Kitabın Adı: Ferrari'sini Satan Bilge
Yazar: Robin S. SHARMA
Çeviren: Osman Özkan
Sayfa Sayısı: 199
Yayınevi: GOA Yayınevi
Bu kez sayfa sayısı fazla olmayan bir kitap okumak istedim. Gözüm kitaplık raflarının birinde sırtı bana dönük Robin S.Sharma'nın Ferrari'sini Satan Bilge kitabına takıldı. Bir dönem adından çok söz ettiren bu kitap, popülerliğinin yanı sıra türünden dolayı hiç de ilgimi çekmemişti.
Son derece basit ve akıl dışı kurgusu ve Uzak Doğu'nun mistik inanç yöntemleriyle ebedi huzura kavuşmanın yol haritasını çizmeye kalkışan yazar, ülkenin en seçkin ve varlıklı avukatlarından biri olan Julian Mantle'ın üç yıl süren Hindistan yolculuğu sırasında karşısına çıkan Himalayalı Yogi Raman'dan aldığı öğretiler sayesinde bilgelik mertebesine ulaştığını anlatıyor kitabında. Julian, söz verdiği üzere kendisinde meydana gelen olumlu değişimin yollarını ve yöntemlerini insanlarla aktaracaktır. Ülkesine döndüğünde kapısını çaldığı ilk kişi, öğrenciyken yanına aldığı bir avukat olan John. John, mahkeme salonunda kalp krizi geçirdikten sonra malını mülkünü satıp yaşamında tamamen farklı bir yol çizen Julian'ı karşısında görür görmez şok oluyor. Yorgun, yaşlı ve yoğun iş ortamı nedeniyle yaşama sevincini yitirmiş Julian gitmiş, onun yerinde genç, enerjik ve gözleri ışıl ışıl parlayan bir adam gelmiştir. Öykünün geri kalanı, Julian'ın yaşadığı bu değişimi sohbet havasında John'a anlatması şeklinde geçiyor. Evet, bütün kitap bundan ibaret.
Doğrusunu söylemek gerekirse, kurgusunu beğenmesem de kitabın ilk yarısında aktarılan düşünce tarzını kendime yakın buldum. Ancak ilerleyen sayfalarda kişisel gelişim odaklı anlatılar benim açımdan hayli sıkıcı ve saçmaydı. Hint asıllı Kanadalı yazar Sharma, öykünün baş karakteri Julian'ın ağzından varoluşun amacını ve yaşam boyu ebedi mutluluğun sırrını açıklamasına rağmen kendi yaşamında okurlarına önerdiği öğretilerden hiç de feyz almadığını görüyoruz. Zira kitabının milyonlarca adet satmasından sonra yazar, önerdiği münzevi hayatın yerine eleştirdiği dünya zevklerinden daha çok yararlanır olmuş!
Sonradan görme bilge Julian'ın sahip olduğu büyük mal varlığıyla birlikte kendisine büyük prestij kazandıran Ferrari'sini sattıktan sonra elde ettiği paralarla neler yaptığını çok merak ettim doğrusu. Kitapta bundan hiç bahsedilmemesi hayli ilginç! Ama ben yine de, tüm iyi niyetimle bütün parasını hayır kurumlarına bağışladığını, reklâm olmasın diye bu konuya değinmediğine inanmak istiyorum!
Beni güldüren diğer bir husus, yazarın seçtiği bazı sembollerin saçmalığıydı. Bahçe, fener kulesi neyse de, 350 kiloluk sumo güreşçisinin edep yerlerini örten pembe kordon aydınlanmış yaşamın yedi erdeminden birinin sembolü nasıl olur?
Evet, iş hayatında başarılı olmak için yoğun bir mücadele içine giriyor ve zamanımızın çoğunu başkalarının mutluluğu için tüketiyoruz. Bu doğru bir saptama. Ancak varlık nedenimizi anlayabilmek, huzur ve mutlu bir yaşama kavuşmak için kitabın önerdiği kuralların ruhsal problemi olanları kısa bir süre avutmaktan başka hiçbir yararı olacağını sanmıyorum.
