KATEGORİLER

7 Şubat 2017 Salı

KÖMÜR

06/02/2017 Pazartesi, Tire

Sabah kalktığımda kendimi beklediğim kadar yorgun hissetmedim. Fırat'la birlikte yukarı çıkmadan önce biraz alışveriş yaptık ama alınacak daha çok şey var. Aşkın Şef gelir gelmez tekrar şehre indim.

Uzun zamandır yüzünü göstermeyen güneş sıkılmış olacak ki ortaya çıktı nihayet. Hale uğradım önce, sonra da kömürcüye. Kullandığımız ithal kömür kalmamış. Daha önce alışveriş yaptığım kömürcü dövizdeki artışı fırsat bilip zam yapınca ondan alışverişi kesmiştim. Sağa sola sordum başka bir yerden temin edebilir miyim diye. Herkes benim eski kömürcüyü işaret edince canım sıkıldı. Çaresiz oraya gittim. Şans eseri daha önce görmediğim biri vardı işyerinde. Ben adamı tanımasam da o beni tanıdı. "Siz toptan alıyorsunuz değil mi?" diye sorunca "Evet." deyip durdum. O zaman bir kutu kömürde iki lira indirim yaptı. Kömürü arabaya koyduktan sonra dilimi tutmayıp anlattım durumu. Her hafta zam yapınca buradan almayı bırakıp başka yerden almaya başladığımı söyledim. O yetmezmiş gibi, "Aldığım yerde kömür kalmadığından geldim size." diye ilave ettim. Esas işyeri sahibiyle konuşalım belki aynı fiyata verir yine dese de "Ben konuştum, kılını kıpırdatmadı." deyip ayrıldım. Perşembe gününe kadar idare edecek bu şimdi. O zamana kadar aradığım özellikteki kömürün yeni alışveriş yaptığım yere geleceğini umuyorum. Yoksa kömürsüz kaldığımızın resmidir.

Bu aralar öğlen vakti kimse gelmez diye alışverişimi tamamlamak istiyorum. Aşkın Şef arayıp haber veriyor misafirimiz var diye. Apar topar ekmeğimizi alıp çıkıyorum yaylaya. Arkasından bir çift daha geliyor. Havanın buz kestiği o gün, buz tutan yollar nedeniyle kapattığımız o meşhur pazar günü onlar da gelmiş, kapıyı kapalı görünce geri dönmüşler.  

Taş Ev'e vardığımda rüzgarlı bir hava karşılıyor beni. Güneş yine bulutların arkasına saklıyor kendini. Verandadan aşağı şehre bakıyorum. Berrak bir hava var.  Bayındır rahatlıkla görünüyor.  Rüzgar şiddetini arttırıyor her geçen saat. Hava soğumaya başlıyor. Salonda ortam güzel. Bugünün misafirleri genel olarak alkol almıyorlar. Çalışma saatini biraz geçe misafirlerimizi uğurluyoruz. Kapıları kapatıp çıkmak üzereyken bir araba yanaşıyor. Kapattığımızı söylemek zorunda kalıyoruz. Bu saatten sonra gelen misafir de pek hayır beklememek lazım zaten.

Yarın meşhur pazarın kurulacağı gün. Park yeri işkencesi şimdiden canımı sıkıyor. Akşama doğru sırt ağrılarım başlıyor. Bir an önce alışveriş faslını tamamlayıp dinlenmek istiyorum.

6 Şubat 2017 Pazartesi

YORGUNLUK

05/02/2017 Pazar, Tire

Dünün yorgunluğunu atamadan çıkıyoruz evden. Önce Fırat'ı daha sonra Alp'i yanımıza alıp tırmanıyoruz Kaplan yokuşlarını. İki gün önceden kahvaltı rezervasyonları olduğu için hazırlıkları yetiştirmek zorundayız. Hava sıcaklığı yağmurla birlikte yükseliyor. Bugün sağanak yağış bekliyorduk. Oysa yağmur yağmıyor sabah saatlerinde. Bulutlar İzmir yönünde yığılmış, Aydın tarafında gök yüksek görünüyor.

