Yazar: Virginia WOOLF
Çeviren: Tomris Uyar
Sayfa Sayısı: 192
Yayınevi: İletişim Yayınları
Virginia, kendimi yakın hissettiğim bir yazar. Onun bilinç akışı tekniğiyle yazdığı en tanınmış eseri olan Mrs. Dalloway romanını herhangi bir ön bilgim olmadan okumaya başladım. Dili, üslûbu ve tekniğini bilmeme rağmen zorlandığımı itiraf etmek durumundayım. Bunun nedeni dilinin anlaşılmazlığı ya da konusunun sıkıcılığı değildi. Modern edebiyatın öncülerinden olan yazar, romanı klasik yönteminden tamamen sıyrılıp eserine şiirsel bir atmosfer ve flash back yöntemiyle filimsel bir zaman oluşturmuş eserinde. Yıllar önce izleyip hiçbir şey anlamadan salonu terk ettiğim, Virginia Woof'un hayatını anlatan "The Hours" filmi geldi aklıma. Bu filmi ikinci kez izlediğimde kafamda bir şeyler canlanmış ve yazarı anlamak hususunda biraz mesafe kaydettiğimi düşünmüştüm. Meğer işin henüz çok başındaymışım!
Mrs. Dalloway, sıradan bir roman değil. Yanılıp bir olay örgüsü aramaya kalkarsanız hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Olayın baş karakteri Clarissa (Mrs. Dalloway) ellili yaşlarda, bir yaz günü akşamı malikanesinde Londra'nın seçkin konuklarına parti verecek yüksek sosyeteye dahil bir hanımefendi. Roman, Mrs. Dalloway'in evi süslemek için çiçek almak üzere sabah evden ayrılışından başlayıp gece partinin sona ermesiyle beraber konukların dağılmasına kadar geçen yaklaşık 12 saatlik bir zaman dilimini kapsıyor.
"Mrs. Dalloway, çiçekleri kendi alacaktı."
Kitabı iyice sindirdikten sonra şu ilk giriş cümlesinin bile çok şey ifade ettiğinin farkına varıyorsunuz. Roman hakkında ne kadar yazılsa, ne kadar okunsa az geleceğini düşünüyorum. Yukarıda belirttiğim gibi yorucu, yer yer sinir bozucu, bazen karakterler arasında ilişki kurmakta zorlandığım bir roman oldu benim için. Bununla birlikte okuması bir o kadar zevkli. Devamlı bir şeyler kaçırdığınızı hissediyor, aradaki ilişkiyi bulmak için sayfaları geri çeviriyorsunuz. Kitabı bitirdiğimde kararımı vermiştim. Evet, bu kitabı derhal, hem de hiç ara vermeden bir kez daha okumalıyım demiştim kendime. Ama bundan önce yorumlara bakmak istedim. Önce ekşi sözlük, arkasından 1000 Kitap yorumlarını okudum. Birçok yorum yapılmış; bazı okurlar sıkıcı bulmuş, bazıları ise yere göğe sığdıramamış. Beni en çok ilgilendiren kitabın içeriği hakkında yapılan yorumlardı. Genellikle "spoiler" vermek pek hoş karşılanmaz romanlarda. Fakat bu durum Mrs. Dalloway için hiç de geçerli bir durum değil kanımca. Zira kitap hakkında okuduğunuz her yorum zihninizi açıyor, atladığınız detayları size hatırlatıyor. Çünkü romanın her cümlesi derin bir anlam taşıyor, bir insanın tek başına bu büyük işin altından kalkması zor. Bu bana yetti mi? Hayır. "Mrs. Dalloway" adında çok güzel bir de film çekilmiş 1997 yılında, romana bire bir sadık kalınmış üstelik. Oturup filmi izledim, roman bir kez daha taçlandı gözümde.
