Güzel bir uyku çektim dün gece. Sabah antibiyotik saati için kurduğum alarmı duymamışım. Eşimin seslenmesiyle uyandım. Dünden söylemişti Aşkın Şef alınacakları. Artık hemen hemen hergün kasap işi çıkıyor. Hergün satın almaya çıkmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Koca şantiyelerde dahi mubayaa (satın alma) için haftada bir kez çıkılırdı alış verişe.
İlacı tok karnına içmem gerek. Öyle kahvaltıyı falan bekleyecek zamanım yok. Aşağıda işlerim çok. Öğlene bir grup rezervasyonu var. O zamana kadar dönüp bizimkilere destek versem iyi olacak. Dün geç vakit servisten gelen arabam yağ gibi kayıyor. Olgun Usta güzelce temizletip yıkatmış.
Önce nohut mayalı ekmeğime biraz peynir katık edip ilacıma altlık yapıyorum. İlacı içiş zamanın içmem gereken zamana göre bir saat rötarlı. Eğer doktorların dedikleri doğru ise bana bu antibiyotiğin hiç faydası olmayacak. İlk olarak yolum üzerindeki fırından ekmekleri alıyorum. Sonra sırasıyla mandıra, kasap alışverişini yapıyorum. Meslek Yüksekokuluna uğrayıp müdür ile tanışmak ve öğrencilerinden ihtiyacı olanları part-time servis elemanı olarak çalıştırmak isteğimi iletmek arzusundayım.
Bir kırtasiyeci bulup ayak üstü dilekçe yazıyor yüksekokulun ilan panosuna duyurumu asmak için bir şeyler karalıyorum. Öğle arası müdür yemeğe çıkmış. Bu süre zarfında gidip sanayide demirci arıyorum. Şömine sobada yakılacak odunları küçültmek üzere aldığım baltayı küçük bulmuştu Hüseyin. Bu sefer ona harbisinden bir oduncu baltası aldım. Baltanın ve sapının hazırlanması yarım saati buldu. Ateşte çeliğe su verilmesi, demirin tavında dövülmesi yıllardır süregelen bir zanaat. Beklerken demirci ustasının kömür ateşinde orak imalatını izledim. Yılların birikimi ile kendinden son derece emin usta eller, ne ölçeğe ne reçeteye bakıyor. Ne zaman ne yapacağını adeta içgüdüsel olarak hissediyor. Ateşin sıcaklığı yüzüne vurunca anlıyor ısının yeterli olduğunu. Derecesine bakıp karar vermiyor.
Dönüş yolumda Taş Ev'in siparişleri bitmek bilmiyor. "Gelirken bir kasa da domates alıver." "Kahve de azalmış." Öğle tatili sona erdi. Meslek Yüksekokuluna uğruyorum. Özel Kalem Meltem hanım yerinde yok. Bahçede oturan müdür yardımcısını işaret ediyorlar. Gidip tanışıyorum. "Öğrencilere bir imkan sunduğu için teklifim duyurulmasında sakınca yok." diyor. Yanında oturan gençten biri aklını çeliyor. "Efendim Gökhan halleder, sizin için sıkıntı doğurabilir." Tartışıyorlar aralarında kısa bir süre. Müdür Yardımcısı iyi niyetli. "Eğer sorun çözülmezse, haftaya asarız duyuruyu." diyor. Yukarıdan Hüseyin arıyor. "Amca ekmek bitti, ne zaman geliyorsun." "Az sonra geliyorum Hüseyin, senin kahveni alır almaz geleceğim."
Hava iyice kapandı. Salonun penceresinden karşı dağların eteklerine bakınca Bayındır görünmüyor. Güneş olmayınca soğuk kendini iyice hissettiriyor. Döner dönmez malzemeleri indiriyorlar arabadan. Ben de Taş Ev'in üst kat salonuna çıkıp misafirlere hoş geldiniz diyorum. Eşimin en yakın dostları gelenler. Yeni trend, günlerin dışarıda yapılması. Telefonum çalıyor. Haftaya perşembe gününe yirmi kişilik bir gün rezervasyonu daha. Genelde akşam yemekleri kalabalık oluyor. Bu şekilde bir denge sağlanacak belki. Çalışan için öğle yemeğini Taş Ev'de yemek zor. Yarım saat geliş, yarım saat dönüş gitti öğlen tatili.
Genç bir çift bu akşam misafirimiz. Daha önce defalarca geldi. Tam bir doğa tutkunu, çevre bilinci dorukta. Rembetiko çalıyorum istekleri üzerine...