KATEGORİLER

21 Aralık 2021 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 122

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz tüm canlılığıyla devam ediyor. Önceki haftaların sohbet konularını ve konuları öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Bu haftanın konusunu sevgili DeepTone/Sade ve Derin belirledi. Arkadaşımız aile içi ilişkilerimizde aklımızda yer etmiş, nostaljik ve espritüel söz ve davranışlarımızdan bahsetmemizi istemiş. Haftanın konusu şöyle:

"Size, ailenize, akrabalarınıza özel davranışlar, sözler, espriler, aktiviteler var mı? Aile içi gelenekleşmiş hareketler?"

İster istemez insanın aklı eskilere gidiyor. Çocukluk ve gençlik yıllarım Girit göçmenlerinin arasında geçti. Komşularımız, mahalle esnafının neredeyse tamamı, "Macır" dediğimiz Girit ve Balkan muhacirlerinden oluşuyordu. Yaşlıların çoğu Türkçe konuşmasını beceremezken benim yaşıtlarım doğru dürüst Giritçe öğrenemeyen ilk kuşak olmuştu. Eskiden evlerimizde yaygın olarak konuşulan Giritçe zaman içinde önemini kaybetti. Fakat annemizin biz çocuklarına yemek yedirirken "anikse bukasu-aç ağzını" deyişi hâlâ kulaklarımdan silinmedi.

On yaşıma kadar dedemin radyo başına geçip 19.00 ajansını dinlemesini, akşamları ailecek radyodan arkası yarın adıyla radyo tiyatrosunu kaçırmadığımızı hatırlıyorum. Uzun yaz gecelerinde kapılarımızın önüne çıkıp büyük bir keyifle çiğdem çitlerken derin sohbetlere dalardık. 

Evlenip çoluk çocuğa karışınca tamamen farklı bir hayatım oldu. Yoğun iş hayatımda fırsat buldukça ailecek arabaya binip bir yerlere giderdik. Genellikle plânsız olurdu gezmelerimiz. Çocuklarımızın her ikisi de küçükken yerlerinde duramazlardı ama arabaya biner binmez sesleri kesilir ve uyuklamaya başlarlardı. Bu tür kısa gezmelerde kafamızı dinliyorduk biraz. Nadir de olsa uyumadıkları da olurdu çocukların. Onlarla yolculuk esnasında türlü oyunlar üretirdik. Radyoda daha önce duymadığımız bir müzik parçası çaldığında ona remix yapar, yeni sözler uydurur hep bir ağızdan söylerdik. Mesela onlardan biri "U-çak, Uu-çak" parçasıydı. Elbette kimse bunun bizlere ne anlam ifade ettiğini bilemez. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen o güzel anları hatırlarız. Arabayla gezmelerimiz bir yere gitme amacı taşımazdı bazen. Çocuklar önümüzde giden bir arabayı gözüne kestirir, o arabayı takip edelim derdi. Takip ettiğimiz araç bir yerde durup park ettiğinde ya da olmadık bir yola girdiğinde sonlandırırdık oyunu. 

Kdz. Ereğli'sindeydik. Kızım henüz üç-beş yaşlarında. Oltalarımızı aldık, sahilde balık tutacağız. Annesi ısrarla arabanın arka koltuğuna oturmasını tembihlediği için kızım da arkada oturmak istiyordu. Ben hem mesafe yakın olduğu için hem de bana daha yakın olmasını istediğimden yanımdaki koltuğa oturttum. Kızım annesinin sözünü düşünerek biraz huzursuz olmasına rağmen sesini çıkartmadı. Sahilde balıkçı teknelerinin arasında ağır ağır ilerliyorduk. Elli metre kadar yolumuz kalmıştı. Yerdeki hız kesici kasisi gördüm ve hızımı düşürdüm. Zaten ağır gidiyordum ama kasis nedeniyle arabanın sallanması, kızımın ağzını torpidoya hafifçe çarpmasına neden oldu. Dudağını ısırmış olmalıydı, elindeki kanı görünce ağlamaya başladı. Bana öyle bir sitem ediyor ki anlatamam. Senin yüzünden oldu, annem arkaya oturmamı istemişti diye sızlanıp duruyordu. Aradan yıllar geçmesine rağmen o anı unutmadı. 

