KATEGORİLER

29 Mart 2022 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 136

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm canlılığıyla devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusunu sevgili DeepTone belirledi: 

"Baharın gelmesi sizi heyecanlandırır mı? Bu heyecanı tarif eder misiniz?"  

Nice baharı geride bırakmış olmanın verdiği rehavetin yanı sıra aşk defterini kapatmamdan ötürü yeni gelen bahar için pek fazla heyecanlandığımı söyleyemem. Yılın başından, hatta Covid-19'un yurdumuzu ziyaret ettiği o ilk günden bu yana kış uykusuna yatmış gibi hissediyorum kendimi. Pandeminin yanı sıra ülkenin ekonomik çöküşü bütün heyecanımı alıp götürmekte. Heyecandan ziyade bahara biraz olsun umutla girmek istiyorum. Her ne kadar mart ayı baharın başlangıcı kabul edilse de nisan ayı, havaların ısındığı, doğanın canlandığı yeni bir döneme giriş, özellikle benim nazarımda yeni yılın başı. Bu düşüncemin temelinde nisan ayının ilk haftasında doğmuş olmamın payı büyük sanırım.

Ekonomik buhranın aksine pandeminin etkisini kaybettiğini düşünüyorum artık. Açık havada maske kullanmamakla beraber alışveriş için bir dükkâna girme durumu için mecburen yanımda maske taşıyorum. Geçtiğimiz dönemde pandemi, gündemin ilk sırasındaki yerini alırken bugün ve önümüzdeki günler için en önemli sorunumuz ekonomi. Paramızın değer kaybetmesi yurt dışı plânlarımızı iki kez düşünmeye zorluyor bizi. Zamanında üç kıtada yirmi kadar ülkeyi gezip görme fırsatım olmuş iyi ki! Bundan sonra gezmek, tatil yapmak çok daha zor olacak, belli. Kızım geçen hafta Hollanda'ya gitmişti. İki kişi birer pizza yemişler, 400 TL'ye patlamış. Konaklama ücretlerinden bahsetmiyorum bile. Sabit gelirli bir vatandaş için hayli zor yurt dışı tatili artık. Peki yurt içinde bir yere gitmek kolay mı? Köprü fiyatları dövize endeksli, akıl almaz paralar ödeniyor. Eskiden dizel araç tercih ediliyordu, yakıtı daha tasarruflu olduğu için. Şimdi motorin benzini solladı geçti. Aracımın deposunu doldurmamın bedeli 1.500 TL'yi aşıyor. 

Ülkenin mevcut durumu karşısında baharın gelişine sevinemiyorum. Özellikle gençlerin umutlarını kaybetmesi, geleceğe dair hayallerinin kararması depresyona sokuyor beni.

Ama her şeye rağmen bu yıl ahdim olsun Kos Adasına gidip en az bir kez tavernada tabak kıracağım. Bir de yakıt fiyatına aldırmadan güneydoğuya bir tur yapmayı, Mardin'i gezip görmeyi, Urfa'nın sıra gecelerinden birine katılmayı düşünüyorum.

Küresel ısınmanın bir sonucu mudur, ülkenin içinde bulunduğu vahim durumdan mı kaynaklanıyor bilmem ama yeni yıla girdiğimden beri bir uyuşukluk hasıl oldu bende ki, sormayın. Hani şu Ağaç Ev Sohbetleri de olmasa  blogumu bile unutacağım neredeyse. Bu çok kötü tabii. Kendimi zorlayıp nisan ayından itibaren yeniden bir şeyler yazmak, çeviri yapmak istiyorum. İstek her zaman var, o tükenmez var olduğum sürece ama icraat yok, bu da ayrı mesele! Uzunca bir ara verdikten sonra iyi kötü biraz kitap okumaya çalışıyorum. Bu konuda hızımı biraz daha arttırmam lâzım. 

Ülkenin siyasi ve ekonomik sorunlarından kendimi uzak tutamadığım bir gerçek. Uzun zamandır gazete okumuyorum, horoz döğüşü gibi aynı kişilerin hakarete varıncaya dek birbirlerini taciz ettikleri TV haber programlarını da bıraktım şükür. Bu iyi! Bağımsız ve tarafsız haber yapan youtube kanalları, özellikle sokak röportajları yeni gözdem. Bir şeye başlayınca (huyum kurusun) bende bağımlılık yapıyor. Bu yüzden, bu tür programlara gereğinden fazla takılıyor, değerli vaktimi harcıyorum. Bundan böyle artık kendimi biraz frenleyip okuma/yazma faaliyetlerine ağırlık vermeliyim, havaların ısınmasını bahane ederek. Ne alâkaysa!

