Karga kahvaltısını etmeden evvel düştük yollara yine. İzmir'e vardığımızda hava yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu. Erkenden randevu alındı.
Doktoru beklerken hastanenin kafeteryasına gittik. Kızım bir şeyler atıştırdı çayını içerken. Bana yasak, henüz kan vermediğim için. Benim en fazla merak ettiğim sonuç ise şekerimin kaç çıkacağı. Uzun zamandır evde bir tartışma sürüp gidiyor çünkü. Eşim ve kızım, benim şeker hastası olduğuma inanıyor ve yasak olan yiyecekleri yemememi istiyorlar. Aslında şekeriniz varsa eğer salça, hardal ve turşu dışında her şey yasak. Benim ise şeker olduğuma dair inancım zayıf. Neden derseniz; bir gün ara ile Tire ile İzmir hastanelerinden aldığım iki sonuç arasındaki inanılmaz fark. Ben ikisine de inanmıyorum dedim, çıktım işin içinden.
Doktor sabah siftahını benimle etti. Sorular sordu, cevaplarını aldı. Sonuçlar çıkana kadar bir şeycikler demedi. Tomografi çekimi ve bir sürü tahlil istedi. Oradan çıktık, kanlar alındı. Numuneleri ilgili toplama birimlerine teslim ettik. Kızım sağ olsun, beni hiç yalnız bırakmadı bu koşturmaca sırasında.
Hastane faslı çabuk bitti. Sonuçlar gün içinde belli olacakmış. Kızımdan haberleri alacağım, nasıl olsa. Oradan çıkıp dişlerimle ilgili yaşadığım problemi göstermek üzere Hatay'a gittim. Bana tavsiye edilen doktorun henüz gelmemiş olması, annemi ziyaret etme imkanı doğurdu. Kahvaltıyı annemin evinde yaptıktan sonra tekrar polikliniğe döndüm. Ağzımdaki köprüde temel diye bir şey kalmamış. Taban sağlam ama yine de kazık çakılacak, pardon implant yapılacakmış. Aklıma Ankara'daki aile diş hekimimiz Tayfun Bey geldi. İnşaat Mühendisi olduğumu bildiğinden, "aslında", demişti bir keresinde; "Aslında, biz meslektaş sayılırız." "Nasıl yani?" diye sorup şaşırdığımı görünce, "Şaşıracak bir şey yok," demişti. "Bizim yaptığımız işi en iyi siz anlarsınız. Çene ve diş sağlamlığı ile yapıların sağlamlığı aynı prensibe dayanır. Biz de köprü yaparız, siz foraj yapıp temel kazığı çakıyorsunuz yapıların altına, biz dişleri sağlam temele oturtmak için, delik açıp içine implant adını verdiğimiz parçalar bırakıyoruz."
Poliklinikte sıram gelmiş, dişçi koltuğuna oturmuştum. Doktor elime bir ayna verdi. Elindeki ucu sivri aletle ağzımın içindeki hareketleri takip edebiliyordum artık. Bu uygulamayı ilk kez gördüm. Aslında hiç fena fikir sayılmaz. En azından yapılan işlemi izleyip hoşça vakit geçiyor, canınız sıkılmıyor!
Sonuç itibarıyla, yarın bir azı dişi çekimi ve iki implant yerleştirmesi yapılacak alt çeneme. Bu işler de hiç hesapta yoktu ama neyse. Sabah, yarın için göz doktorundan randevu alabilirim diye akşam kalmayı planlamışken göz doktoruna ancak 26 Şubat'a randevu verdiler. Bu yüzden göz olmadı bari diş verelim gibi oldu durum biraz. Sonu iyi olsa bari.
Diş doktoru çıkarttığı köprüyü ilaçlayıp yerine yapıştırdı gerisin geriye, sırf yarına kadar yeri boş kalmasın diye. Yarım saat bir şey yemek yok dedi. Yarım saat biter bitmez kendimi bizim kokoreççiye zor attım. Canınızı çektirmek istemem ama, bir güzeldi, bir güzeldi ki anlatamam.
Akşam kızım nöbetçi ben onun evinde yalnızım. Yarın sabah onunla birlikte deniz kenarında kahvaltı keyfi. Kahvaltıdan sonra yine diş doktorunda olacağım.
Bu arada günün güzel haberleri akşam geldi. Şeker sonucu gayet iyi. Oley. Tahlil sonuçları da çok iyi, yaramaz bir durum yok. Oley. Bir de saygı değer dönem arkadaşım Tayfun Bey aradı bugün. Bunu önemsiyorum, çünkü bu, 40 yıl sonra karşılaştığım dönem arkadaşlarımla yeni dostluklara yelken açacağımıza dair umutlarımı arttırdı.