KATEGORİLER

24 Mart 2022 Perşembe

KOLERA GÜNLERİNDE AŞK - Gabriel Garcia MARQUEZ

Kitabın Adı: Kolera Günlerinde Aşk

Yazar: Gabriel Garcia MARQUEZ

Çeviren: Şadan Karadeniz

Sayfa Sayısı: 442

Yayınevi: Can Yayınları 

Türü: Roman 

Kolombiyalı yazar Gabriel Gracia Marquez'in (1927-2014) beni derinden etkileyen "Kolera Günlerinde Aşk" isimli romanı okuduğum kitaplar arasında müstesna yerini aldı. Tahminimin aksine konusu sıradan bir aşk öyküsü değil. Büyülü Gerçekçilik olarak bilinen edebi türün en önemli temsilcilerinden biri olarak gösterilen yazar, bu eserinde, bana göre söz konusu türün en temel özelliklerinden sihirli ve mantık dışı olaylara pek yer vermezken gerçekleri tüm çıplaklığıyla okura aktarmış. Kolera Günlerinde Aşk romanında olayların seyrindeki gerçekliğin kendi aşk tanımıma uyması bu kanaate sahip olmamın nedeni olmalı. Bin bir türlü haline şahit olduğumuz aşkın kesin kuralları vardır. Aşk denilen takıntılı durum elli yılı aşkın bir süre boyunca devam eder mi? Evet, bence bu mümkün ama bir şartla! Ne demiş şair, "seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli!" 

Kitap, olayların geçtiği coğrafyayı, sömürge yönetimini, iç savaşı, zengin ve yoksul arasındaki uçurumu, ırklar arasındaki dengesizliği, bölgenin dini ve kültürel özelliklerini kolay anlaşılır bir dille, detaylı olarak verirken olaylar gerçek bir yaşam kesiti tadında anlatılıyor. Bazılarına göre yazarın anne ve babasının yaşamından izler taşıyan eserin konusu şöyle:

Olaylar 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında Karayip Denizi kıyısında konumlanan bir kasabada geçer. Florentino Ariza, öykünün baş kahramanı, zavallı aşık! Kasabanın telgraf memuru. Fermina Daza ise, babası Lorenzo Daza ve halasıyla birlikte yaşayan gelinlik çağında bir kızcağız. Günlerden bir gün Florentino, Lorenzo'ya telgraf getirdiği sırada karşıdan gördüğü güzeller güzeli Fermina'ya aşık olur. Fermina, Florentino'yu önce geri çevirmez ancak babası Lorenzo'nun niyeti başkadır, kasabaya gelme nedeni onu üst tabakadan biriyle evlendirmektir. Bu yüzden ilişkilerini öğrenir öğrenmez önce aralarını yapan halasını kovar ve hemen kızını alıp uzak akrabalarının yanına götürür. Florentina için zor günler başlamıştır. Ancak bir yolunu bulup Fermina'ya telgraflar ve mektuplar göndermeye devam eder. Yaklaşık bir yıl sonra Fermina babasıyla kasabaya döndüğünde bambaşka biri olmuştur. Aralarındaki ilişkinin bir hayal olduğunu ve kendisini bir daha görmek istemediğini söyler Florentina'ya. Kısa süre sonra tam da babasının arzu ettiği cinsten bir damat adayı çıkar sahneye. Varlıklı bir aileye mensup doktor Juvenal Urbino Avrupa'dan yeni dönmüştür. Babasının teşvikiyle Fermina da böyle bir izdivacı seve seve kabul eder. Çift zaman geçirmeden evlenip Avrupa'ya uzun bir balayı seyahatine çıkar. Bu süre zarfında Florentino, aşık olduğu Fermina'yı bir türlü aklından çıkaramaz fakat bu arada birçok kadınla sayısız ilişkiye girmekte sakınca görmez. Sadece cinsellik içeren bu ilişkiler bir süreliğine sıkıntısını hafifletse de aşk acısını dindirmekten uzaktır. Sevgililerinden biri aşkın ikiye ayrıldığını üst tarafta ruhani alt tarafta ise bedensel aşkın olduğunu söyler. Gerçekten de Florentino bedensel aşkı doyasıya yaşarken ruhundaki yanan kor ateşi söndüremez. Fermina döndüğünde kocasıyla inişli çıkışlı bir yaşam sürer. Ama Fermina'nın disiplini, Doktor Urbino'nun karısını her dediğini yapması sayesinde genellikle mutlu bir tablo çizerler. Florentino'nun tek arzusu Fermina'nın kocası doktor Urbino'nun ölümünü beklemektir artık. Aradan elli yılı aşkın bir süre geçtikten sonra garip bir kaza sonucunda ağaçtan düşen doktor hayatını kaybeder. Fermina, cenazenin kaldırıldığı gün kendisini ziyaret eden Florentino'yu karşısında bulur. "Fermina," der. "sana sonsuz bağlılık ve bitmeyen aşk andımı bir kez daha dile getirmek için yarım yüzyıl bekledim bu anı." Fermina'nın tepkisi ne olmuştur sizce?

