"Sanat hayatımıza bir anlam veya amaç mı verir yoksa bizi hayattan uzaklaştırır mı?"
Belli bir yaşa geldikten sonra hayatın anlamını her sorguladığımda kocaman bir hiçlik bulurum karşımda. Düşünen bir insan için üstesinden gelinmesi son derece zor bir durumdur bu. Her şeyin bir anlamı, bir hedefi olmalı mı gerçekten? Anlamdan ve hedeften yoksun olan her çaba beyhude mi? Sanki öyle gibi... Birisine hiçbir karşılık beklemeden yardım ettiğimizde, merhamet, yardım, empati gibi duygularımız harekete geçerek anlam kazanır ve kendimizi iyi hissederiz. Bir iş yapar ya da bir işte çalışırız, para kazanmak ya da kariyer yapmak gibi hedeflerimiz vardır. Bu hedefler gelecekteki yaşamımızı kolaylaştırır. İyi kötü bir hayat tüketiriz ömrümüz elverdiğince. Sonuç sıfır. O zaman düşünme organı kafataslarının içinde bulunan insanlar söyleyin bana, tüm emeklerimiz, çabalarımız, çektiğimiz onca çile, ıstırap niye?
Sanat tam da bu boşluğu dolduruyor işte. Hayatın boşluğunu... Bir şeyler yaratırsın, bu özelliğinle Tanrı katına yükselmiş olursun. Ürettiğinin sahibisindir tek başına. Özgürce hareket eder, adeta farklı alemlerde seyahat edersin. Gezdiğin alemlerin tadını çıkartırsın keyifle, korkusuzca... Kimse karışamaz sana. Yemeyi, içmeyi unutur, nefes alıp verdiğini bile hissetmezsin. İstediğin başka bir dünya kurarsın düşlerinde. Sanat böyle bir şeydir. Ayrı düştüğünde yaşamın zorlukları kendini gösterir, acıktığının, susadığının farkına varırsın. Çocukların okul masrafı, elektrik faturası, sağlık harcamaları, ölümler, hayat pahalılığı, siyasi bunalımlar, deprem tehlikesi, savaşlar, terör saldırıları, dış güçler... Bütün bu kaosun içinde arkadaşlarla buluşup birkaç kadeh devirmek, eğlenceli bir partiye katılmak, aileye katılan yeni bireyler, mutluluk anları... Sinüzoidal dalgalar gibi belli genlikler arasında gidip gelen, döngüsel acı ve sevinçler. Varılan yer hep aynı. Kocaman bir boşluk.
Sanatı hayattan uzaklaşmak için mi tercih ediyoruz yoksa kaçmak için mi? Bence bu bir kaçış. Kaçmak, bir nebze olsun hayatın gerçeklerini unutmamızı sağlıyor. İnsana bir şeyler üretme, hatta yaratma üstünlüğü veriyor. Sanat sürüden ayrılma, köleliğe baş kaldırmanın en etkili yolu.
Durum böyleyken herkes sanatın öneminin farkında mı? Eskiden beri sanat aristokratların, varlıklı ve eğitimli insanların başvurduğu çıkış yoluydu. Yine aynı düzenin devam ettiğini düşünüyorum. Sanat batıl düşüncenin, özgürlüğün düşmanıdır. Bu yüzden dindar çevreler ve baskıcı yönetimlerle arası hiçbir zaman iyi olmamıştır. Sanat farklı dallarıyla insanları düşünmeye çağırır. Bu özelliğiyle sanat, kapitalist ve totaliter rejimlerin, dinin hakim olduğu yönetim sistemlerinin hiç hoşuna gitmez. Bazen kitapları yakarlar, karikatürler için adam öldürürler, konserleri yasaklarlar. Müziğe olduğu kadar resim ve heykele külliyen karşıdırlar. Hayatın boş olduğunu unutturacak ve anlamsızlığının üstünü örtecek masallar üretirler. Adaleti ahirete bırakır, cezası cehennem, mükâfatı cennettir derler. Bu şekilde çekilen acılara sabır telkin edilip neşeyi mundar sayarlar. Artık hayatın tek bir amacı vardır onlar için. Tanrının rızasını kazanmak ve cennetin hurilerine kavuşmak. İnsanların bu zayıflığından faydalanan şeyhlerin, hocaların güttüğü sürünün sanata karşı bir ilgisi yoktur. Genellikle bu sürüyü oluşturanlar ya inanç sömürüsüyle ceplerini dolduran bir avuç dolandırıcı ya da cahil, eğitimsiz ve yoksul kitlelerdir. Bu sebepledir ki söz konusu zavallıları resim ve heykel galerilerinde, konser salonlarında göremezsiniz. Okuduğu kitaplar ise sadece uydurma menkıbelerin yer aldığı dini içerikli kitaplardır.