Çeviri fena değildi, ancak kitabı asla önermiyorum. Her şeye rağmen huzura ve ebedi mutluluğa erişmek için getirilen önerilerin ve ileri sürülen tezlerin saçmalığını görmemi sağladığı için kitabı okuduğuma pişman değilim.
Merak ettiğim kitaplardan biriydi. Konusunu tam olarak bilmiyordum öğrenmiş oldum. Her şeyi bırakıp köyde ya da sakin bir yerde kendi halimde yaşama hayalime biraz uyuyor sanki. :)
YanıtlaSilDediğim gibi kitabın ilk sayfalarında ortaya koyulan felsefe, hayata bakış açısı beni etkilemişti. Fakat daha sonra kişisel gelişim ağırlıklı gitti ve sıkılmaya başladım. Bu tür kitapların kimlik arayışındaki bazı okurları rahatlattığını hatta onları bambaşka biri haline getirdiğine şahidim. Ancak ben herkesin düşünerek kendi gelişimini geliştireceğine ve kendisi için en doğru yolu bulacağına inanıyorum. Zira mutluluğa giden yol herkes için farklıdır. Yeter ki iste, her şey senin içinde şeklinde yapılan öneriler bana saçma geliyor. Çoğu kişinin kader dediği ama benim aynı sözcüğü şans olarak değiştirdiğim kavram, salt isteklerimizle sınırlı değil. Hatta isteklerimiz bizim elimizde olmayan gerçeklerin yanında devede kulak kalıyor. Bu düşünce ve kabul bana huzur veriyor. Kesinlikle bir teslimiyet ya da arzularımıza kapılarımızı kapatmak demek değil bu. Özetle yaşam serüvenimizde kendimizi olayların akışına bırakıp karşımıza çıkan fırsatları değerlendirmek, olumsuzlukların ise geçici olduğunu bilerek moralimizi bozmadan sebat etmek benim hayat felsefem:)
SilÜniversitedeyken okumuştum. Sanırım hala duruyor kitaplıkta. Demek ki beni etkilemedi ki hiç aklımda kalmadı.
YanıtlaSilAslında kitap içeriğinden epey tartışma konusu çıkabilir. Birçok saptamaları doğru da bulabilirsiniz ancak diğer kişisel gelişim kitaplarında olduğu gibi gösterdiği çözüm yolları ve bunların sonunda vadettiği mutlu son bana hiç gerçekçi gelmedi. Çünkü başarı ve mutluluk gibi kavramların her kapıyı açan tek bir anahtarı yoktur bence:)
SilI was surfing the net and fortunately came across this site and found very interesting stuff here.
YanıtlaSilThanks for proving such wonderful content
You're welcome, glad you like it:)
SilKüçükken evdeki kitaplıkta bulmuştum bu kitabı, ismini okuyunca çok merak etmiştim. Şimdi yıllar sonra bir kişisel gelişim kitabı olduğunu öğrenince çok şaşırdım. Kitabı okumasam da okusam sizin eleştirilerinize katılırım gibi hissettim, zaten bu türe genel olarak uzak olmamın sebeplerini sıralamışsınız :)
YanıtlaSilBen de bir bakıma merakımı yendim. Kitabı yarıda bırakmak istemediğim için sonuna kadar okudum. Bu tür kitaplar yazarlarına büyük paralar kazandırıyor fakat ben bu türü gerçekçi bulmuyorum. Kurgu da çok basitti zaten. 70'li yıllarda siyah beyaz TV dizisi Kung Fu'yu hatırlattı bana:)
SilKişisel gelişim kitabı sevmeyenler derneğine baştan beri üyeyim, aramıza hoş geldiniz:)
YanıtlaSilTavsiye dolu bu hap kitapları okuyup unutacağıma, roman kahramanlarıyla hemhal olup empati yeteneğimi geliştirmeyi tercih ederim :)
Kendimi bildim bileli kişisel gelişim kitabı sevmeyenler derneğinin tabii üyesiyim:) Ferrari'sini Satan Bilge kitabını duymayan yoktur. Ne menem bir şey olduğunu merak ettiğim bu kitap oğlumun kitaplığında tesadüfen elime geçti. İşin doğrusu kişisel gelişim kitabı olduğundan bile haberdar değildim. Ama yine de okuduğuma pişman değilim, saçma sapan şeylerle insanları nasıl kandırdıklarını görmüş oldum:) Daha önce bu türde bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum. TedX konuşmalarındaki başarı öykülerini de alaycı bir gülümsemeyle dinlemişliğim vardır. Toplum tarafından başarılı addedilen kişilerden tamamına yakını, başarısını aile çevresine ve varlıklı olma durumuna borçludur. Geri kalanının ise başarıyı ne zekâları ne de çalışmalarıyla elde ettiklerine inanıyorum, onları bu duruma sadece şansları ve tesadüfler getirmiştir.
