Bugün öğlen yemeğinde doğum günü kutlaması var. Genellikle bu tür kutlamalar akşam yemekleriyle birlikte yapılırken sabah kahvaltısı ya da öğlen yemeğinde olunca sıra dışı bir durum çıkıyor ortaya. Elemanlar sabah beni bekletmiyorlar. Yol üzerindeki çiçekçiden kırmızı renkli bir gonca gül alıyorum. Şimdiye kadar bir gonca güle verdiğim en yüksek bedel isteniyor. Bunun sebebini çiçekçi izah ediyor. Hollanda'nın çiçek getiren tırları kriz nedeniyle gümrükte takılmış. Bu doğru mu yoksa bahane edip fiyat mı çekiyorlar anlamak mümkün değil. Çaresiz kabul ediyorum. Beyefendi şehir dışından geliyor arkadaşına sürpriz doğum günü yemeği için. Gül ve konfeti istemişti masa süslemesinin yanı sıra. Erken saatlerde arayıp teyitleşiyoruz.
Fırat şömine sobayı yakmakla başlıyor işe. Hava iyice soğudu. Kışın kazma kürek yaktırdığı günler. Biraz daha dişimizi sıktık mı bundan sonrası kolay. Depodan hazır kesilmiş odunlardan getiriyorum. Bir araba odun obur soba için bir gün dayanmıyor. Beklediğimiz saatte geliyor misafirler. Gündüz saati olmasına rağmen mumları yakıyoruz. Akşamın romantizmini vermiyor yine de. Yemekten sonra törenle masaya getirilen pastanın mumları üflenirken patlatılan konfeti de abartılı geliyor gözüme. Oysa akşam yemeğinde doğum gününü kalabalık arkadaş grubuyla kutlamak, alkolün verdiği çakırkeyiflikle güzelleşen neşeli bir muhabbetin sonunda doğum günü sahibine pastanın mumları üfletilirken kimsenin beklemediği anda patlatılan konfetinin verdiği etki bir başka oluyor.
Dışarıda ayaz var. Gelirken yolda rastladığım Fifi henüz yaylaya dönmedi. Dün yeterince yemek bırakmamıza rağmen çitin altından kaçmayı başarmış. Özgür olmayı seven bir köpek. Zeytin gibi vefasız değil ama. Öğleden sonra çıkıp geliyor. Birbirimizi görünce seviniyoruz. Aşkın Şef kaynattığı kemikleri veriyor. Zeytin'in aksine son derece sakin bir şekilde hırlamadan yiyor yemeğini.
Öğleden sonra mutfakta ceviz kırıyoruz akşam misafirlerimizi beklerken. Fifi bahçeye her çıktığımda yanıma koşturup ayaklarımın dibine yatıyor, kuyruğunu sallayarak. Telefon geliyor İzmir'den. Cumartesi günü için yeni bir doğum günü kutlaması... Masanın süslenmesini istiyor misafirimiz. Kulaktan kulağa özel gün kutlama talepleri bir çığ gibi çoğalıyor. Bir telefon da şehrin ileri gelen simalarından birinden, meslektaş bir dostumdan geliyor. Meslektaş derken restorancılık manasında değil elbette. Restoran işi benim için asla bir meslek olmayacak. Bir hobi, zamanı değerlendirme ve zevk aracı sadece. Değerli dostum OSB'den misafirleri için Kaplan'da Taş Ev'i adres göstermiş. Öğlen saat tam on ikide gelecekmiş misafirler. Salonu ısıtmamız için daha erken çıkmalıyız yola.
Akşam misafirlerimizden biri elinde bir balık paketiyle geliyor. Aşkın Şefle olan eski muhabbetine dayanarak onu pişireceğimizden emin. Aşkın Şef nezaketle dışarıdan balık kabul etmediğimizi söylüyor.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Fifi ayaklarımın etrafında dolaşıyor. Aşkın Şef onun yemek kabını kaynatılmış kemiğe ufaladığı ekmekle dolduruyor. Bugün onun şanslı günü. Tıka basa karnını doyurduktan sonra şımarık hareketlerle minnetini gösteriyor.