KATEGORİLER

10 Haziran 2016 Cuma

YAYLA TIME

09/06/2016 Perşembe, Tire

Emekli olduğumu hissettiren sakin bir gün. Bugünün sakinliğini Gani Ustayla asma tavan işini üstlenen İsmail'e borçluyum. Sözde Gani Usta otları biçmeye gelecekti bu sabah. Aradığımda tarlasında çift sürdüğünü söyledi! Bir dolu hikaye anlattı. Allah en iyisinin ellerine düşürmesin bu zevatın. Böyle giderse yaylaya taşındığımızda milletin peşinden koşmayı bırakacak, bir ot biçme makinesi alıp bu işe kendim soyunacağım.

Yaz kendini iyiden iyiye hissettiriyor artık. Fidanlar düzenli olarak sulanması lazım. Damlama borularının elden geçirilmesi için otların biçilmesi gerekir.  Öğlene kadar yapılacak bir iş yok. Öğleden sonra asma tavan işi var hesapta. İki saatlik iş demişti ya. Bir hafta beni beklettikten sonra vazgeçtim demesinden korkuyorum. Sabah Ödemişte olduğunu söylemişti. Ambardan malzemeyi bugün alıp öğleden sonra "İnşallah" asma tavana başlayacak! İnşallah'a, Maşallah'a kaldı mı bir iş karamsarlığa sürüklüyor beni. Bugün sıkmayacağım canımı. Bugün olmazsa yarın olur, arkamdan koşturan yok ya!

Yaylaya öğleden sonra çıkmaya karar veriyoruz. Kayısıları toplayacağız reçel için. Eşim ağrı kesicilerle kendini daha enerjik hissediyor!

Dün geceden beri blog yazılarına daldım. Bambaşka bir alem blog dünyası. Takip ettiğim blog yazarlarının hepsi güçlü kalemler. Hepsinden yeni şeyler öğreniyorum. Beni benden alan yazılar, müzikler ve diğer paylaşımlar zamanımın çoğunu alıyor ama kesinlikle boşa geçen zaman değil burada harcadığım.

Bu arada biraz kitap okudum. Kitabın arka kapağında Londra Independent gazetesinin  bir yorumuna yer verilmiş. "Pamuk, en iyi kitaplarını Nobel'den sonra yazan bir yazar". Henüz yarısını okuduğum kitabın bir çok yerinde ifade bozuklukları ve tekrarlar dikkatimi çekti. Mesela "Bazen" kelimesi her zaman "bazan" olarak kullanılmış. "Acaba ben mi yanlış biliyorum, neticede Nobel ödülü almış bir yazarımız" diyerek TDK sözlüğüne baktım. "Bazan" diye bir sözcük tanımıyor TDK Güncel Türkçe Sözlüğü de. Türkiye Türkçesi Ağızlar Sözlüğüne göre Diyarbakır ağzında "ba'zan" ve Erzurum ağzında "bazan" oluyormuş! Kırmızı Saçlı Kadın romanının 89. sayfasında "... Uzun bir süre kimseyle konuşmadım; içime döndüm. Dünya ile arama uzaklık koydum..." O  da ne? Kırk yıllık "araya mesafe koymak" deyimi Orhan Pamuk tarafından "araya uzaklık koymak" şeklinde değiştirilmiş. Yine de bir yanlışlık yapmamak için TDK'nın deyimler sözlüğüne giriyorum. "Araya uzaklık koymak" deyimi TDK henüz icat edilmemiş!

İşlerle ilgili birkaç telefon görüşmesinin ardından yaylaya çıkıyoruz eşimle. Küçük arabamıza rahat sandalyelerimizden birini sığdırıyoruz, eşimle anlaşmam gereği. O oturduğu yerden kitabını okuyacak yayla havasında, yormayacak kendini.

Ancak durmuyor yerinde. Bu kadın beni öldürecek! Ben merdiveni almaya giderken o sandalyenin üzerine çıkmış yetişebildiği kayısıları topluyor! Geçen gelişimizde alt taraftaki kayısı ağacının üzeri meyve doluydu. Aşağı indiğimde kiraz ağaçlarında karşılaştığımız gibi kayısı ağacının üzerinde de tek meyve kalmadığını görüyorum. İlaçsız ağacı affetmiyor kuşlar. Eşim henüz olgunlaşmamış meyvelerin koparılmasına karşı çıkıyor. Fakat olgunlaştıkları zaman kuşlar bizden önce davranıyor... Yol üzerinde iki erik ağacının meyvelerini topluyoruz. Ağaçların dalları çok yüksek. Merdiven kullanmama rağmen üst taraflara yetişmem mümkün olmuyor. Aşağıdaki kayısı ağacı için getirdiğim merdiveni erik ağaçlarında kullanıyor onu boşuna taşımamış olmakla teselli buluyorum.

