"Ekonomik büyüme mi, çevre koruma mı?"
Çevre koruma deyince üç aşağı beş yukarı herkes aynı şeyi anlar. Diğer taraftan ekonomik büyümeden bahsetmeye kalkarsak konu biraz çetrefilleşiyor. Özellikle ülkemizin de içinde bulunduğu geri kalmış ve otokrat yönetimler tarafından idare edilen ülkelerin ekonomik büyümeleri hormonlu. Yani kişi başına düşen gayri safi milli hasılamız artsa da ülkemizde yaşayanların sadece küçük bir kısmı zenginleşiyor, kalan kahir ekseriyetinin fakirleştiği bu durumda ekonomik büyümenin hiçbir anlamı yok. Peki bunun çevre korumayla ne ilgisi var? Şöyle ki o parsayı toplayan küçük azınlık servetlerini artırmak için çevreye en büyük zararı vermekteler Şehirlerde rant odaklı çarpık yapılaşma, hava kirliliği, turizm bahanesiyle deniz kıyılarımızın kirletilmesi, maden çıkarmak için ormanlarımızın yok edilmesi, baraj ve elektrik santralleriyle fauna ve floraya verilen zararların tamamına yakınının müsebbibi başta ülkeyi idare edenler ve onların yasalara aykırı, denetimsiz iş verdikleri insanlar. Elbette bütün bu işler çevreye minimum zarar vermek suretiyle yapılabilir ve memlekette ekonomik büyüme sağlanabilir. Lakin adaletin olmadığı ülkelerde yöneticiler aldıkları rüşvet karşılığında denetim vazifelerini yerine getirmezler ve gözünü para bürümüş bir avuç kodaman ülkenin hatta dünyanın geleceğini karartmaya devam ederler.
Bu hususta sade vatandaşların yapabileceği çok az şey vardır. Demokrasiden anladığımız belli periyotlarla ülkemizi idare edecek yöneticileri seçmek. Ülkemiz üzerinde akla gelmeyen türlü oyunlar oynanarak liyakat sahibi ahlâklı insanları seçme imkânı kalmamıştır. Bize seçmemiz için sunulan siyasi parti liderlerinin, ve onların atayacağı yöneticilerin temelde birbirlerinden hiç farkı yok. Ülkenin bir adım ileri gidebilmesi için çağdaş eğitim ve adaletin tesisi gerekir. Ne yazık ki ideolojisi ne olursa olsun iktidara talip olanların işine gelmez bu durum. Onların tek amacı yalan söyleyerek, göz boyayarak ve algı oluşturmak suretiyle makamlarını korumak ve iktidarı ellerinde tutmak ya da iktidarı ele geçirmektir.
Yukarıda saydığım nedenlerden ötürü çevre koruma, sadece kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm olup yasak savma kabilinden birkaç düzenlemeyle geçiştirilen bir olgudan öteye geçemeyecektir. Çevrenin korunmadığı bölgelerde cezayı sadece doğa kesmektedir. Dereler taşar, depremler ve diğer afetler sonucunda birçok can kaybı meydana gelmektedir. Ne yazık ki fatura ağırlıklı olarak yine yoksul kesime kesilir. Tanrı'nın da pek adil olduğunu söylemek zor bu noktada.
Ne yapmak lâzım peki? Godot'yu bekleyeceğiz. Başka alternatifimiz yok bence!
Şimdi twitter dünyasında epey bir dolanıp bloglara geldim. Üstüne bu konu. Çevre itinayla bitiriliyor. Hele bizim ülkemizde durum feci malesef. Tek bir ağaç kalmayana kadar ilkesi güdülüyor. Tabi ki kendilerinin kullandığı alanlar dışında. Ekonomi.. Dün okumuştum sanırım kişi başı dış borcumuz 3 bin doların üstüne çıkmış. Bir ekonomis 2024 sefalet yılı olacak diyordu. 1-2 yıl çalışanlara zam bile yapmayabilirler, enflasyon yüzde 90 geçebilir diye öngörmüş. Eh dediğiniz gibi bekleyeceğiz.
YanıtlaSilTwitter, facebook, insta ile ilgilenmiyorum epeydir. Bizim ülke vahim, diğer ülkelerin de öyle. Otokrat ve kapitalist sistemin hüküm sürdüğü ülkelerde tek hedef para kazanmak olunca insanlığın geleceği göz ardı ediliyor. Ben de geleceğe yönelik iyiser değilim.
Silçevreyi değil kendimizi korusak yeter herhalde :)
YanıtlaSilSade vatandaşın çevreye fazla bir zararı yok bence. Kötü yöneticilerin izin verdiği ve yeterince denetlemediği planlamalar ve yatırım projeleri çevreyi tahrip eden en büyük etmen. Söz gelimi toplu taşımalar ücretsiz desen eksoz gazında ne kadar bir azalma olur bir düşün:)
SilÇevre korumanın sonu yok ama ekonomik büyümenin sonu belli sanırım....
YanıtlaSilÇarpık ekonomik büyümenin sonu sosyal patlama.
SilBatı sınırlarımızın birkaç km ilerisinde doğsaydım ona da razıydım demeye başladım ben.
YanıtlaSilBiz öyle hissetsek de ülkeyi idare edenler ve onların güdümündeki halk şark yaşamından vazgeçmiyor ne yazık ki. Avrupa'dan her geçen gün uzaklaşıyoruz maalesef.
SilOyy oyy katılmamak elde değil...
YanıtlaSilÇevreyi harap eden zenginler fakirlerin çevreyi korunmasını bekliyorlar:)
SilKonuşamam, yalnızca 657 dedim içimden okurken :)
YanıtlaSilHer bir kelimesine katılıyorum. Bizde her şey teoride güzel. Uygulamada her şeyin içi boşaltılmış maalesef...
Tedbiri elden bırakmamak lâzım, haklısınız:) Teşekkür ederim,
SilÇevre daha önemli bence.
YanıtlaSilÇevre önemli fakat ben başka bir konuya dikkat çektim. Dünyaya hakim kapitalist sistemin çarpık ekonomik büyümesinde güç sahipleri asla çevreye aldırmazlar. Sıradan vatandaş olan bizlerin çervreyi koruma çabalarımız ise onların çevreye verdiği zarar yanında bir hiçtir. Yani, kapımızın önünü temizlemek ya da naylon poşet kullanmamakla kendimizi çevreci zannediyoruz. Oysa onca orman katlediliyor, onca sera gazı atmosfere salınıyor ve teknolojinin sonucu meydana çıkan olumsuzluklar dünyanın sonunu hazırlıyor.
Sil