Ağaç Ev Sohbetlerinin bu haftaki konusu sevgili Yıldız'dan. Kedi Mırıltısı'nın organize ettiği etkinlik, 45. haftasında, farklı bir konuyla bizlere kapılarını aralıyor. Egoizmin zirveyi zorladığı çağımızda, bize insanlığımızı hatırlatan "paylaşma" üzerinde, duygu ve düşüncelerimizi paylaşacağız bu kez. Her zaman yaptığım gibi, genel görüşlerin dışında, bu konuya farklı bir pencereden bakmaya çalışacağım. Sizleri de, Ağaç Ev Sohbetlerinin bu sıcak atmosferinde yer almaya ve özgürce fikirlerinizi bizlerle paylaşmaya davet ediyoruz. İşte cevap vermemiz istenen sorular...
Paylaştıkça çoğaldığınıza, verdikçe aldığınıza inanıyor musunuz? Verme eylemini sadece maddesel değil, manevi açıdan da (sokak hayvanlarına su vermek, bir bilgi kırıntısını, hatta bir gülümsemeyi paylaşmak da olabilir) değerlendirdiğinizde en son neyi verip neyi almış olabilirsiniz? Bu konuyla ilgili bir farkındalığınız oluştu mu?
Bu soruya net bir cevabım var çoğunuzu şaşırtacak: İnanmıyorum! Bugüne kadar gördüklerim, bilgi ve tecrübelerim bana bunun her zaman geçerli bir tez olduğunu göstermedi. Paylaşmanın güzel bir şey olmadığını söylemiyorum. Bilâkis paylaşmak harika bir duygu verir insana. Ancak çoğalma isteğiyle paylaşmak insanın bencilliğine delâlettir. Mrs. Kedi ile yaptığımız uzun tartışmaların sonunda vicdan meselesinin de toplumun algılarıyla oluşmuş bir ahlâk anlayışı olduğuna karar verdim. Bu nedenle vicdan sözcüğünü kullanmayacağım. Belki onun yerine, insanın iyi yönlerini kutsayan başka bir sözcük, "erdem/fazilet", yani, doğruluk, yardımseverlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük, ruhsal yetkinlik gibi nitelikler daha iyi anlatacak meramımı.
Yaşadığımız dünya, ne yazık ki adaletsizliğin, eşitsizliğin, haksızlığın at koşturduğu bir düzene sahip. Toplam nüfusun % 3'ünün varlığı geride kalan % 97'sininkinden fazla! Şimdi soruyorum sizlere, sınırsız hırsa sahip bu azınlık ellerinde bulunan parayı, malı, mülkü başkalarıyla paylaşarak mı çoğalttı?
Oysa paylaşmak bir erdemdir, ne maddi ne de manevi hiçbir karşılık beklemeden yapılanı makbuldür, insan olmanın ölçüsüdür. Bu yönüyle paylaşmayı severim. Yeri geldiğinde ihtiyaç sahiplerine yardım eder, sevgimi, bilgimi, tecrübemi paylaşırım. Hiçbir çıkar beklemeden yaptığım bu paylaşımların bazen bana zarar verdiği bile olmuştur. Örneğin iş verdiğim, yanımda çalıştırmak suretiyle kazancımı paylaştığım, hakkı olandan fazlasını vererek ihya ettiğim, güvenip mekânımın anahtarlarını teslim ettiğim biri, sonunda beni soyup soğana çevirmiştir. Fakat buna aldırmadan ben yine paylaşmanın bana büyük bir iç huzuru verdiğine inanıyorum.
Sayıca az da olsa sevgimi, sahip olduklarımı paylaştığım ve karşılığını aldığım örnekler de yok değil. Karşılık derken, bir gülümseme, bir şükran ifadesi, içimi rahatlatan ve beni mutlu eden bir çift sözden bahsediyorum.
Yaşadığımız dünya, ne yazık ki adaletsizliğin, eşitsizliğin, haksızlığın at koşturduğu bir düzene sahip. Toplam nüfusun % 3'ünün varlığı geride kalan % 97'sininkinden fazla! Şimdi soruyorum sizlere, sınırsız hırsa sahip bu azınlık ellerinde bulunan parayı, malı, mülkü başkalarıyla paylaşarak mı çoğalttı?
Oysa paylaşmak bir erdemdir, ne maddi ne de manevi hiçbir karşılık beklemeden yapılanı makbuldür, insan olmanın ölçüsüdür. Bu yönüyle paylaşmayı severim. Yeri geldiğinde ihtiyaç sahiplerine yardım eder, sevgimi, bilgimi, tecrübemi paylaşırım. Hiçbir çıkar beklemeden yaptığım bu paylaşımların bazen bana zarar verdiği bile olmuştur. Örneğin iş verdiğim, yanımda çalıştırmak suretiyle kazancımı paylaştığım, hakkı olandan fazlasını vererek ihya ettiğim, güvenip mekânımın anahtarlarını teslim ettiğim biri, sonunda beni soyup soğana çevirmiştir. Fakat buna aldırmadan ben yine paylaşmanın bana büyük bir iç huzuru verdiğine inanıyorum.
Sayıca az da olsa sevgimi, sahip olduklarımı paylaştığım ve karşılığını aldığım örnekler de yok değil. Karşılık derken, bir gülümseme, bir şükran ifadesi, içimi rahatlatan ve beni mutlu eden bir çift sözden bahsediyorum.
Her insanın kendine has yapısı ve değerleri vardır. Bazıları paylaşmayı inancının gereği olarak önemser. Paylaşmayı, birilerine yardımcı olmayı, kötüden kaçınıp iyinin yanında yer almayı, dolayısıyla yaradanın takdirini kazanmayı, öbür dünya için bir yatırım olarak görürler. Hatta bazen, hiç beklemedikleri bir anda, refaha ermiş olmalarını yaptıkları bu güzel şeylere bağlarlar. Böyle bir ilişki bile paylaşmanın, ihtiyacı olan bir kişiye yapılan yardımın değerini düşürür gözümde. Daha da ileri gidenler vardır, yaptıkları iyiliklerin sadece yaratıcı tarafından bilinmesi yetmez onlara. Paylaştıkları ne varsa eşe dosta, cümle aleme reklâm ederler. İşte bu insanlar paylaşımın faziletli anlamını bir tarafa atıp, toplumun gözünde menfaatçi bir farkındalık oluşturur ki, bu yaptıkları, işin kutsiyetini gölgeler.