SilBu ilkeler doğrultusunda son cümlenizde dile getirdiğiniz sözlere ben de aynen katılıyorum:)
Tedx konuşmaları da sabun köpüğü, aynen size katılıyorum. Bu tip motivasyon konuşmaları deyince hep aklıma Amway gibi network marketing satışçılarını gaza getirme çabaları gelir.
Silİnsanlar sahnedeki başarılı kişiyi görüp heyecanlanırlar, kendilerinin de zengin olacağı, başaracağı hayaline kapılırlar. Oysa hayat öyle değildir...
Demem o ki, iyi ki bloglar var, bu sayede birbirini gayet iyi anlayan insanlar bir araya gelebiliyor :)
TedX konuşmacılarının neredeyse tamamı en olumsuz koşullardan sadece kendi iç seslerine uyarak bütün engelleri aştıklarını ve başarıya giden yolu bulduklarını anlatırlar. Ben gerçekten başarıya ulaşmış vicdan sahibi bir kişinin sanki bunun bir anahtarı varmış gibi ahkâm kesmesini normal görmüyorum. Dediğiniz gibi o tür kişileri kendilerine rehber edip hayatlarına yön verenlere sadece acıyorum. Başarının çok para kazanmak olarak algılandığı günümüz dünyasında ona ulaşmanın tek yolu erdem kabul ettiğimiz evrensel ahlâk kurallarından taviz vermektir bence:)
SilSözgelimi siz Evde Yazar, kaleminizle çok daha geniş kitlelere ulaşmalı ve kıvrak zekanızla insanları bilinçlendirmek için sadece blogunuz değil çok daha geniş platformların içinde yer almanız gerekir. Eskiden Muzaffer İzgü'nün Demokrat İzmir gazetesi pazar eklerinde yer alan mizahi öyküleri olurdu. Sizin güncel yazılarınızı okuduğumda hep o aklıma gelir.
