Kocası iyi bir adama benziyordu ama bizim ailede onun da adı iyi anılmazdı hiç bir zaman. "Eşek Adam" derdik. Kapılarının önüne bağladığı bir eşeği vardı. Muhtemelen bu yüzden bu isim verilmişti kendisine. Gerçek adı Mustafa'ydı. Her gün eşeğini alıp bir yerlere gider, akşam olunca evine geri dönerdi. Evlerinin yan tarafında ahşap eski kapının arkasında eşeğini koyduğu bir ahır vardı.
Büyük kızları Seher bir bankacıyla evlenmişti. Gelin olarak el öpmeye annesinin evine geldiğinde çocuk merakıyla perdeyi aralayıp gizlice onları izliyorduk. Büyüklerimiz bize kızmış hemen perdeyi kapatıp camdan uzaklaşmamızı istemişlerdi. On yaşındayken, canımdan çok sevdiğim dedemin hastalığı iyice ilerlemiş, artık son günlerini yaşıyordu. Çevresindekileri tanımaz hale gelmişti. İçimde anlatılmaz bir sıkıntı vardı, ümidimi kaybetmemeye çalışıyordum. Ölümünden bir gün önce Sazana ve Eşek Adamı evimizde görünce gözlerime inanamadım. Geçmiş olsun ziyaretine gelmişlerdi. Kendinde olsaydı, onları muhtemelen bastonuyla kovacağını düşünüyordum dedemin. Onu kaybettikten sonra çok ağlamıştım. Dedemin ölümünden sonra ailelerin inanılmaz derecede samimi olması, birbirlerine gidip gelmeleri beni fazlasıyla şaşırtmış ve yaralamıştı. Benim gözümde onlar hala Sazana, Eşek Adamdı. Sevgili Dedem mi fazla gelmişti onlara...
Yıllar sonra ilk kez gerçeği eşimden duyduğumda şok olmuştum. Annem de yeni öğrenmiş, belli ki bana söylemeye cesaret edememişti. Meğer bizim Eşek Adam dediğimiz kişi, anneannemin öz be öz kardeşiymiş. Sazana'dan önce yaptığı ilk evliliğinde annem dünyaya gelmiş fakat eşi henüz lohusayken merdivenlerden düşerek hayatını kaybetmiş. Kafam iyice karışmıştı. Yani annemin gerçek babası, benim yıllarca dedem dediğim kişi değil, Eşek Adam'mış. Dedem ve anneannem, annemi evlatlık alıp nüfuslarına geçirmişler. Eşek Adam, annemin hem öz babası, hem de öz dayısıymış. Sazana, Eşek Adamla ikinci evliliğini yaptıktan sonra üç çocukları olmuştu. Seher, Hasan ve Cemal. Aslında eskiden aileler arasında su sızmazmış. Bu yüzden doğan üçüncü çocuklarına dedemin adını koymuşlar. Araları açılınca çocuğun adını Cemal olarak değiştirmişlerdi. Cemal'in nüfusunda hala dedemin adı yazılı. Bir anda üvey de olsa Seher Teyzem, Hasan ve Cemal dayılarım olmuştu. Hepsi evlendiler çoluk çocuğa karıştılar. Fakat ne de olsa eski günlerin soğukluğunu hiçbir zaman üzerimden atamamıştım. Dedem öldükten sonra Mustafa Dedem (derken hala rahatsızlık duyuyor, dedeme ihanet etmişim gibi geliyor) beni ve kardeşlerimi eşeğine bindirerek yakınlık kurmaya çalıştı. Liseye giderken bankacı olan Hasan Dayım beni evlerinde Ticaret dersi çalıştırmıştı. Bütün sevgi gösterileri bana yapmacık geliyordu. Cemal Dayım çalıştı, didindi, kendi işini kurdu. Türkiye'de marangoz makinası imalatı yapan tanınmış bir sanayiciydi. Seher Teyzem genç yaşında kocasıyla birlikte Alzheimer hastası oldular. Bu hastalık büyük oranda genlerle geçtiği için canım sıkılmıştı. Oysa yüz yaşına kadar yaşayan anneannemin ve onun bütün kardeşlerinin öldükleri güne kadar akılları yerindeydi. Seher Teyzem Muhtemelen Sazana'dan gelen genleri taşıyor olmalıydı.