Bugün Taş Evin ilk misafirlerini ağırlama telaşımız var. Yok aslında telaş denilmez. Kızımız arkadaşlarını davet etmiş kiraz toplamaya...
On dört arkadaşı, içlerinden bazıları çoluk çocuk birlikte çıkmışlar yola. Sabah kahvaltısını yol üstündeki Değirmen Restaurant 'ta yaptıktan sonra şehri gezmekmiş niyetleri.
Kızımızın siparişi üzerine eşimin geceden hazırladığı trileçe tatlısı buzdolabında dinleniyor. Ev tipi büyük bir semaverle birlikte çay, bardak, tabak vs. eşyaları hazırlayıp arabaya yerleştiriyoruz önce. Daha sonra büyükçe bir borcam içinde harika görünen trileçe tatlısını adeta kristal bir vazoyu tutar gibi ellerinin arasına alan eşimle birlikte çıkıyoruz yayla yoluna.
Bahçe girişindeki demir kapıyı açarken arıyor kızım. Az sonra geleceklerini söylüyor. Taş evin katlanır cephe camlarını, teras kapısını ve ahşap kapı, pencerelerini açıp salonu havalandırıyorum hemen. Oturma grupları gelmediğinden avludaki süs havuzunun etrafındaki taş duvar imdadımıza yetişiyor. Taş evin altında kalabalık bir gelincik grubu, üzerinde şık kırmızı elbiselerle misafirleri karşılamaya hazır gibiler!
Bahçenin alt tarafına doğru yürüyorum biraz. Otların serbestçe büyüdüğü, sarmaşıkların toprağın üzerini tamamen örttüğü arazide yılanla karşılaşabileceğim ve dikkatli olmam konusunda çok uyarı almıştım. Bunca uyarıya rağmen bu durum bende hiç endişe yaratmıyor. Her cins canlı ile aramda anlaşma yapmış gibiyim. Onlara zarar vermek istemediğimi bildiklerinden onlar da bana zarar vermeyecekler. Yine de ağır hareket edersem geldiğimi fark edecekleri ve bastığım yerlerden sessizce uzaklaşabilecekleri geçiyor aklımdan.
Yanında bebeği olanlar dışındakilerle dik patika yolundan yukarı yaylaya çıkıyoruz. Uzun zamandır ben de çıkmadığım için karşılaşacağım manzarayı merak ediyordum. Yollar otlarla kaplanmış, beklediğimden çok daha vahim bir hal almış. Otların biçilmesi lazım. İlaç atılıp yabani otların yok edilmesi fikrine hala uzak kaldığımdan dolayı yabani ot temizliği önemli bir iş olarak var olmaya devam edecek her yıl karşımda. Bir iki dönüm yer olsa al eline orağı temizle. Bahçenin geniş bir alana yayılması ve arazinin bayır olması işi iyice zorlaştırıyor...
Tırmanışı bitirip hedefe vardığımızda yukarı yayladaki havuz başında mola veriyoruz. İncir ağaçlarında meyve yok bu sene. Geçen yıl epey meyve vermişti halbuki. Yayla elması ya da yaz elması dedikleri elmalardan bolca var yine. İlaçsız ve organik... Tam da Canan Karatay hocanın istediği cinsten. Arazi boydan boya otla kaplandığı için çok fazla yürütmek istemedim misafirleri. Alt bahçeye döndükten sonra havuz başındaki ağaçtan erik toplayıp dalından meyve koparma zevkine erişiyorlar.
Hemen alt tarafımızdaki Dağ Restoran için yaptıkları rezervasyona neredeyse bir saat geciktiler. Onları uğurluyoruz. Dünyanın en güzel kırmızısına sahip gelincikle vedalaştıktan sonra kapı ve pencerelerimizi kapatıp mutlu şekilde dönüyoruz evimize...