İşler yolunda gitti bugün. Erken gelen telefon kahvaltı dahi ettirmedi bize. Eşim yanımda olursa "Rengi, deseni istediğimiz gibi mi oldu? İstediklerimizi mi göndermişler?" gibi kritik soruların muhatabı olmaktan da kurtulmuş olacaktım!
Apar topar evden çıkarak kavşakta bizi bekleyen kapalı kasa kamyonun önüne düştük. Şoförün yanında kimseyi göremeyince biraz canım sıkılmadı değil. Ağaç dalları yüksek kasalı kamyonun Taş Ev'in önüne yaklaşmasını engelledi. Kırk kırk beş yaşlarındaki şoför "Ağabey sıkma canını, biraz uzak oluversin, problem değil." derken ben onun yirmi masayı ve onlarca sandalyeyi tek başına nasıl indirip taşıyacağına hala akıl erdiremiyordum. Bütün malzeme özenle kalın çuvallara sarılmış ve hareket etmesin diye iplerle kasaya sıkıca bağlanmıştı.
Kamyonun üzerine çıkan şoför iplerini çözdüğü malzemeyi kasanın ucuna kadar yaklaştırıyor, daha sonra aşağıdan sırtladığı ağır mobilya parçalarını eve taşımaya başlamıştı. Kamyona kaç kez tırmandı, kaç kez sırtındaki ağır yükle eve gitti, geldi bilmiyorum. Sadece taşımak olsa... Yer kaplamasın, taşıması kolay olsun diye masanın ayakları ayrı geldi. Bir de ayakların montajını yapacak garibim. Burnundan ter damlasa da halinden hiç şikayetçi görünmüyor, ne kadar zevkli bir iş olmasa da yaptığı işten zevk almış görünüyor. Eşim eve girerken ayakkabılarını çıkart deyince bile hiç itiraz etmiyor. Ağzından bizi rahatlatan sözler duyuyoruz daima. Çorumluymuş. Orta Anadolu insanı hep mi böyle? Ankara'da son oturduğumuz dairenin kapıcısı da aynıydı. Her akşam arabamı görür görmez yanıma koşup gelir "Başkanım, başkanım" derken elimde ne varsa almak ister, güler yüzüyle halimi hatırımı sorardı. Bu ilginin nedeninin aslında almayı ümit ettiği bahşiş olduğunu anlamam çok fazla zaman gerektirmemişti.
Çorumlunun da asıl amacının bu olduğunu tahmin ediyordum. Ama o saatlerce kaderine razı bir şekilde çalıştı, sorun çıkarmadan masa montajlarını tamamladı, sandalyeleri üst kata taşıdı. Ve sonunda da yüklü bir bahşişi hak etti.
Asma tavanı ne zaman yapacağını sormak için Penci Mehmet'i aradım, cevap vermedi telefonu. Davlumbaz montajı yarına yetişecekti. Hatırlatmak babından aradım. Malınız hazır isterseniz akşama doğru gönderelim dediler.
Akşam geldiklerinde saat 18.30 olmuştu. Bu saatten sonra montaj mı olur demedim, gidip araçlarına kılavuzluk ettim. Krom davlumbazların üzerindeki koruyucu filmleri çıkartmaları çok hoşuma gitti. İki kişi tam bir saat harcadılar bu iş için. Ardından davlumbaz montajını tamamladılar. Yayladan çıkarken saate baktım. Dokuz buçuğu gösteriyordu!
Otuz yıldır bir yanımız Çeşmeli. Kayınvalidem zaten oralı. Ama biz tanışmadan Çeşmeli olmuştuk yazları.
YanıtlaSilÇeşme'nin en sıkıntılı öğretisi şu oldu; Öyle yerlerdeki kimi esnaf !!! -belki de çoğu- malzemeyi atar sonra başkalarını işleri için koşturur. Ara bulunca da uğrar günler sonra. O yüzden ilkten onlara sadece malzeme parası verilmeli.
Çeşme'yi de biliyorum. Hem çocukluktan beri yazları uğrak yerimizdi, hem evlendikten sonra yazlığımız olan bir yer. Üstelik benim kayınvalidem de Çeşme'nin tanınmış ailelerinden :) Sizin kayınvalidenizi tanıyor olması büyük olasılık! Yazın nüfusun katlarca arttığı ama esnafın ihtiyacı karşılayamamasına bağlardım aksilikleri, gecikmeleri... İş yoğunluğum nedeniyle Ankara'dan ayrılamıyordum. En fazla yılda bir hafta ayırabiliyordum Çeşme'ye. Belki o yüzden bu kadar sıkıntı çekmedim. Ancak bahse girerim buradakilerin eline kimse su dökemez hin esnaflıkta... Buradakilere malzeme parası versen alır gider, işinizi de yapmaz. Yazdıklarım yaşadıklarımın bir kısmı :)
YanıtlaSilYirmi masa ve onca sandalye mi?
YanıtlaSilSiz işyeri mi açıyorsunuz acaba?
Öyle bir niyetle çıktık yola bakalım. Eleman konusunda endişelerimiz var ama:)
YanıtlaSil