Yağışın etkisiyle dün beklediğimiz yoğunluk yok ama gelen misafirler geç vakitlere kadar oturuyorlar. Hava rüzgarlı, ara sıra hafiften yağmur atıştırıyor. Sobayı hemen yakıyor bizim çocuklar. Salon temizlenip masalar silindikten sonra servisler açılıyor. Eşim mutfakta kahvaltılıkları hazırlamakla meşgul. Ben de ona yardım ediyorum.

Rezervasyonlu gelen misafirler tanıdık. İlk gelen onlar oluyor. Arkasından birbiri ardına kahvaltı masaları açılıyor. Bu durum dünün aksine günün yoğun geçeceğinin göstergesi. Öğlene doğru yemek misafirleri ile kahvaltı için gelenler birbirine karışıyor. Akşama Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin derbi maçı olduğu için pek gelen olmayacağını düşünüyor bizim elemanlar. Birkaç gündür ara vermeden yağan yağmur toprağı yumuşattığı için gelen araçları avluya alıyorum. Avlu dolunca ağaçların arasında kolay çıkabilecekleri şekilde yerleştiriyorum. Bu arada bir valelik yapmadığım kalmıştı, onu da bu sayede öğrenmiş oluyorum.

Öğleden sonra birbiri ardına arabalar akın ediyor. Dünün aksine bütün masalar dolup dolup boşalıyor. Tire'nin yanı sıra İzmir, Ödemiş ve Kuşadası'ndan birbiri arkasına akın ediyorlar. Böyle bir yoğunluk kış girdiğinden beri ilk kez oluyor. Keşke bir eleman desteği daha alsaydık diye hayıflanıyoruz. İlk kez gelenler övgü dolu sözler söylüyorlar. Çocuklu aileler arabalarından merasimle iniyorlar. Bebek arabaları, çantaları hepsi teker teker çıkarılıyor arabalardan. Üzerine titredikleri çocuklarını bir güzel sarıp sarmalıyorlar. Çıtır çıtır yanan şömine sobanın ısıttığı Taş Ev'in üst kat salonuna girince soyunup dökünüyorlar. Çoluk çocuk leziz meze ve yemeklerin tadına varıyorlar.

Eleman eksikliğini eşimle ben gidermeye çalışıyoruz. Zaman zaman yukarı çıkıp gelen misafirlerle ilgileniyoruz. Eşim kendi elleriyle yaptığı tatlılar sipariş edilince mutlu oluyor. Mutfağa gelen tabaklara bakıyoruz. Hepsi yalanmış gibi tertemiz geliyor. Hatasız bir şekilde servis devam ederken bir aksilik oluyor. Garsonların yetişemediği bir anda Aşkın Şef yeni gelen misafirlerden meze siparişlerini alıp bir kağıda yazıyor. Kağıdın vitrinin önünde yere düştüğü fark edilmiyor. Aksi bir tesadüf aynı numaralı masanın eski siparişleri mutfak tezgahının üzerinde(!) Bu sebeple misafirlere sipariş etmedikleri mezeler servis ediliyor. Garson tepsiye koyduğu mezeleri gerisin geriye getiriyor mutfağa. Gönderilenlerin değil başka mezeleri istediklerini söylemişler garsona. Vızır vızır kağıdı arıyoruz, yok. Ne yapacağımız bilemiyoruz bir anda. İşin en yoğun olduğu, dört beş masanın aynı anda sipariş geçtiği bir an. Çıldırmamak elde değil. Sekiz kişilik masa bir sürü meze söylemiş. Git, bir daha sor diyor garsona Aşkın Şef. Nasıl bir daha sorarız, rezalet bir şey bu. Aşkın Şef kağıdı aramaya başlıyor, vitrinin önüne düşen kağıdı bulunca derin bir oh çekiyoruz. Bu durum siparişlerin gecikmesine sebep oluyor tabii. Eşime çıkıp durumu anlatalım, özür dileyelim diyorum. Birlikte çıkıyoruz. O kadar büyük bir olgunlukla karşılıyorlar ki, buna biz de şaşırıyoruz. Herkes aynı olmuyor tabii. Acilen mezeler hazırlanıp servis yapılıyor. Giderlerken son derece memnun kaldıklarını, yine geleceklerini söylemeyi ihmal etmiyorlar.

