KATEGORİLER

28 Eylül 2023 Perşembe

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 214

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Ağaç Ev Sohbetlerinde bu haftanın konusu sevgili DeepTone'dan. 

"Bir araştırma yaparken yazılı basılı kaynaklara ve kitaplara başvurmak internete başvurmaktan daha iyi midir?"

İster yazılı basılı kaynaklardan, kitaplardan ister internet üzerinden bilgiye ulaşmak ve bu bilgiyi olduğu gibi araştırmalarda kullanmanın iyi bir yol olduğunu düşünmüyorum. Herhangi bir konuda araştırma yapacak isek, doğru yanlış demeden mümkün olduğunca fazla kaynaktan yararlanıp fikir sahibi olmamız gerekir. Topladığımız bu bilgileri, birbirleriyle kıyaslamak, yazarlarının ideolojik ve kültürel ve bilgi birikimlerini, dönemin özelliklerini dikkate aldıktan sonra aklımıza yatan kısmını doğru olarak kabul edebiliriz. Özellikle dini inançların, ideoloji ve siyasetin etkisi altında yazılan kitaplara ya da internet üzerinde yayımlanmış makalelere çok daha fazla dikkat etmemiz gerekir. 

Uzun yıllar önce oğluma sekizinci sınıf bilgi yarışmasında birincilik ödülü olarak armağan edilen, Fahrettin Erdoğan'ın (1874-1958) kaleme aldığı "Türk Ellerinde Hatıralarım" adlı biyografi ve anı kitabı kısa bir süre önce tesadüfen elime geçip okuduğum kitaplardan biriydi. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönem milletvekillerinden olan Erdoğan kitabında, Kurtuluş Savaşı öncesinde Bulgaristan, Romanya, Türkistan, Azerbeycan, Doğu Anadolu topraklarındaki Ermeni, Rus ve İngilizlere karşı yaptıkları mücadeleyi anlatıyor. Aşırı milliyetçi ve muhafazakar karaktere sahip biri. Aslında buna benzer kitapları, yazarına bakıp okumaktan imtina ederim. Çünkü bu kitaplarda bütün Türkler daima mazlum, cesur, cefakâr, çalışkan, vatan sevdalısı gösterilirken Ermeniler, Ruslar ve İngilizlerin hepsi zalim, cani, korkak, tecavüzcü, işkenceci olarak yansıtılır. Ayrıca yazarın kusurlu taraflarına, yapmış olduğu haksızlıklara, hatalara asla yer verilmez. Buna rağmen şu kadarını söyleyebilirim ki kitaptan edindiğim bilgilerin % 10'u bile doğru olsa çok şey öğrendiğim bir gerçek. Sözgelimi Atatürk'ün kurtuluş savaşını başlatmak üzere Samsun'a çıktığı yıllarda Doğu Anadolu'da Kars, Batum ve bazı ilçeleri içine alan "Güneybatı Kafkas Cumhuriyeti" adında bir devlet kurulduğu, bir yıl kadar ömrü olan bu bağımsız cumhuriyetin İngiliz işgali ile sonlanıp bakanlarının Malta'ya sürgüne gönderildiği bugüne kadar hiçbir yerde gözüme ilişen bir bilgi değildi. Elbette bu bilgiyi farklı kaynakları teyid ettikten doğruluğunu kabul ettim. 

Özetle kaynağın ne olduğu  önemli değil bence. İlk elemede yazarın ya da yayınlayan kurumun kim olduğuna dikkat ederim. Harvard'ın bir makalesiyle Çemişkezek Üniversitesi'nin bir yayınına aynı gözle bakmam elbette. Buradan yabancı hayranı olduğum  anlamı çıkmasın. Çıksa da bence mahsuru yok ayrı. İki ülkenin eğitim düzeyindeki farkı hepimiz biliyoruz. Diğer taraftan bütün Harvard Üniversitesi yayınlarının kayıtsız şartsız gerçekleri yansıttığı iddiasında değilim.

İnternet ulaşılabilirlik bakımından büyük avantaj sağlamakta. Bilgi kirliliği sadece internette değil yazılı basında da var. Bu bakımdan kopyacılık yapmak yerine, farklı ve çok sayıda kaynaktan aklımıza uygun gelenleri dikkate alarak araştırmamızı yapmak en iyisi sanırım.             

18 yorum:

  1. Mr. Kaplan ben ortaokul ve liseyi Manisa'da okudum. O zamanlar düz lise, not ortalaması ile girilen süper lise ve sınavla girilebilen Anadolu liseleri, Anadolu öğretmen liseleri ve fen liseleri vardı. Yanılmıyorsam meslek liseleri de kendi içinde sınavsız, yani düz meslek lisesi ve sınavlı, Anadolu meslek lisesi diye ayrılıyordu. Ben Manisa Fatih Anadolu lisesi mezunuyum. Okulum kesinlikle bir bilgi yuvasıydı. Kesinlikle eğitimin kalitesi çok başkaydı. Bizden öncekiler daha da şanslıydı belki de. Köy enstitüleri, yurtdışı bursları...

    Eskiden eğitimin içi doluydu. Kitaplarımızda hata çıkmaz, çıksa da ufak tefek yazım hataları olurdu. Ama şimdi her şey o kadar farklı ki... Eğitimin içi boşaltıldı. Benim ilkokulda öğrendiğimi şimdi ortaokul öğrencisi bilmiyor. Lisede öğrendiklerimi çoğu butik üniversite öğrencisi bilmiyor. Hâl böyle olunca ne basılı kaynak ne de online kaynaklar fayda etmiyor. Nesil artık bir şey öğrenmenin, doğru bilgiyi ulaşmanın derdinde değil.

