Yağmur devam ediyor. Öyle bardaktan boşanırcasına değil, ahmak ıslatan türünden. Zaman zaman doğu batı istikametinde ilerleyen bulutlar şehrin üzerine çöküyor. Hava sıcaklığı düşüyor. Bu sezon odun kesme işinden kurtulmayı umuyordum. İyi ki depoya biraz odun depolamışız.
Yaylaya varır varmaz Aşkın Şefi beklemeye koyuluyorum. Kümesin etrafına koruma çiti çekeceğiz. Az sonra geliyor. Çisil çisil yağmurun altında kümesin dört bir yanını çitle çeviriyoruz. Artık içimiz rahat. Arkadaşımı arayıp tavukları alabileceğimi söylüyorum.
Kırk tavuk gözümde büyüyor. Nasıl sığacak bunlar arabamın arkasına? İzmir yolundaki çiftliğe gidiyorum. Çiftlik görevlisi hazırladığı çuvalların her birine onar tane koyuyor. Her şeyin bir usulü varmış meğer. Bu şekilde kırk değil seksen tavuk da sığarmış arabaya. Tavukları alıp yaylaya dönüyorum.
Tavuklar henüz küçük. Piliç demek daha doğru. İki ay sonra yumurtlamaya başlayacaklarmış. Çuvalların ağzındaki ipi çözüp teker teker bırakıyoruz kümesin içine. Yabancılık çekiyorlar yeni yerlerine, birbirlerine sokuluyorlar. Kümeste Aşkın Şefin beş tavuk ve bir horozu uzak bir köşeden yeni gelen misafirleri izliyor.
Şömine soba yanıyor. Dışarısı oldukça serin. Yağmurlu günlerde manzarayı seyretmek çok keyifli. Bir ara şehir sisten görünmüyor. Kaplan Köyünün manzarası bu görüntü sayesinde dikkatimi çekiyor. Kalın sis bulutu köyün arkasında beyaz bir duvar gibi tüm haşmetiyle kendini gösteriyor. Kaplan Köyü kulağıma fısıldıyor. "Taş Ev'den sadece şehrin manzarasına bakıyorsunuz, bakın ben şehirden daha güzelim."
Kızım arıyor. Golden'ı kuş kafesine koyup doktora götürmüş. Son derece sağlıklı bulmuş veteriner hekim. Yaptığı maskaralıkları videoya çekip whatsapp'tan birbiri ardına gönderiyor. Cinsiyeti artık kesin olarak belli oldu. Onu Venüs diye çağırıyor kızım. Artık onun adı belli. Venüs. Bir haftada 600 gr. almış. Büyüme hızına akıl ermiyor.
Havanın kararmasıyla birlikte bulutların resmi geçidi sona eriyor. Şehrin ışıkları yandıktan sonra berrak bir manzara çıkıyor ortaya. Akşamın misafirleri yerli halktan. Cuma akşamları dedikodu olmasın diye birbirinden çekinip alkol almıyorlar. Dışarıdan gelen de olmayınca belki de ilk kez alkolsüz kapatıyoruz geceyi...
Tavuklar henüz küçük. Piliç demek daha doğru. İki ay sonra yumurtlamaya başlayacaklarmış. Çuvalların ağzındaki ipi çözüp teker teker bırakıyoruz kümesin içine. Yabancılık çekiyorlar yeni yerlerine, birbirlerine sokuluyorlar. Kümeste Aşkın Şefin beş tavuk ve bir horozu uzak bir köşeden yeni gelen misafirleri izliyor.
Şömine soba yanıyor. Dışarısı oldukça serin. Yağmurlu günlerde manzarayı seyretmek çok keyifli. Bir ara şehir sisten görünmüyor. Kaplan Köyünün manzarası bu görüntü sayesinde dikkatimi çekiyor. Kalın sis bulutu köyün arkasında beyaz bir duvar gibi tüm haşmetiyle kendini gösteriyor. Kaplan Köyü kulağıma fısıldıyor. "Taş Ev'den sadece şehrin manzarasına bakıyorsunuz, bakın ben şehirden daha güzelim."
Kızım arıyor. Golden'ı kuş kafesine koyup doktora götürmüş. Son derece sağlıklı bulmuş veteriner hekim. Yaptığı maskaralıkları videoya çekip whatsapp'tan birbiri ardına gönderiyor. Cinsiyeti artık kesin olarak belli oldu. Onu Venüs diye çağırıyor kızım. Artık onun adı belli. Venüs. Bir haftada 600 gr. almış. Büyüme hızına akıl ermiyor.
Havanın kararmasıyla birlikte bulutların resmi geçidi sona eriyor. Şehrin ışıkları yandıktan sonra berrak bir manzara çıkıyor ortaya. Akşamın misafirleri yerli halktan. Cuma akşamları dedikodu olmasın diye birbirinden çekinip alkol almıyorlar. Dışarıdan gelen de olmayınca belki de ilk kez alkolsüz kapatıyoruz geceyi...