*** BÖLÜM 3 ***
Demek önerimi dinlemedin ufaklık. Ne diyeyim şimdi, hayırlısı olsun bakalım. Hem artık sana ufaklık dememem lazım genç bir delikanlı oldun. Sınav sonuçları gelmeye başlayacak. Postacının yolunu gözleyeceksin. Sınavı kazanıp kazanmadığını daha önce öğrenme imkanın olmayacak. Sınavdan çıktığından beri kafan boşalmış, soruların kaçını doğru, kaçını yanlış cevapladığına dair bir fikrin yok, biliyorum. Genel yetenek sorularında başarılı olduğun için bir şeyler yapmış olmalısın. Nihayet postacı zarfı eline verdiğinde heyecanla açıp ODTÜ İnşaat Mühendisliği bölümünü kazandığını öğrenecek, çok sevineceksin. Hikmet de Hacettepe Matematik bölümünü kazanacak. ODTÜ Ankara'da mı yoksa İstanbulda mı, eğitim dili Türkçe mi yoksa İngilizce mi diye soracaksın sağına soluna. Kimse cevap veremeyecek sana. Birkaç gün sonra Hikmet'le buluşacaksınız. "Ben araştırdım biraz" diyecek, "ODTÜ İstanbul'da, eğitim, Türkçeymiş." Yine de emin olmadığını söyleyecek. ODTÜ deyince nerede olduğundan ziyade öğrenci olaylarının merkezi olduğu bilinecek çevrende, bir de iyi okul olduğu. Birden mahallede herkesin parmakla gösterdiği bir çocuk olacaksın. Babanın çalıştığı Tariş'teki müdür bile yemeğe davet edecek seni.
Bir kaç gün sonra uzun boylu bir adam, takım elbiseli, hafiften kırlaşmış saçları. Bülent Çağdaş, yağ kombinaları müdürü karşılayacak kapıda. Hayatında ilk kez adam yerine konulduğunun haklı gururunu hissedip, sevineceksin. Baban yaşındaki adamla karşılıklı oturup yemek yiyeceksin ama baban olmayacak yanında. Yemekten sonra baban seni alıp arkadaşları ile tanıştırırken koltukları kabaracak. O da araştırmış olmalı, ODTÜ'nün hangi şehirde olduğunu söylemelerinin yanı sıra belli ki başka şeyler fısıldamışlar kulağına. Bir anda sevincin kursağında kalacak. "ODTÜ, Ankara'daymış, ama göndermem seni oraya." Ardından bir kez daha kırılacak kalbin babana. Babana bir sonraki ziyaretin Hikmet'le beraber olacak. "Hacettepe de Ankara'daymış, madem, o zaman onunla birlikte gidebilirsin." diyecek. Yani sana değil değil de seninle aynı yaştaki arkadaşına güvenecek. Üzülme, haklıdır kendine göre belki, kim bilir nelerle doldurdular adamın kafasını.
Liseden sınıf arkadaşlarının çoğu bir yere kapağı atmış olacak. Onlardan birisinin, yeşil gözlü bir kızın, yani Ayfer'in seninle aynı bölümü kazandığını öğrenecek ve çok şaşıracaksın. Yani istesen yapamazsın. Birbirine yakın puan alacak olsanız bile tercih sıralamanız aynı değil ki. Mucize gibi bir şey. Sınıfın en başarılısı Erdal, Hacettepe Tıp'ı kazanacak.
Çok sevdiğin dedeni kaybettiğinden bu yana anneannen sizinle beraber aynı evde yaşayacak. Deden kadar seviyorsun onu biliyorum. Üç ayda bir aldığı dul maaşının üçte birini sana vereceğini söyleyecek. Ne kadar para lazım okumak için, ne sen ne de ailen bilecek. Haberleri takip edeceksiniz. Kayıtların açıldığı ilan edilecek. Baban, Hikmet ve babası ile birlikte Pamukkale otobüsüne binip Ankara yollarına düşeceksiniz. Bu senin İzmir'in dışına ilk çıkışın, çok heyecanlanacaksın.
Bütün arkadaşların üniversiteye başlayacak ama senin okulunda eğitime geçilemeyecek bir türlü. Öğrenci boykotları nedeniyle dersler yapılamayacak, ta ki aralık ayının yirmisine kadar.
