KATEGORİLER

23 Mart 2017 Perşembe

Benvenuti AMICI

22/03/2017 Çarşamba, Tire

Kahvaltıdan sonra geciktiğimi zannedip aceleci tavırlarla evden çıkmayı düşünürken eşim daha bir saatlik zamanım olduğunu hatırlatıyor. Ayva tatlısı için meyve soyma işlerinden sorumlu müdür sıfatıyla kazandığım sürpriz zamanı bu işte harcıyorum. Ayvaları soyar soymaz evden çıkıp yolumun üzerinde Fırat'ı almam gerekiyor önce. Ancak o yine ortalarda görünmüyor. İki gündür taşıdığım bozuk paraları markete vermek üzere caddenin karşı tarafına geçiyorum. Kasiyer kız bugün için ihtiyaç olmadığını söylüyor. Fırat'ı arıyorum, telefonu cevap vermiyor. Yine uyuyup kaldı mı bu çocuk? Evine gidip zilini çalıyorum. Yok, artık zaman kaybetmemem lazım. Nasıl gelirse gelsin. Arabama dönerken çalan telefonuma bakıyorum. Ekranda Ayşe Hanım yazıyor. Fırat'ı beklememden dolayı gecikince merak etmiş olmalı. Telefonun diğer ucunda Fırat'ın sesini duyunca kısa bir şaşkınlık geçiriyorum. Ayşe Hanımla birlikte olduğunu, telefonunun bozulduğunu, bu sebeple haber veremediğini söylüyor.

Hemen hareket ediyor, ekiple birlikte yaylaya çıkıyoruz. Hava güneşli, hafif bir serinlik var ama rahatsız edici değil. Fifi ayaklarımızın altında dolaşıyor. Eğilip yaklaşıyor, ellerimle başını tutuyor kendime doğrultuyorum. Göz göze geliyoruz. Sol gözü yaşlı biraz sanki. Uzun uzun bakışıyoruz. Sevildiğini biliyor artık. Kim bilir aklından neler geçiyordur. Onu anlamaya, iletişim kurmaya çalışıyorum. "Karnın mı aç, susadın mı?" Kaynatılmış kemiklerini bitirdi. Kuru ekmeği beğenmiyor. Kim bilir ne özel mamalarla besledi eski sahibi. Canı sıkılınca da attı başından. Su koyuyorum bir kaba, o da ilgisini çekmiyor. Yeni bir adet çıkardı son günlerde. Sesli öpücük gönderince havlamaya başlıyor. Birkaç gün öncesine kadar hiç havlamasını duymzadık. Bundan böyle gelen olduğunda bize havlayarak haber vermesi ne de güzel olur.

Bugün genel temizlik günü. Salondaki bütün masalar, sandalyeler, camlar siliniyor. Sandalyeler ters çevrilip masaların üzerine konulmuş. Genç bir çift geliyor erkenden. Henüz çalışma saatimiz bile başlamamış. Kahvaltı soruyorlar. Hafta arası kahvaltı servisimiz yok. Aşkın Şef mutfaktan sesleniyor, "Geri çevirmeyelim istersen." Bu yılın ilk veranda misafirleri oluyor gençler. Onlar gelmeden önce verandadaki masa ve sandalyeleri güzelce silmiş, yerleri süpürüp yıkamıştık. Henüz çay ocağında su bile kaynamamış. Aşkın Şef gözlemeleri pişiriyor. Yumurtalar da hazır. Kahvaltı tepsisini düzenlerken çay da yetişiyor, işlem tamam. Kahvaltı eşimin kontrolünde hafta sonları. Bu yüzden o yanımda olmadığı zamanlarda huzursuzluk hissediyorum az da olsa. Hangi reçellerden ikram edeceğiz misafirlere, gözlemeler nerede, peynirleri nereye koydu? Aşkın Şef'in malzemeleri ayrı, eşimin malzemeleri ayrı dolaplarda. Şehrin muhteşem manzarası eşliğinde keyifli bir kahvaltı yapıyor misafirlerimiz.

Öğleden sonra bir çift daha geliyor. Yemeğin yanında menüde gördüğü tahinli kurabiye ilgisini çekmiş. Sipariş üzerine bir porsiyon gönderiyoruz. Hanımefendi şimdiye kadar böyle bir lezzet görmediğini söylemiş garsona. Kurabiyelerin azaldığını bildirmek üzere eşimi arıyorum. Yaptıklarının beğenilmesi hoşuna gidiyor elbette. Yine yapacağını söylüyor.

Garip bir sessizlik var bugün. Kuşlar bile ötmüyor. Eşimin eli ayağı, robotumuz arızalandı. Servis bulamıyoruz bir türlü. Akşama doğru bir tamirci bulmak ümidiyle şehre iniyorum. Şehir bile sessiz. Esnafın yüzü gülmüyor. Telefonum çalıyor. Arayan kişi daha önce ziyaretime geldiğini hatırlatıp drone kullanarak havadan kamera çekimi yaptıklarını anlatıyor. Bu iş öncelikli işlerimin arasında değil. İlgilenmediğimi söylüyorum.

