Atıl geçen bir haftanın ardından sinirlerim iyice gerilmişti. İlk hedefim; kahvaltıdan sonra show-room adını verdiği dükkanında basmayı düşündüğüm mermerci. Ancak dükkana gitmeyi bekleyemiyorum. Telefon rehberimde yanlışlıkla silinip yeniden kaydettiğim nadir numaralardan biri onunki. Kahvaltı sofrasında arıyorum. Nasıl olduysa ikinci çalışında hemen açıyor telefonu. Mermer hazırmış ama ustası yokmuş. Baki Usta yerine koyamaz mıymış? "Baki Usta işlerini bitireli uzun zaman oldu" diyorum. "Zamanında tamamlasaydın işini Baki Usta iki mermeri yerine koymaktan kaçmazdı. Ama şimdi mecburen sen usta bulup yapacaksın..." diyorum. Uzunca bir sessizlikten sonra "Peki, ben bir usta ayarlamaya çalışayım bugün tamamlayalım bu işi". Duy da inanma!
Terasa açılan kapı eşiğine mermerin yerleştirilmesi o kadar kolay değil. Kapının her iki kanadının sökülmesi lazım. Selim Usta mermercilerle birlikte gelip kapıyı sökecek! Selim Ustayı arıyorum. Bugün şanslı günümdeyim. O da çok bekletmeden açıyor telefonunu. Bodrum'daymış. Cumartesi günü mermerciyle konuşmuş. Daha mermerleri kesmediğini söylemiş! "Oysa mermerlerin hazır olduğunu söylemişti bana!" diyorum. Bunlar topu birbirlerinin üzerine atıyorlar. Biri mermer hazır değil o yüzden gelmedim derken diğeri mermer hazır hazır olmasına ama usta hazır değil diyor. Akşama Bodrum'dan dönecek olan Selim Ustadan mermerciyle konuşmasını istiyor, yarın sabah işe başlayacaklarına dair kesin söz alıyorum.
Kafamı meşgul eden Elektrikçi Ali. Bakalım bugün neler uyduracak. Telefona çıkmayacağını bildiğim için doğrudan dükkanına gitmek üzere yola çıkıyorum. Yolda mermerci arıyor beni. "Selim Ustayla konuşmuşsunuz." diyor. "Evet" diyorum. "Biz de araca senin mermerleri yükledik tam yukarı çıkıyorduk ama yarın yapalım demişsin Selim Ustaya." Buyur buradan yak! Bir aydır koyamadığı mermer sanki benim yüzümden gecikmiş havasını yaratıyor! Eminim o mermerlerin daha kesilmediğine ama bozmuyorum oyununu dayı demeye devam ederek...
Elektrikçi Ali'nin dükkanı açık ama içeride kimse yok. Tam kapının önüne konulan plastik bir sandalye girişi kapatmış. Bu "Ben dışarıdayım. Uzun zaman dönmeyeceğim Zaten çırak da izinli. Dükkana girip boşuna beklemeyin" anlamına geliyor. Telefon ediyorum. Hafta başı olmasından mıdır nedir, o da telefonun ikinci çalışında ses veriyor. "Başlayalım şu işe artık bak bir hafta daha geçti" diye söylenmeye başlıyorum. "Siz malzemeleri alacaktınız onu bekledik." demez mi? Kardeşim geçen hafta başında bütün malzemelerin arabada yüklü olduğunu, hiçbir malzeme eksiği kalmadığını sana söylemedim mi?" Sen ne dedin? Elemanlardan birinin (kaza geçiren) yoğun bakımdan yeni çıktığından, birinin kardeşinin düğünü nedeniyle izin aldığından, diğerinin raporlu olduğundan dert yanmadın mı? "Tamam," diyor bunları saydıktan sonra. "Sabah senin işe başlarız, Allah nasip ederse.. " İşe Allah'ı karıştırdığına göre yine bir numara çeker mi bilinmez ama ben işimi sağlama alıp saat tam saat sekizde dükkanının önünde bitmeyi zaten kafaya koyuyorum.