Hikmet senden şanslı, hem onun okulunda eğitime başlanacak hem de o yurtta yer bulacak. Ama senin o kadar şansın yok. Puan sıralamasında yurt hakkı kazanabilmen için senden daha kötü durumda arkadaşların olduğu için, tabii bir de torpil yapacak kimse bulamadığınız için bekleyeceksin. Hamamönü'nde genellikle doğuluların kaldığı bir otele yerleştirecek baban seni. Hava çok soğuk, "Banyo yapacağın zaman haber ver" diyecek otel görevlisi, ona göre ortak banyonun termosifonunu yakacakmış. Koca şehirde kaybolma korkusuyla uzun bir süre huzursuz hissedeceksin kendini. Bellediğin otobüs servislerinin kalktığı durak yerinden başka otel çevresinden uzaklaşamayacaksın. Öğlen yemeklerini okulun kafeteryasında yiyecek, akşamları pideciye gidip karnını doyuracaksın. İlk karı göreceksin bir kaç gün sonra. Annenle birlikte Kemeraltı çarşısından aldığınız yakası siyah kürklü yeşil parkanın içine annenin ördüğü boğazlı kazakları giyeceksin. Birkaç gün sonra yılbaşını karşılayacaksın otel odasında. Sana şunu söylemek isterim ki delikanlı, hayatının en berbat yılbaşı günün olacak bu, üstünden yıllar geçse de unutamayacaksın. Canın sıkılacak, yalnızsın, hiçbir arkadaşın yok ki daha. Otelin TV salonunda biraz oyalandıktan sonra odana çıkıp uyumaya çalışacaksın, ama içinde bulunduğun durumu, gelecek günleri düşünüp uykuların kaçacak. Kötü bir başlangıç olacak bu senin için. Çok fazla problem haline getirme yakında yurtta sıran gelecek ancak bunu bile görmeden okul boykot nedeniyle kapanacak bir altı ay daha. Pılını pırtını toplayıp çaresiz döneceksin İzmir'e, ailenin yanına.
Konak'ta bir büfede çalışmaya başlayacaksın. Yaz gelip geçecek. Arkadaşların üniversite ikinci sınıfa geçtikleri halde sen henüz hazırlık sınıfına başlamamışsın bile. Yeniden sınava girecek, daha yüksek puan alacaksın, bir an okulunu değiştirmeyi düşünecek ancak çabuk vazgeçeceksin. Bir sene kayıptan sonra, eğitime yeniden başlanacak ve yeniden Ankara'ya gideceksin. Kısa bir süre daha otelde kaldıktan sonra yer sıkıntısından dolayı koğuş haline çevrilen 6. yurdun çalışma salonunda kırk kişiyle birlikte kalmaya başlayacaksın. Yine de evinden daha rahat bir ortam olacak bu senin için. Artık banyo için su ısıtmaya gerek kalmayacak. Ortak banyo da olsa çeşmelerinden 24 saat sıcak su akacak. İlk kez kaloriferli bir mekanda yaşayacaksın.
Hazırlık okuluna gitmek için epey bir yol yürüyeceksin kampus içinde. Julia adında Amerikalı siyahi bir hocan girecek derslere. Çikolata renkli bu hocanın boyu senin boyundan en az bir karış daha yüksek. Devamlı gülen bir yüzü, sevecen tavırları olacak. ÖTK adında öğrencilerden oluşan bir örgüt var. Bütün kampus onların kontrolünde. Ülkenin her yerinde sağ sol çatışmalarında bir sürü gencin ölüp yaralandığı bir dönemde kampus en güvenli yer. Sağcı sinek dahi kampustan içeri başını sokamıyor. Hepsi sol görüşlü olan öğrenci abilerin, canı sıkıldığında birbirleriyle kavga edecekler sadece. İlk kez Lenin, Marx, Che, Mao gibi ünlülerin adını duyacaksın. Sana bir sürü kitaplar satacaklar, sosyalizm temalı. Biraz meraktan, biraz da yanlış anlaşılmasın diye satın alacak, ders kitaplarının yanına koyacaksın. O tür kitapları okumaya çalışacak, hiçbir şey anlamayacaksın.
