Bugün ilk kez Fifi kapıda karşılıyor bizi. Hem de ne karşılama. Henüz bahçenin demir kapısını açmadan son sürat yanımıza koşuyor. Bizi selamlayıp aynı hızla Taş Ev'in yanına dönüyor. Arabadan iner inmez sevinci görülmeye değer. Onu bu kadar sevindirecek ne yaptık diye düşünürken aklıma aç olabileceği geliyor. Hemen kaynatılmış kemik ve et suyundan ağzına layık bir yemek hazırlıyorum. Öyle ya, onun gösterdiği bu sevginin bir sebebi olmalı. Yemek kabını her zamanki yerine bırakıyorum. O güzelim yağlı kemiklere bakmıyor bile. Duvarın üzerinde oturup başını bana doğru uzatıyor, kuyruğunu sallayarak. Göz göze geliyor, bakışıyoruz. Keşke dili olsa da anlatabilse aklından geçenleri. Hayır, hayır onun sevgisi karşılıksız. Ne yemek verdiğim ne de kömür yardımı yaptığım için...
Hava düne göre daha serin. Aşkın Şef tavukları beslemeye gidiyor. Su kovalarından birini alıp ona eşlik ediyorum. Kümese doğru yaklaşırken tavuklar kapıya üşüşüyor. Biliyorlar ki onları doyurmak için geliyoruz. Karınları çok acıkmış. Kümesin kapısını açıyor Şef. Hepsi birden önlerine atılan sebze artıklarına ve yemlere hücum ediyor. Geldiklerinden bu yana epey serpilmişler. Bir ay sonra yumurtalarını toplar artık eşim. Bu onun en çok sevdiği iş. Tavukları almamın sebebi de eşime yumurta toplatma zevkini yaşatmak.
Sabah kızım arıyor. Ne söylediği anlaşılmıyor. Ses telleri gitmiş. Anlaşamayınca whatsapp tan mesajlaşıyoruz. Bugün teziyle ilgili anketlerini tamamlayacak, yarın ise tek başına poliklinikte nöbet tutacakmış. "Devlet memurusun izin al." diyorum, "Olmaz." diyor. Bizim sülale hep böyledir işte. "Ben geleyim, ya da annen gelsin yanına." diyorum. "Annem gelsin, Venüs'e baksın." diyor. Annesi, "Ben ona bakmaya giderim, Venüs'e bakmak için değil." diyor.
Daha temizlik işleri bitmeden telefonum çalıyor. Ekranda oğlum yazıyor. Hiç aramazdı bu saatte. Geçenlerde yazdığım blog yazısını okumuş. Sık sık annesini aradığına değinip, uzun bir aradan sonra beni arayınca ne kadar mutlu olduğumdan bahsetmiştim. "Ben seni aramıyor muyum?" deyip sitem ediyor. "Yalan mı, yüz defa anneni aradıktan sonra bir defa beni arıyorsun." diyorum abartarak. Düzeltiyor, "Beş sefer annemi, bir sefer seni arıyorum." diyor. Annesine ne kadar düşkün olduğunu düşününce yüzde yirmilik oran, hiç fena değil.
Bahçeye bir araba giriyor. Oğlumla telefon görüşmesini sonlandırıyorum. Genç bir beyefendi levhamızı görüp gelmiş. Her geldiğinde Kaplan'a uğradığını söylüyor. Bu kez öğlen yemeğinde bizim konuğumuz oluyor. Tanınmış bir petrol dağıtım firmasının bölge sorumlusuymuş. Üst kattaki salona alıyoruz. Dün aynı saatlerde misafirlerin doldurduğu teras üşütüyor. İç mekanlar soba yakacak kadar soğuk değil. Misafirimiz ceketini çıkarıp masanın üzerine diz üstü bilgisayarını açıyor. Elinden düşürmediği telefonla yaptığı iş görüşmelerinin ardı arkası kesilmiyor. Birkaç çeşit soğuk mezenin yanına bonfile sipariş ediyor. Yemeğini yedikten sonra özellikle bonfileyi çok beğendiğini, şimdiye kadar yediklerinin en iyisi olduğunu söylüyor.
Öğleden sonra eşim arıyor. Ankara'dan bir arkadaşı oğluyla birlikte geliyormuş. "Gel beni al." diyor. Hemen iniyorum şehre. Evden eşimi alıp yeniden yaylaya çıkıyorum. Misafirler, gelmiş terasta güneşleniyorlar. Delikanlı başarılı bir mühendis, Cezayir'de baraj yapıyor. Eşimle arkadaşı üşüyüp salona geçiyorlar. Biz sohbete devam ediyoruz. İki barajcı bir araya gelince konu konuyu açıyor. Ortak tanıdıklardan bahsediyoruz. İyi tanıdığım bir arkadaşım onun amcasıymış meğer. Selam gönderiyorum.
Misafirler yemeklerini yedikten sonra eşimi de alıp İzmir'e gidiyorlar. Boğazından rahatsız kızım annesinin gelişine seviniyor.
Akşam saatlerinde hava iyiden iyiye soğumaya başlıyor. İki gündür yakmadığımız şömine sobayı artık yakma zamanı. İki genç misafirimizin ısrarla terasta oturmak istemesi şaşırtıcı. Servisi terasa açıyoruz. Üşümelerine rağmen yerlerinden memnun görünüyorlar. Güneş battıktan sonra ısı düşmeye devam ederken kendilerine birer şal getirmemizi istiyorlar. Şalları verirken içeri geçmelerine dair önerimi tekrarlıyorum. Yerlerinden kalkmak istemiyorlar. Anlıyorum ki bu ısrarın tek nedeni diledikleri gibi sigara içebilmek.
Akşam misafirlerini uğurladıktan sonra bahçeye çıkıyorum. Gözlerim Fifi'yi arıyor. Ayşe Hanımın onun akşam yemeğini verdiğini öğreniyorum. "Fifi, Fifi gel kızım." Sesimi duyar duymaz kümes tarafından çıkıyor ortaya. Son sürat koşuyor yanıma. Gündüz çekemediğim fotoğrafını çekmeye çalışıyorum. Telefonun düğmesine her basışımda kafasını çeviriyor. Hareket edince resim flu çıkıyor. Yılmayıp güzel bir pozunu yakalıyorum sonunda.
Akşam misafirlerini uğurladıktan sonra bahçeye çıkıyorum. Gözlerim Fifi'yi arıyor. Ayşe Hanımın onun akşam yemeğini verdiğini öğreniyorum. "Fifi, Fifi gel kızım." Sesimi duyar duymaz kümes tarafından çıkıyor ortaya. Son sürat koşuyor yanıma. Gündüz çekemediğim fotoğrafını çekmeye çalışıyorum. Telefonun düğmesine her basışımda kafasını çeviriyor. Hareket edince resim flu çıkıyor. Yılmayıp güzel bir pozunu yakalıyorum sonunda.