KATEGORİLER

26 Ekim 2016 Çarşamba

KAPALIYIZ

25/10/2016 Salı, Tire

Dün bir ara gittiğim diş hekimine dişimin ağrıdığını ancak sorunlu dişimi göstermemin mümkün olmadığını söyledim. Sağ tarafım olduğu kesin ama alt çene mi yoksa üst çene mi, onu bile ayırt edemiyorum. Hafta sonunu diş ağrısı ile geçirdim, hep sol tarafımla çiğnedim. Doktorum antibiyotik ve ağrı kesici verdi. Ağrı kesici kullanmadım yine. Dün gece saat 19.30'da başladım antibiyotiğe. Bu sabah yedi buçukta içmem lazımdı ama nerdeee. Cep telefonumun alarmını bile kurmuştum. Diğer odada kaldığı için telefonum, duyamadım. Uyandığımda ilaç saatim çoktan geçmişti. Antibiyotiğin faydasını görebilmek için saatlerin şaşmaması gerekiyormuş. Henüz başında şaşırdım saatleri.

Bugün tatil günümüz. Aşkın Şef bir alışveriş listesi hazırlamıştı. Dün gece çıkarken her şeyi aldım, onun listesini unuttum. Gerçi dün listeye yazdıklarını tekrarlayıp durduğu için çoğu aklımda kalmış ama tam emin olamıyorum. Alacaklarımın çoğu yeşillik. Fazla ağırlık tutan şeyler değil. Evden çıkıyorum.

Arabayı her zaman park ettiğim tarihi camilerin yer aldığı sokak üzerinde tesadüfen bir yer buluyorum. Kabak çiçeği alacaklarımın arasında en önemlisi. Bazen erkenden bitiyor pazarda. Bir de "Ne kadar ot bulursan al." demişti şef. Pazarın kurulduğu dar sokakların en başından başlıyorum alışverişe. İlk gördüğüm köylü kadından tanesi bir liraya on paket alıyorum. Ankara'dayken tanesine beş lira vermeye razıydık eskiden. Köylüler uyanık. Yabancı gördüklerine fiyat çekiyorlar. Benim görüntüm de hala onlara yabancı olmalı. Geçen hafta eşim köy salçası istemişti. "Sakın on iki liradan fazla verme kilosuna." diye de tembihlemişti. Köylü kadına sormuştum kilosu ne kadar diye. Yirmi lira kilosu derken başlamıştı salçasını övmeye. "Yok, almam." demiştim. "Hanımdan fırça yemeye hiç niyetim yok. "On iki liradan fazla verme." dedi bana. "Hadi, ver on beş lira." demişti. Henüz "lokantaya alıyorum" kozumu elimde tutuyorum. "Yok vermem." diyor ve sihirli cümle çıkıyor ağzımdan. "Lokantaya alacağım, on ikiden vereceksen ver alayım." Kadın, "Kaplan'daki lokantaya verdim sabah on kilosunu on beşten." diyor. "Bir de kavanoz parası var." Ben kavanozu ne yapayım, içi lazım. "Koyarsın bir naylon poşete. Razı oluyor sonunda on ikiden vermeye. Şöyle bir düşününce neredeyse yarı fiyatına almış oluyorum.

Bazı facebook sayfalarında görüyorum. "Köylü amcaları, köylü teyzeleri üzmeyin. İki lira dediklerini bir lira almaya çalışmayın. Bu para onların emeklerinin karşılığı..." İlk bakışta makul hatta haklı bir çağrı gibi gelmişti bana da. Ancak, insanları tanıyınca durumun hiç de öyle olmadığını gördüm. Köylü şehirliden daha kurnaz. Tamam, ucuza sattıkları doğru. Emeklerinin de karşılığı bu olmamalı. En iyi bilenlerden biri oldum bunu. Ama bir de şu durum var: Yerliye bir fiyat, yabancıya başka bir fiyat çıkarmak ne oluyor? Bir de pazarcılığın bir kuralı var sıkıca uydukları. Sağlamları gözüne sokup çürük çarığı kaşla göz arasında sokuşturmak. Genelleme yapmak doğru olmaz elbette ama köylü vatandaşlar hiç de göründüğü kadar saf değiller burada. Hele bozuk köy yumurtalarını satıp beni misafirlere rezil etmelerini hiç unutmayacağım.

Pazarda dün misafirimiz olan hanımefendi ile karşılaşıyoruz. Hoş bir tesadüf. İktisat mezunu olduğunu söylemişti. Facebook sayfasını ziyaret edeceğim. Yazmasını takdire şayan bulmuştum. Eşini tanıştırmak istedi ama beyefendinin elinde telefon, fazlasıyla meşgul. Bir sonraki sefere kalıyor tanışmamız, zira elimde yük var ve yapacağım çok şey.

Hardal, semizotu, turp otu ne bulursam alıyorum. Aklım elemanda. Bu işleri bitirip eleman arayışına girmem lazım. Hem sürekli çalışacak bir garson, hem de hafta sonları destek elemanları. Her karşıma çıkana soruyorum. Bu memlekette işsizlik yok.Çalışmayan halinden memnun. Çiftçi ailesinin çocukları bazen tarlada, bahçede çalışıyorlar, özellikle hasat zamanı yoğunlaşıyor işleri. Fabrikaya kapağı atmış olanlar geceleri ek iş peşinde. Yevmiye usulü çalışıyorlar. Garson, bulaşıkçı için dayı başılar gibi bir kısım insanlar varmış. Bunlardan biri de bana söz verip kestane işinde ortada bırakan. Nasıl güvenirim bu insanlara? Ödemişten gelirmiş insanlar burada çalışmaya. Tire'de çalışacak insan yok çünkü. Garip bir memleket. Dayı başı bir otobüse bindiriyormuş talep edilen sayıdaki işçiyi. Akşam saatlerinde de geri götürüyormuş.