Cuma günleri çalışma salonuna abilerin gelecek. Eğitim çalışması altında kaptalizm, emperyalizm, sosyalizm nedir anlatacaklar senin gibi yeni gelenlere. Eğitim bittikten sonra abilerinin bazılarıyla aranızda daha samimi sohbetlere gireceksiniz. Kafana takılan soruları soracaksın onlara. İş dönüp dolaşıp dini konulara gelecek. Kapitalizmin halka bedava verdiği uyku ilacıdır din dediğin diyecekler. Bütün dünyan yıkılacak. Sana bunları anlatan abilerine derslerini vermek isteyeceksin engin bilgilerinle. Dedenin arkadaşlarından dinlediğin bir sürü kıssa, arapça okuduğun Kur'an, indirdiğin hatimler bir işe yaramayacak. Kur'anda kadını dövmek var, kadın erkek eşit değil mirasta, bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşit dediklerinde abilerin, inanmayacaksın onlara. O kadar kendilerinden emin konuşacaklar ki içine kurt düşecek. Bir sürü kitap okumuş onların her biri, ne Kur'anı kalmış, ne İncili ne de Tevratı. Said-i Nursi'nin Risale-i Nur'unu bile ezberlemişler. İçinden çıkamayacağınız sorular sorup sıkıştıracaklar siz çömezleri. Bir gün içlerinden bir tanesi soracak: İlk insan kim? Hemen atılacaksın, Adem Aleyhisselam. Ya ilk kadın? Havva anamız. Peki çocukları olmuş mu? Olmuştur her halde diye cevaplayacak birileri, senin fikrin yok. E, peki ondan sonra nasıl türemiş insanlar? Havva ile erkek çocukları mı şey yapmışlar, yoksa Adem'le kız çocukları mı? Tövbe estağfurullah! Belki de kardeşler kendi aralarında... Şaşırıp kalacaksınız bütün çömezler, herkes birbirinin yüzüne bakacak. Doğru ya, nasıl oldu bu iş? O an karar vereceksin, Arapçasından defalarca okuyup hatmettiğin Kuran'ın bir işine yaramadığını. Hemen Türkçesini okuman gerektiğini anlayacak, seni kandırdıklarını ümit edeceksin.
Hazırlık sınıfında bir gün ortalık karışacak, sınıfındaki bir kız öğrenci hocalarınızın yanına sığınıp abilerin, ablaların elinden zor kurtulacak. Elektrik mühendisliği bölümü öğrencisi bu kız arkadaşını bir daha göremeyeceksin. Sonradan öğreneceksin ki, şüpheli görülen öğrencilerin mektupları okunuyormuş ÖTK tarafından. Nursel'in ablasının Bursa'dan gönderdiği mektup da açılıp okunmuş. "Komünistlere uyma, onlardan uzak tut kendini" diyormuş ablası mektubunda. O da sağda solda ileri geri konuşup vermiş yakayı ele. Bu olay sana da ders olacak, daha ürkek, daha çekingen olacaksın. Bir yandan da rahatsın, sana öyle bir mektup yazacak kim olabilir ki?
Gece, karanlık basınca, hatta sabaha karşı jandarmanın yurtları basıp yasak yayınları topladığını, arama yaptığını söyleyecekler sana. Artık sen de ayda bir nöbet tutacaksın mecburen, bazen kat nöbeti, bazen çatı nöbeti. Gözlerin karanlığın içlerinde olacak, en ufak bir kıpırtıyı kaçırmayacaksın. Ola ki jandarma yurtlara yaklaşmaya, çevrenizi sarmaya başladı ıslıklarla, bütün yurdu ayağa kaldıracaksın. Bütün milleti uyandıracaksın ki bütün yasak kitaplar pencerelerden aşağı atılsın, silahlar en bilinmez yerlere saklansın.
