Ertesi gün öğle yemeğinden sonra, bir spor
çantasıyla aşağıya indim. Moss'a iki kutu şarap* ve bir İsviçre çikolatası,
Stream'e ise metal şişeye boşalttığım 50’lik bir Scotch ve bir kutu fındık
içi getirdim.
“Kaplar için özür dilerim, ama burası camsız bölge.” dedim.
Moss şarabın etiketine bakınca şaşkınlığını
gizleyemedi.
“Herhangi birinin çöp kutusundan çok şey
öğrenebilirsin. Biraz ironik olsa da, toplumun yasalara uyup
uymadıklarını ya da insanların geri dönüşüm konusunda gezegenimize yeterince özen
gösterip göstermediğini çöp kutularından anlaman mümkün. Her neyse, ötesi senin şansın. Çünkü
şarabın senin mi, yoksa kocanın seçimi mi olduğunu bilmemin başka hiçbir yolu yoktu. Ama yine de tercihin başka bir markaysa, lütfen bana söyle." dedim.
Sonra, Stream'e baktım ve “Aynısı senin için de geçerli.” dedim.
Moss, “Teşekkür ederim.” dedi. Stream ise sadece yüzüme bakmakla yetindi.
Her birine, okumaları için, mahkemeye sunulan savunma dosyamın birer kopyasını, avukatlarımın lehime yazdıkları görüşleri, onların suçlamalarını, diğer meslektaşları tarafından koyulan muhalefet şerhini uzattım. Ayrıca, son anda infazımı durduran Federal Mahkeme Yargıcı tarafından imzalanan emrin bir kopyasını ve daha onlar için önceden hazırlamış olduğum laboratuvar DNA test sonuçları ile Tieresse'yi öldüren adamın vesikalık fotoğrafını koyduğum dosyayı verdim.
“Fotoğrafta gördüğünüz kişi, eşimin hayatını
çalan haydut. İyi bakın, bana hiç benziyor mu?” diyerek sordum.
Katilin yüzünü gösteren üçüncü bir kopyayı karşı
duvara, TV'nin yanına bantladım. Stream ve Moss, ikisi aynı anda gözlerini fotoğrafa
diktiler.
“İkinize kalsaydı, karımı şamdanla feci
şekilde öldürenin kim olduğu, asla bilinemeyecekti ve ben şu an ölmüş olacaktım. Fotoğraf burada
durmalı ki, unutmanız için bir bahaneniz olmasın. Sorusu olan var mı?” dedim.
Moss’un burnundan soluk alış verişleri
hızlanmıştı. Önce boynu, sonra yüzü pembeye döndü ve sonra bütün vücudu kıpkırmızı
oldu. Stream’in dört günlük sakalı iyice ağarmış görünüyordu.
Stream, “Herkes yakında bizi aramaya çıkacak ve onların yapacakları ilk şey, kararlarımızın hoşnut etmediği kişilerin peşine düşmek olacak.” dedi.
“Hakkımda verdiğiniz karardan ötürü şikâyetçi olduğumu hiç kimse söyleyemez
ve ayrıca, peşinize düşecek kişiler arasında, umduklarınız asla olmayacak.”
dedim.
Her birinin eline, o sabahki Austin gazetesinden çoğalttığım makalenin bulunduğu sayfayı verdim. Makale, Houston'dan gönderilen bir telgraf
metniyle ilgiliydi. Şöyle yazıyordu:
“Bu sabah, sahil
güvenlik yetkilileri, yaklaşık bir hafta önce Galveston'un üç yüz mil
doğusunda, Meksika Körfezi açıklarına düşen tek motorlu uçağın enkazını bulduklarını
açıkladılar. Uçak, Teksas Yüksek Ceza Mahkemesi hâkimi Leonard Stream'in üzerine kayıtlıydı.
Federal Havacılık Dairesi'ne göre, radar görüntüleri, uçağın Teksas Bastrop'tan, Florida Key West yönüne gittiğini gösteriyor. Yetkililer, pilotun isteğe bağlı bir
uçuş planının bulunmadığını, ancak uçağın radardan kaybolmasından yaklaşık iki saat
önce, hava raporunu istediğini belirttiler. Dört koltuklu uçakta kaç kişinin olduğu tam olarak bilinmiyor, ancak Leonard Stream ile aynı mahkemede yargıçlık görevini yürüten Sarah Moss'un Stream'e eşlik
ettiği düşünülüyor. Şimdiye kadar ikisinden de henüz herhangi bir haber alınamadı.
Yetkililer,
kurtarma botlarının gün ağardıktan sonra, hayatta kalma olasılıkları düşünülen yargıçları yeniden aramaya
başlayacağını, kalıntıların bulunduğu bölgelerdeki çalışmalara dalgıçların da katılacağını ifade ettiler. Bununla birlikte, uçağın düştüğü okyanus
tabanı derinliğinin 1.000 metreden fazla olduğu hatırlatılıyor. NTSB'den bir
uzman, söz konusu kazanın nedenleri hakkında spekülasyona neden olacak açıklamalar yapmayı reddederken, havanın 3.500 metrenin altında açık olduğunu ve Havacılık
Dairesi tarafından muhtemelen altı ay içinde, soruşturmayla ilgili raporun yayınlayacağını belirtti. Soruşturmayı yürüten görevlilerden birine göre, bu
tür özel uçakların kara kutusu yok, bu durum, olayı araştıranların işini daha da zorlaştırmakta. Adının gizli kalmasını isteyen diğer bir yetkili tarafından
uçağın yakıtının bitmiş ya da pilotun karbon monoksit zehirlenmesine
maruz kalmış olabileceği belirtildi. Stream, neredeyse bin saatlik normal bir
uçuş süresine sahip ve daha önce herhangi bir kaza raporu kayıtlara
geçmemiş.
