KATEGORİLER

8 Şubat 2020 Cumartesi

ÇÖL ÇİÇEĞİ 2

Ne yaman duygudur şu aşk! Çöl Çiçeği'nin sayesinde yeni bir aşk türünün farkına varıyorum. Hava soğuk, ne keder. Anlatacaklarımız, dinleyeceklerimiz sadece yağmurdan etkileniyor. Çöl Çiçeği'nin içinde bulunduğu ruh hali de havanın durumu gibi. Yağmurlu günlerde ağlıyor, güneşli günlerde gülüyor, bulutlu günlerde kararsız. Meşhur kişilik analiz testini bilirsiniz. Seneler önce bir dostumuz yapmıştı bize. Eğer Çöl Çiçeği bunu duymadıysa bu testi ona yapmak istiyorum. İnsan aklının iki yöne birden baktığını, bunlardan birinin çevreye dönük olduğunu, dış dünya, insanlar hakkında bilgi topladığını, diğerinin ise iç dönük olduğunu, içimizdeki gizli dünyaya baktığını söyleyen Japon bilim insanı Profesör Isamu Saito'nun geliştirdiği kokoloji testinin basitleştirilmiş bir şekli aslında bu test. Popüler olduktan sonra birçok versiyonu çıkmış, bazıları büyük oranda doğru sonuçlar veriyor. Evet, bundan haberi yok Çöl Çiçeğinin. O halde başlayabiliriz.

En çok sevdiğin hayvan hangisi, söyle bana diyorum. Düşünüyor, kendini dinliyor. Uzun bir süre sonra cevabını veriyor. "Köpek" Neden peki, niçin bu hayvanı çok seviyorsun? Hangi özellikleri seni ona bağlayan. Anlatıyor, "Çok sevimli, dokunmak sevmek istiyorum, masum, güzel." Peki, diyorum köpeğin en sevdiğin hayvan olduğunu söyledin, hoşuna gitmeyen özellikleri ne bu hayvanın? Biraz düşündükten sonra cevap veriyor. "Hiç," diyor "Hiçbir şeyi yok, hoşuma gitmediği." Hiç mi yok? diye ısrar edince. "Havlamasını sevmiyorum." diyor, devam ediyor. "Ama o bir hayvan, ne yapsın ki, elinde değil havlamamak." Analiz, insanın en sevdiği hayvanın kendini nasıl gördüğünü açıklıyor. Kendini sevimli, masum ve güzel buluyor yani. Kendisiyle ilgilenilmesi hoşuna gidiyor. Tek kusuru çenesini tutmaması, karşısındakinin rahatsız olduğunu bildiği halde. Bu da benim yapım diyor, değiştiremem ki! 

İkinci sevdiği hayvana kedi demesini bekliyorum. Oysa o oğlak diyor. Bu eşini nasıl gördüğünü ortaya döken bir metafor. İlk aklıma gelen keçi inadı. Hafifçe gülümserken renk vermemeye çalışıyorum. Neden diye soruyorum? Güzel gözleri var, paytak paytak kaçmalarını, geri dönüp gelmelerini seviyorum diyor. Olumsuz bir özelliğini söyleyemiyor. Gerçekten de bu ilişkiyi iki inatçı keçinin köprü üstünde karşılaşmalarına benzetiyorum. Biri geri dönüp diğerinin geçmesine izin verse diğeri ondan sonra karşıya geçebilecek. Hayır, sonuna kadar inatlaşıyorlar. İkisi birlikte dereye uçacak, haberleri yok. 

Çöl Çiçeği kıskançlığın zirvesinde. Sevdiğinin elinde tuttuğu gonca gülden bile kıskanıyor onu. Vefalı, cefakar. Karakterini bile değiştirmeye razı. Ama bu ne kadar mümkün? Fuat, boşlukta, çaresiz, yılgın, kararsız. Ne Çöl Çiçeği'yle ne de onsuz yapabiliyor. Denedik olmuyor diyor. Arayış içinde belki. Fakat emin değil kendisinden. Çöl Çiçeği sağlam duruyor, ya da öyle gösteriyor kendini. Serbestsin şimdi, diyor. Gez, dolaş, yap istediğini. Madem ayrıldı yollarımız, ikimiz de çizelim kendi kaderimizi. Sözler başka kalpler başka şeyler söylüyor aslında. 