Mutfağa verdiğim destekten fırsat buldukça garsonlara yardımcı oluyorum. Misafirlerin arasında dolaşırken her masadan bir talep geliyor. Çocuklu bir aile çok acıktıklarını söylüyor. Siparişlerini bizzat kendim alıp onlara servis ediyorum. Masalar boşaldıkça yerini yeni gelen misafirler alıyor. Zaman zaman nefes almak için dışarı çıkıyorum. Bir araba daha geliyor, park etmelerine yardımcı olup buyur ediyorum. Arada tuvaletlerin temizliğini kontrol ediyorum. Gelen misafirlerin hepsi kaliteli insanlar, tuvaletleri buldukları gibi bırakıyorlar. Maç saati geliyor ama gelenlerin ardı arkası kesilmiyor. Aşağıdaki büyük ekran ama eski model televizyonu açıyorum. Maç başlamak üzere. Fırat'ta takat kalmamış, merdivenlere çöküyor bir ara. Gözü televizyondaki maçta. Düne göre daha erken kalkıyor misafirler. Hepsi memnun ayrılıyor. İlk kez sırtımın ağrıdığından şikayet ediyorum. Son misafirleri uğurladıktan sonra bugünün şerefine birer bira içelim diyor elemanlar. Kırmıyorum onları...
  

5 Şubat 2017 Pazar

BULUTLARIN DANSI

04/02/2017 Cumartesi, Tire

Sabah erkenden düşüyoruz yayla yollarına. Alp'i dün çok yormuşlar. Telefonunu çaldırmamla uyandığı belli. Gecikmemek için onu bırakıyoruz. Hemen hazırlıklar tamamlanıyor. Bugünkü şehir manzarası bir başka güzel. Yağmuru Taş Ev'den seyretmek, şehrin üzerine çöken bulutları izlemek keyif verici.

Yağmur çisil çisil yağıyor. Bugün yine müze gibi Taş Ev. Kulaktan duyan ya da tabelamızı gören soluğu taş evde alıyor. Nisan ayında yapılacak bir nişan töreni organizasyonu için görüşmeye geliyor bir aile. Menümüze bakıyorlar mekanı çok beğeniyorlar ancak bir sorun var. Bizim küçük Taş Ev'imiz en fazla elli kişi alıyor. Onlar altmış, yetmiş kişi oluruz diyorlar ama akılları burada kalıyor. Kartvizitimizi alıp sayıyı düşürme imkanlarını araştıracaklarını söyleyip ayrılıyorlar.

Yağmurun yanı sıra bir de sis çıktı. Köyden yukarı çıkan yollarda göz gözü görmüyor. Şehre çökmüş bulutlar olağanüstü bir görüntü veriyor. Değişik bir yağmur bu. Muson yağmurlarını andırıyor. Kocaman bir süzgeç sürekli ve şiddetini değiştirmeksizin bahçeyi suluyor adeta. Toprak yağışın önemli bir kısmını emiyor. Onca şiddetli yağışlarda zemin sertliğini koruduğu halde bugünkü yağmur toprağı yumuşatıyor. Kahvaltıya gelen misafirlerimizden biri arabasını çamurlaşmış topraktan zor kurtarıyor. 

Şehre inip eksilen malzemeleri aldıktan sonra Alp ile birlikte yaylaya dönüyoruz. Yukarıda yağmuru seyretmeye dalıyorum. Şehrin ortasında asılı bulutlar devamlı yer değiştiriyor. Doğa olayları adeta bir şov yapıyor karşımda. Bulutların silindir şeklinde peş peşe bir aşağı bir yukarı hareket etmesi tam bir görsel ziyafet sunuyor.

Taş Ev'in tanıtım eksikliği dile getiriliyor bugünlerde. İlk kez gelenler önce müze gezer gibi dolaşırken hayranlıklarını gizlemiyorlar. Onlara kısa bilgi veriyorum. Tesadüf eseri dolaşırken ya da tabelayı görüp geldiklerini söylüyorlar.

Akşama doğru gelen misafirlerimizden biri ODTÜ'lü olduğunu söylüyor. Genç göstermesine rağmen benim oraya başladığım yıl mezun olmuş. Masalarına davet ediyor. Birbirimize ailelerimizden bahsediyoruz. Eski bir dostu görmüşçesine seviniyorum.

