KATEGORİLER

12 Haziran 2017 Pazartesi

TATLI HAYDUT

11/06/2017 Pazar, Tire

Güneşli bir gün karşılıyor bizi. Hamaratlığımız üzerimizde. Erkenden çıkıyoruz yaylaya eşimle birlikte. Ekip arkadaşlarımızın henüz gelmediklerini kapalı bahçe kapısından anlıyoruz. İlk işim Venüs'ü özgürlüğüne kavuşturmak. Daha sonra kümese, kara kızların yanına gidiyorum. Elimde sebze ve yemek artıklarını koyduğumuz kova. Hepsi kümesin kapısında kümelenmiş beni bekliyor. Bugün onlar da çok hamarat, hiç fire vermeden hepsi yumurta bırakmış folluklara. Çok geçmeden şefin motor sesi duyuluyor. Telefonunu evde unuttukları için geciktiklerini söylüyor. Ertuğrul Şef ve onun kıymetli eşi kısa zamanda güvenimizi kazanıyorlar. Kullandıkları lisan, asaletlerini ortaya koyuyor. Seviyoruz onları...

Pazar olmasına karşın beklenen hareket olmuyor gün boyunca. Bu durum şaşırtıcı. Dostumuzun (!) yerinden söküp kendi pankartını astırdığı levhamızın olmayışı mı buna sebep? Herkes köy içinde bir yönlendirme levhamızın bulunmamasından şikayetçi. Reklamcı perşembe gününden beri söz verdiği halde levhayı yerine dikmedi. Bu durgunluk sadece biz de mi merak ediyoruz. Kışın, yağmurun yolları darmadağın ettiği günlerde bile böylesine durgunluk yaşamamıştık. "Şef ben motorla bir köyü dolaşayım." diyor. Aşağıdaki restoranlar insan kaynıyor olmalı. Kısa süre sonra dönüyor şefimiz. "Köyde tek araba var o da köylü kadının birinden erik alıyor, restoranlar bomboş." diyor. İnanmakta zorluk çekiyoruz. "İnanmıyorsanız birlikte inelim." diyor. Okulların tatile girmesi sebebiyle insanlar uzak yerleri tercih etmiş olabilirler diye yorum yapıyor şef. 

Havuz başındaki masamıza kuruluyoruz. Ustamızın elinden çıkan nefis yemekleri ağaçların arasında keyifle yiyoruz. Başka ne isteriz ki Allah'tan.

Destek elemanı Ali, ehliyet sınavını vermiş, arıyor. Bayrak direğinin olduğu yerde beklediğini söylüyor. Aşağı, onu almaya giderken hareketin başladığını, köy yollarında araç trafiğinin arttığını görüyorum. Ali'nin gelmesiyle birlikte birden yoğunlaşıyoruz. Bir anda bahçe birbiri ardına gelen arabalarla doluyor. Gelen misafirlere doktorların yaptığı gibi randevu veresim geliyor. Hepsi aynı anda gelmesin, teker teker gelsinler diye. Ali mi şans getiren?

Hem veranda hem salon hem de terastaki masalara aynı anda hizmet veriyoruz. Ali'yi getirmem isabet olmuş. İftara yakın Torbalı'dan daimi misafirlerimiz geliyor. Hemen siparişleri alıyoruz. İftar saatine baktığımız yok o hengamede. Bazen insanın yüzüne gülüyor şans. Çorbalar servis edilir edilmez top patllıyor sanki ayarlamışız gibi. 

Misafirlerimizi karşılarken onlara sataşmasın diye Venüs'ü kulübesine kapatıyoruz. Çıkan et ve kemik artıkları Fifi'ye gidiyor bu arada. Selma Hanım "Venüs kulübesinde ağlıyor." diyor. İçim burkuluyor. Hemen gidip kapısını açıyorum. Doğrudan yemek kabına koşuyor obur. Misafirlerimizden bir hanımefendinin köpeğe karşı allerjisi varmış. Bizim Venüs de gider bulur öylelerini. Kapının eşiğinde şirinlik yapmaya çalışıyor. Hanımefendi çantasıyla kendini korumaya çalışıyor. Ancak bizim haylaz çantayı yiyecek sanıp yalamaya çalışıyor. Hanımefendi çığlık çığlığa. Ali'ye sesleniyorum, "Götür şu yaramazı kulübesine." 

Gündüz vaktinin durgunluğunu eşimle birlikye Taş Ev'in hemen altındaki ağaçtan erik toplayarak değerlenmdirmiştik. Kocaman olmuş eriklerden kırk elli kilo kadar topluyoruz. Dallar alçak, yerlere kadar eğilmiş aldığı yükten. Kapının yanında sergilediğimiz erikleri satınca pek bir hoşumuza gidiyor. Bazı misafirlerimiz kara kızların yumurtalarından da satın alıyorlar. 

Durgun başlayan günümüz tatlı bir telaş içinde sona eriyor. 


2 yorum:

  1. Tire'nin Top tepesinden top atılır. Sünnet düğünlerinde bando çalınırdı. İtfaiye meydanında bir de Yangın gözetleme özetleme kulesi vardı. Urgancılar urgan örer, yorgancılar yorgan dikerdi. İlkokulu Tire İstiklal İlkokulunda bitirdim. O zamanları ramazanda ramazan pidesi de satmışlığım olmuştur o çocuk halimle. Sokak sokak bağırarak sıcak pide satmak güzel bir duyguydu.
    .....
    Günlüğünüzde şehrirden bahsettiğinizde bile kışın sobalardan tüten dumanın taş kokulu kömür kömür kokusunu hala burnumda hissederim. Yazın da meyve ve kavun kokuları... Belki özlemiş olabilirim Tire'yi.. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Halen yaşadığım şehrin tarihini benden çok daha fazla bildiğiniz aşikar. Ancak o özlediğiniz Tire halen burada yaşayanlar için de bir özlem. Ne yazık ki sizin gibi mecburiyetten dışarıda bulunanların olduğu kadar burada yaşayanlar da yad ediyor o günleri. Eskinin zor koşullarında daha mutluyduk galiba.

      Sil