Geçen cuma sipariş verdiğimiz avize vardı çarşıda. Dükkan sahibi isteğimize göre tadilat yapacağı salon avizesi için ısrarla avans bırakalım önerimizi geri çevirmiş, bize güvendiğini söyleyip buna gerek olmadığını pazartesi gününe kadar avizenin hazır olacağını söylemişti. Bu güveni taşımak kolay iş değil tabii. Ben de aklına yanlış bir şey gelmesin diye hemen avizeci dükkanına koştum. Parasını verip avizeyi almaktı niyetim. Ama nerdeee... Adam geldi anlatmaya başladı. "Ben İzmir'e gidip sizin avizenize parça alacaktım, arabamın sigortası bitmiş, gidip onu yaptırdım. Bu nedenle sizin işinize başlayamadım." Tanrım, ne kadar rahat söyleyebiliyor bunu. "Peki niye aramadın o zaman?" deyince "Haklısın aramam lazımdı değil mi?" diye cevap veriyor. Traji-komik denilen tür bu memlekette doğmuş olmalı...
Tuvalet kapılarında kullanmayı düşündüğümüz compact malzeme biraz pahalı ama ısıya, suya son derece dayanıklı. Bu malzeme ya yurt dışından ithal ediliyor ya da İstanbul veya Ankara'da üretiliyor. İnternetten zor bela bulduğumuz adrese yöneliyoruz. Birbirine yakın üç ayrı firma ile görüşüyoruz. Sıkı bir pazarlık sonrası birisiyle anlaşıyoruz. Diğeri Nuh demiş peygamber dememiş, bütün dil dökmelerimize rağmen fiyatı düşürmemişti. Az sonra telefon edip istediğimiz fiyata inmeyi kabul ediyor ama biz diğer firma ile işi bağlayıp söz vermişiz. Anlaştığımız fiyatın altına inmesine rağmen ona arkamızı dönüyoruz.
İkinci işimiz olan davlumbaz imalat ve montajı için de bir yerle anlaşıyoruz. Kirazlı bir iş yeri sahibi bize güven veriyor ama Ramazan Bayramından önce işi teslim edemeyeceğini söylüyor. Ondan sonra görüştüğümüz yer on gün içinde işi teslim edebileceğini taahhüt ediyor, Kirazlının verdiği fiyatın da altında bir fiyatla anlaşmayı sağlıyoruz.
Kızım arıyor, dönüp İzmir'de kalalım diye. Sabah saat sekizde başlayacak yarınki işim. Bu nedenle dönmek zorundayız. Üzülerek kabul edemiyoruz bu güzel teklifini...
Torbalıdan geçerken sanayiye uğruyoruz. Bir çok pen firması görüyoruz ama hepsi dükkanları kapatıp iftar sofralarına kurulmuş. Bir kaç tanesinde muhasebeci ve birkaç eleman görüyor, fiyat soruyoruz. Tuvaletlerin iki ana giriş kapısı PVC olmalı. Suya dayanıklı, şişmeden bozulmadan uzun yıllar kullanabilecek bir malzeme. Yarın bizim buralardan birkaç yere deha bakıp karar vereceğiz artık. İki kapı için araç tutup Kaplan'a getirmeleri fiyatı arttıracak besbelli...
İnce işler süs havuzunun cam mozaiği dışında tamamlandı. Onların kesin hesabını çıkarmam lazım ama iki gündür elim varmıyor bir türlü. Hep yarın, yarın diyorum. Ama bu kez son yarın olsun artık. Zira en düzgün çalışan ekibimdi onlar.
Gün geçtikçe "Burası Türkiye" diyenleri anlıyorum. O canım, o güzel Türkiye ismi geçse de çarpık, yanlış, dayanaksız anlayışlar için denildiğini biliyorum.
YanıtlaSilGerçekten de öyle. "Burası Türkiye" sözü boşuna söylenmemiş. Teşekkürler:)
YanıtlaSilBen de bazı katilleri anlayabiliyorum sayenizde. Hani ölen mi suçlu öldüren mi derler ya ;) Neyse ki yazıyorsunuz yoksa böylesi bir işin stresi ile kolay başa çıkılmaz. Bu arada yolumuz düşerse (o zamana kadar yapım işleri biter sanıyorum ;)) restoranınıza uğramak isteriz. kolay gelsin...
YanıtlaSilBen bu insanlara neden muhtaç oluyorum ki? Ama kalınıyor işte. Yok çünkü daha iyisi. Öldürmek de çözüm değil bence. Memlekette adam kalmaz sonra:) Ne demek, her zaman bekleriz. Esas sorun biliyorum ki işletme sırasında ortaya çıkacak ve bugünümüzü arayacağız:) iİnsanla uğraşmak zor kısaca! Teşekkürler:)
SilZorlugunu tahmin ediyorduk da sayenizde görüyoruz. Birnevi bize de tecrübe oluyor :)) inşallah içinize sinen bir sonuç elde edersiniz, tekrar kolay gelsin
Silİnşallah :) Teşekkür ederim.
YanıtlaSil