Dediğim gibi baharın gelişi bana fazla heyecan vermiyor. Hani biraz heyecanlanma imkânım elverseydi eğer, Kuşadası'ndan yeni aldığımız yazlıkta geçireceğimiz günlerin heyecanını yaşıyor olabilirdim sözgelimi. Eşim Mayıs ayında falan gideriz diyor ama biraz daha gecikiriz sanırım. Zira taşınma, tesisat bağlantıları vs. gibi işleri halletmemiz lâzım önce. Evimiz yaklaşık yedi yüz metre düz bir yolun sonunda güzel bir halk plajına açılıyor. Belli ki bundan böyle yazları orada geçireceğiz (ikinci bir emre kadar). Arada bir, aklımıza esen yerlere yelken açabiliriz. Ama ilk işim internet bağlantısını halletmek olmalı. Pandemiden önceki yaz Foça'da okuduğum sekiz kitabı blogumda yazamadığım için hâlâ kızar dururum kendime. Yüzmekten, güneşin altında kızarmaktan hoşlandığımı pek söyleyemem. Lâkin bundan büyük zevk alan eşimi yalnız bırakmaya da gönlüm razı olmaz, her yıl olduğu gibi o yüzüp güneşlenirken, kendime gölgelik bir yer ayarlayıp bolca kitap okurum muhtemelen. E, akşamları fırsat buldukça, rakı balık da fena olmaz hani. Olmadı bi de Demet Akalın gibi sinema yaparız. Bakın şimdi biraz biraz heyecanlanır gibi oldum. Peki, o vakit, cümleten "hayırlı baharlar"

23 yorum:

  1. Araç kullanmayınca, hayat kolay, ayrıca yakıt parası sosyal hayata bir tür avanta:) Dört yıldır direksiyona oturmayı bıraktım, bir trenciyim, yürürüm yakın mesafeleri ve elbette şehir trenle ulaşım için çok elverişli. Bunun bir keyfi daha var, işleri hallederken bile tatildeymiş de seyahat ediyormuşum hissi vermesi; gerekli anlarda bir yerde oturup kahve içmek, kitap okumak, sinema, bir yerlerde atıştırmak gibi aktiviteler de serpiştirince, pandemi de olsa hayat yavaşlatılmış bu halle çok sosyal ve çok güzel:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size tamamen katılıyorum ancak bazı mecburiyetler belimi büküyor. Sözgelimi bu mart ayı hastane, doktor ve ev arasında mecburen mekik dokudum. İki yaşlı anne ve bizim sağlık sorunlarımız nedeniyle neredeyse hergün araç kullanmak zorunda kaldım. Zira hem yaşlılar, hem eşim fazla yol yürüyemiyor. Pandemi de buna tuz biber ekti. Bireysel olarak tercihim sizin izlediğiniz yol, bu yüzden dediklerinize hiç itirazım yok:) Emekli olmadan önce her yıl ortalama 50.000 km yol yapardım arabayla, son beş yıldır bu 20.000 km lerin altına düştü. Belediye otobüslerine binmeyeli kaç on yıl geçti, hatırlamıyorum. Metro'ya ilk kez Roma'da bindim. Pandemi öncesi tramvay kullanmaya başlamıştık, durak yakındı, en çok beş dakikada bir sefer yapıyor ve istediğimiz pek çok yere gidiyordu. Daha sonra kartlara HES kaydı işlenmesi istendi. Ben kartıma işlettim ama eşimin kartında sorun çıktı, işletemedik, daha sonra da üstüne düşmedik.

      Aslında araç kullanmak beni rahatsız etmiyor pek sanırım:) Evet, tren ve vapur yolculukları oldukça cazip birçok yönden. Fakat şu son gelen zamlar, önümüzdeki alternatifleri değerlendirmemiz gerektiğini düşündürüyor elbette:)

      Sil
  2. kuşadası'nda en güzel manzara soğucak köyü'nde paşa restoranda yemek yerken. artık bol bol güzelçamlıya gidersiniz ve milli parka, hem doğa hem deniz için ideal.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim yazlık da oraya çok yakın. Notumu aldım, teşekkür ederim:) Güzelçamlı'da kooperatifler var, orayı biliyorum ama benim pek hoşuma gitmedi. Öğrencilik yıllarımda milli parka piknik yapmaya giderdik. Evcilleşen domuz sürüleri hava kararmaya başladığında yiyecek artıklarına üşüşür kendi paylarına düşeni yerlerdi:)

      Sil
  3. Kuşadası çok güzel bir yer. Yazlığınız hayırlı olsun. Doya doya tadını çıkarın. Bol okumalı, bol yazmalı güzel bir sezon diliyorum Mr. Kaplan 😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Epey uzun bir araştırma ve karar sürecinden sonra Kuşadası'nda karar kıldık. Ayvalık, Foça ve Bodrum adaylar arasındaydı. Çeşme'de denize yakın bir evimiz vardı, diğerlerinden daha yakın olmasına rağmen oradan bıkmıştık artık. Çok teşekkür ederim, çok naziksiniz:)