İlk baskın günüyle bir cumartesi sabahı karşılaşacak, büyük korku yaşayacaksın. Kulakları tırmalayan ürkütücü ıslık sesleriyle yatağından fırlayacaksın. Allah kahretsin, ellerin mürekkep içinde. Koşup lavaboya, çıkartmaya uğraşayacaksın suçlanacağın izleri. Bir gece önce sırf eğlence olsun diye arkadaşının slogan yazmak için getirdiği harfleri dizdiğin şablonla defterlerine baskı yapmışsın adını. Arkadaşın, jandarma yurdun etrafını sarmadan önce bir naylon poşete koyduğu matbaa harfleri, ıstampalar ve mürekkeplerle şablonları pencereden aşağı fırlatacak. Aksilik bu ya, o da gidip ağacın dallarına takılacak. Tam bir suç üstü, elindeki mürekkep izleri, defterlerindeki baskıların hepsi birer delil. Çaresiz pencereden aşağıya bakacaksın. Binanın bütün çevresine yüzlerce kitap, bildiri yayılacak. Bir sürü asker ve subay sarmış olacak yurdun etrafını. Şişmanca bir astsubay ağaca takılan poşedi fark edecek. Askere talimat verirken dikkat et bubi tuzağı olabilir diye ikaz edecek. Poşetin içinde bomba yerine matbaa teferruatını görünce rahatlayacaklar. Az sonra odalara girip didik didik arama yapıldığında elinden bir türlü çıkaramadığın mürekkep izlerini askerlere göstermemek için cebinden çıkarmayacaksın ellerini. Şans gülecek yüzüne bir kez daha evlat, eğlence olsun diye yapacağın bu saçmalıklar az kalsın başını belaya saracaktı. Fakat sen yine de içini rahat tut, şansın bu konuda hep senin yanında olacak.
Arkadaşlığı o yurtlarda öğreneceksin delikanlı. Karakterin orada olgunlaşacak, dünyaya bakışın, her şeyin. Gaziantep'li bir oda arkadaşın elektrik mühendisliği bölümünden, sınavı var o gün. Senden saatini isteyecek. Evden çıkarken sana yapılan tembihler gözünün önüne gelecek. "Kimseden bir şey alma, kimseye bir şey verme." Vermeyeceksin sen de kol saatini. Sonra bu yaptığından öyle utanacaksın ki. Hiç insan oda arkadaşına sadece sınavında kullanmak için senden istediği kol saatini vermez mi?
Akşamları hava karardıktan sonra sık sık odanızın kapıları çalınacak, herkesi mitinge çağıracaklar. Binlerce öğrenci yurtların ortasındaki meydanda toplancak. Büyük ateşler yakılıp sloganlar atılacak, marşlar söylenecek. O gün hangi devrimcinin öldürüldüğü gün ise onun kahramanlıkları anlatılıp sol yumruklar havada saygı duruşunda bulunacaksınız. Hep bir ağızdan kahramanlık marşları söylerken kalabalığın heyecanına ortak olacaksın. "Gün doğdu, hep uyandık, siperlere dayandık, bağımsızlık uğruna al kanlara boyandık" nidaları yukarıda, tepedeki jandarma karakoluna kadar ulaşacak fakat askeri salamayacaklar o ateşli kalabalığın üzerine. Benim yaşıma geldiğinde hüzünle yadedeceksin o günleri evlat. Hepsi birer güzel anı olarak kalacak hafızanda.
(Devam edecek...)
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 2 ***
Konak'ta bir büfede çalışmaya başlayacaksın. Yaz gelip geçecek. Arkadaşların üniversite ikinci sınıfa geçtikleri halde sen henüz hazırlık sınıfına başlamamışsın bile. Yeniden sınava girecek, daha yüksek puan alacaksın, bir an okulunu değiştirmeyi düşünecek ancak çabuk vazgeçeceksin. Bir sene kayıptan sonra, eğitime yeniden başlanacak ve yeniden Ankara'ya gideceksin. Kısa bir süre daha otelde kaldıktan sonra yer sıkıntısından dolayı koğuş haline çevrilen 6. yurdun çalışma salonunda kırk kişiyle birlikte kalmaya başlayacaksın. Yine de evinden daha rahat bir ortam olacak bu senin için. Artık banyo için su ısıtmaya gerek kalmayacak. Ortak banyo da olsa çeşmelerinden 24 saat sıcak su akacak. İlk kez kaloriferli bir mekanda yaşayacaksın.