Tahmin ettiğim üzere asma tavan işi kalıyor bugün. İsmail aramıyor bile... Havalar geç kararıyor. İftar sofrasına oturmak verilen sözü yerine getirmekten daha cazip geliyor...

8 yorum:

  1. Ufak tefek aksamalar olsa da, kelimelerinizin arasından huzurlu bir gün yansıyor. Ne güzel yeşillikler içinde olmak, kuşların yiyebildiği meyve ağaçları...
    Kırmızı Saçlı Kadın'ı ise sanırım okumayacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bugün kuşlarla yarın sincaplarla ortağız:) Kırmızı Saçlı Kadın'ı eşim de beğenmedi. O daha ziyade "Bu kitap bana ne kazandırdı?" açısından yapıyor değerlendirmesini. Aceleye getirilmiş, "Doğu-Batı destanlarından bir kitap çıkarayım" deyip kendini zorlamış Pamuk bu kitabında... Ancak kitabı bitirince daha sağlıklı sonuçlar çıkarabileceğimi düşünüyorum:)

      Sil
    2. Eşinizin bir edebiyatçı olarak değerlendirmesi önemli, benzer yorumları okudum başka yerlerde de. Ben "Kafamda Bir tuhaflık" da da öyle nobelli yazar okuyormuş gibi zevk almamıştım açıkçası, çok tekrar vardı, sonlara doğru sıkıştırlmış İstanbul tarihi gibi gelmişti kitap. Benim Adım Kırmızı'sının tadı yoktu, "Cevdet Bey ve Oğulları" için en iyi kitabı olduğunu söylüyorlar. Sadece o kitabını okumayı istiyorum, gerisi bana soğuk geliyor, ısınamadım ben bu yazara.

      Sil
    3. "Kafamda Bir Tuhaflık Var" kitabını ben henüz okumadım ancak eşim de aynı fikirde sizinle. "Cevdet Bey ve Oğulları" kitabını hiç unutmam Mayıs 1987 de okumuştum, oğlumun doğumunu beklerken İzmir'de. Gerçekten de okunması gereken tek kitabı Orhan Pamuk'un bence...

      Sil
  2. kırmızı saçlı kadın'ı okudum,şimdi ne kadar da dikkatsiz okumuşum dedim kendime.
    bu arada 2008 yılında küçük bi arsa alıp 2010 yılında oturabilmeyi başardık,saros körfezi kıyısında.evin yapımında yaşadıklarımız anlat anlat bitmez.bahçe meselesi de bi o kadar yorucu.
    yapılması gereken bazı işleri ve evdeki bazı hayallerimizi emeklilik zamanımıza bıraktık,çünkü köylünün işe yaklaşımından bıktık.kendimiz yapıcaz.
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben çok dikkat eden biri değilim ama yazdığımdan bu yana biraz daha dikkatli okuyorum galiba:) Küçük bir bahçe ile uğraşmak daha zevkli. Ben tek başıma bu işlerin altından kalkamam. Yevmiyeli işçi tutsam kaprisleri bir yana ilacı, çapası, budaması, sulaması, toplamasına ödeyeceğim işçilik ürün bedeli ile karşılanmıyor. Yaylaya yerleşince bir bakıcı evi (prefabrik olanlar 12.000 TL civarında) alıp karı koca bir çifti devamlı çalıştırmak istiyorum. Bir yandan bekçi sorunu da hallolmuş olur. Ailenin memleketi de buralara uzak olmalı tabii;) Size de kolay gelsin.

      Sil
  3. Vakitlerden yayla zamanı ve eşiniz de hakkını vermiş. Sizin gibi doğayı seven, doğanın anlamını bilmekle kalmayıp yaşayabilen ailelerin çoğalması ne kadar iyi olurdu doğa için, her şey için.

    Çok selamlar bu güzel aileye :)

    YanıtlaSil
  4. Mümkün olduğunca namerde muhtaç olmayan doğa ile iç içe daha güzel günlere kavuşmak istiyorum artık. Hep sizler gibi güzel insanlar çıksın karşıma. Bu aileden de size kucak dolusu sevgiler...:)

    YanıtlaSil