personel hep birlikte oturup keyifle yiyoruz. Misafirlerimizin beğenmeleri boşuna değilmiş demek. Şefimiz gerçekten işinin ustası olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Yemekten sonra başımın ağrısının geçtiğini neden sonra fark ediyorum. Boş durmayı sevmiyor eşim. Bir de bakıyorum kiraz ağaçlarının yanına koşmuş. Yalvar yakar bırakmasını istesem de nafile. Talimatlar yağdırıyor. "Merdiveni getirin, bak burada çok var."

"Artık misafirler dökülmeye başlar, ne olur bak sonra yaparız." demem boşuna. Telefonum çalıyor. "Hah bak gördün mü? On dakika sonra misafir geliyor." İnanmıyor. Ne zaman ki iki araba aynı anda bahçeye girince çaresiz kabulleniyor. Yine de bir kova kiraz toplamış olmanın yarım kalmış huzuru içinde dönüyoruz.

Misafirlerimizi verandada ağırlıyoruz. Böylesi düz ayak olması bakımından daha iyi. Gelen bayılıyor Taş Ev'e giden bayılıyor. Şefimiz ile birbirimizi tanıdıkça daha iyi kaynaşıyoruz. Huzur içinde çalışmanın zevki bir başka. Venüs ile Fifi ayrılmaz bir ikili oldular. Bir ara kapının önünde ikisi oturmuş içerde bizi seyrederken yakalıyorum. İçeri girmeleri yasak. Venüs da anladı sonunda içeri girilmeyeceğini. Bazen çekinerek ayağını eşikten içeri atar gibi oluyor, seslenince geri adım atıp oturuyor. Misafirlerimizden bir beyefendiyi aşırı şekilde korkutunca eşim hemen onu alıp kulübesine hapsediyor.

Akşam misafirleri için verandada yer ayırmış olmamıza rağmen onlar üst salonu tercih ediyorlar. Son masa halinden son derece memnun. Epey gecikecekler gibi görünüyor. Topladığımız erik ve kirazları arabaya yükledikten sonra ekibi gönderiyorum. Eşimle birlikte mekanı kapatıp ayrılıyoruz.

4 yorum:

  1. Uzun süre aradan sonra merhaba (bendeniz küçük mucizelerim)
    Baya ara vermişim ki, şef aşçı bile değişmiş :)
    Erikler şahane görünüyor. Bizler görmeden hayranız Taş Ev'e.
    Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, hoş geldiniz. Nasılsınız? Küçük mucizeler nasıllar?:)
      Evet burada epey bir değişiklik var. Sizde de öyle sanırım.
      Eriklerimiz, kirazlarımız şahane:)
      Sevgiler...

      Sil
  2. Önce size "Geçmiş olsun!.." demeliyim. Bir zamanlar öksürükten ben de neler çektim neler... Terleyip, soğumaktan ve kendimi koruyamamaktan. Doğal olarak astımın pençesine yakalandım. Öksürdükçe peşpeşe öksürükten bitap düşüyordum. Tam anlamıyla iyileşmem uzun sürdü tabi. Babam sigaradan öksürürdü hep; çocukluğumuzda sokaktan gelen öksürük sesiyle babamızın eve geldiğin anlardık öncesinden. Bilirsiniz bir de "Ayan" öksürüğü vardır kesik kesik. Bilinçli öksürülür. Sokakta giderken millet duysun da kendine çeki düzen versin; saygıda kusur etmesin manasında bir öksürüktür bu!.. :)
    .........
    İstanbul'da semt pazarımızda eriğin iyisi on-oniki lira. Hala çok pahalı ve biz tadımlık oysa da yarım kilo alıyoruz. Malta eriği nedense iyisi sekiz on lira. Fakat plastik gibi kabuğu var, gevrek değil. Tadı ad o kadar mayhoş da değil. Küçükleri üç dört lira ama lezzeti ve aroması tam da benim aradığım gibi; hem tatlı, hem mayhoşumsu, aromalı ve sulu. Pazar kültürünün de kendine has bir sırrı var demek.
    .........
    Cevizler, kestanelerden sonra erikler kirazlar ve daha niceleri... Kendi elinizle meyveleri ağacından toplamanın, folluktan taze yumurtaları almanın, zevki bir başka olsa gerek. Bahçe işiyle bir hizmetçinin zamanla olabileceğini de düşünmüyor değilim hani!.. Belli mi olur birkaç kuzunun otlatılması, bakımı kendi etini ve mamüllerin en azından sibob olarak oradan temini olabilir mi düşünmek gerek. Turizmin imkan sağlayan tesislerinde organik sebze ve meyvenin mutfakta ve sofrada kullanıldığını biliyoruz. Benimkisi de tasavvur işte. Bir nevi hayal dünyasında yaşıyorum demektir.
    .........
    Günlüğünüzü sürekli güncelleme içinde olmanız, Bu işle ilgili ayrıca dostlukların oluşumuna büyük katkı sağlıyor. Bu sayfa herhangi bir sayfa özelliğinden daha çok, özel olma ve çizgi üstü bir karektere sahip olmasıyla yerini koruyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Size de geçmiş olsun. Çok güzel ifade ettiğiniz kesik kesik öksürüğe "Ayan" öksürüğü denildiğini yazınızdan öğrendim. Sizden bu konularda oldukça fazla öğreneceğimiz şey var.

      Şu erikler ve kirazlara canım yanmadı değil. Ağaçtan kendi ellerinle topla, sonra git hale yok pahasına sat. Vaktimiz olsa pazara tezgah kurup beş katına satmak geçti aklımızdan...

      Zamanla ne hale gelecek burası ben de merak ediyorum aslında. Hayali cihan değer.

      Teşekkür ederim. Okuyup değer ve destek verdiğiniz için. Hem de sizin değerli çalışmalarınıza yeterince zaman ayıramadığım halde.

      Sil