"Kar ile ilgili anılarınız var mı? Veya ilginç anılarınız? Ya da ilk kar anınız?"
Olmaz mı? Lâkin üniversiteye başladığım yıla kadar kar görmedim desem yeridir. Çocukluğumu yaşadığım şehrin soğuk kış günlerinde bazen seyrek kar taneleri kelebek misali havada uçuşmaya başladığında biz de onlarla birlikte sevinçten havaya uçar, mahalleliyle hep bir ağızdan "kar yağıyooo." diyerek bağrışırdık. Gel gelelim o beyaz sevimli taneler yere değer değmez ardında hafif bir ıslaklık bırakıp kaybolur, böylelikle bizim kar topu oynama, kardan adam yapma hayallerimiz suya düşerdi.
Ankara'ya ilk gelişimden bir iki hafta sonra karla tanıştım. Yerde otuz santim kar birikmişti. Her taraf bembeyaz örtüyle kaplanmış, üniversite kampusundaki çam ağaçları birer gelin gibi bezenmişti. Manzara muhteşemdi. Kaldırımda yürürken ayağımdaki botların altında ezilen kardan çıkan gacır gucur seslere bayılıyordum. Ne yazık ki bu keyifli anlar fazla uzun sürmemişti. Ertesi gün karlar erimeye başlayınca caddeler çamur deryasına dönüyor, kaldırımlar tamamen buzla kaplanıyordu. Ömrü boyunca kar görmeyenler için kar üstünde yürümek hiç kolay değil. Onlardan biri olarak ben buz üzerinde artistik hareketlerle düşüp kalkarken yanımda istiflerini bozmadan yürüyen insanların sakin bir şekilde yollarına devam etmelerine oldum olası anlam veremezdim. Zamanla işin inceliklerini kaptım tabii. Hangi ayakkabıyı giymeli, nerelere basmalı, heyecan yapmadan nasıl yürünmeli teker teker öğrendim.
Meslek hayatıma başladıktan sonra ne karakışlar, ne karlar gördüm, hepsi teker teker gözlerimin önünde beliriyor. Karda yürümekle işlerin bitmediğini anladım zamanla. Karda, buz üstünde araba kullanmak çok daha büyük çaba, beceri gerektiriyor. Karakışın hüküm sürdüğü Karakaya'da, Düzce-Akçakoca, Kayseri-Ankara yollarında az sınav vermedim. Bazı bölgelerde heyelân tehlikesi ve yoğun sis nedeniyle tehlike katmerleşiyordu. Bir gece arkadaşlarla eğlenmek için Karakaya Baraj şantiyesindeki lojmanımızdan yola çıkıp İtalyan kampına gitmeye karar verdik. Yollar buz tutmuştu, arazide en azından elli-altmış santim kalınlığında kar vardı. Sisten burnumuzun ucunu göremiyorduk. O gün arabayı arkadaşım kullanıyordu. Ben arabadan inip geri geri gidiyor, ona "gel, gel" diye seslenip yol göstermeye çalışıyordum. Bir ara sis hafifler gibi oldu, durduğum yeri farkına varır varmaz gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bulunduğum yerden birkaç adım ilerisi uçurumdu. Ne yapacağımı bilemedim. Biraz daha gel desem ben önde araba arkada metrelerce aşağı uçabilirdik. Sırtımdan aşağı soğuk terlerin boşaldığını hatırlıyorum.
Arabayla sis içinde ilerlerken defalarca yolun dışına çıkmışımdır. Zamanla sisli ve buzlu yollarda araba kullanmaya alıştım. Hatta bu konuda uzmanlaştım diyebilirim. Unutamadığım Kayseri-Ankara yolculuğum var bir de. Şantiyeden tek başıma Ankara'daki evimize dönüyordum. Yollar berbat, tipi nedeniyle kapandı kapanacak... Altımdaki Renault Station arabayı kaydırmadan rampa aşağı inmek ayrı, kaymadan rampa yukarı tırmanmak ayrı dert. Yüzlerce araç kayıp sağa sola yatmış durumda. Bir benzin istasyonunda durup yolun açılmasını beklemek geçiyor aklımdan ama şeytan dürtüyor devam et bir şey olmaz diye. Yokuş aşağı bir kamyon ağır ağır üzerime doğru kayıyor, yanından kıl payı sıyrılmayı başarıyorum. Gençlik işte, kanın delicesine kaynadığı çağlar. Bir yandan yolda kalırım korkusu, diğer yandan macera tutkusu. İyi ki zamanında fullemişim depoyu diyerek teselli ediyorum kendimi, bu depo beni Ankara'ya kadar götürür. Bir sürü özel araç, kamyon, tır yol boyunca dizilmişler. Bildiğim tek şey eğer durursam, daha arabayı kaldırmamın imkânı yok. İkinci vitese takıp sabit hızla, hiç istifimi bozmadan, hedefime varacağıma dair kör bir inancın peşine takılıp ilerliyorum. Zaman zaman önümdeki araç hızımı kesiyor, onu sollamazsam oracıkta kalacağımı biliyorum. Gözümü karartıp solluyor, karşı taraftan gelenlerin arasından güç belâ sıyrılıyorum. O günü unutamam gerçekten. Ve bu mücadelenin sonunda, muhtemelen o saatlerde Ankara'ya ulaşan tek araç olarak ipi göğüslüyorum. Yol biraz rahatlıyor, bir akaryakıt istasyonunda mola veriyorum. Silecekler donmuş, arabanın altı yere kadar karla kaplanıp buz tutmuş. Lastiklerle çamurluk arasında en çok bir santim mesafe kalmış. Buz tutan çamurluğa değdikçe çıkan sinir bozucu tekerlek seslerini yol boyunca dinlemişim. O gün şanslıydım şanslı olmasına ama yine de kendimle gurur duyduğum, macera yüklü nadir günlerden birini yaşamıştım.