Evet, aşk dedik. Romanda aşık olan tek kişi Florentino bence. Fermina'nın ona aşık olduğunu düşünmüyorum, kanaatim odur ki, bu durum aşkın kuralına ters. İlk bakışta aşık olmuştur Florentina'ya, evet bu da olabilir. Peki elli yıl sürer mi? Eğer Fermina ile evlenseydi asla bu kadar sürmezdi. Aşkın bu kadar uzun sürmesinin sevgilinin ulaşılmaz olmasından başka hiçbir bir sebebi yok. Nitekim Florentino yaşadığı yüzlerce ilişkiden bazılarını aşk sanmıştır ama istediğini elde eder etmez arkasını döndüğünü görüyoruz. Kolera salgını romanın neresinde diyecek olursanız. Evet, bu hastalık yoksul kesim üzerinde etkili oluyor, nehirde yüzen cesetleri görmek mümkün. Salgın hastalık romanın ana teması olmaktan uzak fakat Florentina'nın içine düştüğü aşkla kolera arasında bir ilişki kurulduğu da açık. Kolera öldürür ama aşk can çekiştirir. 

Romana yapılan eleştiriler; yazarın ırkçılığı çağrıştırdığı iddia edilen sözleri ve Florentina'nın ilişki kurduğu kızlardan birinin yaşı. Kendisine göz kulak olması için uzak akrabalarından biri tarafından gönderilen küçük yaştaki kızı Florentino bir yıl boyunca kendisi için hazırlıyor ve sonunda büyük yaş farkına rağmen onunla ilişkiye giriyor. Kitapta ırkçılığı maruz gösteren bir durum yok, sadece koyu renklilerin, alt sınıf olarak görülmesi sonucunda beyazların hizmetinde çalışması gerçeğine ışık tutuyor yazar. Romanın başkahramanı Florentino'nun pedofil bir ilişkiye girmesine veryansın edilmesini de anlamlı bulmuyorum. Zira bu olay da dünyada yaşanan gerçeklerden biri. Yazarın bu davranışı öven bir tutumu yok. Nasıl banka soygunu ya da katliam, savaş gibi her cins şiddet içeren olayların kitap ya da film konusu olabiliyorsa, yaşama dair tüm gerçeklerin, okura ne kadar ters gelirse gelsin, konu olarak işlenmesinde hiçbir mahsur yok bence. 

Romanı çeviren Şadan Karadeniz hanımefendi 1931 doğumlu. Pek çok okurun değindiği gibi ben de çeviriyi başarılı bulmadım. Genellikle aşırıya kaçan Öztürk'çe tutkusu nedeniyle kendisine fırlatılan eleştiri oklarından daha fazlası var bana soracak olursanız. Hurafe yerine boşinan, özgürlük heykeli yerine özgürlük yontusu, mirasçı yerine kalıtçı gibi birçok kelime kullanması okuma keyfini perişan ediyor. Bildiğim kadarıyla başka birinden çevirisi yok romanın. Bu yetmezmiş gibi, anlaşılmaz cümleler, dilbilgisi hataları, gereksiz ve yersiz sözcüklerin kullanılması can sıkıcı. Can Yayınlarının bu kadar kötü bir çeviriyi kabul etmesi şaşırttı beni doğrusu. Roman, orijinal dili olan İspanyolcadan değil, İngilizceden çevrilmiş. Türkçeye dönüştürülmeye çalışılmış bu romanın bir kez daha herkesin anlayabileceği ve dilbilgisi hatalarının asgariye indirildiği bir Türkçeye çevrilmesi lâzım sanırım. Böylelikle İspanyolca-İngilizce-Türkçemsi-Türkçe dört ayrı elden çıkan roman aslını ne kadar yansıtır? Rahatsız edici çeviriye rağmen Marquez kalitesini hissettiriyor insana. Sıkıcı bulanlar, okumakta zorlananlar da var ama benim meraklısına şiddetle tavsiye edeceğim bir roman. Üstüne bir de filmini izledim. O da güzeldi ama kitabın yerini tutmuyor tabii.

12 yorum:

  1. Hemen şuracığa Sabahattin Ali'nin "Aşk"ın tanımını yaptığı ve benim her kelimesine katıldığım satırlarını bırakayım Mr. Kaplan:

    "Benim beklediğim aşk başka! O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilemez bir istemek!"