Bir sanatçıyla 20 senedir birlikte olunca bu konuya bakışım çok değişti.. Eskiden sanatın daha üst bir insan ihtiyacı ve yetisi olduğunu düşünürdüm, kesinlikle yetenek ve algı açıklığı derdim ama artık sanatın "çalışmak" ve obsesif derecede inatlaşmak olduğunu düşünüyorum. Bunu yazarların ve ressamların hayatlarında görüyorum, bizim ortak dostumuz Schopenhauer'in terimiyle "en alt kesim sanatçı olan mimarlarda" da :)) Yetenekten çok sanki bakmayı öğrenmek yani eğitim ve çok çok çok çalışmak... Tabii ki bu içten gelen bir merak, bir dürtü çünkü "merak" herkeste aynı düzeyde değil. Tüm çocuklar benzer resimlerle başlıyor ama bazıları renklere, çizgilerin doğasına ilgi geliştirip sürekli çalışıyor, ben ne bileyim haftada 1 defa resim yapan bir yetenekli çocuk görmedim, aksine, sürekli resim yapıyorlar gerçekten yetenekli olanlar... O nedenle bence evet hayatın anlam ve amacı oluyor...
YanıtlaSilAma hobi için sanatla uğraşmak ile bir amaç olarak sanatla uğraşmak elbette çok farklı.. Ben ikinci grupta olduğum için, yani kıstasım "estetik" değil de "keyif" olduğu için sanırım benim için amaç değil, bir oyalanma, hayatı yaşanır kılma yolu :)
Bir de üçüncü kesim var hakikaten ne sanattan ne incelikten ne estetikten anlayan oduncuklar.. Onları da Allah nasıl biliyorsa öyle yapsın ne diyeyim :)))) Çoğu da maalesef sanat koleksiyonuna pek meraklı....
Sanatın yetenekle olan ilgisi hakkında aynı düşüncelerimiz benzer. Belki biraz fiziksel özelliklerin etkisi olabilir. Hani piyano çalabilmeniz için uzun parmaklara sahip olmanız gerekir derler ya. Ama o da değil, Fazıl Say'ın parmaklarına bakıyorum, benimkilerden daha kalın:)
SilHaklısınız, sanatla uğraşmak hobiden epey farklı bir şey. Bir nevi sanata adıyorsunuz kendinizi. Hangi sanat dalı olursa olsun, sanatçının aklından çıkmayan tek şey üzerinde çalıştığı sanat ürünü. Özellikle bireysel sanatlarda bu durum daha ağır sanki. Kollektif olarak yapılan sinema, tiyatro gibi sanat dallarında sanatçı dünya meseleleriyle biraz daha fazla haşır neşir olabiliyor. İstisnai durumlar olabilir. Yukarıda adını zikrettiğim Fazıl Say meselâ, bireysel sanat yapmasına rağmen yeri geldiğinde iktidarın yanlış kararlarına karşı sesini yükseltebiliyor. Bence böyle de olması lâzım. Sanatçı hem fikirleriyel hem de eserleriyle toplumu aydınlatan bir ışık olmalı.
Yetenekten ziyade ilgi alanları ve çevre diyelim. Kimi resim yapmayı seçer, kimi heykel, bazıları ise müzik, tiyatro vs. Belirttiğiniz üzere sıkı çalışma şart tabii. Belki de bu şekilde adanmışlık ve dünya işlerinden kopuş başka bir aleme geçiş meydana geliyor. İnanıyorum ki sanat alemi kahrını çektiğimiz bu alemden çok daha çekici. Üstelik bir şeyler üreterek/yaratarak hayata anlam katmış oluyorsunuz.
