Bütün memleket sıcaktan kavruluyor. Yayla da nasibini alıyor bundan. Normal olarak su içmeyen ben, bardak bardak buzlu su tüketiyorum. Zaman zaman esen hafif rüzgar ağaçların yapraklarını kıpırdatmaya başlayınca bir oh çekiyorum.
Verandayı yemek misafirlerine ayırıyoruz. Avludaki masalar dolunca gelen misafirlerimizi geri göndermek zorunda kalıyoruz. Genç bir çift verandadaki masalardan birine oturuyor. Delikanlı kolunu gösteriyor. Güneşin yaktığı yer pembe bir renk almış.
Hayvan dostlarımız da sıcaktan bunalmış durumda. Kara kızlar ağzı açık dolaşıyor, toprağı eşeleyip kendilerine serinleyebilecekleri yerler hazırlıyorlar. Venüs havuzunda yıkandıktan sonra gölge yerler arıyor.
Madımak Oteli faciasının yıl dönümü imiş bugün. Ayna Hikayesi/Aytül Örcün'ün yazısını okudum. Harika bir yazı, çünkü yaşadıkları dökülmüş kaleminden. Sivas'ın topraklarından ilericiler, gericiler, halk ozanları fışkırır. O gün tam manasıyla bir katliamdı. Nasıl örtbas edildi bu facianın sorumluları? Diri diri yaktılar ülkenin yüreği güzel insanlarını. Bu ülkenin bir vatandaşı olmaktan utanıyorum. Bir insan nasıl bu kadar canileşebilir? Her 2 Temmuz'da etkinlikler düzenleniyor. Etkinlikleri düzenleyenler, bu etkinliklere zamanları el verdiğince katılanlar sadece o dehşet gününü hatırlıyor, hayatını kaybeden o genç insanlara üzülüyorlar. Ne var ki bir daha böyle insanlık dışı olayların yaşanmaması için elle tutulur bir tedbir alınamıyor bu ortamda. Yurdum insanları özellikle sorgulamayan, dogmatik fikirlerle bezenmiş bir eğitim sistemi içinden geçirilerek birer canlı bomba haline getiriliyor. Ne değişti o günden bu yana? Yine bir kıvılcım yeter yeni Madımak'lara... Çağımızın teknolojisini kullanarak daha kalabalık güruh daha büyük faciaların mimarı olabilir.
Çaresizlik... Toplumu en kolay kandırmanın yolu dini duyguları kullanmak. Din dışı söylemlere kimsenin aklı ermiyor. Hak, adalet hak getire. Kılıçdaroğlu yürüyor günlerdir adalet vurgusu yaparak. Birileri çıkıyor bu yürüyüş "Fetö'ye hizmet ediyor." diyor. Milletimiz kanıyor buna (!) Aklımı yitireceğim. Herkesin bildiğini tekrarlamama gerek yok. Yahu kim hizmet etti Fetö'ye? Kim dedi "Ne istediniz de vermedik?" Kim orduyu, yargıyı, emniyeti, üniversiteleri Fetö'cülere teslim etti? Kim onların rahat rahat ülke idaresine yuvalanmalarına kol kanat gerdi?
Ama biliyorum. Gün olur, devran döner. Ne zaman ki ABD alacağını alır bu zat-ı muhteremlerden, işte o zaman sonları hayır olmayacak. Aynı Osama Bin Ladin'e yaptıkları gibi önce palazlandırıp alacaklarını aldıktan sonra terörist ilan edecekler. O günleri görür müyüz bilemem ama görmeyi en çok arzulayanlardan biriyim. Eğer insan üstü bir adalet mekanizması varsa hak yolunu bulacaktır.
Memleketimin kafası çalışan güzel insanlarına güzel bir şeyler söylemek isterim. Lakin o masum vatandaşların canice yakıldığı yıllardan daha geriye gitmiş bir durumda görüyorum ülkemizi. Sorun kötü yönetim, cepleri doldurma, sağlık, adaletsizlik değil bence. Onlar belli bir misyonun vicdan yoksunu askerleri. Görevlerini başarıyla yapıyorlar. Bana göre en büyük sorun halkın düşünme kapasitesini yitirmesi. Evladını gönderiyor askere. Vatanı korumak için değil, sadece ABD çıkarları için. Gencecik çocuklar ölüyor. Üzerine bir etiket, "Şehit oldu." Annesinin bağrı yanıyor ama taş basıyor yüreğine. Babası başı önde, "Vatan sağ olsun." Hangi vatan? Kimin vatanı? Milli çıkarımız nerede? Terör bitecek "Evet" çıksın yeter ki (!)" Hemen ertesi gün bitecek terör. "Analar ağlamasın, evet deyin." Ah benim balık hafızalı, demeye dilim varmıyor ama düşünme yoksunu halkım. Birileri çıkıyor "Öl de ölelim." diye nara atıyor. Ölüyorlar da. Kimi Marmara gemisinde, kimi Boğaz Köprüsünde, kimi terörist kurşunuyla. "Şehit" diyorlar adına. Neyin uğruna? Kurtuluş savaşı mı bu? Yoksa iktidarın politik hatalarından doğan tablo mu? Adam demokrasiyi bir araç olarak gördüğünü söylemişti gençliğinde. Şimdi nimetlerinden faydalanıyor. Milli İrade (!) "Halkım beni seçiyor, beni istiyor. Hata üstüne hata yapıyorum, bir sürü insanın kanları var elimde, yine beni destekliyorlar." Bu toplumun ayarı kaçmış. Demokrasi her zaman söylediğim üzere kocaman bir kandırmaca. Lider iyi bir hatip, halk sorgulayıcı olmazsa demokrasi Hitler'in faşist rejiminden daha kötü hale gelir. Şimdi Reis çıksa dese ki, "Ya bunlar laftan anlamıyorlar, gidin şurayı da ateşe verip hepsinin kökünü kurutun." Kaç yüz bin kişi toplar acaba? Korkutucu bir durum.
Bu konulara girmeyim diyorum ama girmeden olmuyor işte. Akşamın ilerleyen saatleri. Güzel bir esinti çıktı. Geç vakitlere kadar oturuyorlar. Haksız de değiller. Bu güzel esinti insanı yerinden kaldırmıyor. Eşim ve kızımı gönderiyorum. Venüs kulübesine girmemek konusunda ısrarcı. Bu gece serbest bırakıyorum. Havlamayı öğrendi nasıl olsa. Hem de ne havlama. Bir gür sesi var ki, hiç bir hanımefendiden çıkmaz öyle bir ses.