Oğlum özgürlüğüne düşkün bir çocuktu. Fırsatını buldukça kaçardı evden. Haliyle nereye gitti, aman başına bir şey gelmesin diye korkardık. Bir keresinde Irak, Erbil çarşısında alışverişe dalmışken yine bizi uyutarak başını alıp gitmiş ve bize hayatımızın dramını yaşatmıştı. Kdz. Ereğli'sinde eşim de çalıştığı için evde çocuklara bakan yatılı bir ablamız vardı. Bazen o bile boşta bulunup kaçmasına engel olamazdı çocuğun. Eşim okuldan döner dönmez durumu öğrenince panikle bana telefon eder (cep telefonu henüz icat edilmemişti o zamanlar), yirmi kilometre mesafeden gelip yakalar eve teslim ederdim haylazı. 

22 yorum:

  1. Yazınız beni çocukluğuma götürdü annemin radyoda arkası yarın dinlediği zamanlar ve zar zor frekansını bulduğu polis radyosu dinledigimiz günler güzeldi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim kuşağımız teknolojinin ışık hızıyla ilerlediği fakat insan ilişkilerinde egoizmin yükseldiği bir zaman dilimine denk geldi. Transistörlü radyolar, teypler lükstü. Çocukken TV nedir bilmezdik. Teyp kasetleri, videolar sonradan çıktı. Gramofona yetişmedik ama pikaplara, 45'lik, 33'lük plâklara yabancı değildik. Kol saatlerimizi kurarak çalıştırırdık. Bilgisayar, internet yok idi. O zamanlardan bu yana değişmeyen tek şey rakı balıklı sohbetler:)

      Sil
  2. Unutulmaz hatıralar. İyi ki kaleme aldınız. Aslında bunları bir yerlere not etmek lazım. Hazine değerindelwr çünkü. Yüreğinize sağlık. Evlatlarınızla, sevdiklerinizle güzel bir yaşam diliyorum size 😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha önce anılarımı paylaşmıştım. Blog bu bakımdan güzel bir imkân sunuyor bizlere. Aradan elli ya da yüz yıl geçtiğinde bu yazılarımız korunabilecek, bizden sonraki nesillere ışık tutabilecek mi çok merak ediyorum. Güzel dileğiniz için çok teşekkür ederken ben de ailenizle birlikte huzurlu bir yaşam ve her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim:)

      Sil
  3. Bu tarz konular okurken insanı eskiye götürüyor ya bu beni çok etkiliyor. Sizin de yazınızı okumak çok zevkliydi. Çocuklar tez canlı oluyor sizi de biraz korkutmuşlar. Sağlıkla büyüsünler inşaAllah. Emeğinize sağlık. Kendinize iyi bakın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. Pek çok şeyi unutuyoruz arada. Yazıma başlarken bir an ne yazacağımı bilemedim. Düşündükçe maziden pek çok enstantane düşüyor insanın aklına. Kayıplar buruk bir acı bıraksa da geride güzel anıları anımsamaya daha çok meylediyoruz. Geçmiş zamanın ne kadar hızlı yol aldığına inanmakta zorluk çekiyoruz. Çocuklar büyüdü, kendi hayatlarını kurdular. Kim bilir onların hatıralarını hangi hoşluklar süslüyor. Çok teşekkür ederim, ben de size en iyi dileklerimi gönderiyorum:)