Akşam misafirleri OSB'den. Rezervasyon yaptırmadıkları için özür diliyorlar. Bu incelik beni benden alıyor. Daha önce ailesiyle birlikte ağırladığımız beyefendi bu kez çalıştığı şirketten İtalyan konuklar getirmiş. Taş Ev'de elit aileleri ve onların dışarıdan gelen misafirlerini ağırlamanın yanı sıra özellikle Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren şirketlerin iş yemeklerine ev sahipliği yapmak öngördüğüm bir husus. Yabancı misafirler yemek yerken memnun görünüyor. Aralarında İngilizce konuşuyorlar. Konuşmaları özel olabilir düşüncesiyle yanlarına fazla yaklaşmıyorum. Gizli konular genellikle özel sektörün devletle olan buluşmalarında konuşulur, bunu biliyorum. Hatta memur kısmı laf olmasın, ortalarda görünmesinler diye restoranın arka tarafındaki özel olarak hazırlanmış yemek odalarında ağırlanır. Misafirlerimiz devlet memuru olmasa da kendi aralarında iş konuştuklarından yemek boyunca uzak kalıyorum masalarına. Yemeklerini yedikten sonra yanlarına gidip kendimi tanıtıyor, mekan hakkında özet bilgi veriyorum. Göstermiş olduğum ilgi hoşlarına gidiyor. Roma'da tarihi binalara verilen önemin beni ne kadar çok etkilediğini anlatıyorum. Eski yapıların titizlikle korunduğu, onları yıkıp yerlerine AVM'lerin, beş yıldızlı otellerin yapılmasına asla müsaade edilmediği gerçek anlamda yaşanacak bir şehir Roma. Her tarafta devam eden restorasyon çalışmalarının gözleri kirletmemesi için paravanlar çekilmiş, çalışmalar ustalıkla gizlenmiş. Modern şehir yeni Roma adıyla sahil kesimine taşınmış. Aslına uygun olarak restore edilen bakımlı orta çağ binaları iş yaşamına hizmet ediyor hala. Her binanın önünden geçilirken hem yapana hem onu bugüne getiren zihniyete hayranlık duyuluyor. Bu yüzden eski Roma'ya milyonlarca turist akıyor. Yazın sıcak günlerinde şehir tamamen turizme yönelik faaliyet gösteriyor. Yabancı konuklarımıza çalışma hayatımda Türkler dışında en çok İtalyanlarla birlikte olduğumu anlatıyorum. İtalyanca bilip bilmediğimi soruyorlar. İngilizce ortak dil olmasaydı mutlaka İtalyanca öğrenmiş olabileceğimi söylüyorum. Ayrılırken avludan şehre bakıyor, bol bol fotoğraf çekiyorlar.

İtalyan misafirlerimizi uğurladıktan sonra avludan şehre doğru bakarken gözlerim dalıyor. Roma ile Tire'yi mukayese ediyorum. Hayır, hayır şehrin büyüklüğü değil mesele. Roma'da yaşayan insanların temizliğe verdiği önemi, turizme, sanat ve kültüre olan ilgisini düşündükçe karşımdaki şehrin manzarası içimi daraltıyor.  Koca şehirde bu işleri yapmak daha zor olsa gerek. Ekonomik sebepler hiç de bahane olamaz. Belediyenin yaptıkları yeterli değil. Mesela Tahtakale'deki Kutu Han'ın restorasyonu güzel bir proje. Gel gelelim hemen karşımızdaki Gölet Restoran demir yığınından başka bir şey değil. Ona harcanan parayla restorasyon bekleyen nice yapılara el atılabilirdi oysa.

Taş Ev'in bugünkü misafirleri geç vakitlere kadar oturmuyor bu kez, erken dönüyoruz evlerimize.

6 yorum:

  1. Yazıya eşlik eden fotoğraf çok güzel.
    Yabancı konukları da ağırlamanız çok hoş. Gizliliğe saygı da olması gerekenlerden.
    Panik yapmadan ikramları hazırlamak, konuklara sunmak ne güzel.
    Turizm gönüllülerinin katkı ve çabalarıyla ülkemiz daha da güzelleşecek.
    Fifi uyum sağlamış.

    YanıtlaSil
  2. Güzel olan bu güzel sözleri duymak. Teşekkür ederim. Fifi'yle epey sohbet edeceğiz önümüzdeki günlerde. O bakışlarının ne anlama geldiğini çözmeye çalışacağım.

    YanıtlaSil
  3. ay onlar sicilya mafyasıdır yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim mafyanın yanında lafı mı olur Sicilya mafyasının?:))

      Sil
  4. İnsan ister kendi özel evinde, ister umuma açık hizmet veren bir restoranda da, alicenaplık, aynı zalmanda ağırladığınız misafirlerinize karşı içten ve samimi duygularınızla memnun, mesud olmalarını sağlayabiymektir. Blogdaşlarınızı bile ihmal etmemeniz, onları da o kadar işin arasında plan ve proğramınıza dahil etmeniz karşısında eğiliyorum. Çünkü hayata bakışınız sadece ticari kaygılarla değil, insan ilişkilerinde mutluluğu ve gönül almayı esas alıyorsunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşin doğrusu blogdaşlarımı ihmal ediyorum. Gönül isterdi ki onların yazdıklarını daha çok okuyayım. Ne var ki işyerindeki bilgisayarımda nedendir bilinmez cursor(imleç) görevini yapmıyor. Bu sebeple boş vakitlerimde okuma listesindeki ilk iki blogger arkadaşın yazısını görebiliyorum. Gece geç vakit eve dönünce bilgisayarın başında sızıyorum. Günlüklerimi çoğu zaman sabahın erken saatlerinde yazabiliyorum ancak. Bu yüzden kusuruma bakmasınlar. Umarım tez zamanda onlarla hasb-ı hal ederiz. Gerçekten de öyle. Çok para kazanmak için açmadım bu mekanı. Kendini çevirsin, bize baksın, hoşça vakit geçirelim, misafirler güzel ağırlansın yeter. Yine de az şey istemiyorum galiba:)

      Sil