Çöl Çiçeği bu sabah neşeli, hiç olmadığı kadar. Tamam diyor, attım artık kafamdan. Gözleri teyit etmiyor sözlerini. Bir haber uçmuş gelmiş uzaklardan. Başka biriyle görmüşler Fuat'ı. İşte o, aralarını bozan kara kedi. Rahatlatır mı bu Çöl Çiçeğini. Kopartıp atmaya yetmez mi zincirlerini? Kararsızlığı aydınlanırken umudu kararıyor birden. Sözleri şen şakrak, gözleri buğulu. 

Kapat gözlerini diyorum bir kaç sorudan sonra. Kapatıyor. Bir orman düşün yemyeşil ağaçlarla kaplı. Kuşlar cıvıl cıvıl, yanında akan bir derenin şırıltısına kulak ver. Börtü böcek, kelebekler etrafında uçuşuyor, nefis bir hava. Ormanda ağaçların arasında ilerlerken karşına boydan boya bir cam çıkıyor. Kalın bir cam. Camın arkasında belki başka güzellikler var. Belki de yok, ama camın arkasına geçmeden göremezsin. Bunun tek yolu kırıp geçmen camı. Öyle kolay değil elbette. Camı kırarken sana zarar verebilir. Ne yaparsın diye soruyorum Çöl Çiçeğine? Uzun uzun düşünüyor. "Şu an bir şey yapamam." diyor. "Yani, camı kırmaya cesaretim yok. Yaralanmak, zarar görmek istemiyorum." Sonra birden havası değişiyor, neşe kaplıyor içini. "Ama iki ay sonra ne yapar yapar kırar o camı geçerim arka tarafa. Ne çıkarsa bahtıma." İki ay mı diyorsun? "Evet, tam iki ay." Bak diyorum iki ay sonra benim yaş günüm. Yani unutmam o günü, senin bu sözünü hatırlatacağım. Cam karşı cinsi simgeleyen bir sembol. Yani mealen diyor ki şu anda hazır değilim ama iki ay sonra yeniden yelkenlerimi açacağım aşka. Bunu ona açıklayınca gülüşüyoruz. 

Cevabından emin olduğum son bir soru Çöl Çiçeği'ne. Bu analizin parçası değil. Her şeye rağmen, bir kez daha dünyaya gelsen kiminle olmak istersin diye soruyorum. Son derece kendinden emin bir şekilde, tereddütsüz "Onunla" diyor. Benim aşkı tanımladığım "karşılıksız sevgi" dolaşıyor kafamda. Hayır bu tam uymuyor Çöl Çiçeğine. Daha fazlası, ya da azı. Sahiplenme var, kıskançlık var. Kılına zarar gelse canı yanıyor hala. Hani anneler çocuğuna her türlü lafı eder de, bir başkası ona laf ettiğinde yüreğine işler. Benzer şekilde, onu öldüreni kıskanır, ölümü bile kendi elinden olsun ister Çöl Çiçeği. Oysa gerçek aşk Ümit Besen'in "Nikah Masası" şarkısında yerini bulur. "Nikah masasına beni çağır sevgilim, istersen şahidin olurum senin."
   

15 yorum:

  1. Gerçek aşka yakalanan hep iyilik yapmak düşüncesi kaplar bütün ruhunu. Herkese iyilik. Taşa toprağa suya. Gökteki kuşa, yerdeki karıncaya. O aşk insanı terbiye edebiliyorsa maksat hasıl olmuş demektir. İnsan deli gibi herşeye karşı iyilik düşüncesi ve güdüsüne sahip olabiliyorsa, bu onun hem zikridir hem de şükrüdür vesselam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şey gibi kelimeler de anlamını yitirdi. Benim bildiğim bir ilâhi aşk vardır, bir de dünyevi olanı. İlahi aşk deyince Yunus Emre gelir aklıma. Şiirlerinden, sözlerinden anlarım bunu. Cennet, huriler nedir ki der, ben istemem onları, isteyene ver. Benim sadece sana ihtiyacım var. İşte o zaman herkese, ağaca, kuşa toprağa başka gözle bakarsın. Her bakışında onu görürsün.
      Dünya işlerinde aşk yine yüce bir duygudur. Hiçbir karşılık beklemeden karşındakinin kulu kölesi olursun. Ölüm bile vız gelir, onun bir tebessümü cennetten daha güzel, yüz çevirmesi cehennemden beterdir. İnançlı biri için şirk koşmaktır bu hâl, yaşamda ise marazi bir durum. Acı çekmek zevk verir, aynı yukarıdaki parçanın sözlerinde bulur karşılığını; tatlı, hoşa giden bir acıdır bu. Sen bir hiçsin, o her şeydir. İlâhi aşkla dünyevi aşk bu yüzden özünde aynıdır. Farklı olan tek şey olayın kahramanı.