      Sil
  4. Kuşadasından Kos çok yakın değil mi? Demek ki en az bir hayâliniz gerçek olacak :)
    Ve evet lütfen daha fazla yazın, özlüyoruz sizi!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım Bodrum Turgutreis'e daha yakın. Gördüğüm kadarıyla Kuşadası-Kos arasında doğrudan bir sefer yok. Evet, gitmeden önce tarihini ve kültürünü araştırıp sıkı bir plân yaptıktan spnra bu hayalimi mutlaka gerçekleştirmek istiyorum:) Teşekkürler, çalışacağım:)

      Sil
  5. Ben güneşle şarj olduğumdan mıdır nedir, bir de tabi Nisan doğumlu olmamın etkisi de söz konusu, pek severim baharı, ilk olsun son olsun, bahar ille de benim olsun. Mini camper bir aracımız var, deposunu doldurmak el yakıyor, geçmiş yıllarda Bursa'dan çıkıp iki günlüğüne bile İzmir'e kadar uzanırdık ya da ne bileyim Batı Karadeniz sahillerine, artık 30 dakika mesafedeki yerlere bakınır olduk. Yine de baharı seviyorum, doğada olmayı, yürümeyi, bisiklete binmeyi. Heyecanlandırıyor beni. Üstelik kesinlikle ruhuma iyi geliyor. Gülümsemem resmen güneş açıyor. :)
    Eşim tam bir kumsal canavarı, sabah bırak akşam alırsın, ben de gölgelerin gücü adına modunda, nerede ağaç altı, nerede gölgelik yakıcı güneşten uzak ışığından nasiplenen halimle takılırım. Bak şimdi siz rakı balık falan dediniz, gene heyecanladım iyi mi? Bir de sıcağın tek çekilir hali, buz gibi bira ve yanında patates değil de nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Muhtemelen burçlarımız aynı ve bu nedenle benzer şeylerden hoşlanıyoruz. Mini camper harika bir fikir fakat dediğiniz gibi yakıt masrafı bir adım öteye gitmemizi engelliyor. Gelirler azalırken giderler çoğaldı, bakalım nereye varacak işin sonu. Ben her ne kadar kaldığım yerde çok şey aramasam da eşim bu konuda hassas. Kamp tatiline pek sıcak bakmaz eminim. Otele giderken bile yanında nevresim takımlarını götürür:)

      Denizin karşısında, gölgelik bir yer bulup ister rakı balık ister soğuk bir bira ve yanında patates cips olsun fark etmez, daha ne isterim. Eşim de sever yüzmeyi ama ben yakamozları seyrederek Akdeniz mezeleri eşliğinde denizin keyfini çıkarmayı tercih ederim. E, yanında bir de Rebetiko olursa daha ne isterim:)

      Sil
  6. Bahar değil de sizi yazın şöyle gölgelikte uzanıp kitap okumak, yaz akşamları rakı-balık heyacanlandırmış gibi:))) Yaz güzeldir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, tam da öyle işte:) Kendimi fevkalade güzel anlatmışım demek:))) Bir de yanında rembetiko süper olur:) Yazın en güzel tarafı bunlar benim için.

      Sil
  7. Öncelikle üç kıtada yapmış olduğunuz yirmi kadar ülke gezisi için şapka çıkarıyorum sensei. :)
    Ekonomi gerçekten insanı buhrandan buhrana sürüklüyor. Baktım yurtdışı falan gidebileceğimiz yok bende Ege kıyılarına tatil ayarladım napayım.
    Kos'da tabak kırarken çekilen bir video ile şenlendirirsiniz umarım buraları. Yazlık içn de hayırlı olsun dileklerimi kabul buyurunuz güzel zaman geçirmenizi dilerim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım siz daha fazla gezersiniz. Bunların bir kısmı iş nedeniyle yapılan seyahatler, diğer kısmı ailece yaptığımız tatil gezileri. İş seyahati olunca birincil olarak işe odaklanıyorsunuz ama tatil amaçlı gezilerde bir ön hazırlık yapıp ona göre daha iyi oluyor tabii. İş gezilerinde sizi nereye isterlerse orayı gezdiriyorlar ve buna ayırdığınız zaman genel olarak daha kısıtlı oluyor tabii.

      Bu ekonomik çöküşte bizler gibi pek çok kimse yurt dışını ertelemiş durumda. İleride ne olur bilemem, iyi olur inşallah. En az beş kez gittiğim Roma'da bir tabak spaghetti Frutti di Mare'ye (bildiğimiz deniz mahsullü spagetti) 400 TL veremem artık yani.