Genç bir şantiye şefiyken çalıştığım Kdz. Ereğli o yıl, en soğuk kışlarından birini yaşıyordu. Şantiye şehir merkezine yirmi km mesafede. Kar, Subaşı beldesinde yolu kapatmış, şantiye ile bütün irtibatımız kesilmişti. Tabii o zamanlar henüz cep telefonu neyin yok. Sabit telefon karlı havalarda zaten çalışmıyor. Tabii siz bilmezsiniz o günleri, göz alabildiğince uzanan tüp kuyruklarını! Şimdi keyfiniz gıcır hepinizin. Neden sonra şantiyeden haber alabildik. İş makineleriyle yolu açıp şantiyede kalanlara ekmek gönderebildik. O kış Kdz. Ereğli'de en az bir ay yerden buz kalkmamıştı. Ama buz da buzluktan çıkmıştı hani. Evet, görünüşte resmen buz, sadece çamurdan rengi değişmiş biraz. Fakat ilginç bir şekilde arabanın lastikleri o buzun üzerinde kaymıyordu işte!. Buz dejenere olmuştu!
Karı ve denizi uzaktan izlemesini daha çok severim. Çileli bir iş, soğukta yollarda kalmak, tehlikeli de aynı zamanda. İlk kar yağdığında tadını çıkarmak gerek, eriyip her taraf çamur olduktan sonra eğer işiniz yoksa evden dışarı çıkmamak lâzım, desem yine olmayacak. Bu sefer mecburen doğalgaz yakacaksınız ısınmak için. Ancak fazla ısınmak da yakıyor insanı, faturalar malumunuz. Öyle ya da böyle, bu kışı geçirelim gerisi kolay.
geldiğine bir türlü sevindiremedi doğalgaz, yaz için kolaylık sağlasa da yemek vb. kışları can yakmaya devam ediyor hep maalesef :)
YanıtlaSilkar eskiden yumuşatırdı kış soğunu şimdi tam tersi gibi, karadeniz ereğli gördüğüm en güzel yerlerden biri, ama yazın orda olmak gerekiyor :)
Doğalgaz, elektrik, akaryakıt karakışta yılın şampiyonları. Ben de karın ayazı kestiğini biliyorum, beş altı yıldır kardan uzak yaşıyorum. Eskiden Kdz. Ereğli çok güzeldi fakat rutubetin en fazla olduğu bir yer. Sahildeki salaş balık lokantalarında yediğim kalkan balığını unutamam:)
SilKar, çalışmıyorsanız, ulaşımda değilseniz, sıcak bir eviniz varsa güzel. Şu günlerde çok kişi için çile malesef.
YanıtlaSilAynen dediğiniz gibi. Yoksullar için yıkıcı bir darbe, haklısınız.
SilSiz de benim gibi kar ve soğuk havanın ceremesini bolca çekmiş olanlardansınız anlaşılan. Anılar iyisiyle, kötüsüyle hey gidi günler dedirtiyor insana. Uzun zamandır böyle kışlar görmeyi unutmuşuz galiba. Ve maalesef şu zamlar ve ekonomik koşullar yüzünden, sürekli aç ve açıkta, zor durumda olan insanları düşünüp, dua etmekten kar tanelerinin güzelliğini hissedemiyorum inanın😔
YanıtlaSilDüşündükçe aklıma yenileri geliyor. En tehlikelisini de yaylada yaşamıştım. Günlüklerimde anlattığımı sanıyorum. Bedava yaşadığıma inanıyorum bazen. Kader mi, tesadüf mü? Ayrı bir tartışma konusu. Zamlar, ekonomik koşullar bir yandan kötü hava şartları diğer yandan bu iş nereye varacak bilemiyorum. TV de İstanbul'daki kar çilesini gördükçe ben de olmaz olsun böyle kar diyorum.
