Neredeyse iki hafta olacak bir türlü konsantre olamıyorum. Bugün güya kesin kararlıydım. Hatta sabah kalktığımda ilk yapacağım işti. Olmadı bugün kaytardım yine bu vakte kadar. Adam efendiymiş, sadece bir kez aradı. Kasıtlı değil bu ertelemeler, aklım hep hesapta ama elim varmıyor Sezai Usta'nın kesin hesabını çıkarmaya...
Arap ülkesi bile olsa yurtdışında bizim usulde kahvaltı bulmak mümkün değil. Muscat'ta kaldığım oteldeki kahvaltı salonunun bir köşesinde özel kıyafetli aşçıya hazırlattığım omlet güne iyi başlamamı sağlardı. Ocağın bulunduğu masanın üzerinde büyükçe bir kase içinde çırpılmış yumurta, çelik kapların her birinde küçük parçalar halinde doğranmış soğan, salam, biber, domates, peynir gibi malzemeler bulunurdu. Elinde tabaklarıyla kuyruğa girmiş misafirler sıraları gelince sade ya da arzu ettikleri malzeme çeşitlerini söyler, otelin aşçısı sol eliyle tuttuğu şişeden ocaktaki tavaya biraz sıvı yağ damlatırken içinde çırpılmış yumurta bulunan kaseye sağ eliyle tuttuğu kepçesini daldırırdı. Aşçı, tavaya boşalttığı yumurta sertleşmeden önce isteğe göre her birinden birer yemek kaşığı malzemeyi, son olarak da tuz ve karabiberi eklerken uzun uzadıya seyrederdim bu seremoniyi. Alçak kenarlı teflon tavaya hafif kavis verip aşağı yukarı sallayarak içindeki karışımı ters yüz etmesini hayranlıkla izlerdim. Ne bir gram yağ dökülürdü dışarı ne de tavadaki incecik karışım parçalanırdı. Yumurtaya çiğ olarak karıştırılan soğan, biber, domates gibi malzemelerin bir kaç dakika içinde nasıl pişeceğini hep merak eder dururdum. Kısa süre içinde tam kıvamında pişen omlet karşıdan uzatılan tabaklara kaydırılırdı.
Bu sabah buzdolabını açtığımda dünden kalan kabak çiçekleri Muscat'ın otel kahvaltılarında yediğim karışık omletleri getirdi aklıma. Kabak çiçeğini nereden bulacaksın oralarda... Ama burada var. Kabak çiçeğinden omlet olur mu? Neden olmasın? Kalınca doğradığım kabak çiçeklerinin yanında küp kesilmiş köy peynirini iki yumurtayla birlikte çırptım. Biraz tereyağı erittiğim tavaya karışımı boşalttıktan sonra üzerine bir tutam karabiber ekledim. Ters yüz ettim ve tabağıma boşalttım. Evde tutulmuş bir kase taze yoğurt eşliğinde afiyetle yedim.
Orhan Pamuk'un Kırmızı Saçlı Kadın romanı epeydir sürünüyordu elimde. Bir çırpıda bitirdim kitabı. Uzun zamandır günde yüz sayfadan fazla kitap okumadığım için bu duruma en çok ben şaşırdım!
Öğleden sonra yaylaya çıkmak istemedim. Mutfakta eşimle birlikte otururken aşağıdaki dükkandan gelen yağmur başladı seslerini duyunca panik içinde arka balkona koştuk. Güneşlenen reçelleri hemen içeri aldık. Reçelleri kurtardık nasıl olsa, artık iyice bir yağsın da bahçeleri sulasın derken yağmur kesildi birden. Meğer birkaç damlaymış bulutların taşıdığı...
Yakup Ustayı aradım. Evinde badana yapıyormuş. Otları biçmek için çarşamba günü geleceğine söz verdi. Yanına en azından bir kişi daha bulabilseydi daha da iyi olacaktı. İzmir'den Arda Bey aradı. Önümüzdeki çarşamba temizlik yapılacağı için perşembe gününden itibaren masa ve sandalyeleri gönderebileceklerini söyledim. Temizlik işinin yanı sıra bu hafta yapılacak işler arasında alt yaylada otların biçilmesi, davlumbazın montajı, tüp ve hidrofor için profilden koruyucu kabin yapılması, asma tavan montajı, tuvaletlerin iç kapıları gibi işler sırasını bekliyor.