Bizim sanatla olan ilgimiz hobi seviyesinde. Fırsat buldukça sergiler, konserler, okumalar vs. Sanatla daha fazla haşır neşir olmayı isterdim. Ne var ki ne çevrem ne de zamanım buna olanak tanıdı. Belki de haklılık payı da bulunan mazeret bunlar. Fakat sanatın değerini biliyoruz en azından. Oduncukların yaşama kazandırdıkları anlam bizimkilerden çok farklı, sanata ihtiyaçları yok onların:))
Valla ben de kendimi dindar bir insan diye tanımlayabilirim ve/fakat sanatında çok severim.Sergiyede giderim,müzeye de giderim,tiyatroda severim,sinemada severim.Niçe'de okurum,Tefsirde..Sizin söylediğiniz katagoriye girmiyorum zannımca:) Ama yinede katılıyorum size. Sanırım genel olarak böyleyiz,toplumsal bir durum...
YanıtlaSilElbette herkesin inancı kendine. Madem inancınız önünüzdeki bir takım kapıları kapatmaya engel değil, bu durum takdire şayan. Din yüzyıllar boyunca muhtelif kişilerce farklı şekillerde yorumlanmış. Benim bildiğim kadarıyla İslâm dini heykele, resime, müziğe hatta kadın sesine karşı. Kadın tiyayro, konser gibi etkinliklerde yer almıyor. Antik Yunan'da koca anfiler yapılmış tiyatro oyunlarının sergilendiği. Sahabelerin gittiği bir oyun, müzikli bir gösteri duydunuz mu hiç? İslamiyet'in hüküm sürdüğü topraklarda heykele rastladınız mı? Sadece İslâmiyet değil tek tanrılı bütün dinlerde durum aynı. Bu yüzden dinin ne sanatla ne de felsefeyle bağdaştığını düşünmüyorum. Yorumunuz için teşekkür ederim:)
Sil"Sanat hayatımıza bir anlam mı verir, yoksa bizi hayattan uzaklaştırır mı ?"Belki soruyu farlı yönlerden düşünmek gerek. Tek geçim kaynağı sanat olanla, sanatı ek bir uğraş, bir hobi olarak alanlar için farklı değerlendirilebilir.
YanıtlaSilToplumlarda çeşitli dönemlerinde sanat anlayışları da farklı olmuş. Bazen sanat, sanat içindir anlayışı, bazen de sanat toplum içindir anlayışı hakim olmuş. Sadece ekonomik durumları iyi olanların uğraştığı bir sanat alanı, ancak sipariş üzerine çalışmalar üretebilir diye düşündüm.
Bir zamanlar "Harika Çocuklar Projesi" ne çok yetenekli çocuğa fırsat vermiştir. İdil Biret, Suna Kan ve diğerleri. bazen köylerimizde kömürle resim çizme denemeleri yapan çocuklar, ocağın içinde küle desen çizenler...
Her dalda üstün yetenenekli , sanata gönül vermiş insan çıkmış ülkemizden: Aşık Veysel, Balaban, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Orhan Veli...
Sanat eğitimi veren, sanatçı yetiştirme uğraşında olan pek çok kurum günümüzde kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya.
Sanatı ve sanatçıyı ; toplumu, insanı motive eden, hayata anlam katan, güçlü kılan , bilinçlendiren kaynaklar olarak düşünüyorum. Sanata, sanatçıya değer verilmeyen toplumlarda amaçsız insanlar yol gösterici olarak değil, uçurumlara sürükleyici olarak ortaya çıkacaklardır.
Sanat bir geçim kaynağı mı yoksa hobi mi? Sanat sanat için mi yoksa toplum için mi? Bu iki münazara sorusu birbirinin tamamlarken üzerinde tartışma yaratan pek çok konuyu ateşliyor. Dolayısıyla herkesin aynı sonuca varması imkân dahilinde değil. Ben ancak şahsi düşüncelerimi dile getirebilirim.
SilBence sanat ne geçim kaynağı ne de hobi. Sanatı meslek edinenler var elbette ve bunun yanlış bir tarafı da yok zaten. Ama inanıyorum ki, gerçek sanatçının ilk amacı para kazanmak olamaz. Aksi takdirde ortaya çıkan ürünün de sanatsal değeri tartışmaya açıktır. Diğer taraftan sanat emek ister, yukarıdaki yorumda sevgili Ceren'in altını çizdiği gibi öyle ucundan tutularak yapılacak bir meşgale değildir. Sanat bir kendini adayış, dünyadan bir kopuş, keyifli bir alemde yol alıştır. Ortaya çıkarılan eser insanın yaratılış değil yaratış öyküsüdür. Bu manâda sanat insan üstü bir seviye, mutlak bir mutluluk yoludur.