    Bence de tam böyle! İstenilen elde edilince "Aşk" tanımından çıkıyor bir süre sonra. Sevgi, oluyor, dostluk oluyor, Hayat arkadaşı oluyor ama artık "Aşk" olmuyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sabahattin Ali'nin sözlerine tamamen katılıyorum Mrs. Kedi. Bununla birlikte muhtemelen sizinle ayrı düştüğümüz bir hususu eklemek isterim. O da aşkın tek yanlı olması. İki kişinin birbirine aşık olması diye bir şey yok bence. Nitekim Marquez'in okuduğum bu romanda da Florentino aşık olan taraf. Fermina hiçbir zaman ona aşık olmadı. Belki başlangıçta hoşlanmış ya da biraz sevmiş olabilir ama daha sonra saygınlığı ve parası olan Doktor Urbino'yu tercih etmiştir. Ne zaman ki Urbino ile aralarında bir soğukluk doğdu, o zaman aklına Fermina gelmiş. Hikâyenin sonu da güzeldi. Uzun yıllardan sonra kocasının ölümüyle beraber yalnızlığından kurtulmak için Florentina'nın teklifini kabul ediyor. Burada ikinci bir olay var. Florentino, Fermina'yı hiçbir karşılık beklemeden ve onu olduğu gibi seviyor. Hatta sevdiği insana ulaşması için doktorun sahip olduğu özelliklere sahip olmaya çalışıyor. Şansı yaver gidip amcası ölünce istediği konuma geliyor ve amacına ulaşıyor. Bence eğer hala basit bir telgraf memuru olarak kalsaydı, Fermina ona asla başını çevirmezdi. Oysa Florentina, onca güzel kıza ulaşma imkanına kavuşmasına rağmen yetmiş yaşının üzerinde bir kadını tercih etmesi sadece aşkın sonucudur.

      Evet bu öyküde elli yılı aşkın bir süre sıcaklığını korumasının nedeni istenilenin elde edilememesi. Eğer ömürleri onlara imkan verse (ki bu durumu da romanda görmek çok isterdim) bu tutku daha ne kadar sürerdi ve sonu nasıl biterdi bilmek isterdim. Dediğiniz gibi sevgi ve dostluk olurdu muhtemelen. Daha genç yaşta olsalardı nefrete de dönüşebilirdi ama:))

      Sil
  2. Benimde sevdiğim bir romandır (gerçi Kırmızı Pazartesi ve Yüzyıllık Yalnızlık'ı daha çok sevmiştim), küçük yaştakilerle ilişki vs. eleştirilere bende takılmamıştım, konunun geçtiği zamanı da dikkate almak gerek. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bahsettiğiniz kitaplar daha çok tutulmuş ülkemizde. Kolera Günlerinde Aşk biraz da çevirisinden dolayı bazı okurların zorlandığı bir roman. Bence yazar her konuda özgür olmalı. Nedense olayların üstüne gidilip önlenmesi yerine yazılmasından, söylenmesinden rahatsızlık duyuyoruz. Gerçekleri duymak, okumak rahatsız ediyor insanları, gözleri kapatmakla bütün kötülükler ortadan kalkabilse keşke. Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  3. Uzun yıllar önce okumuştum, unutmuşum ayrıntılarını. Yazarın hiç aklımdan çıkmayan kitabı Kırmızı Pazartesi'dir. O daha bir etkilemiş demek ki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım uzun yıllar unutamayacağım bir roman. Çünkü aşkın birçok tanımı yapılırken bu romanda geçen olaylar tam da benim tasavvur ettiğim gibi. Özellikle Türk ve Şark filmlerinde konu edilen aşk tamamen hayal ürünü. Diğer kitaplarını da okumak isterim Marquez'in ama Şadan Karadeniz çevirisi olmamasına dikkat edeceğim:)

      Sil
  4. markez iyi tabii herıld yani, yaşar kemalimiz gibi o, şadan karadeniz de iyi çevirmen tabisi de bilemedim şimdi bu çevirisini başka yayınevinden okudum demek ki, markez çevirmeni biricik seçkin selvi hocamız aslında :) kırmızı pazartesi ve yüzyıllık yalnızlık adlı iki romanı bu romandan daha iyi tabisi. kırmızı pazartesinin nin filmi de iyi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şadan Karadeniz konusunda düşüncelerimiz farklı. Eşim de beğenmedi onun çevirisini. Yürümeyi öğrenmeden uçmaya kalkan kuşlar gibi. Dilbilgisi kötü, yanlış kelime seçimleri yapan bir insanın kalkıp kılıfından çıkarılmamış Öztürk'çe kelimeler kullanması, onu bıraktım yeni yeni sözde kelimeler icat etmesi garip. Muhtemelen çevirdiği romana da yazık etmiş. Marquez'in diğer kitaplarını da okuyacağım ilk fırsatta. Evet, Seçkin Selvi çevirisini bulmak lâzım, kazara Şadan Hanım'a düşmeyeyim yine:))

      Sil
    2. şadan karadeniz in bu kitabın çevirisi belki kötü olmuş olabilir, bilemedim şimdi, ama diğer çevirilerinin kötü olduğunu bilemezsin ki, onu inanılmaz iyi çevirilerini okudum, ülkemşizin en iyilerinden o, roza hakmen gibi.

      Sil
    3. Belki bu kitabında yeni bir tarz denemiştir. Başka bir çevirisini okuduğumu sanmıyorum. Kolera Günlerinde Aşk'ı dilimize çeviren sadece o bildiğim kadarıyla. Bak bazı bölümleri ve kurduğu cümleler son derece güzel ama istikrar yok. Sanki o güzel cümleleri başka biri kitabın içine yerleştirmiş gibi.

      Sil