      Sil
  4. Çok hoş bir konu seçimi :) Aile hikâyeleri uzağımda bile olsa çok ilgimi çeker ama bu yazınızda sizinle nasıl tanıştığımızı hatırladım ben!!! Benim oğlanı parkta kaybettiğim ve canımdan can gittiği günün ertesinde yazdığım yazıma siz yorum yazmıştınız... hey gidi zaman.
    Bu arada kızınızla da benim kızım aynı sanki :)))) Geleceğe bakar gibi oldum, hoşuma gitti, haydi inşallah diyeyim... Girit hikayelerini daha çok anlatsanız bu blogda keşke. Çok sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben rahat bir insanım. İyimserliğimi hep korumaya çalışırım. O gün hiç yaşamadığım ve kimsenin yaşamasını istemediğim bir gündü. Dediğiniz gibi insanın canından can gidiyor. Gitti çocuk, kaçırdılar diyorsunuz. Bunu kabullenmek kadar ağır bir şey olamaz. Zaman su gibi akıyor. İnşallah sağlıkla büyüsün ve mutlu olsun çocuklarınız. Karşılarına güzel insanlar çıksın, şansları bol olsun.
      Aklıma geldikçe anlatırım. Selamlar:)

      Sil
  5. Ah çocukluktaki radyo zamanları benim için büyülü zamanlardı. Radyo tiyatrosu ve bir de pazar günleri Orhan Boran ve Yuki sohbetleri en bayıldığım şeydi :))
    Anılar insanın zenginliği, ne güzel, ne hoş yazmışsınız. Sağolun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek eğlencemiz radyoydu diyebilirim. Bir de yazlık sinemalardan bahsedebilirim belki. Düşünün ki pikap bile varlıklı ailelerin evine girerdi ancak. Çok teşekkür ederim:)

      Sil
    2. Biz şanslı bir aileydik sanırım varlıklı olmamamıza karşın. Evimizde altında radyo, üstteki kapağı açınca pikap bulunan radyolu pikap vardı. Düğmesine basıp da açılınca sağ tarafta bulunan yeşil ışık haznesi, tek gözlü bir yaratık gibi gözükürdü özellikle karanlıkta :))
      Ah Allahım ne günler, ne güzeldiler..

      Sil
    3. Kocaman bir radyomuz vardı. Düğmesini çevirince uzun bir süre ısınmasını beklerdik. O yeşil ışığı hatırlıyorum. Benim de gözüm o ışığa takılır, merakla bakardım ne çıkacak oradan diye:) Aynı tiyatro perdesi gibiydi. Önce hafiften aralanır, sonra genişleyip yeşil ışık iyice belli ederdi kendini:)

      Sil
    4. Hahahahahha, aynen yaaa

      Sil
  6. her gece dizi izlerken çiğdem yiyorum yaa büyük mutluluk :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben sınıf atladım, kabak çekirdeğine geçtim:)))

      Sil
  7. Çok hoş anılar. Umarım hala öyle özgür ruhlu bir delikanlı olmustur. Insanin bazen kaybolma isteği oluyor içinde ama bunu küçük yaşta yapmış olmasının verdiği sızıyı biliyorum.

    Evlatlarımız ve sevdiklerimiz ona emanet.

    Okumak guzeldi... teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet aynen dediğiniz gibi özgürlüğüne düşkün hâlâ:) Ben teşekkür ederim:)

      Sil
  8. Evden kaçan çocuk muu, bazen okulda bu durumu yaşıyorum ve çıldıracak gibi hissediyorum. Emanet çocukta ayrı, kendi çocuğumda ayrı zor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı çocuklar özgürlüğü seviyor sanırım:) Evet, özellikle nöbetçi öğretmenler için zor, büyük sorumluluk.

      Sil
  9. Ay benim ilk çocukluk dönemlerim de Bulgar"maacirleri" arasında geçti. Kapı önünde çiğdem çitlerken, tuzlu çiğdemden dudaklarımız kavrulur komşumuzun bahçesinde ki tulumbaya koşardık :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, tuzdan yanan dudaklarımıza aldırmaksızın her akşam oturur çiğdem çitlerdik. En büyük eğlencelerimizden biriydi bizlerin:)

      Sil