      Çok teşekkür ederim:) Kos'ta tabak kırma etkinliğini paylaşmak isterim tabii:) Geçen sene Sığacık'ta bir restorana gitmiştik, orası da çok eğlenceliydi. Belki hepsinden önce oraya bir kez daha gideriz. Yaşlıca iki amca Yunan havaları eşliğinde ellerinde kaşıklarla dans edip söylerken unutulmaz bir gece yaşatmışlardı bize:)

      Sil
  8. Hayırlı baharlar olsun sahiden hepimize :) yapılacakların düşüncesi bile heyecanlandırmaya başladığına göre , gerçekleşme anları çok daha heyecanlı ve keyifli olacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, içinde sevgi dışında bir şey taşımayan tüm insanlık alemine hayırlı baharlar olsun:)) Orası kesin, şimdi size yazarken kulağımda rembetiko havalarıyla havaya girdim bile:)))

      Sil
  9. Ne yazık ki durum böyle. Benim içimde yine umut var yine de... Azıcık da heyecan... Yazlığınız hayırlı olsun, güzel zamanlarınız, bol bol güzel hatıralarınız olur orada inş. Kim bilir siz de gölgelikte kitabınızı okurken bahsettiğiniz bunca problem yavaştan silinmeye başlar -belki de-.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşünüyorum da çok büyük olmasalar da hayallerimin çoğuna eriştim. Bugün gençlere çok üzülüyorum. Yaşam gün geçtikçe daha zorlaşıyor. Her şeyin düzelmesi en büyük dileğim. Güzel dilekleriniz için sağ olun. Aslında çözüm son derece basit; biraz düşünmek, sorgulamak yeterli ama tutturmuşuz bir yol, sonu hiç iyi değil.

      Sil
  10. the hand of god, hoş biraz da hüzünlü bir nostalji filmi. napoli, capri, stromboli'de çekilmiş, yönetmenin çocukluğu, maradona filmde küçük bir motif. hayat dolu italyan sinemasının keyifli bir örneği, şimdiden daha iki defa izledim. belfast, irlandada geçen nostalji filmi. yönetmenin çocukluğu, orda geçen. bu da şeker gibi film. spencer, leydi nin yaşamından bir kesit. ilginç bir gerçek yaşam kesiti ve ingiliz zerafeti ve ayrıca kraliyet ailesinde yaşamanın zorluğu. dune ise mükemmel ötesi bir bilimurgu film. dune u büyük ekran izleyip sinemanın geldiği noktayı ve büyüyü görmeli. yönetmen villeneuve, daha önce arrival adlı filmi ile başladıydı bilimkurguya. oscarda bunlar iyiler. izlersen oscarda başka filmler de var tabii. yine nostalji öyküsü olan licorice pizza gibi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep teşekkürler, cevabımda gecikmemin tek nedeni, the hand of god'ı izledikten sonra dönmekti. Değişik bir film. Napoli, kuzeye göre çok farklı bir kültür. Yaşam inanılmaz hızlı akıyor, insanlar acı ve neşelerinde aşırı, olaysız gün geçmiyor. Ama bana filmden geri kalan bir replik var ki, o bu hayatın özeti gibi. "Sürat teknesinde hızın 200 km'ye çıktığında duyduğun sesi bilir misin?" Tuf, tuf, tuff...:))

      Sil
  11. farklı farklı kafeleri keşfedip, çay-kahve içip kitap okumayı çok seven biri olarak her gidişimde daha da artmış fiyatlara her seferinde "artık" şaşırmam zannediyorum. her seferinde yine şaşırıyorum. iki çay iki kahve 100 lira bırakıp çıkıyoruz artık. yapılacak yorum kalmadı, bir kesim zaten kanıksamış durumda, bir kesim için suçlu hep "diğerleri".. yazık bize..

    yine de pandemi gölgesinde olmayan bir bahar.. o kadar güzel ki..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece yoksul kesimi değil orta direk tabir ettiğimiz sınıfı da evlere hapsettiler. Radyo Sputnik'teki bir yoruma tamamen hak verdim. 6,5 milyon aile sosyal yardım alıyormuş, bu 25 milyon kişi eder. Bu insanlar azla yetinen, verilene razı olan kesim ve hazıra kondukları için çalışmıyorlar. Algoritma bu şekilde kurulmuş. Çalışan olmayınca üretim olmuyor, herşeyi ithal ediyoruz. Durum gerçekten kötü. Biz yine umudumuzu kaybetmeyelim:)

      Sil
  12. Teşekkür ederim:) Sizin de günleriniz güzel olsun:)

    YanıtlaSil