Gece yağmur kesiliyor. Gökyüzüne bakıyorum. Kara bulutların arasındaki boşluklardan yıldızlar görünüyor. Hava tahminleri yarının yağmurlu olduğuna işaret ediyor. Yağmur yollarımızı daha çok bozuyor. Dünün aksine erken kalkıyor misafirlerimiz. Yarın kahvaltı servisi için Taş Ev'e erken gideceğimizden buna en çok ben seviniyorum.

3 Şubat 2017 Cuma

BLOG DOSTLUĞU

03/02/2017 Cuma, Tire

Bugün küçük pazar kuruluyor. Önce Fırat'ı alıp Taş Ev'e bıraktım. Bu hafta her zamankinden fazla alışveriş olduğu için yeniden şehre indim. Havalar ısındı ama yine de gecenin soğuğunu kırmak için şömine sobayı yaktık.

Pazar alışverişi güzel geçti. Esnaf artık beni iyice tanımaya başladı. Bankacı konuklarımızla karşılaştık. Biz de sizden bahsediyorduk az önce dediler. Dondurmacı Ayhan Amca'ya bıraktım yükümü. Dün ikram ettiği acı bademli dondurma harikaydı.

Kuşadası'ndan geldi ilk konuklarımız. Yeterince tanıtım yapmadığımızı, kendilerinin levhamızı tesadüfen gördüklerini söylediler. Öğleden sonra gelen tanınmış bir firmanın müdürü kayınpederiyle birlikte geldiler. Manzaraya nazır masalarında sohbet edip rakılarını içtiler. Onları görünce kayınpederim ve arkadaşlarıyla yaptığım keyifli sohbetleri hatırladım. Ne yazık ki onu çok erken kaybetmiştim.  

Hafta başından beri ilk kez fırsatını bulup bol bol odun kestim, taşıyıp istifledim. Taş Ev'in ağaç işlerini yapan Ünal Ustayı arayıp manzara tarafındaki parapet korkuluğu sabit ısıcamla değiştirme imkanımızın olup olmadığını sordum. Yarın bana bir teklifle dönecek. Pencere camları biraz yüksekte kaldığı için gelen misafirlerin haklı eleştirisini alan bu konuyu halledebilirsek en arkadaki masa bile şehir manzarasını görebilecek.

Akşama yine Ödemiş'ten geliyor misafirler, hem de arkadaş tavsiyesiyle. Tavsiye üzerine gelenler daha çok sevindiriyor. Gelenlerin hepsi Ödemiş'te bu kadar güzel bir mekan olmadığını söylüyor.

Yarın erkenden kahvaltı servisimiz başlayacağından geç kalmak istemiyoruz mamafih son rezervasyon geç vakte kadar kalacağımızı gösteriyor. Günlüğümü gün sektirmeden yazmayı başardığım için mutluyum ama çoktandır fırsat bulamadığım blogları ziyaret etmek istiyorum artık. Blog dostlarım da bana kırıldılar zannedersem. Zor bir haftaydı benim için, umarım affederler.  


EVLİLİK TEKLİFİ

02/02/2017 Perşembe, Tire

Bu aralar adeta kara iklimi yaşıyoruz. Gece gündüz sıcaklık farkı on beş dereceyi buluyor. Öğleden sonra yakmaya başlıyoruz sobayı artık. Akşam saatlerinde birden soğumaya başlıyor hava.

Fırat, eşyalarını getirmek için Ödemiş'e gitti. Onun gecikeceğini düşünerek dün akşamdan Alp'e haber verdim. Sabah onu alıp yukarı çıkmadan evvel kasaba, fırına uğradık. Zeytin'den hala haber yok. Umarım gittiği yer daha iyidir.

Aşkın Şef gelene kadar temizlik işleri ile uğraşıldı. O geldikten sonra biraz odun kestim. Dünün ardından bugün yine bir organizasyona ev sahipliği yapacak Taş Ev. Öğlene doğru evlilik teklifi yapacak beyefendi geliyor. Ekibim ile birlikte güzel bir mizansen hazırlıyoruz. Kızın bu olaydan haberi yok. Beyefendi üzerinde çiftin resimleri olan güzel bir pasta bırakıyor. Senaryoya göre arkadaşları önceden gelip saklanacaklar, çift köye geldiğinde beyefendiden alacakları mesaj üzerine bize haber verecekler, mumlar yakılacak, ışıklar söndürülecek, fonda La Cumpersita müziği eşliğinde merdivenlerden yukarı çıktıkları sırada üzerlerine taze gül yaprakları dökülecek. Çift kendileri için hazırlanmış ve bezenmiş masaya yöneldiğinde üzerinde maytap ve mumların yakıldığı pasta yukarı çıkarılacak. Bu esnada beyefendi diz çöküp müstakbel eşine evlenme teklifinde bulunacak, hanımefendiye yüzük takılırken konfeti patlatılacak, daha sonra birlikte pastayı kesecekler. Arkadaşları   gösteri başlar başlamaz birden içeri girip o anların fotoğraflarını çekecekler.