Hazırlık okuluna gitmek için epey bir yol yürüyeceksin kampus içinde. Julia adında Amerikalı siyahi bir hocan girecek derslere. Çikolata renkli bu hocanın boyu senin boyundan en az bir karış daha yüksek. Devamlı gülen bir yüzü, sevecen tavırları olacak. ÖTK adında öğrencilerden oluşan bir örgüt var. Bütün kampus onların kontrolünde. Ülkenin her yerinde sağ sol çatışmalarında bir sürü gencin ölüp yaralandığı bir dönemde kampus en güvenli yer. Sağcı sinek dahi kampustan içeri başını sokamıyor. Hepsi sol görüşlü olan öğrenci abilerin, canı sıkıldığında birbirleriyle kavga edecekler sadece. İlk kez Lenin, Marx, Che, Mao gibi ünlülerin adını duyacaksın. Sana bir sürü kitaplar satacaklar, sosyalizm temalı. Biraz meraktan, biraz da yanlış anlaşılmasın diye satın alacak, ders kitaplarının yanına koyacaksın. O tür kitapları okumaya çalışacak, hiçbir şey anlamayacaksın.
Cuma günleri çalışma salonuna abilerin gelecek. Eğitim çalışması altında kaptalizm, emperyalizm, sosyalizm nedir anlatacaklar senin gibi yeni gelenlere. Eğitim bittikten sonra abilerinin bazılarıyla aranızda daha samimi sohbetlere gireceksiniz. Kafana takılan soruları soracaksın onlara. İş dönüp dolaşıp dini konulara gelecek. Kapitalizmin halka bedava verdiği uyku ilacıdır din dediğin diyecekler. Bütün dünyan yıkılacak. Sana bunları anlatan abilerine derslerini vermek isteyeceksin engin bilgilerinle. Dedenin arkadaşlarından dinlediğin bir sürü kıssa, arapça okuduğun Kur'an, indirdiğin hatimler bir işe yaramayacak. Kur'anda kadını dövmek var, kadın erkek eşit değil mirasta, bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşit dediklerinde abilerin, inanmayacaksın onlara. O kadar kendilerinden emin konuşacaklar ki içine kurt düşecek. Bir sürü kitap okumuş onların her biri, ne Kur'anı kalmış, ne İncili ne de Tevratı. Said-i Nursi'nin Risale-i Nur'unu bile ezberlemişler. İçinden çıkamayacağınız sorular sorup sıkıştıracaklar siz çömezleri. Bir gün içlerinden bir tanesi soracak: İlk insan kim? Hemen atılacaksın, Adem Aleyhisselam. Ya ilk kadın? Havva anamız. Peki çocukları olmuş mu? Olmuştur her halde diye cevaplayacak birileri, senin fikrin yok. E, peki ondan sonra nasıl türemiş insanlar? Havva ile erkek çocukları mı şey yapmışlar, yoksa Adem'le kız çocukları mı? Tövbe estağfurullah! Belki de kardeşler kendi aralarında... Şaşırıp kalacaksınız bütün çömezler, herkes birbirinin yüzüne bakacak. Doğru ya, nasıl oldu bu iş? O an karar vereceksin, Arapçasından defalarca okuyup hatmettiğin Kuran'ın bir işine yaramadığını. Hemen Türkçesini okuman gerektiğini anlayacak, seni kandırdıklarını ümit edeceksin.
Hazırlık sınıfında bir gün ortalık karışacak, sınıfındaki bir kız öğrenci hocalarınızın yanına sığınıp abilerin, ablaların elinden zor kurtulacak. Elektrik mühendisliği bölümü öğrencisi bu kız arkadaşını bir daha göremeyeceksin. Sonradan öğreneceksin ki, şüpheli görülen öğrencilerin mektupları okunuyormuş ÖTK tarafından. Nursel'in ablasının Bursa'dan gönderdiği mektup da açılıp okunmuş. "Komünistlere uyma, onlardan uzak tut kendini" diyormuş ablası mektubunda. O da sağda solda ileri geri konuşup vermiş yakayı ele. Bu olay sana da ders olacak, daha ürkek, daha çekingen olacaksın. Bir yandan da rahatsın, sana öyle bir mektup yazacak kim olabilir ki?
