KATEGORİLER

21 Mayıs 2017 Pazar

KÜÇÜCÜK HANIM

20/05/2017 Cumartesi, Tire

Ekip olarak ikiye bölünüyoruz. Eşim sabah erkenden işe başlaması gereken aşçı ve elemanlarla birlikte çıkıyor yaylaya. Ben ise diğer elemanı alıp birkaç parça alışverişten sonra peşi sıra gideceğim. Her zaman onu aldığım yere vardığımda kapıyı açıp sağ arka koltuğa kuruluyor zat-ı şahaneleri. Dikiz aynasından bakıyorum, sağ eli kapının üzerindeki tutacakta (!) Bendeniz küçük hanımın şoförü... Arabadan inip kapıyı açmalı mıydım yoksa? Kapıyı açtıktan sonra selam dursa mıydım? Hani burası küçük yerdir, laf olur, yanıma oturmaktan çekinir diye düşünüyor olsa anlayacağım. Bu konuyu daha önce konuştuğumuzda kimseye hesap vermek zorunda olmadığını anlatırken mangalda kül bırakmamıştı oysa. Şimdi nedir bu kabalığın sebebi? Cehalet mi yoksa edepsizlik mi?

Güne kötü başlamam bu yüzden. Bu saygı yoksunu insana bir merhabam bile fazla artık. Mecbur kalmadıkça konuşmuyorum. O ise soytarılık yaparak yediği haltı temizlemeye çalışıyor. Bir insana verebileceğim en büyük cezayı veriyorum kendisine. Yok sayıyorum. Kocaman bir hiçlik payesi veriyorum kendisine. Sonra utanıyorum. Kendimden utanıyorum. Kimlerle muhatap oluyorum? Çok mu lazımdı bu insanları hayatıma sokmak? Her şeye rağmen hala işimi seviyorum. Madem ki bu tür olayları yaşamak işimin bir parçası, gerekirse yaşarım. Beni bir bilemedin iki gün sıkar bu iş. Üçüncü gün kirli bir gömlek misali sıyırır atarım üzerimden. Ben yine ben, o ise kaybedenler kulübünün yeni üyesi.

Aramıza yeni katılan destek elamanlarıyla tanışıyorum. Her ikisi de iyi niyetli, çalışkan. Hava serin, güneş almayan yerler üşütüyor neredeyse. Dışarıda oturmak her baba yiğidin harcı değil. Nişanlı bir çiftin Taş Ev'de fotoğraf çekimleri yapılıyor. Bir hanımefendi geliyor yalnız başına. Tire şiş köftesinin tadına bakmak istiyor. Avluda kenar masalarından birine oturuyor. Fellah köfteye bayılıyor. Birasını yudumlarken eşime Doğuş Holding desteğiyle kadınların ekonomiye katılmasını amaçlayan bir sosyal sorumluluk projesinde yaptığı çalışmaları anlatıyor.  

Venüs ve Fifi'nin keyifleri yerinde. Fifi sakinliği ve hanımefendiliğiyle, Venüs yaramazlıklarıyla bütün misafirlerimizin ilgi ve beğenisini topluyor.

Gündüz saatlerinde sıra dışı bir sakinlik yaşıyoruz. Hatta bir ara fırsat bulup ceviz kıracak zamanımız bile oluyor. Sonra akşam rezervasyonları gelmeye başlıyor birbiri ardına. Gündüzün sakinliği akşamın koşturmasına bırakıyor yerini. Yine İstanbul'dan konuklarımız var. Onlar da tavsiye üzerine gelmişler. Tavsiye eden dostumuzu hatırlamıyorum. Sohbet bizi yakınlaştırıyor birbirimize. Beyefendilerden biri yine bizim ODTÜ'den. Bu ortak nokta sohbeti daha da ısıtıyor. Benim okula girdiğim yıl mezun olmuş. O çatışmalı dönemde uzun süren master çalışması dört yıl birlikte aynı kafeteryayı paylaşmamıza imkan tanımış. Belki de kırk yıl önce aynı yemek kuyruğunda sıra bekledik. Altı aylık, dokuz aylık boykotları birlikte yaşamışız bu saygıdeğer elektrik mühendisi misafirimizle. Yanındaki beyefendiden söz ediyor. O da bir kardiyoloji profesörüymüş. Tam 42 yıl önce Tire'den ayrılmış, bir süre GATA'da görev yaptıktan sonra şimdi İstanbul'daki özel muayenehanesinde çalışmaya devam ediyormuş. Yemekten sonra sıra tatlılara geliyor. Hanımefendiler yan masaya gelen tatlıyı pek bir gösterişli bulup aynısından sipariş vermeyi koymuşlar kafalarına. "Yan tarafa getirdiğiniz tatlının adı neydi?" Hiç düşünmeden cevap veriyorum. "Ceviz krokanlı, kestaneli dondurma" Son derece memnun ayrılıyor misafirlerimiz Taş Ev'den. Ben de onları ağırlamaktan büyük haz alıyorum.

Aklıma eski garsonlarımızdan biri geliyor. "Siz burada egonuzu tatmin ediyorsunuz." demişti. Beni eleştirmek amacıyla söylenen bu söz aslında gerçeğin ta kendisi. Evet, ben burada egomu tatmin ediyorum. Yolsa siz hala bu işi para kazanmak için mi yaptığımı sanıyorsunuz?

6 yorum:

  1. Bazen insanlar kötü niyetle söylediği sözler bir anlamda iyi bir şeyi söylediklerinin cehaletini gösterebilirler. Egoyu tatmin etmek; aynı zamanda nefsini tatmin etmek anlamına geliyor. Nefsi tatmin etmek, nefsi köreltmek ve nefsin azgınlığını gidermektir. Nefsini tatmin etmeyen ve köreltmeyen insan olabilir mi!.. Vicdan sahibi olabilir mi!.. Nefis terbiyesinin ilk basamağı "Nefsi-l Mütmainne" olduğunu bu garson arkadaş nereden bilsin!.. Oysa bu basamakları siz çoktan aşmışsısınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayat çabuk geçiyor. Gençlik yıllarında aklımıza getirmediğimiz bir durum bu. Yıllar geçerken en büyük kazanımımız tecrübe. Şimdi gençleri gördükçe şaşırıyorum bazen. Hiç yarınları yokmuş gibi yaşıyorlar. Ünlü ozan Horatius'un Carpe Diem'ini yanlış anlıyorlar. Vicdan sahibi olmak insan olmak, adil olmak demek. Nefis terbiyesi kötü güne hazır olmak için iyi günde kendini hayallere kaptırmamak demektir.

      Sil
  2. O kadar insan tanıdık ki... İşveren olmak da zor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslına bakarsanız insanlarla uğraşmak zor. Benim açımdan zor tarafı ise keyif için yaptığım bu işte bazı insanların keyfimi kaçırmaları... Sonuçta kaybeden kendileri oluyor .

      Sil
  3. Ben sizi çok iyi anlıyorum. İnsanlarla uğraşmak gerçekten de çok zor... İş hayatım boyunca işlerden değil, insanlardan yorulmuşumdur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. İstediğimiz özelliklere sahip bir insan olmadığını düşünüyorum. Daima empati yapıyorum insan ilişkilerinde. Mükemmeli aramıyorum. Ben de mükemmel biri değilim zaten. Ancak bir insanda bulunması gereken asgari özellikleri arıyorum. Yalan söylememeli bir insan, dürüst olmalı. Yaptığı işin hakkını vermeli. Çalmamalı, dedikodu, hainlik yapmamalı. Çok mu şey istiyorum?

      Sil