Her zamanki gibi yola çıkıyoruz. Kafamda bir sürü senaryo. Aşırı yağıştan sonra yollarda ve yaylada bizi bekleyen olası hasarlar, Taş Ev'in durumu. Köyden yukarı doğru ilerliyoruz. Dün derelerin aktığı yolun üzerinde selin getirdiği taş, toprak birikintileri üzerinden geçiyoruz. İlk yokuşu tırmandıktan sonra yol kenarlarındaki hendeklerin yamaçlardan akan malzemeyle dolduğu görülüyor.
Hava sıcaklığı sıfırın üzerinde. Gece iyice düşmesi bekleniyor. Dağ köylerinde kar yolları kapatmış. Dün gecenin çılgın sel suları yol kenarlarında derin çukurlar açmış. Bu çukurlar çok büyük tehlike. Gece bunları fark etmek neredeyse imkansız. Hele yağmur suları ile dolduğunda derinliğini tahmin etmek oldukça güç. Menfez geçişlerinde dolguların yarısı göçmüş, zaten dar olan yol daha da daralmış. Taş Ev'e yaklaşırken durum daha da kötüleşiyor. Keskin virajın bulunduğu evin önünde heyelan meydana gelmiş. Yolun yarısı malzemeyle kapanmış. Yol sathı üzerinde hızla akan sel sularının meydana getirdiği çukurlar artıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse daha fazlasına hazırlıklıydım. Dün geceki yağmuru gördükten sonra azgın suların geçtiği yolun bazı bölümlerinde çok daha ciddi hasarların olabileceğini, hatta yer yer ulaşım imkanının ortadan kalkacağını bekliyordum.
Dün gece bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında bahçe kapısının kilidine soktuğum anahtarı bir türlü döndürememiştim. Bu yüzden gece boyu açık kaldı demir kapı. Bu afatta kim gelirdi ki kapıya. Hem içeride kahraman Zeytin'imiz var nasıl olsa. Sabah kapıyı açarken gündüz gözüyle biraz daha zorladım. Anahtar bütün çabama rağmen yine dönmedi. Taş duvarın alt kısmı dünkü yoğun yağışa dayanamamış bir miktar oturmuş olmalı.
Bahçe girişinin kapısını güçlükle sürdüm. Rayın üzeri akan toprak ve mille yer yer kapanmış. Taş Ev'in kapısını açtım. İlk bakışta ciddi bir hasar görünmüyor. Sadece teras ile salon arasındaki derzden bir miktar su akmış vitrin dolabının üstüne. Depo olarak kullandığımız konteynırlardan birinin anahtarı dönmüyor. Altındaki dolgu oturmuş onca yağmurdan sonra. Sanayiden bir kriko bulup altını desteklemeli.
Hayatımın hiç bir döneminde bu kadar sık hava durumuna baktığımı hatırlamıyorum. Hafta sonu ve haftanın ilk günleri aşırı soğuk, kar, yağmur ne ararsan var görünüyor. Muazzam bir kararsızlık... Bu soğukta, bu yolları aşıp kim gelir Taş Ev'e. Hiç kimse gelmese de açık tutmak mı gerekir yoksa? Ya gelen misafirlerden biri bize gelirken arabasının tekerleği o koca çukurlardan birine düşse daha mı iyi? Ya da gece akan sular donar da yollar buzlanırsa... Onca insanın vebali az mı? Beş günlük hava tahminleri saat başı değişiyor. Halen hava sıcaklığı iki derece. Her saat süratle düşüp sıfırın altına gireceği tahmin ediliyor. Hele pazar gecesi sıfırın altında on bir derece olacağını bildirenler var. Her geçen saat en düşük hava sıcaklığı değişiyor. Gece sıcaklığın sıfırın altında sekiz olması sıfırın altında on bir olmasına göre ne kadar daha iyi?
Bahçede hava tertemiz. Üşümüyorum. Hafif kar atıştırıyor. Tamam artık kararımız kesin. Kapatıyoruz. Vitrin dolapları temizlensin. Eve alacaklarımızı alalım. Çarşamba gününden sonra yağmurlu görünse de sıcaklık artmaya başlıyor. O zamana kadar yollar da onarılır belki.
Eşim odamızdaki fazla eşyaları topluyor. Aşkın Şef vitrin dolabını boşaltıyor. Zeytin bu işten en kazançlı çıkanı. Ona güzel bir ziyafet sofrası hazırlanıyor. Şef, yanına bir de otuz beşlik koyalım mı? diye espri yapıyor. İçimde kapatmanın verdiği huzursuzluk ile doğru olduğunu düşündüğüm karar çarpışıyor.
Bu arada ben de yanıma bir keser ve ahşap kamalar alıp ana kapıya gidiyorum. Kapıyı çerçeveleyen profil ile taş duvar arasını beslersem kilit çalışmaya başlayacak sanırım. İki tane kamayı araya çakıyorum. Kilit içinde anahtar rahatlıkla dönmeye başlıyor.
Alacağımızı alıyor, yola çıkıyoruz. Eşimi eve bıraktıktan sonra Aşkın Şefle birlikte sanayiden bir kriko temin ediyoruz. Vakit kaybetmeden yaylaya dönüyoruz yine. Konteynırı altına yerleştirdiğimiz krikoyla kaldırıp altını besliyoruz. Kapının kilidi çalışmaya başlıyor.
Bir ara güneş çıkıyor. Eşim telefon ediyor, "Kapatmakla hata ediyoruz." diyor. Şüphesiz haklı olabilir. Ama biz hava durumu gibi karar değiştiremeyiz. Birazdan kar yağmaya başladığında "Keşke kapatsaydık." mı diyeceğiz? Mayıs ayına geliyor Ramazan. Buraların en güzel ayı. Bu soğuk havalarda kapatıp Mayıs ayında açmak daha iyi sanki.
Velhasıl bu yıl tecrübe yılı. Öğleden sonra misafirlerden biri telefon ediyor. "Kapıya kadar geldik, kapalıydı kapınız." Üzülüyoruz. Henüz duyuru bile yapmadık Facebook sayfamızdan. Eve döndüğümde hemen bir duyuru hazırlıyorum. Çarşamba gününe kadar hava ve yol şartlarından dolayı misafirlerimizin emniyetini düşünerek kapalı olacağımızı belirtiyorum.
Böyle iç karartıcı, kararsız durumlarda derin bir nefes alıyorum. Doğru karar verdiğimizi umuyorum. Eşim hala "Yarın kahvaltı için misafir gelirse ne yaparız? diye soruyor. Haksız değil bir yönden. Ta kalkıp İzmir'den geliyorlar. Ben meteorolojinin yalancısıyım. Eksi beş derecede hem de bu yollardan gelen olur mu ki? Kapatmasa mıydık?