Sabah kafam karışık kalktım. Bunun nedeni uykusuzluk olmamalı. Zira güzel bir uyku çektim. Oğlumu saat dokuz buçukta evden alacağıma göre daha zamanımın olduğunu düşünüp yatağımda tembellik yaparken eşimin saatin sekiz buçuğa yaklaştığını hatırlatması, yüzüme çarpılan soğuk su etkisi yapıyor. Hüseyin'i hesaba katmamışım. O geldi gelecek. Hiç üstümü değiştirmeye kalkışmadan koşup demir kapıyı açıyorum.
Yatak odasının pencere kanatlarını açtığımda bütün görüş alanımı kaplayan erik ağacının arasından serin ve tertemiz bir hava vuruyor yüzüme. Mutfak servis kapısını açıyorum peşi sıra. Mutfak pencere kanatlarını rahat açabilmek için dışarıdan dolaşıyorum. Aksatmadan yaptığım işlerden biri de Zeytin'in suyuna bakmak. Sabahları onun karnını doyurmak bazen bizim kahvaltımızdan sonraya kalabiliyor.
Sabahki huzursuzluğumun nedeni ne? Taş Ev mi bize engel olan? Tatile çıkmak bir tarafa çoluk çocuk çıkıp bir akşam yemeğinde eşimin yeni yaşını kutlayamamak mı sinirlerimi geren. Aslında Taş Ev rüyalarımı süsleyen bir projenin hayata geçirilmesi. Burada olmaktan çok mutluyum. İşler umduğum gibi gider de güvenebileceğimiz kişiler çıkarsa karşımıza belki de buraya çakılmak zorunda kalmayacağız.
Taş Ev'in ilk misafirleri aile dostlarımız. Kahvaltıda ekstra yağda yumurta istiyorlar. Aşkın Usta henüz yok. Uzun zamandır zengin serpme kahvaltısı verdiğimiz için ekstra isteyen olmuyor ve bana iş düşmüyordu. Hüseyin siparişi söyleyince kolları sıvıyorum. "Sor bakalım misafirlere, yumurtayı yağda mı yoksa sucuklu mu isterler."
Hüseyin öğrenip geliyor hemen. Serpme kahvaltının içinde kişi başı birer haşlanmış yumurta var. İsteyen onu yağda alabiliyor. Sahanda yağı kızdırırken Hüseyin mutfağa doğru sesleniyor. "Amca, sucuklu istiyorlar." diyor. Diyor demesine ama söyledikleri aklımdan uçuyor aynı anda. Sahanda sade yumurta pişiriyorum. Servis için gelen Hüseyin sahanın içinde sucuk göremeyince "Amca sucuklar nerede?" diye soruyor. Bir Hüseyin'e bir sahana bakıyor ve gülmeye başlıyorum. Şans eseri Aşkın erken geliyor. Hemen ona satıyorum işi. Neyse ki misafirlerimiz yabancı değil. İşte böyle eğlenceli geçiyor mutfak işleri.
Alışveriş için oğlumla birlikte aşağı iniyoruz. Bayrama denk geldiğinden Salı yerine arife günü kuruluyor pazar. Ot arıyor gözlerimiz. Semizotundan başkası yok. Fırınlarda kuyruk göz alabildiğince...
Bugün özel bir gün. Eşimin doğum günü. Dürüst olmak gerekirse hediye almak benim için en zor olanı. Tercih ve zevklerimizin uyuşmaması işi daha da zorlaştırıyor. İşte tam bu yüzden oğlumun "Anneme ortak bir hediye alalım." teklifine balıklama atlıyorum. Benim şunu alalım, bunu alalım tekliflerinin hepsine burun kıvırıyor. Elektronik eşyalar ilgi alanı oğlumun. Ancak eşim onun kadar meraklı değil. Çok seneler önce bir dijital çerçeve hediye etmiş, sevdiği fotoğraflardan bir albüm oluşturup baş ucuna koyacağını düşünmüştük. Çok memnun olmuştu ama aslına bakarsanız hiç de ilgisini çekmemişti. Sonunda tercihi oğluma bıraktım. Onun tercihinin kızımın annesine aldığı hediye ile güzel uyum sağlaması hoş bir tesadüftü...
MUTLU ve SAĞLIKLI YAŞLARIN OLSUN HAYAT ARKADAŞIM, YOLDAŞIM, SEVGİLİM...