Öğleden sonra şömine sobayı yakıyoruz. Getirdiğim süsleme malzemeleri ile özel masayı hazırlıyoruz. Kuru çiçek yapraklarıyla iç içe geçmiş kalp figürü, içine taze gül yaprakları, kalp şeklinde rengarenk taşlar ve kalp şeklinde küçük mumlar yerleştiriyoruz. Masanın kenarını ve sandalyeleri kırmızı beyaz kurdelelerle süslüyoruz.  

Akşam ilk gelen misafirimiz bizim için çok özel. Her ikisi de meslektaşım olan ve en güzel makamların sahibi kıymetli misafirlerimiz eşleri ile birlikte bizleri onurlandırıyorlar. Onlara rezerve ettiğimiz masaya geçiyorlar. Süslü masayı görünce kısaca bilgi veriyorum.

Rezervasyon yaptıran diğer konukların biraz gecikeceğini biliyoruz. Bu işimizi kolaylaştırıyor. Beklediğimiz üzere onur konuklarımızın ardından genç çiftimiz geliyor. Programımız sıfır hata ile işlemeye başlıyor. Hanımefendinin karşılaşacaklarından bihaber olmasını, Taş Ev'e girerken "Açık mısınız?" sorusundan anlıyorum. Hava soğuk olduğu için dış kapıyı sürekli kapalı tutmamız bu sorunun sebebi oluyor muhtemelen.

Gerçekten de harika bir gösteriye sahne oluyor Taş Ev.. Herkes görevini tam olarak yapıyor. Diğer konuklar genç çifti tebrik ediyorlar. Eşlerine "Biz de isteriz" diyerek takılıyorlar. Hep birlikte genç çifti alkışlıyoruz. Bizim için de güzel bir deneyim oluyor bu.

Törenin ardından normal çalışmamıza dönüyoruz. Bu akşam da Ödemiş'ten sürpriz konuklarımız oluyor. Taş Ev'e ilk kez gelenler mutlu ve memnun ayrılıyorlar. Onur konuklarımızla sıcak sohbetlerimiz oluyor. Geç vakitlere kadar ağırlıyoruz konuklarımızı...

  

2 Şubat 2017 Perşembe

DAHA NE İSTERİM Kİ

01/02/2017 Çarşamba, Tire

Yeni bir ay, dünkü tatilden sonra bizim için yeni bir hafta başı. Sabah saat yedi buçukta vardık Tire'ye. İzmir'de hava sıcaklığı artı bir derece gösterirken Tire'ye vardığımızda eksi üç olmuştu. Bu durum yayladaki sıcaklığın en az sıfırın altında altı derece olduğu anlamına geliyor. Acaba tuvaletler dondu mu yine? Eve varınca koltuk başında sızdım biraz ama doğru dürüst uyuyamadım. Fırat ev işini bağlamak üzere olduğunu, işi bitince taksi tutup geleceğini söyleyince yukarı yalnız çıktım.  

İlk işim tuvaletlere bakmak oldu. Şükürler olsun hepsi çalışıyor. Aşkın Şef gelir gelmez meze hazırlıklarına başladı. Ben de ortalığı toparlamaya giriştim. Sobayı temizledim, odun hazırladım biraz. Yarın için bir evlilik teklifi organizasyonu rezervasyonu yapılmıştı. Sabah gelen telefonda ise evlilik yıldönümü için özel masa düzenlenmesi istendi. Daha önce söylediğim üzere mutlu günlerin mekanı olması Taş Ev'e farklı bir hüviyet veriyor.