kişisel gelişim kitapları çok faydalı. iyi edebiyat kötü edebiyat olduğu gibi iyi kişisel gelişim kötü kişisel gelişim kitapları da var. iyi kişisel gelişim kitapları sayesinde hayatları değişen insanlar var, fiziksel sağlığı düzelenler örneğin, kitaplardaki yöntemleri uygulayıp da yani. ayrıca bu kitaplardan yola çıkarak doğaya yönelen, yogaya meditasyona başlayanlar var. iyi kişisel gelişim kitapları çok. kötüler de. bu ferrari iyilerden değil tabii, popüler reklam kitaplarından. ama yine de insanı diğer iyi kişisel gelişim kitaplarına yöneltebilir tabii. bizim ülke insanlarının nerdeyse tümünün iyi kişisel gelişim kitaplarına gereksinimi var. bir de, kişisel gelişime kızlar açıktır, erkeklerde gelişme diye bişey olmaz zaten, kişisel gelişime meraklı türk erkeği bulmak, yani komedi gibi bişey :)
YanıtlaSilYine karşı takımdayız:)) Kişisel gelişim kitapları gerçekleri bir yana itip insana toz pembe bir dünya vadediyor. Sadece göz boyama. Bu tür kitapların yazdıklarını kendilerine rehber edip daha sonra hayatın gerçeklerinin duvar gibi yüzüne çarpıldığını gören insanlar hangi araştırmanın konusu olmuştur merak ediyorum. Eğer depresyondaysan psikoloğa, psikiyatriste git. Kendilerine faydası olmayan şarlatanların sadece ceplerini doldurmak için yazdıkları kitaplardan fayda bekleyenlerin vay haline! Bu tür kitapları okuyanlar sözde spritüal güçleriyle kendilerine başarı ve mutluluk kapılarının açılacağını zannediyorlar. Kız olsun erkek olsun ne fark eder. Bizim ülke insanlarının gerçek ihtiyacı, başkalarının fikirleri değil sadece akıllarını kullanabilme becerisine sahip olmalarıdır. Bak bu konudaki fikirlerimde en az senin kadar katıyım:)))
Silbütün kişisel gelişim kitaplarının senin düşündüğün gibi olduğunu nerden biliyorsun? :)
SilDüşündüğümden farklı olan kişisel gelişim kitaplarında benim bilmediğim, senin bildiğin hangi faydaları var? Varoluşun sırrını, mutluluğun anahtarını mı verecekler bana? Yaşamın ve mutluluğun anlamını bana öğretecek bilgelere ihtiyacım olduğunu sanmıyorum:)
Silkişisel gelişim kitapları bu dediğin şeylerden söz etmiyor ki. sır anahtar anlam bu dediklerini sen sölüyorsun, kişisel gelişim kitaplarında böyle şeyler yok ki. toz pembe dünya spiritüel güç bunlar yok kişisel gelişim kitaplarında. bunları sen düşünüyorsun ki, yani o kitaplarda bunlar olduğunu düşünüyorsun. belki birkaç kitaba rastgelmişsindir sen, senin düşündüğün bu şeyleri yazan. yani ordan yola çıktın herhalde. yanılıyorsun yani. kişisel gelişim kitaplarını tıpçılar, danışmanlar yazıyorlar ve faydalı öncelikle fiziksel bilgiler veriyorlar. yani bu üstte yorumlarda sölediklerin belki senin rastladıklarındır. genelleme yapman doğru olmuyor ki sadece. bazı kişisel gelişim kitapları göz boyama, toz pembe filan dersen tamam tabisi haklı oluyon o zaman :) genellemezsen tabii haklı olduğun bazı noktalar olabilir yani. bütün kişisel gelişimcelere de şarlatan demek tabisi senin hatan oluyor, bütün psikiyatristlere şarlatan demiş oluyorsun ki bu durumda :)
Silbu konularda çalışan blogcu arkadaşlarımıza söledim, zamanları olursa gelirler yorumlara bakalıms işallah :)
SilMadem böyle diyorsun, biraz araştıralım bakalım. Fakat sen bahsettiğin kitapların benim gibi realist düşünen birine ne faydası olabilir sorusuna cevap vermedin:)
Silyani yoga masaj dans meditasyon filan sana faydası olmaz mı diyorsun :)
SilYoga, masaj, dans, meditasyon filan bunlardan hangisi kişisel gelişim kategorisine giriyor?
Silhepsi girer :)
Silİlk kişisel gelişim kitabı Samuel Smiles'in (1812-1904) "Self-Help" başlığı ile 1859'da basılmıştır. Oysa,
SilYoga çalışmalarına ait ilk belirtiler M.Ö: 5000 ile 1200 arasına rastlar.
Masaj etkinliğinin tarihte ortaya çıkarılan ilk uygulamalarının; M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzandığı, Çin ve Hindistan'da yapıldığı bilinmektedir.
Dansın menşei nesiller için beşik, çağlar için de tarih öncesidir. Dans, tartımlı gösterilerin sözlerden ziyade çalgıdan yardım arayanı olmuştur.
