Küçük pazardan mantar ve yeşillik alacağım sadece. Izgara için kömürü unutmamam lazım. Evden çıkıp Ayşe Hanım'ı yeni buluşma yerinden alıyorum. Her zaman saatinden önce yerinde olması takdire şayan. Biraz geç kalmış olsa orada arabayla bekleme yapılacak bir yer olmadığından sıkıntı yaşayabilirim.
Alacaklarımızı alıp yaylaya çıkıyoruz birlikte. Fifi her zamanki gibi karşılıyor bizi. Yok, her zamankinden de farklı. Çok özlemiş sanki. Üzerime atlamaya çalışıyor, ayaklarını uzatıyor, kalçasını sallıyor. Acıkmış olabilir diye bir şeyler hazırlıyor Ayşe Hanım. Aynı sevecenlikle etrafımızda gün boyu dolaşıyor. Baharın kötü havalarından birini yaşıyoruz. Hava bir yağıyor, bir duruyor, her daim kapalı ve iç karartıcı. Şehrin üzerine koyu bir sis tabakası çökmüş.
Hafta sonu hazırlıklarını tamamlayan eşimi almak üzere aşağı inmeyi planlıyorum. Büyük bankalardan birinin müdürü olan misafirimiz bir arkadaşıyla birlikte bize ilk kez konuk oluyor. Hava iyice serin. Şömine sobayı akşama doğru yakmak zorunda kalabiliriz. Oğlum atıyor. Onunla hayatımızın en uzun konuşmasını yapıyoruz. Ağzı kulaklarında. Nasıl olmasın? En sonunda dediğine gelmişler. Projeler tamamlanmadan götürü bedel ihaleye çıkılır mı hiç?
Günün ilk misafirlerini uğurladıktan sonra şehirdeki işini görmek üzere beş dakikalığına izin istiyor Aşkın Şef. Hemen gidip gelmesini söylüyorum. Sanki ayarlanmış gibi telefonum çalıyor. "Beş on dakikalık yolumuz kaldı." diyor misafirimiz, "Geliyoruz." Şefi arıyorum. "Beş dakika içinde oradayım." diyor.
Günün ilk misafirlerini uğurladıktan sonra şehirdeki işini görmek üzere beş dakikalığına izin istiyor Aşkın Şef. Hemen gidip gelmesini söylüyorum. Sanki ayarlanmış gibi telefonum çalıyor. "Beş on dakikalık yolumuz kaldı." diyor misafirimiz, "Geliyoruz." Şefi arıyorum. "Beş dakika içinde oradayım." diyor.
Ayşe Hanım ile birlikte soğuk tabaklarını ve içki servisini hazırladıktan sonra yetişen şefimiz son rötuşları yapıyor. Artık benim gidip eşimi almanın zamanı geldi derken Taş Ev sarsılmaya başlıyor. Telefonum çalıyor hemen arkasından. Arayanın kim olduğunu kolaylıkla tahmin ediyorum. Tabii ki eşim. "Deprem oldu, duydun mu?" Duydum elbette. "Kandilli Rasathane Müdürlüğü sitesinden depremin merkezi neresiymiş, büyüklüğü neymiş öğrenip sana söylerim."
Merkez üssü Manisa merkez olan 5,1 büyüklüğündeki depremi sadece Manisa değil çevresindeki tam 11 il hissetmiş. Yukarı çıkıp misafirlere rahat olmalarını, binanın depreme son derece dayanıklı olduğunu söylüyorum.
Gerçekten şiddetliydi. Doğa da öfkeli sanki, yakılan ağaçlarına, kirletilen sularına hesap soruyor...
YanıtlaSilDeprem, sel, yangın gibi afetler insanın acizliğini hatırlatıyor. Yer sallanırken sadece durup bitmesini bekledim. Bu ve benzer durumlarda merkezin nerede olduğunu merak eder, kimsenin zarar görmemesine dua ederim. Deprem doğal bir olay elbette. Milyonlarca yıl dengeyi bulamamış dünyamız. Dengeyi bulsa daha mı iyi olacak, onu da bilemiyoruz. Belki de dengeyi bulmak yaşamın sonu demek. İnsanlar doğanın dengesini bozan tek canlı. Bunun bedelini gelecek kuşaklar fazlasıyla ödeyecek elbette.
SilÇok geçmiş olsun.
YanıtlaSilGölcük depreminde Yalova'da oturuyordum.O korkunç geceyi asla unutamam.Oturduğum mahalle komple yıkıldı ki; hep yeni binalardı ve en fazla 4 katlıydılar.Bir tek bizim bina ayakta kaldı.Depremden sonra açık alanda bile artçıları yaşarken nasıl korktuğumuzu unutamıyorum.Yeraltından korkunç sesler geliyordu ve çaresiz bekliyorduk.Doğanın öfkesi hiç bir şeye benzemiyor.
Selamlar,sevgiler...
Teşekkür ederim. Sizin yaşadıklarınız yanında bizimki ne ki? Şimdiye kadar duyduğumuz en büyük felaketti diyebilirim. Ne masum insanların yaşamı son bulmuştu o afette. Benden de size selam ve sevgiler..
SilGelmiş geçmiş olsun. Değrem bölgesi olmak çok zor. Sanırdık ki eskiden Ankara depremden uzak. Oysa burası da ikinci derece deprem bölgesi artık.
YanıtlaSilHiç olmazsa küçük sarsıntılar olsa da büyük enerji boşalmalarının sonuçlarından güvende kalınsa diye düşünmeye b,le başladık artık.
Sağ olun. Evet,eskiden rahattık Ankara'da. Orada yaşarken birkaç depreme şahit olmuştuk. Her seferinde kuzey fay hattı geliyordu aklıma. Hatırlarsanız Marmara depremleri Ankara'dan bile hissedilmişti o zaman.
SilEge'de deprem büyük olmaz diye bir teori var. Sık sık sallanıp enerji boşalıyor çünkü. Kimse deprem ve diğer doğal afetlerle terbiye edilmesin inşallah.