Diğer bir husus sanatın sanat için mi yoksa toplum için mi yapılması. Yine kanaatim odur ki sanat sanat için yapılır. Çünkü sanatkâr toplumun isteklerine göre kendini yönlendirmemeli tam aksine toplumu eserleriyle bilgilendirmeli, aydınlatmalı ve düşündürmelidir. Sanatını özgürce icra edebilen bir sanatçının sadece sanatına konstantre olması onun topluma mesaj vermesine engel değildir. Çünkü sanat ve sanatçı her zaman toplumu iyiye ve doğruya yönlendirir.
Son tartışma konusu ise sanatın yetenekle olan ilgisi. Kişisel düşüncem yine sanatın yetenekten ziyade kişinin ilgi duyması ve çevreyle olan ilişkisinin yeteneğinden önce geldiği yönünde. Babası ve annesi müzisyen olan bir çocuk bir işçi ailesinin çocuğundan çok daha şanslı olacaktır müzisyen olmasının yolunda. İşçi çocuğu asla müzisyen olmaz diyemeyiz ama istisnai bir durumdur. Çocuğun ilgisi olabilir tesadüfen bir yerde ona yol gösterip elinden tutacak biri çıkmıştır karşısına, yine olur. Yetenek çok aşırı bir durum. Bütün sanatçılar yeteneklidir demek doğru değil. Yetenekliysen Mozart, Beethoven olursun. Ama onların bile hangi ağır koşullarda ne kadar çok çalıştığını göz ardı etmemek lâzım.
Son cümleniz bana memleketin durumunu hatırlattı.
yani iyi ki sanatçılar var o zaman :)
YanıtlaSilSanatçılar saygıyı hak ediyor. İyi ki varlar. Onların verdiği mesajları anlayıp tarafını belirleyen sanatseverlerin de hakkını teslim etmek gerek:)
Silspam bakıyon diy mi :)
YanıtlaSilI'm sorry! Gözümden kaçmış:(
SilSanat hayatımızı güzelleştiriyor, mutluluk veriyor bence. Güzel tablolara bakmak, klasik müzik veya başka sevdiğim müzikler dinlemek, tiyatro, bale beni çok mutlu eder huzur verir.
YanıtlaSilHaklısınız, sanatsız bir toplum karanlığa mahkûmdur. Bence hayatın anlamsızlığı ve boşluğunu sanat dolduruyor. Elbette bütün sanat dallarıyla ilgilenecek zaman bulamıyoruz. Sanatla ne kadar haşır neşir olabilirsek o kadar mutlu oluruz. Bu bağlamdan düşüncelermiz aynı:)
Silİyi ki sanat var diyenlerdenim. :)
YanıtlaSil2024 sevdiklerinizle keyifli bir dünyayı inşa edebileceğiniz günler getirsin size.
Ailenize hürmetler, sevgiler :) @>-----
Sanat yaşamı anlamlı kılan yegâne olgu. Haklısınız, iyi ki sanat var. Güzel dilekleriniz için teşekkürler, ben de 2024 yılının size, ailenize ve tüm sevenlerinize sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum:)
SilSanat hepimiz için... 2024 şahane geçsin hepimiz için; mutlu,sağlıklı, huzurlu, barış dolu ve ülkemizin modern dünyada parladığı bir yıl olsun, sevgiler 🤗💐🎉🌺
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Sanatı bol bir yıl olsun 2024. Sağlıklı, mutlu, neşeli ve huzurlu bir yıl diliyorum size ben de. Sevgiyle:)
SilSevgili Kaystros Thyrha,
YanıtlaSilYeni yılın ilk gününde bu enfes yazı ve kıymetli yorumları okumakla yetiniyorum. Sizin ve kıymetli ailenizin yeni yılınızı kutluyor, sağlıklı ve mutlu günler diliyorum. Sevgiler...
Çok naziksiniz Sevgili Buraneros. Ben de sizin, ailenizle birlikte güzel bir yıl geçirmenizi en içten duygularımla dilerim. 2024'ün size ve tüm sevdiklerinize şans getirmesini, sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dilerim. Sevgiyle...
Sil