KATEGORİLER

8 Nisan 2017 Cumartesi

BİR FOLLUKTA İKİ KARA TAVUK

07/04/2017 Cuma, Tire

Fifi geldiğimizi görür görmez sevgi gösterilerinde bulunuyor. Onunla aramda sıcak bir bağ oluştu. Çok fazla dokunmamaya çalışıyorum, o ise okşanmaktan çok hoşlanıyor. Benim ona güzel sözler sarf etmem, göz teması kurmam inanılmaz derecede karşılık buluyor. Bazen kapıyı kapalı tutuyoruz. Bahçeye misafir aracı girdiğinde havlayıp bize ilk haber veren o oluyor.

Kümese epey bir zaman uğramadım. Tavuklarımız serpilmiş görmeyeli. Bir ay sonra yumurtlamaya başlarlar. Önceki tavuklardan ikisi kuluçkaya yatmış. Altında on beş yumurtaya yer bulamayınca kardeşini çağırmış yanına. Bir follukta iki kara tavuk dip dibe yumurtaların üzerine oturmuşlar.

Erken sayılabilecek saatlerde kayınpederimi tanıyan iki ihtiyar geliyor, biri konuşkan diğeri daha sessiz. "Çok methini duyduk Taş Ev'in bir gelip bakalım dedik." diyor. Eşimi, eşimin babasını, dedesini iyi tanıyor. "Asil insanlardı, onlar." diyor, gözleri derinlere dalıyor. Kimbilir ne tatlı sohbetler yapılmıştır aralarında...

Ne zaman kendime zaman ayırsam misafir baskın yapar. Bunu çok denedim. Elemanlar karnını doyurmuşlar bir fırsatını bulup. "Bana da şöyle bol yumurtalı bir şey yap." dedim aşçıya. Ayak üstü atıştırmaya başladıktan hemen sonra dışarıdaki kalabalığın sesleri bizim Fifi'nin sesine karıştı. Fifi artık iyice tecrübe sahibi oldu. Gelen misafirleri karşılayıp "Hoş geldiniz." diyor. Dışarı çıktığımda dört arabanın aynı anda park etmeye çalıştığını görüyorum. Gelenler verandaya, salona ve terasa yayılıyor. Bazıları salonda oturmayı tercih ediyor. Merak edip keşif yapmaya gelenler var aralarında. "Merak ettik, çay içip şöyle bir dolaşacağız." Manzaraya hayranlıkla bakarken "Çok güzel olmuş burası, çok güzel olmuş..." İlk açıldığımız günün misafirleri gibi. İnsanlar evlerinden ancak çıkıyor, sezonu yeni açıyor. Dubai'nin Yelken oteli gibi yapsam iyi para basarım burada. Bahçe kapısına bir gişe, Taş Ev'i gezmek, fotoğraf çekmek kişi başı 20 TL. Ne dedikodumuz yapılır ama. "Bi gazino açmışla, daha gimeden para alıyolla. Gitmeyiveririz gari, başka yer mi yok." İçin için gülüyorum, "Reklamın kötüsü olmaz." lafına. Haksız da sayılmam hani. Gel gez, manzarayı seyret, bol bol hatıra fotoğrafı çektir, biz çay içmeye geldik de, çaylar gelsin önüne, çocuklar ellenmedik cam bırakmasın, sonra işimiz var deyip hep beraber sıvış.

Bir gelen birkaç gün sonra sevdiklerini getiriyor yanında. İşte onlardan biri. Patronu ile birlikte gelmişti geçen gün. Bu sefer çok sevdiği anne, babasını getirmiş. Öyle güzel bir bonfile sote yemiş ki, anne babasına da yedirmezse eksiklik hissedecek.

Güzel bir gün geçiyor. Gündüz saatlerinde Aşkın Şef ve Ayşe hanım bol bol sarmaşık ve kuzu kulağı toplamış. Aşkın Şef'in aradığı başka bir şey aslında. Kuzu göbeği adındaki bir mantar türünün peşinde. Define arar gibi onu arıyor. Bulduğu zaman çok mutlu olacak. "Kurusunun kilosu 250 TL'ye satılıyor." diyor. 

Geç saatlerde Ödemiş'ten geliyor telefon. Yola çıktıklarını söylüyorlar. Gelen misafirler eğlenmeyi bilen son derece saygılı dörtlü bir arkadaş grubu. Aslında ilişkilerinin ne olduğunu çok merak ediyordum ama cesaret edip soramamıştım. Geçen gün giderlerken salonda tablet bilgisayarlarını unutmuşlardı. "Aslında o bizim bir kez daha gelmek için bahanemiz." diyorlar, gülerek. Her zaman oturdukları masa müsait. Servislerini açıyorum.

Bir diğer konuğumuz bankacılar. Yaşları oldukça genç. İlk kez geldikleri Taş Ev'de iyi vakit geçirdiklerini gözlüyorum. Az sonra Ödemişliler geliyor. Yine her zamanki gibi neşe içinde. Ben sormadan anlatıyor iri cüsseli beyefendi. Bizim için kiloluk bulundurursanız iyi olur, yetmişlik kesmiyor. Geç saatlere kalan son masa oluyor bu, sipariş ettikleri soğuk ve sıcak çeşitleriyle keyif yapıyorlar. Bu arada sohbet derinleşiyor. Onlar beni merak ediyor, ben onları. Beyefendinin yanındaki hanımefendi ve iki beyefendi onun çalışanlarıymış. O kadar güzel bir bağ oluşmuş ki aralarında yedikleri içtikleri ayrı düşmüyor. Masalar doluyor boşalıyor. İçlerinden biri, güleç yüzlü bir delikanlı. Hayatında ilk kez bir mühendisten alıyor servisi. Dillerinden "zahmet verdik, size" lafı düşmüyor "Ne demek, size hizmet etmek benim için en büyük zevk." Masada boşalan tabakları almak istiyorum, "Hayır kalsın, biz hallederiz." diyorlar. Aşağı inerken, arkamdaki sese döndüğümde delikanlının elinde tabaklarla peşim sıra geldiğini görüyorum. "Ne yaptınız siz?" diyorum gülerek. "Size yardımcı olmak istedim." diyor, aynı içten gülümseme yüzünde belirirken. İşte, diyorum, kendi kendime, burası tam istediğim yolda ilerliyor.

6 yorum: