Kahvaltı günleri sabah erken çıkıyoruz yola. İki gün önce sipariş ettiğim kuzu etini almak için yol üzerindeki kasabımıza uğruyorum. Kuzu zor bulunuyormuş bu aralar. Kasap Balıkesir'e kadar hayvan bakmaya gitmiş. Ancak bir saat sonra hazır olabileceğini söylüyor. Zaten şehirden başka alacaklarım da var. Hemen hemen her gün bir şeyler eksiliyor. Ekibi yukarı çıkardıktan sonra şehre geri dönüyorum.
Sabah serinliği yerini güneşli bir havaya bırakıyor. Kahvaltı sakin geçse de öğlen saatlerinden başlayan bir yoğunluğun içinde buluyoruz kendimizi. Akşam rezervasyonları birbiri ardına sıralanıyor. Akşama doğru ekmeğin yetmeyeceği anlaşılıyor. Aşkın Şef kıyma da kalmadı diyor. Tam vaktinde çıkıp ekmekleri ve kıymayı yetiştiriyorum şefe. Yaylaya döndükten sonra birbiri ardına gelen konuklar bize sezonun en iyi cumartesi gününü yaşatıyor. Salonumuz tamamen doluyor, rezervasyonsuz gelen misafirleri geri çevirmek zorunda kalıyoruz. Şans yine yüzümüze gülüyor. Fırında ekmeğin bulunmadığı saatte ekmek bulmam, kasaptan kıyma almam sayesinde konuklarımızın menümüzden seçtiği her şeyi karşılayabiliyoruz.
Yol yorgunu oğlumu annesiyle birlikte eve bıraktıktan sonra kızımın da İzmir'den bize doğru yola çıktığını öğreniyorum. Mutluluğum çifte katlanıyor. Üstelik Venüs'ü de yanında getiriyor kızım. Yarın ilk kez yaylaya çıkıp sosyalleşecek bizimki.
Gece oldukça geç vakte kadar misafir ağırlıyoruz. Şehre inip ekibi evlerine dağıtıyorum. Kızım benim gelişimi beklemiş. Annesi pazarlık yapmış onunla, kesinlikle Venüshiçbir yere değmeyecek. Ona küvet uzunluğunda bir duşakabin tahsis edilmiş evde. Kucağıma alıyor ve oynamaya başlıyoruz. Aynı peluş bir oyuncak gibi. İnsan elinden bırakmak istemiyor. Saat ikiyi geçtikten sonra bilgisayarımın başına oturabiliyorum. İnternet kesik. Modem ara sıra yapıyor bu numarayı. Kapatıp açınca düzeliyor ama kalkmaya mecalim yok. Günlüğümü yazmam ertesi güne kalıyor bir kez daha...
Patilere bak, her şeyin küçüğü ayrı güzel oluyor.
YanıtlaSilOyuncak gibi bir şey bu maskara:)
Sil