Pazar alışverişinden sonra yaylaya götürüyorum aldıklarımı. Zeytin havlıyor, karnı açıkmış olmalı. Kahvaltıdan kalan haşlanmış yumurtalara bayılıyor. Onun da pis bir huyu var. Kemik olsun, yumurta olsun ona sevdiği bir şey verdiğimde dişlerini gösterip saldırmaya çalışıyor. Bilmiyor ki onları getiren benim. O önce verip sonra önünden alacağımı sanıyor olmalı. Zincirini öyle bir zorluyor ki dişlerini gösterirken beni bile korkutuyor.

Soğutucu dolaplara yerleştiriyorum pazardan aldıklarımı. Sabah telefon edip sonra yanına uğradığım Elektrikçi Ali telefon ediyor davlumbazın tepesine taktırmayı düşündüğüm fanla ilgili. Izgaradan çıkan duman bazen salona doluyor. Mutfak duman içinde kalıyor. Acil olarak önlem almalıyız. İzmir'den bir numara veriyor bana. Bazı teknik sorular soracakmış, fanı gönderecek yetkili. Davlumbaz baca bağlantısı hakkında bilgi alıp fotoğrafını çekip göndermemi istiyor. Fotoğrafını çekiyorum çekmesine ancak şarjım bitiyor birden. Halbuki yüzde on dördü gösteriyordu doluluk oranı. Pilin ömrü bitmiş olmalı. Hemen dönüp eve gitmem lazım, telefonun şarjını doldurmalıyım.

Evde bir süre şarja bağlıyorum telefonu. Fancı Cahit'i arıyorum. Meşgul çalıyor. Yukarıya, yaylaya çıktığımda Zeytin'i beslemiş, onun suyunu tazelemiş ve unuttuğum Aşkın Şefin alışveriş listesini yanıma almıştım. Listeye bakınca pazardan almadığımın sadece yeşil biber olduğunu görüyorum. Bir kez daha pazara dönüp tatlı köy biberi alıyorum. Renkleri daha koyu. "Tatlı mı bunlar?" diye soruyorum emin olmak için. "Dene bak." diyor pazarcı. En koyu renklilerden birini ortadan kırıp ağzıma götürüyorum. Adam haklı, dış görünüşe aldanmamalı. Biberler tatlı.

Yanımda götürdüğüm yeni nesil pos cihazını gösteriyorum Ozan'a. Sabahtan uğradığım muhasebeci korkutmuştu gözümü. "Bunu bir kontrol ettir yoksa ceza ödersin." Kafasına göre z raporu, çıkarıyor, kafasına göre detay ya da toplu rapor. Telefonun şarj edilebilir pilinin değişmesi gerektiğini söylüyorum. Yokmuş kendilerinde. Bir adres veriyor Gümüşpala caddesinde. Gittiğim yerde telefonun şarj tutmadığını anlatıyorum. Bir saat zaman istiyor değişim için. O kadar zaman alıcı olmasını düşünmemiştim. Bu arada kalan alışverişimi tamamlıyorum.

Fancı Cahit dönüyor bana. Önemli bir iş görüşmesi yaptığından dolayı açamamış telefonu. İki tane farklı çapta fan gönderecek elektrikçi Ali'ye. Bir an öne kurtulmak lazım şu dumandan.

Birkaç gün önce Çeşme'den gelen ustayı arıyorum. Belki de garson konusunda yardımcı olur diye. Ustanın şivesi doğulu. Düzgün birine benziyor. Yardımcı oluyor elinden geldiğince. Karşılaştığım insanlardan pek çoğu Aşkın Şefin beni yolda bırakabileceğini söylüyor. Ben ona güveniyorum ama tedbiri de elden bırakmamak lazım. Bu usta ona iyi bir alternatif olabilir. Hem Türk hem de yabancı mutfak kültürünü biliyormuş. Ailesiyle birlikte Taş Ev'i ziyaret edeceklerini söylüyor önümüzdeki günlerden birinde.

Bugün tatil günüm. İleride alışveriş işi dışında kendime ayırmak istiyorum bu günü. Haftada bir gün dinlenmek ihtiyaç. Telefon ediyorlar rezervasyon için. "Kapalıyız bugün maalesef." diyorum. İlk kez geleceklerini söyleyip yol tarifi istiyorlar. Reklama ihtiyaç var sanırım. Henüz bizden haberdar olmayan önemli bir kitle var daha. Hemen tabelacı geliyor aklıma. Yakınlarındayım. Uğrayıp bir tabela siparişi daha veriyorum. Kaystros Taş Ev'e 250 metre kala son virajın bulunduğu Nihat Efendi ve Cambaz Ali'nin bahçeleri arasına koymayı düşünüyorum bu levhayı. Çok sayıda misafir buradan geri dönmüş daha ileride bir şey yoktur diye.         

4 yorum:

  1. Umarım en kısa zamanda yanınızda çalışacak birini bulursunuz efendim, zor işler zor... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zor işler, biliyorum. Ancak hangi iş kolay ki. Ama insanla uğraşmak en zoru olsa gerek.

      Sil
  2. Geçmiş osun. Kabak çiçeği dolması zaten başlı başına bir rehber o masalara oturtacak :)

    YanıtlaSil