Stream, mahkemede halen bulunduğu görevine ilk olarak dokuz yıl önce atandı ve geçen kasım ayında
bir kez daha seçildi. Daha sonra boşandı ve nerede yaşadığı bilinmeyen yetişkin
bir oğlu var. Kasım ayında tekrar mahkeme üyeliğini kazanan Moss ise, pazar
vaazları, kablolu TV'de yayınlanan ve tahminen 3 milyon kişi tarafından izlenen, kendini iyi
yetiştirmiş bir papaz olan Harvey Salisbury ile evli. Çiftin çocuğu
bulunmuyor. Valilik
tarafından yapılan yazılı açıklamada, umutların ve bütün duaların Stream ve
Moss'un canlı ve yara almadan bulunması için olduğu söylendi ve her iki
yargıcın da, prensip sahibi, anayasa ilkelerine bağlı, muhafazakâr kişilikleri
sebebiyle övgüyü hak ettikleri ifade edildi.”
Gazeteyi okurken Moss’un nefesi kesildi. Stream'in dudaklarının üzerinde ter damlaları oluştu.
“John, bu şartlar altında, senin şu, az önceki soruşturma
teorin doğrultusunda aklına ilk gelen düşüncenin, doğru olduğuna pek ihtimal vermiyorum. Belki ilerde şans size dönebilir ama okyanusun bin metre derinliği benim umudumu arttırıyor,
bu sebeple, sanki Tanrı benden yanaymış gibi görünüyor.” dedim.
Moss, “Niçin benim de o uçakta olduğumu
düşünüyorlar? Kocam bunun doğru olmadığını anlayacaktır. Polise, herhangi bir yere gitme planımın
olmadığını söylemiş olmalı. O benim Leonard'la bir ilişkim olmayacağını zaten bilir.” dedi.
“Eşlerin aynı anda iki hayatı birlikte nasıl
sürdürdüklerine dair konular, her zaman şaşkınlık yaratmıştır. Geçen hafta bir TV
haber dergisinde, Dallas'ta bir karısı ve iki çocuğu, Detroit'te başka bir
karısı ve ondan üç çocuğu olan bir adamın hikâyesini görmüştüm. Bütün dikkatinizi
ayrıntılara verince, herkesin hayranlığını kazanırsınız, değil mi? Her neyse Jane,
kocana, konferansa gideceğini hatırlatan bir son dakika mesajı
göndermiştin hatırladın mı? Ve yine hatırlayabileceğin gibi sekreterine de aynı notu iletmiştin." dedim.
Moss şaşkınlık içinde, eliyle açılmış ağzını kapadı.
Gözleri, sağa doğru döndü ve sonra benim gözlerime saplandı. Parçaları bir araya
getirmesi sadece bir dakikasını aldı. O anda, bütün korkusunun öfkeye dönüştüğünü
fark ettim.
“Sonunda yetkililer, ikinizin bir ilişki
yaşadığının farkına varacaklar ve bu seyahatin aslında sadece romantik bir macera
olduğunu düşünecekler. Eğer gerçekten şansım yaver giderse, çantanızı veya cüzdanınızı ya
da cep telefonunuzu da kaza yerine yakın bir yerde bulacaklardır.” dedim.
Moss, “Benim mutlu bir evliliğim olduğu için kimse
Leonard'la ilişkim olduğuna inanmaz” dedi.
Stream'e baktım, “Kendini hakarete uğramış biri gibi hissediyor musun, John?” diye
sordum.
Moss'a dönüp, “Kocana acımasız davrandığımdan dolayı kendimi
kötü hissediyorum. O bunu gerçekten hak etmiyordu. Keşke daha iyi bir şeyler düşünebilseydim.” dedim.
Stream, “Neden bize bunları anlatmakla vaktini
harcıyorsun ki? Yoksa ne kadar zeki olduğunu gösterip seni tebrik etmemizi mi bekliyorsun?” dedi.
“Bu soruyu sormanı gayet mantıklı buluyorum, John. Fakat hayır, sizin tebrikleriniz olmadan da yaşayabileceğime inanıyorum. Bütün bunları anlatıyorum, çünkü
birilerinin sizi bulacağını düşünmenizi, hatta sizi arayacaklarına dair
umut beslemenizi istemiyorum. Umut, sadece sizi rahatlatan bir kremdir ama istediklerinize her zaman kavuşturmaz.
Yedi yıl önce hapishanedeyken, en kötü şeyin, bir başkasının kontrolü altına girmek olduğunu düşünmüştüm. Fakat bunun yanlış olduğunu daha sonra öğrendim. Deneyimlerim bana gösterdi ki, hücrede kapatılmış olmanın en kötü yanı, mutlak
bir umutsuzluktur. Sizin de benim yaşadığım aynı tecrübeyi yaşamanızı
istiyorum. İnsanları çıldırtan şey can sıkıntısı değil; bulunduğunuz yerden kaçış imkanının olmadığını ve kaderinizi kontrol eden insanların sizi ve çektiğiniz
sıkıntıları umursamadıklarını bilmektir. Sizlerin burada olması, bana gardiyanların geceleri evlerine gidip bira içmelerini ve TV izlemelerini hatırlatıyor. Yani
hayır, beni tebrik etmenizi istemiyorum. Sizi bırakmaya karar verene kadar bana mahkûm olduğunuzu anlamanızı istiyorum.” dedim.
*kutu şarap: ABD'de dört şişeye karşılık gelen karton ambalajlı şarap
(Devam edecek)