Yılın son gününde yılbaşı programına hazırlanıyoruz. Senenin en soğuk günlerinden biri. Mutfakta hummalı bir çalışma var.Yılbaşı için süslemeler tamamlanmak üzere. Öğleden sonra müzisyenler geliyor, salonda oturma düzenini değiştiriyoruz. Masalardan birkaç tanesini yan tarafa alarak ortada pist olarak kullanılabilecek bir alan yaratılıyor.
Bahçeye çok kişi gelip resim çektiriyor. Kar bir mıknatıs gibi buraya çekiyor insanları. Gelenleri görenler de akın akın koşuyor, demir bahçe kapısının önüne park ediyorlar arabalarını. Yapraklarını döktükten sonra çırılçıplak kalmış ağaçlardan dolayı Taş Ev artık yoldan rahatlıkla görünüyor. Taş Ev'in bahçesine resim çektiren, kar topu oynayan, çoluk çocuk kardan adam yapanlar dolmuş. İçlerinden sadece biri soruyor bana bir sakıncası var mı diye. "Yok canım ne sakıncası olabilir." diyorum. Kocaman çocuklar bin bir emekle temizlediğimiz yola karla dolduruyorlar. Ben ise onların yeniden donup araçları kaydırmasından endişe ediyorum. Gelenlerin gitmeye hiç niyetleri yok, telefon edip diğer arkadaşlarını çağırmaya başlıyorlar. Bahçemiz bir anda milli park havasına giriyor. Kapının tam önüne park etmeye çalışan araç artık yeter dedirtiyor. Kocaman restoran levhası, etrafı çitle çevirmemiz, demir kapı yetmemiş olacak ki soruyor arabadaki sürücü "Burası özel mülk mü?" Soruya şaşırsam da sükûnetle cevap veriyorum. "Evet, burası bir restoran." İkna olmuyor arabanın içindeki sürücü beyefendi. "Ama içeride bizim arkadaşlar var." Bu konuşmadan habersiz kardan adam yapmaya kalkışan bir aileyi baktıktan sonra iç çekip adama dönüyor "Onlar da çıkmak üzereler zaten." diyorum.
Orkestra nihayet geliyor, cihazlar salona birer birer taşınıyor. Amfilerin büyüklüğü korkutuyor. Çalışan gençlere "Buradan çıkacak sesin titreşimi bile Taş Ev'i çöktürür." diyorum yarı şaka yarı ciddi. Şaşkınlığım kocaman bir davulun salona getirilmesiyle tavan yapıyor. Bütün aletler yerleşince provalar başlıyor. Şarkı provasına başlayan birine sesin çok yüksek olduğunu söylüyorum. Seslerini açmak için çalıştıklarını, ses düzeyinin istenilen seviyeye düşürmenin ellerinde olduğunu söylüyor.
Mutfağı kontrol ediyorum. Şef her şeyin hazır olduğunu söylüyor. İlk gelen grup İzmir'den. Neşeli bir grup. Telefon numaraları bile yoktu. Bu yüzden geleceklerinden emin olamıyordum. Facebook üzerinden yaptığımız bir rezervasyondu. Facebook sayfasında görüp beğenmişler Taş Ev'i. Öğretmen Ev'inden yer ayırmışlar.
Ağaçların arasındaki kar örtüsü erimedi hala. Kendi arabamla birlikte orkestracıların minibüsünü kar üzerinde olabildiğince geriye yanaştırıyorum. Araçları park ettiğimiz yerin hafifçe aşağı doğru eğimli olması sayesinde çıkışta sorun yaşanmayacağını düşünüyorum.
Misafirler yavaş yavaş gelmeye başlıyor. Hava oldukça soğuk. Gündüz saatlerinde yumuşayan kar, üzerinde gezildikçe buzlaşmış. İlk gelen misafirlerden biri her zaman park ettiğimiz ağaçların arasındaki alanda sorun yaşıyor. Uzun uzun uğraştıktan sonra zor bela üzerini temizlediğimiz parke döşeli yola atıyor kendini. Havuzun kenarında bugün karları temizlenen avluya park ettiriyorum. Daha sonra gelen araçları da mümkün olduğunca ağaçların altına park ettirmiyorum.
Gelen misafirler eğlenmeye hazır. Müzikle birlikte bütün masalar coşuyor. Ortada bıraktığımız alan dans edenler, oynayanlardan boş kalmıyor. Ordövr tabağı ile başlatılan servis kusursuz. Ekip görevini kusursuz yapıyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde program gereği çekiliş yapıyoruz. Önce her misafire birer numara dağıtıyoruz. Aslında kafamda bu numaraları sandalyelerin altına yapıştırmak vardı. Yıllar önce Ankara Hilton otelinde ülke temalı bir eğlence esnasında görmüştüm. Önce kura çekilmiş daha sonra "Şimdi herkes oturduğu sandalyenin altına yapıştırılmış kağıt üzerindeki numaraya baksın." demişlerdi. İzmir'den rezervasyon yaptıran misafirlerimiz erken gelince düşündüğüm olmadı. İlginç bir şekilde iki büyük hediye aynı masada oturan iki kişiye çıkıyor. İlk şanslı misafirlerimiz onlar oluyor.