Silen alışkın bünyeler bile buzun tuzağına düşebiliyor ama tabi acemiler gibi değil :) Doğu'nun karını bilenler biz İstanbullulara garip garip bakıyordur şimdi yaşadığımız kar kaosunu görünce. İki damla kar görüp havaya uçan ben, sen kar mı gördün sanki diyen ailem kapışıyoruz mesela:) Çünkü onların çift katlı evleri kar altında kalır, sabah damını temizleyip yolunu açtığı yer tipi yüzünden akşama varmadan yine kapanırmış. Hoş uzun zamandır o karda yağmıyordu köye ama dün gelen resimler yine eski şaşalı günlerine döndüğünü gösteriyor. Biz daha çok artistik patinaj yapıyoruz buralarda, yoksa kar keyfi kısa sürüyor.
YanıtlaSilKar görmemiş insanların buzda yürüyüşlerini acemi şoförün araba kullanmasına benzetirim:) Ben de ilk zamanlar öyleydim. Sağıma arkadaşlarımdan birini soluma diğerini alır yürümeye çalışırdım ama yine de aralarından kayar, düşerdim. Bir keresinde parkamın her iki kolu birden sökülmüştü bu esnada:)) Doğunun karı kışı tartışılmaz tabii.
SilYa o kadar güzel anlatıyorsunuz ki sanki film gibi canlanıyor zihnimde maceralarınız :) O karda gözünüzü karartıp gideceğiniz yere varmış olmamız gerçekten büyük şans!
YanıtlaSilYazım dilinde şimdiki zamanı kullanmak okura daha büyük zevk verdiğine inanıyorum. Eskiden tuttuğum günlükler de benzer üslûp kullanmıştım. Her şeyden öte yazdıklarım gerçekten yaşanmış olaylar. Çok teşekkür ederim:)
SilBenim kar anılarım hep çocukluktan kalmadır. Çok kar yağardı eskiden ve o anıların hepsi çok güzeldi. Artık birkaç yıldan beri kar yağsın istiyoruz resmen. Karın bacağımı geçtiğini hatırlıyorum ama şimdi ayak bileğimi bile geçmiyor. Ne kadar güzel eğlenceli olsa da maalesef zorlukları da çok. Özellikle dışarıda kalan insanlar için :(
YanıtlaSilBirkaç arkadaşın bu konuya dikkat çektiğini fark ettim. Evet, bence de son yıllarda kışlar eskisi kadar soğuk geçmiyor. Hep küresel ısınmaya bağlıyorduk bu durumu. Bu sene yağan karlar son birkaç yılın acısını çıkarıyor olmalı:) İlk yağdığında gerçekten güzel oluyor ama erimeye başladıktan sonra buzu, çamuru pek tadı kalmıyor:)
SilBayağı olaylar atlatmışsınız. Ben hala karda yürüyemem, anında kayıyor ayaklarım. Konya' da çok kar görsem de değişmedi durum.
YanıtlaSilLisede haftasonu dersaneye gidecekken çok kar yağmıştı. Nasıl olsa ders iptal olur geri gelirim diye sevinerek hazırlanıp gittim dershaneye. Baktım 3 5 kişi daha gelmiş. Hoca gelince ders işledi, siz o kadar gelmişsiniz emek harcamışsınız, ders işlemesem olur mu diye. :)
Düşününce daha neler çıkar bilmiyorum. İzmirli olarak ülkemizin muhtelif yerlerinde bulundum. Çoğu bol kar yağışının olduğu yerlerdi. Epey tecrübem oldu bu konuda yani:) Kaymamak için spor ayakkabısı ya da altı lastik bot daha uygun. Hoca en doğrusunu yapmış, kendi de o hava şartlarına rağmen gelebildiyse görevine saygı duran bir insanmış:)
Silsenin taşıtlar ve yollarla ilgili tehlikeli anıların çok galiba :) odtü de kar ne güzel olur değil mi :)
YanıtlaSilVar tabii ama bir şekilde ayakta kaldım işte:) Sanırım ilk karı ODTÜ'de gördüm. Çok sevinmiştim o zaman. Fakat yurtlardan bölüme doğru o devrim stadyumunun yanından giderken buzda kaymamak için büyük mücadele ediyordum. Az düşmedim o yollarda:)
Sil