Big Ben'in her vuruşu zamanı hatırlatıyor okura. Romana giren bütün karakterlerin kendine has özellikleri var. Sözgelimi I. Dünya savaşı kahramanı Septimus, en yakın arkadaşı yanı başında ölünce, kendini suçlu hissediyor ve aradan yıllar geçtikten sonra hayatı sorgulamaya başlıyor. Hayatı sorgulamak ruhsal dengesini yitirmesine yol açıyor ve bu dünyadan kurtulmak için kendini öldürmekte buluyor çareyi. Peter'de aşkın ölümsüzlüğünü görüyoruz. Clarissa karakterinde, yaşama dair korkuları, güvensizliği ve bunların sonucunda aşkı terk edip mantık evliliğine yönelişi ve pişmanlığı fark ediyoruz. Clarissa'yı özünden koparan eşi Mr. Dalloway, toplumsal statüyü gösteriyor bizlere. Septimus'un İtalyan asıllı eşi Lucrezia Smith ise bağlılığı temsil ediyor. Bütün bu karakterlerin adeta beyinlerine girerek geçmişten bugüne neler hissettiklerini öğreniyoruz.
Mrs. Dalloway defalarca okunması gereken bir roman. Sayfa sayısı fazla değil. Fakat içinde bir dünya var. Psikoloji, felsefi çözümlemeler, savaşın izleri, yirminci yüzyılın başlarında İngiltere'nin sosyo-ekonomik ve kültürel durumu, aşk, cinsel tercih, karakter analizleri edebi bir dille aktarılıyor okura. Yazarın romanı son haline getirene kadar birkaç kez yeniden yazdığını biliyoruz, bu dev eser hakkında şunları söylemiş:
"Kimine göre zor, kimine göre kolay, kimine göre hiç bitmeyen, elinde okurken büyüyen, ne kadar zor anlaşılıyor ya da böyle kitap olur mu dedirten cinsten yazılarımın olduğunun farkındayım. Çoğu bilinç akışı tekniği ile yazılmış diyor, kitaplarımı yazan ben isem hayır diyorum, iç seslerin dışarıya yansıması en kolay açıklaması..."
Romanı anlatmak için bundan daha iyi bir ifade şekli beklemek yersiz. Her okur sayfaları çevirirken kendinden birer parça bulacaktır, bazı karakterleri kendisine oldukça yakın hissedecek. Yorumlarda çoğu okur kendini Septimus'un yerine koyuyor sözgelimi. Ben kendimi ve aklı başında benim gibi düşünen pek çok insanı Mrs. Dalloway olarak gördüm. Çünkü yaşadığımız dünyada topluma aldırmadan özümüze dönmek, gönlümüzün istediğini yapmak mümkün değil. Topluma uyduğumuz vakit konforlu bir hayat yaşadığımızı sanıyoruz ve güvende hissediyoruz kendimizi. Fakat ruhumuzu, özümüzü, arzularımızı kaybediyoruz bu tercihimizle. Toplumu boş verip dilediği gibi yaşamak isteyenler ise kendi iç dünyalarına, yalnızlıklarına gömülüyorlar ve bu durum onları deliliğe hatta intihara sürüklüyor. Bu nedenle Mrs. Dalloway bizden biri. Topluma kendini uydurmuş, dışarıdan rahat görünen ama huzursuz...
Tomris Uyar çevirisi fena değil. Kötü çevirilerin olduğunu da öğrendim araştırmalarım sonucunda. Uyar'ın çevirisinde eleştirilen tek husus uzun cümleleri anlaşılması için onları kısaltarak değiştirmesi. Bu durum yazının orijinalliğini bozuyor diyenler var. Bir bakıma çevirmene hak verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira romanda okunması, verilmek istenenin kavranması zaten oldukça güç ve yorucu. Roman hakkındaki düşüncem son derece olumlu. İnsanın ayağını yerden kesecek güzellikte. Evet Virginia'nın diğer kitaplarında bu kadar zorlanmamıştım. Çektiğim zorluklara sonuna kadar değdi ve şimdiye kadar okuduğum kitaplar arasında en özel yerlerden birini aldı Mrs. Dalloway. Fakat şunu söylemeden geçemeyeceğim, kitap, normal bir roman gibi okunmamalı, her cümlesini ayrı ayrı düşünmeli. İlk kez Virginia ile tanışmak isteyen okur, önce bilinç akışı yöntemi hakkında bilgi edinmeli, sonra yazarı tanımalı ve bence roman hakkında bol bol yorum ve inceleme yazısı okumalı. Bir de linkini verdiğim filmi oldukça başarılı bulduğumu söylemek isterim.