Bugün Taş Evin ilk misafirlerini ağırlama telaşımız var. Yok aslında telaş denilmez. Kızımız arkadaşlarını davet etmiş kiraz toplamaya...
Hamarat! ustalar yüzünden tesisat işleri hala tamamlanamadığından bir türlü genel temizliğe başlayamadık. Binaya su bağlandı bağlanmasına ama henüz musluklar takılmadığı için mutfak ve tuvaletlerde su akmıyor. Bu şartlarda misafir kabul etmek pek da akıllıca bir iş olmayacak ama kızıma göre ters bir durum yok. O arkadaşlarını dalından kiraz ve erik toplamak için çağırmış! Bizden hiçbir şey yapmamızı beklemiyorlarmış! Ama annesinden meşhur trileçe tatlısı hazırlamasını rica etmeden alamıyor kendini yine de. E yanında çay olmazsa olmaz tabii.
On dört arkadaşı, içlerinden bazıları çoluk çocuk birlikte çıkmışlar yola. Sabah kahvaltısını yol üstündeki Değirmen Restaurant 'ta yaptıktan sonra şehri gezmekmiş niyetleri.
Kızımızın siparişi üzerine eşimin geceden hazırladığı trileçe tatlısı buzdolabında dinleniyor. Ev tipi büyük bir semaverle birlikte çay, bardak, tabak vs. eşyaları hazırlayıp arabaya yerleştiriyoruz önce. Daha sonra büyükçe bir borcam içinde harika görünen trileçe tatlısını adeta kristal bir vazoyu tutar gibi ellerinin arasına alan eşimle birlikte çıkıyoruz yayla yoluna.
Bahçe girişindeki demir kapıyı açarken arıyor kızım. Az sonra geleceklerini söylüyor. Taş evin katlanır cephe camlarını, teras kapısını ve ahşap kapı, pencerelerini açıp salonu havalandırıyorum hemen. Oturma grupları gelmediğinden avludaki süs havuzunun etrafındaki taş duvar imdadımıza yetişiyor. Taş evin altında kalabalık bir gelincik grubu, üzerinde şık kırmızı elbiselerle misafirleri karşılamaya hazır gibiler!
Bahçenin alt tarafına doğru yürüyorum biraz. Otların serbestçe büyüdüğü, sarmaşıkların toprağın üzerini tamamen örttüğü arazide yılanla karşılaşabileceğim ve dikkatli olmam konusunda çok uyarı almıştım. Bunca uyarıya rağmen bu durum bende hiç endişe yaratmıyor. Her cins canlı ile aramda anlaşma yapmış gibiyim. Onlara zarar vermek istemediğimi bildiklerinden onlar da bana zarar vermeyecekler. Yine de ağır hareket edersem geldiğimi fark edecekleri ve bastığım yerlerden sessizce uzaklaşabilecekleri geçiyor aklımdan.
Bir süre sonra bahçe kapısından sesler geliyor. Bir anda altı araç ve on beş doktorla şenleniyor bahçemiz. Henüz su bağlantısı yapılmamış havuz başında trileçe tatlıları yeniyor, çaylar içiliyor. Taş evi gezdiriyorum misafirlere. Önce butik otel sanıyor bazıları. Adını ne koyacağımızı soruyorlar. "Kaystros" adını söylemekte zorlanıyor hepsi. İçlerinden bazıları "tepe" koyun diyor adını, bir başkası "manzara".
Yanında bebeği olanlar dışındakilerle dik patika yolundan yukarı yaylaya çıkıyoruz. Uzun zamandır ben de çıkmadığım için karşılaşacağım manzarayı merak ediyordum. Yollar otlarla kaplanmış, beklediğimden çok daha vahim bir hal almış. Otların biçilmesi lazım. İlaç atılıp yabani otların yok edilmesi fikrine hala uzak kaldığımdan dolayı yabani ot temizliği önemli bir iş olarak var olmaya devam edecek her yıl karşımda. Bir iki dönüm yer olsa al eline orağı temizle. Bahçenin geniş bir alana yayılması ve arazinin bayır olması işi iyice zorlaştırıyor...
Tırmanışı bitirip hedefe vardığımızda yukarı yayladaki havuz başında mola veriyoruz. İncir ağaçlarında meyve yok bu sene. Geçen yıl epey meyve vermişti halbuki. Yayla elması ya da yaz elması dedikleri elmalardan bolca var yine. İlaçsız ve organik... Tam da Canan Karatay hocanın istediği cinsten. Arazi boydan boya otla kaplandığı için çok fazla yürütmek istemedim misafirleri. Alt bahçeye döndükten sonra havuz başındaki ağaçtan erik toplayıp dalından meyve koparma zevkine erişiyorlar.
Hemen alt tarafımızdaki Dağ Restoran için yaptıkları rezervasyona neredeyse bir saat geciktiler. Onları uğurluyoruz. Dünyanın en güzel kırmızısına sahip gelincikle vedalaştıktan sonra kapı ve pencerelerimizi kapatıp mutlu şekilde dönüyoruz evimize...
Triliçe hiç yemedim muhteşem görünüyor :)) Çok güzel bir yermiş çok doğal.Endüstriyel mutfak tezgahları dikkatimi çekti.Burası lokanta mı olacak?
YanıtlaSilNur hanım, trileçe günümüzün moda tatlısı:) Eşimin önceki trileçesi tam bir sanat eseriydi. Tatlının yüzeyinde adeta ebru sanatı yapmıştı. Trileçe son derece hafif ve bir o kadar lezzetli sütlü tatlı çeşidi. Balkan'lardan gelen esinti. Mado nun yaptıkları eşiminki kadar güzel olmasa da fena sayılmaz. Bence deneyin. Gördüğünüz mutfak endüstriyel. Taş evimizin mutfağı:) Evet, eğer düzgün elemanlar bulabilirsek cafe/restaurant tarzında çalışmayı ve emeklilik hayallerimi gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Bakalım ne olacak:)
YanıtlaSilHayırlısı olsun,yeri çok güzel görünüyor Taş evinizin.Emeklilik hayallerimde benimde var bir Cafe açmak.İyi günler ,hayırlı Ramazanlar dilerim.
SilTeşekkür ederim. İnşallah sizin hayalleriniz de gerçekleşir.İyi günler:)
YanıtlaSilMisafirlerinizi kıskandım doğrusu Çok güzel bir gün geçirmiş olmalılar. Triliçeyi de çok severim. Harika görünüyor, eşinizin ellerine sağlık. sevgiler...
YanıtlaSilEvet şehir ortamından sıkılıp ağaçlar arasında kuş sesi dinlemek isteyenler için hoş bir yer. Misafirlerimiz memnun kaldılar kalmasına ancak oturtacak sandalye bile olmayınca havuzun kenar duvarına dizildiler zavallılar:) Eşim çok meraklı bu işlere. Ahh bir de beli ağrımasa! İsviçreli arkadaşından yapmasını öğrendiği Tiramisu tatlısını yapmaya başladığında Pınar henüz labne yi piyasaya sürmüştü. Doğal olarak Türkiye'de o zaman kimse adını bile duymamıştı.
YanıtlaSilBu arada sizin Veda yazı dizisine de bayılıyorum. Süper bir yazı... Tebrikler:)
Çok teşekkür ederim :) Kusura bakmayın ancak görüp de cevap yazabidim ;)
SilRica ederim, kusura bakılacak bir şey yok :)
Sil