Gece, karanlık basınca, hatta sabaha karşı jandarmanın yurtları basıp yasak yayınları topladığını, arama yaptığını söyleyecekler sana. Artık sen de ayda bir nöbet tutacaksın mecburen, bazen kat nöbeti, bazen çatı nöbeti. Gözlerin karanlığın içlerinde olacak, en ufak bir kıpırtıyı kaçırmayacaksın. Ola ki jandarma yurtlara yaklaşmaya, çevrenizi sarmaya başladı ıslıklarla, bütün yurdu ayağa kaldıracaksın. Bütün milleti uyandıracaksın ki bütün yasak kitaplar pencerelerden aşağı atılsın, silahlar en bilinmez yerlere saklansın.
İlk baskın günüyle bir cumartesi sabahı karşılaşacak, büyük korku yaşayacaksın. Kulakları tırmalayan ürkütücü ıslık sesleriyle yatağından fırlayacaksın. Allah kahretsin, ellerin mürekkep içinde. Koşup lavaboya, çıkartmaya uğraşayacaksın suçlanacağın izleri. Bir gece önce sırf eğlence olsun diye arkadaşının slogan yazmak için getirdiği harfleri dizdiğin şablonla defterlerine baskı yapmışsın adını. Arkadaşın, jandarma yurdun etrafını sarmadan önce bir naylon poşete koyduğu matbaa harfleri, ıstampalar ve mürekkeplerle şablonları pencereden aşağı fırlatacak. Aksilik bu ya, o da gidip ağacın dallarına takılacak. Tam bir suç üstü, elindeki mürekkep izleri, defterlerindeki baskıların hepsi birer delil. Çaresiz pencereden aşağıya bakacaksın. Binanın bütün çevresine yüzlerce kitap, bildiri yayılacak. Bir sürü asker ve subay sarmış olacak yurdun etrafını. Şişmanca bir astsubay ağaca takılan poşedi fark edecek. Askere talimat verirken dikkat et bubi tuzağı olabilir diye ikaz edecek. Poşetin içinde bomba yerine matbaa teferruatını görünce rahatlayacaklar. Az sonra odalara girip didik didik arama yapıldığında elinden bir türlü çıkaramadığın mürekkep izlerini askerlere göstermemek için cebinden çıkarmayacaksın ellerini. Şans gülecek yüzüne bir kez daha evlat, eğlence olsun diye yapacağın bu saçmalıklar az kalsın başını belaya saracaktı. Fakat sen yine de içini rahat tut, şansın bu konuda hep senin yanında olacak.
Arkadaşlığı o yurtlarda öğreneceksin delikanlı. Karakterin orada olgunlaşacak, dünyaya bakışın, her şeyin. Gaziantep'li bir oda arkadaşın elektrik mühendisliği bölümünden, sınavı var o gün. Senden saatini isteyecek. Evden çıkarken sana yapılan tembihler gözünün önüne gelecek. "Kimseden bir şey alma, kimseye bir şey verme." Vermeyeceksin sen de kol saatini. Sonra bu yaptığından öyle utanacaksın ki. Hiç insan oda arkadaşına sadece sınavında kullanmak için senden istediği kol saatini vermez mi?
Akşamları hava karardıktan sonra sık sık odanızın kapıları çalınacak, herkesi mitinge çağıracaklar. Binlerce öğrenci yurtların ortasındaki meydanda toplancak. Büyük ateşler yakılıp sloganlar atılacak, marşlar söylenecek. O gün hangi devrimcinin öldürüldüğü gün ise onun kahramanlıkları anlatılıp sol yumruklar havada saygı duruşunda bulunacaksınız. Hep bir ağızdan kahramanlık marşları söylerken kalabalığın heyecanına ortak olacaksın. "Gün doğdu, hep uyandık, siperlere dayandık, bağımsızlık uğruna al kanlara boyandık" nidaları yukarıda, tepedeki jandarma karakoluna kadar ulaşacak fakat askeri salamayacaklar o ateşli kalabalığın üzerine. Benim yaşıma geldiğinde hüzünle yadedeceksin o günleri evlat. Hepsi birer güzel anı olarak kalacak hafızanda.
(Devam edecek...)
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 1 ***
YENİ BİR HAYAT *** BÖLÜM 2 ***