      Sil
  2. Çöl çiçeğinin gel gitleri o kadar yorucu ki... Hayat iki uçta... Bir ucundaki hayat şu klipteki gibi, önümde kocaman bir yaşam var, güneş, ağaçlar, çiçekler, insanlar, hayaller, umutlar... Yaşıyorum! Nefes almak ne güzel! Ama diğer uç... İşte orası en fırtınalı günden daha karanlık, daha soğuk, daha acımasız. Yaşasam ne olacak ki, böyle hayat mı olur? Onsuz, susuz, çölde... Bir daha böyle atacak mı bu kalp? Atmasın... Hayır, hayır! Atmazsa yaşanır mı hiç o hayat? İki ucun ortasında bir an nefes alıp durmak, dinlenmek lazım. Çöl çiçeği yorgundur, istese de kıramaz henüz o camı :) 2 ay yeter mi acep? Umarım yeter :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sormayın:)
      Indila'nın bu parçası beni benden alıyor. Gece boyunca bir sürü cover'ını izledim youtube'dan. İçlerinde çok başarılı olanlar var ama Indila bir başka dokunuyor gönül telime.
      Çöl çiçeği de bana aynı duyguları veriyor. Hatırlarsanız, bir keresinde onunla kavga etmeyi özledim diyordu. İnsan sevdiğine acı çektirir mi? Senin sevdiğin değil seni mutlu eden. Seni seven birinde bulursun mutluluğu diyorum. Aklı hak veriyor bana ama kalbi aynı fikirde değil. Anlıyorum gözlerinden, tavırlarından, gözlerini kaçırmasından. Nedir çözüm? Üzerine gitmek mi, yoksa arkasını dönmek mi? Bence bunun çözümü yeni bir aşk, yeni bir hayat. Çünkü biliyorum Çöl Çiçeği aşksız yaşayamaz. Susuz yaşar mı çiçek? Çölde yeni bir vaha arıyor. İki ay dedi kendi ağzıyla. Aşk ne zaman, nerede bulur insanı bilinmez. Belki yarın, belki iki ay sonra, belki de daha uzun süre bekleyecek suyunu. Umuyorum çok beklemez, solmaz yaprakları. O beklediği arı beyi çoktan bırakıp gitmiş onu, başka çiçekler peşinde.

      Sil
  3. heey anlamadım bunu ben. biraz açıklasana. çöl çiçeği, fuat. bu öykü gerçek dünyada neye karşılık geliyo yaniii. tamam aşk ve çöl, bunlar metafor mu. ne demek istiyon. yani aklından geçen neydi, ne anlatmak istediiin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çöl Çiçeği, "Ne senle ne de sensiz" başlığıyla yayınladığım iki bölümlük dizinin kahramanı Gönül'e atfettiğim bir isim. Gerçek isminin anlamı bir taraftan da:)

      Sil
    2. eveey ilk bölümü hatırlıyore. hımmmm şimdi olduuuu :) çöl çiçeklerinin kafası karışık olabiliyo demekkiiii :) siyah beyaz olmayabiliyooo hihihi :)

      Sil
    3. Grinin dibine vurmuş durumda:)

      Sil
    4. ha haaaa kahkaha atttııım ha haaa :)

      Sil
  4. çöl çiçeği hımm sevdim bunu :) insanın aklının iki yöne birden baktığı düşüncesi de ilginçmiş bence daha fazlası da olmalı zihnin yapısını anlamak zor valla :) sorulara karşılık yapılan analizler de ilginç geldi ama düşündüm de herkes için her sembol aynı işlemeyebilir sanki ne bileyim derin konular bunlar pek fazla da anlamam ama düşündürücü bir içerik olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın iç ve dış dünyadan başka bir de öbür dünya var:) Ancak o benim ilgi alanıma girmiyor:)
      Test bilmeyene bir kez yapılıyor ve gerçekten doğru sonuçlar verebiliyor bazen:)

      Sil
  5. Çölde bile çiçek açabiliyorsa umutlar her yerde yeşerir. Güzeldi, kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  6. 👌 (yazacak sözüm yok ilişkiler hakkında.. 3. yü de okumaya gideyim.)

    YanıtlaSil