Yeni yıla girmeden az önce tombala oynuyoruz. Büyük mekanlarda uygulaması pek mümkün olmayan bu aktivite burada çok prim yapıyor. Bu sefer şanslı masa İzmirlilerin masası oluyor. Birinci ve ikinci çinkolarla birlikte tombalayı yapınca otel parasını bedavaya getirmiş oluyorlar. Tombala oyunu misafirleri çok mutlu etse ve ikinci kez oynamak isteseler de saatler on ikiye epey yaklaşmış olduğundan tekrarlamak mümkün değil.
Sessizce aşağıya, dışarıdaki elektrik panosunun yanına iniyorum. Geriye sayım başlıyor. 6,5,4... Tam sıfır denirken şalteri aşağı indiriyorum. Her taraf kararıyor. Müzik kesiliyor. Birkaç saniye sonra tekrar elektrik veriyor ve yukarı çıkıyorum. Herkes birbirini kutluyor.
Eğlence devam ediyor. Biri gelip haber veriyor. Yeni gelen araçlardan biri kaymış. Hemen çıkıyorum dışarı. İki genç ağaçların arasında patinaj yapıp çıkmaya çalışıyor. Araba otomatik vitesli olduğu için boşuna uğraşıyorlar. Manuele alıp ikinci vitesle çıkmaya çalışmalarını öğütlüyorum. Tekerleklerin altına çuval, paspas gibi şeyler atıyoruz. Kısa bir süre sonra aracı kurtarıyoruz.
Bu yılbaşı Adnan Şef hepimize misafir muamelesi yapıyor. Gönlümüzce bir gece geçiriyoruz. Orkestranın Ferdi Özbeğen'i bir ara beni ve eşimi dansa davet edince utanıyorum. Misafirler hep birlikte alkışlayınca kalkıyoruz piste. Daha sonra kızımla dans ediyorum. Oğlum gürültüden rahatsız, yemeğini yedikten sonra odamıza atıyor kendini.
Misafirlerden biri sesleniyor. "Jandarma, iki minibüs jandarma geldi." Hemen iniyorum aşağı. Araçlardan inen bir sürü asker durmadan fotoğraf çektiriyorlar. İki üç rütbeli içeri görmek istiyor. Merdiveni çıkar çıkmaz aile ortamını görünce hemen geri dönüyorlar. Onlara çay ikram edip gönderiyoruz.
Son misafir ayrılana kadar canlı müzik devam ediyor. Bedenen olmasa da zihnen yoruluyoruz. Herkes mutlu ayrılıyor. Bu teşebbüsten de alnımız ak çıkıyoruz. Madalyonun diğer yüzü var bir de. On beş kişilik yerimizin boş kalıyor. Neyse ki çoluk çocuk bu boşluğu dolduruyor, hiç olmazsa kendimizi eğlenceye dahil etmiş oluyoruz. Yılbaşı organizasyonumuz bize iki şey öğretiyor: Bunlardan ilki, ilave oturma gruplarıyla elli kişiye tamamladığımız kapasitemiz bu geceki yerleşim düzeni sayesinde ortada misafirlerin dans edebileceği bir pisti dahi mümkün kılıyor. Diğeri bir konu Kaplan'daki diğer restoranlarda yapılmayan yılbaşı eğlencesinin Taş Ev için de beklediğim düzeyde ilgi uyandırmadığı... Kendi kendime bunun nedenlerini sorguladığımda bazı tahminler yürütüyorum. Nedenlerden biri hava şartları: Kaplan dağlarına kar yağması ve yolda buzlanma olması zaten en olumsuz yanımız olan yol şartlarına tuz biber ekiyor. Yolun emniyete alınması ancak dün yapılan tuzlamadan sonra mümkün oluyor. Diğer bir neden ise farklı beklentiler. Oldukça kaliteli bir menü ile Taş Ev kendini göstermesini istediğim halde, telefon edip menüde tavuk şiş olup olmadığını soranlar oluyor. Fiyatın yüksek bulunması menüde sunulanların yanı sıra canlı müzik bedelinin kişi sayısına bölünmesi. Bazı misafirler, yemeğimizi evde yedikten sonra içki içmeye gelelim teklifinde bulunuyor. "O zaman diğer misafirlerin menü içinde ödediği canlı müzik bedelini siz içkinizle ödersiniz diyorum." Velhasıl ya istediğim hedef kitleme ulaşamadım ya da öyle bir kitleyi boşuna bekliyorum burada. Bazen insanlar arıyor rezervasyon yaptırmak için. Misafirlerimiz gelecek diyorlar. Kendileri yemek yemek için başka yere gidiyor ama misafir ağırlamak için bize geliyorlar. Bu yönden bakınca gurur verici.
Sabahın dördünde müzisyenlerle birlikte çıkıyoruz Taş Ev'den. Yarın pazar ama personele izin verdik. Eve geliyor birkaç saat uyuduktan sonra çocuklarla birlikte kahvaltı ediyor, onları işlerine uğurluyoruz.