14 Şubat Sevgililer Günü için organizasyon düşünmezken şimdiden talepte bulunulması karşısında fikrimi değiştirmeye başladım. Öyle bangır bangır müzik değil de bir gitar dinletisi olabilecek belki kafamda tasarladığım.

Gündüz saatlerinde misafirlerin gelmesi sevindiriyor. Güneş biraz da olsa ısıtıyor. Misafirlerden bazıları terasa çıkıp yemeklerini orada yiyorlar. Şömine sobayı saat dörde doğru yakıyoruz. Bu saatlerden sonra soğuyor hava birden

Evlilik yıl dönümü için masayı hazırlıyoruz. Kurumuş çiçek yapraklarından kalp şekli verip içine mumlar yerleştiriyoruz.

Akşam nezih konuklarımız geliyor. Herkes memnun ve mutlu ayrılıyor. Daha ne isterim ki...

1 Şubat 2017 Çarşamba

ANLAYABİLENE...

31/01/2017 Salı, İzmir

Sabah pazar alışverişini yaptıktan sonra aldıklarımı Taş Ev'e taşıyorum. Sanki hava soğumuş biraz. Acele ediyorum, çünkü İzmir'e gitmemiz lazım. Kızım hastaneden randevu almış eşim için. Önemli bir şey olmadığını umuyorum. İçimizin rahat etmesi için yapılması gereken bir işlem bu.

En az haftada bir günü balığa ayırmayı kafaya koydum. Kızımla telefonda görüşüyoruz. Dışarıda mı yeriz yoksa evde mi? Evde yemeyi tercih ediyoruz. Balığın yanında kalamar, midye dolması da almış gelirken. Hemen hazırlığa başlıyor, mükemmel bir sofra hazırlıyor. Balığa doyuyoruz.

Bu aralar blogları da takip edemez oldum. Ayaküstü facebook sayfalarına göz atıyorum. Telefondan yorum yapmaya alışamadım bir türlü. Bugün yaptığım en hayırlı iş internet bankacılığına girmem oldu. Bu sayede motorlu taşıt vergisi ve trafik para cezalarını ödeyip bir başka hesaba havale çıkardım.

Büyük bir bölünme yaşıyoruz yeniden. Evet'çiler ve Hayır'cılar birbirlerini suçluyor, hakaret yağdırıyorlar. Başkanlık sisteminin getirilmesini isteyenler ülkede nasıl bir oyun tezgahlandığını göremiyor. Bazı soruların cevabı yok. Başkanlık ihtimalinin ortadan kalktığı son seçimlerden sonra her fırsatta başkanlık sistemine karşı çıkan Bahçeli, ne oldu da başkanlık sistemini destekler oldu?

Bazen düşünüyorum. Seçmen olabilmek için adil bir sınav yapılmalı. Düşünme yetisinden yoksun olanlar, sorgulamasını bilmeyen insanlar oy kullanmamalı. Memur olabilmek için insanlar sınava tabi tutuluyor ama ülkeyi yönetecek kişiyi seçmek için kafa kağıdı yetiyor. Böyle giderse ülkenin çöktüğünü, parçalara ayrıldığını görmek çok uzun yıllar almayacak görünüyor.

Uykunun en tatlı olduğu saatlerde hastanedeydik. Akşam balığı fazla kaçırdığımdan dolayı rahatsızlandım. Eşim için bulunduğumuz hastanenin acili de beni misafir edebilirdi. Neyse ki çabuk toparladım ama boğazımdaki yanma hala devam ediyor. Sabaha karşı İzmir'den ayrılıyoruz.

Gerçekten de insan sarrafı olunuyor burada. İnsan dıştan göründüğü ya da yansıttığı kişilikten çok farklı olabiliyor bazen. Ancak eninde sonunda bir vesile ile gerçek yüzü çıkıyor ortaya. Bir kapı kapanıyor, başka kapı aralanıyor. Su yolunu buluyor. Fenalık, kem sözler sahibinde kalıyor. Kötü sözler karşılık bulmayınca sahibinin içini yaralıyor zamanla. Gün geçtikçe içinde yanan pişmanlık ateşi kavuruyor yüreğini. Ona yapılacak bir şey kalmıyor artık... Suskunluk çok şey anlatır bazen. Orhan Veli'nin dizeleri geldi aklıma. "Yazık oldu Süleyman Efendi'ye..." Anlayabilene...