Meditasyona hakkında ilk kayıtlar, bu düşünme tekniğinin M.Ö 1500'lü yıllarda Hindistan'da bulunan Hindu okullarında uygulandığını göstermektedir.
Görüldüğü gibi bu aktivitelerin tamamı henüz ilk kişisel gelişim kitabı yayımlanmadan yüzyıllarca önce bilinmektedir. Kapsamı genişletecek olursak kitap okumak, resim yapmak, bir müzik enstrümanı çalmak da kişisel gelişim olarak değiştirilebilir. Her yazarı, resim yapmayı ya da enstrüman çalmayı öğreten kitapları kişisel eğitim kitabı kategorisine sokamayacağımız gibi bu sanat dallarında eğitin veren sanatçılara da yaşam koçu diyemeyiz:)
Yoga, masaj ve meditasyon insanın bir süre dinlenip rahatlamasına faydası dokunur. Dansa gelince; slow dansa bir şey demeyeceğim ama hareketli danslar biraz adamı yorar. Yorulunca yeniden yoga, masaj ve meditasyona ihtiyacımız olabilir:))
Hepinize iyi akşamlar :)) Deeptone rica etti ve gelip tüm yazıyı ve yorumlarınızı okudum.Ben şöyle düşünüyorum,çok fazla bilgi kirliliği olan bir dünyada yaşıyoruz ama bunlar arasında seçim yapmak bizim elimizde.Bazen bize hitap etmeyen bir film,bir kitap başka bir insana bir farkındalık katabilir,yaşamını gözden geçirmesine ve hayatıyla ilgili yeni kararlar almasına neden olabilir.Ferrasini Satan Bilge kitabını yazan kişi kapitalist sisteme hizmet edip,çok para kazanmış olsa da içindeki öğretiden faydalandığını ve para odaklı yaşamın gerçek bir doyum sağlamadığını fark edenler okurlar oldu.Yaşam yolumuz bize aittir.Kişi bilgiyi veriyor ama uygulamıyorsa,o onun sorunudur.Biz verilen bilgileri seçerek nasıl daha üst versiyona geliriz ona bakmalıyız.Az önce dediğim gibi bu bir film olabilir,kitap olabilir,biriyle sohbet olabilir,hatta minik bir çocuğun söyledikleri bile olabilir.Bu kitap size hitap etmemiş de olabilir ama tüm kişisel gelişim kitaplarını kötülemek gerekir mi onu bilemedim.Zaten hiç bir kitapta da sihirli değnek diye bir şey yoktur,böyle bir şey vaad edemez.Her insanın tekamül yolu da farklıdır,bu yol size uygun olmayabilir.Kimi astrolojiden ilerler,kimi yaşam koçlarından kimi tasavvuftan.O yüzden de hepimize yaşam yolunda kolaylıklar diliyorum.Sevgilerimle....
YanıtlaSilHoş geldiniz, iyi akşamlar:) Vakit ayırdığınız, değerli düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkürler. Yazdıklarınızın çoğuna katıldığımı baştan söylemek isterim.
Sil"Zaten hiçbir kitapta da sihirli değnek diye bir şey yoktur, böyle bir şey vaat edemez." cümlenize katılıyorum. Zaten sorun da burada. Kişisel gelişim kitapları adeta insanın eline sihirli bir değnek verip başarının, huzurun, ebedi mutluluğun kapısını açıyorlar. Benim itirazım bu noktada. Zira başarı, huzur, mutluluk kişiye göre farklı anlamlar içeren kavramlar. Genelleme yapılıp herkese birer hap gibi veremezsiniz. Bence bazıları müstesna, tek formüle dayanan birçok ilâç da faydasıyla, yan tesirleriyle değişik bünyelerde farklı sonuçlara neden olabilir. Psikologlar karşılarına aldıkları danışanlarını dinler, onları anlamaya çalışır, sorunu tespit ettikten sonra her birine özel tavsiyelerde bulunur.
