Bayram yorgunluğunu bugün atıyoruz üzerimizden. Eleman konusunda doğru yolu bulduk sanırım. Yerel bir web sitesinde yaptığımız duyuru onlarca karşılık buluyor. Taş Ev iyice tanındığından olsa gerek onlarca müracaat oldu. Tatil günümüz olan dün hayli yoğun geçti. Karanlık bastıktan sonra iş görüşmesi için gelen iki hanımefendi ile anlaştık. Bugün onların ilk günü.
Bayram yoğunluğu içinde bizi yalnız bırakmayan oğlumu Ankara'ya, kızımı İzmir'e uğurladık. Akşam her zamankine göre erken yatmama rağmen sabah eşimin seslenişi ile saat dokuzda kalktım. Büyük pazar alışverişini kısa zamanda nasıl halledeceğim diye plan yaptım kafamda. Derekahve üzerinden inersem hem Fatma Hanım'ı alacağım yere yakın olacak hem de pazar işimi görebileceğim. Diğer hanımefendi biraz ters yerde kalıyor.
Geçen hafta geç vakit gelen mantar bu kez aynı tezgahta oldukça davetkar görünüyor. Fırıncı teyzeye 1,5 lira borcum kalmıştı sanki, tam olarak hatırlayamadım. O da hatırlamayınca bir lirasını alarak "Helal olsun." dedi. Tam çıkacakken "Tamam, şimdi hatırladım." deyince dönüp elli kuruş daha verdim, gülüştük.
Üç gün üst üste kurulan bayram pazarından pazarcılar da bıkmış olmalı ki bazı tezgahlar hiç açılmamış. Bir gün önce Toplu Konut pazarından yükte ağır alışverişi yaptığım için yeşillik dışında pek alacağım bir şey yok gibi.
Dün eşim Fellah köfte hazırlığını yaparken ben de kırk kilo domatesi dilimleyip kurutma selelerine dizdim. Bu son kez olmalı. Bundan sonra yağmurlar başlar artık.
Venüs bağlı olduğunda yanına doluşan kara kızlara aldırış etmiyor. Hatta mamasını yemesine bile göz yumuyor. Serbest bıraksam onları top zannediyor, peşinden koşuyor. Yakalayınca da ağzından almak zorunda kalıyoruz, tabii yetişebilirsek. Yok, yemiyor ama tavukların ne canı var ki, kafasında iki sallasa gidiyor zaten.
Evvelsi gün gelen rahmetli kayın pederin arkadaşları ile güzel sohbet ettik. Eşimin de katıldığı sohbet esnasında eski günler anıldı. Bu arada 4 Eylül Tire'nin kurtuluş günü. Bazı etkinlikler yapılmış ama bizim iş yoğunluğundan haberleri dahi izlemek mümkün olmadı doğru dürüst. Haber olarak dün gece tek duyduğum bayram boyunca meydana gelen trafik kazaları. Yüz kişinin üzerinde kurban verilmiş. Kurban Bayramında kurban olmak ne acı.
Kurban Bayramı bize hiç bayram gibi gelmedi. Çocuklarımızla birlikte olmak, onların sağ salim işlerinin başına dönmesi bizim için en güzel bayram hediyesi. Şimdi biraz daha düzeldi sanırım ama eski bayramlarda sokak aralarında kesilen hayvanlar ve ortalığı kan gölüne çeviren kötü bir manzara geliyor gözlerimin önüne. İki de bir çalınan kapılar, kapının önünde beş on yaşlarında ta uzak mahalleden gelmiş çocuklar el öpüp bahşiş bekliyorlar. Annem sıkı sıkı tembih ederdi bizi, "Sakın ola siz öyle yapmayın, ayıptır."
Bayram süresince güzel konuklarımız oldu. Onları özenle ağırladık. Onlardan biri de Balıkesir'den gelen genç bir beyefendi. Evlilik yıldönümleriymiş. Baldızıyla birlikte ziyaret ettiler önce Eşinin bu özel günlerini unuttuğunu sanıyormuş. Güzel bir masa süslemesi yaptık onlar için. Kocaman bir gül buketini bıraktı ve akşam bize doğru yola çıktığını mesajla haber verdi. Geldikleri saatte veranda doluydu. Kapıya çıkıp karşıladım. Eşinin gerçekten de hiç haberi yokmuş. "Kahveniz var mı? Kahve içmeye geldik." deyince şoke oldum, acaba beklediğim misafir değil mi bu gelenler? Normalde burası restoran. Kafe hizmetini kaldırdık. Hemen toparlanıp, "Buyurun efendim." dedim.
Üst katta masa hazırdı. Hanımefendi masaya yaklaşınca sürprizin farkına vardı. Oldukça romantik bir akşam yemeği yediler. Şanslarına herkes açık alanı tercih edince salonda sadece onlar kaldı. Öyle sanıyorum ki bu geceyi ömürleri boyunca unutamayacaklar.
Biri var iyi tanıyorum. Defalarca söz verip tutmayanlardan. Bayram öncesi olmazsa bayramın hemen ertesinde borcumu öderim diyen. Eminin bu satırları okuyordur kendileri. Şimdilik ismi saklı kalsın ama yakındır deklare edeceğim tarih. İnsanın şerefi bu kadar mı ucuzladı. Bu kişi o kişi ki, geçenlerde tatlı söze artık kanmayacağım kararını aldırdı bana.
Çok güzel bir hava var bugün. Akşama doğru serinledi iyice. Sonbaharın ayak sesleri mi ne?