Samimiyetle tekrar belirteyim; Ferrari'sini Satan Bilge'yi elime aldığımda ne tür bir kitap olduğunu bilmiyordum. Önyargısız bir şekilde yarısına geldiğimde kendimden bazı şeyler de buldum ve Manxcat/Kuyruksuz Kedi'ye yazdığım bir yorumda kitabı önerebileceğimi ama bu kararı vermeden önce kitabı tamamen bitirmek istediğimi söylemiştim. İkinci yarısında kararım değişti, öyküde olaylar bitti ve kitap tamamen kişisel gelişim türünde bir hoca-çekirge havasına girdi. Özetle bu türü sevmememin iki temel nedeni var. Birincisi, sizin de altını çizdiğiniz gibi ellerinde olmaması gereken sihirli değnekle başarı ve ebedi mutluluk dağıtmaları, yine belirttiğiniz gösterilen yöntem ve yolların sanki her insanda aynı sonuç vereceğine dair algı oluşturmaları. Oysa hayatın acı gerçekleri de var. İnsanlar bu kitapları okuyup her zaman mutlu her zaman başarılı olacaklarını sanıyorlar. Gerçeklerle karşılaşınca dünyaları başlarına yıkılıyor.
Açıkçası, astroloji, tasavvuf, inanç felsefesi, yaşam koçlarının öğretileri, kişisel gelişim kitapları aklımın önüne geçirmeyeceğim şeyler. Bu tür bilgileri aklın ve bilimin ışığında yorumlayıp hayatın gerçekleriyle birlikte değerlendiririm. Bu sözlerim kesinlikle egomun yüksekliği şeklinde anlaşılmasın. Dediğiniz gibi minik bir çocuğun hatta bir hayvanın, bitkinin, doğanın bana öğreteceği pek çok bilgi var. Birbirimizden sürekli bir şeyler öğreniyoruz, öğrenirken zihnimizde tartıyor ve aklımızın erdiği kısmı dağarcığımıza alıyoruz. Bu bizim tekamül yolunda ilerlememiz için tek geçerli yol bence. Sevgiler, saygılar:)
Ben de yazıyı ve yorumları okudum. Sevgili Yurdagül'e katılıyorum. Hiç bir kitap sihirli değnek dağıtmıyor ancak her kitaptan aldığımız bir şeyler oluyor. Okuduğum kişisel gelişim kitaplarının içindeki tek bir tavsiye bile hayatıma bir şey katarsa kazanımda görürüm kendimi☺️
SilYurdagül Hanım'ın yazdıklarının çoğuna katıldığımı belirttim. İnsan doğduğu andan itibaren çevresinden bir şeyler öğrenir ve gelişmesini buna borçludur. İtiraz ettiğim nokta kişisel gelişimin bir ticari meta olarak yaşantımıza girmesi. Çevreyi en geniş anlamda düşünüyorum. Ailemiz, toplumları oluşturan her yaş, her ırk ve her kültürden insanlar, kitaplar, sergiler, tiyatro ve daha pek çok şey. Bunların hepsi kişisel gelişimize katkı sağlar. Durum böyleyken tek amacı insanların kişisel gelişimlerine katkı sağlayacağını ileri sürüp onların bir hayal dünyasına sürükleyen, konuyla ilgili hiçbir eğitimi olmadığı halde bu işi bir kazanç kapısı haline getirenlere karşıyım. Sorunlu insanlara destek veren psikologlar, psikoterapistleri ayrı tutuyorum. Kişisel eğitim verme işini ticarete döken kitap, seminer gibi her türlü araçları doğal bulmadığım gibi yaşamın gerçeklerini göz ardı edip başarı ve mutluluğun sanki her bireye uygun reçetesi varmış gibi halka sunulmasını da sakıncalı görüyorum. Elbette her birey kendi yolunu çizer, bunlar benim naçizane düşüncelerim:)
SilO konuda haklısınız. Sosyal medyada da görüyoruz bir kurs bitiren yaşam koçu ,şifacı filan oluyor.
SilTeşekkür ederim, demek istediğim aynen bu.
SilKitap ilk çıktığından beri ön yargılıydım şimdi tam ikna oldum :)) Kitabın yazarı,yarattığı karakterin arkasına saklanarak kendi bilgeliğini paylaşıyor sözümona. Bir kere kitabın adındaki "Bilge" sözcüğü bile rahatsız edici. Kendini "Bilge" diye lanse eden bilge olur mu hiç? Öğrendikçe daha öğrenilecek dünya kadar şey olduğunu fark ediyor insan ve hâl böyle olunca ukalaca bilgelik taslamak yerine mütevazılaşma başlıyor içten içe. Yani "Ben oldum, erdim, bilgeyim artık; durun size de öğreteyim" diyenden uzak durmakta fayda var bence :D
YanıtlaSilBenim kitabı elime aldığımda hiç önyargım yoktu Mrs. Kedi. Eğer bunun bir kişisel gelişim kitabı olduğunu bilseydim zaten hiç elime almazdım. Bir bakıma iyi oldu, zira kişisel gelişim konulu kitaplara dair önyargım perçinlenmiş oldu. "Kişisel gelişim" adı dahi beni rahatsız ediyor. İnsanın ruhsal bir problemi varsa uzman psikolog ve psikiyatristten yardım alabilirler. Bugün kitapçılardaki kitapların % 20'si kişisel gelişim üzerine yazılmış ve bu sektörün Amerika'da 10 milyar dolar büyüklüğünde bir piyasası varmış! Uzman Doktor Beyhan Budak'ın https://www.youtube.com/watch?v=xzEFVIRAS6M adresindeki videosu benim bu konuda hiçbir araştırma yapmadan sahip olduğum düşüncelerimi haklı çıkarıyor. Herkes birbirinden bir şeyler öğrenebilir ancak bunu bir reçeteye bağlamak insan tabiatına aykırı. Dediğiniz gibi ben kemale erdim, siz de bunları yaparsanız benim gibi olursunuz yaklaşımı büyük bir saçmalık. Bir de her şeyi kişisel gelişim başlığı altına sokmak gibi bir algı oluşturuluyor. Namazın, orucun bile en iyi kişisel gelişim aracı olduğuna inananlar var. Normal olan her insan bir şekilde kendini geliştirme yolunu bulur bence. Eğer bunu yapamıyorlarsa ehliyetsiz kişileri yazdığı zırvaları okuyacaklarına işin uzmanından destek almaları gerektiğini düşünüyorum.
SilBen bu kitaba 14 - 15 yaşında iken başlamıştım ve lanet olsun deyip bırakmıştım. Çok nadiren bir kitabı yarım bırakırım bu kitabı da geri dönüp okumak gibi bir fikrim vardı. Geçenlerde yazarın Veronika Ölmek İstiyor'u okuyunca Ferrari'ye de "okusam mı acaba" gözüyle yaklaşıyordum ki vazgeçtim. :D Bu güzel aydınlatıcı kitap yazınız için teşekkür ederim. Bu arada Simyacı'yı da o dönemlerde okumuştum, onu bir yeniden okumak fikrim var ama inanın ne anlatıyordu aklımda bile yok çünkü. :D
YanıtlaSilBen de yarısına geldiğim zaman bırakmayı düşündüm fakat başladığım kitap ne kadar kötü olursa olsun bitirmek isterim. Belki başta bulamadığım sonda vardır diye bir umut taşıyor olmam ya da yarım bıraktığım bir kitabı değerlendirirken haksızlık yapmak durumunda kalmamaktan kaynaklanıyor bu garip huyum:) Simyacı'yı okudum ve onu da hiç beğenmedim. Bu kitap hakkındaki düşüncemi öğrenmek isterseniz, https://kaplandiary.blogspot.com/2021/04/simyaci-paulo-coelho.html
Silsayfasına göz atabilirsiniz, teşekkürler:)