    Ben okul kendimi bildim bileli - internetin gayet aktif kullanıldığı üniversite yıllarım dahil - kütüphaneye gidip ansiklopedi karıştırmayı çok sevmişimdir. Çocukluğumda her evde olan ansiklopediler aklımı başımdan alırdı. Rastgele sayfalar açıp yeni şeyler öğrenirdim sürekli. Benden 6 yaş bnüyüük olan eşim dde ansiklopedi aşığıymış, o A'dan başlayıp alfabetik sora ile okuyormuş :) Ama korkarım biz biz bir konuyu birçok farklı kaynaktan araştırmaya ve kaynakça hazırlamaya aşina olan son nesilddden olabiliriz. Şimdikiler Google'a sorup karşılarına ilk çıkanı doğru kabul ediyorlar maalesef.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizlerden önce eğitim kalitesi çok daha iyiydi Mrs. Kedi. Ben klasik lise fen kolu mezunuyum. Ortaokul ve liseden diploma alabilmek için sadece sınıfları geçmek yeterli değildi. Ayrıca son sınıflarda bitirme sınavlarını başarıyla geçmek gerekirdi. Eğitim seviyesi ta 1960'lardan bu yana sürekli aşağılara düşüyor. Şimdi bildiğim kadarıyla öğrenciler sınıf kalmıyorlar. Liseden bir arkadaşım sadece kompozisyon dersini veremediği için birinci sınıfı tekrar okumuştu. O zaman sınıfları ikinci kez okuyan öğrencilere çifte dikiş yaptı derlerdi.
      Kesinlikle haklısınız. Bugün her tarafa açılan üniversitelerden mezun olup profesör ünvanı alan akademisyenler bile bizim zamanımızın lise mezunları kadar bilgili değiller maalesef. Üstelik bilgiye ulaşım çok daha kolay olduğu halde. Şimdi ülkemizde üniversite mezunu olmanın gelecek yaşam için bir fayda sağlamayacağı tartışılıyor. İnsan istedikten sonra araştırarak kendini geliştirir ve pek çok üniversite mezunundan daha fazla bilgi sahibi olabilir. Yurt dışında durum farklı elbette.
      Bilgisayarla ilk kez üniversite yıllarında tanışmıştım. Tabii şimdiki bilgisayarlarla mıkayese dahi edilmezdi. Ansiklopediler bir konuda araştırma yapmak veya bilgi sahibi olmak için tel kaynaktı. Şimdi kaynak çeşitliliği arttı fakat doğru ile yanlış bilgiyi ayırt edebilmek için dikkatli olmak gerekiyor.

      Sil
  2. Ben üşengeç bir insanım o nedenler herşeyi internet üzerinden araştırırım. Çok araştırma gerektiren durumlarım yok ama bir kaç kaynak üzerinden kontrol ederim gene de bilgiyi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoğumuzun ilk bilgi kaynağı internet. Çünkü en kolay ulaşım bu şekilde. Bugünün işi güvenilir bilgiye ulaşmak. Bunun için daha fazla çaba göstermek lazım.

      Sil
  3. Doğru bilgiye ulaşmak için internette çok fazla araştırma yapanlardanım ben de. Kitaplar şairler ve şiirlerini incelerken daha iyi kaynak oluşturuyorlar kesinlikle, zira internette dolaşan ve herkesin paylaştığı bir sözün, altında yazan yazar/şair ile alakası bile olmuyor.
    Bana, radyo yayınları için kaynak oluşturacak şeyleri gönderen dostların iletilerinden sonra, her seferinde o bilgi üzerinde epey çalışma yaptığımı biliyorum. Mümkün olduğu kadar çok kaynaktan kontrol gerek diyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biliyorum, siz de araştırmayı seven bir insansınız. Doğru bilgiyi araştırıp öğrendikten sonra kaynağın önemi yok bence. Bazen kitaplarla interneti müşterek kullanabiliriz. Sözgelimi okuduğumuz bir kitapta bilmediğimiz bir yer, olay ya da kişi ile karşılaştığımızda hemen internet üzerinden araştırarak öğrenme imkanına sahibiz. Sanırım artık kimse ansiklopedi karıştırmıyor:)

      Sil
  4. Güven duygumuzun zedelendiği, güvensizliğin oluştuğu her durum , her ortam insanı daha çok araştırmaya, incelemeye yöneltiyor. İnternet sınırsız, uçsuz bucaksız bir alan. Kullanmasını bilenler için büyük bir kaynak. Sayfalarda uyarması da güzel. Yanlış ya da eksik bilgide uyarılmayı bekliyor. Fakat bilgi kirliliği , çalıntı bilgiler, tuzaklar öyle çok ki. İnsan yetersiz kalıyor. Bir ara kendi şiirime ad belirtilmeden , yazım yanlışlarıyla yazılmış olarak bir sayfada rastlamış ve çok şaşırmıştım.
    Alıntılarda kaynak ve ad belirtilmesi ince bir kuraldır diye bilirim.
    Yazılı kaynaklarda da seçici olmak gerekli diye düşünüyorum. Lisede Edebiyat derslerinde kompozisyon da önemliydi. Kitap okur, özet çıkarır, onları sınıfa sunardık. Bu çalışmalar bilgi dağarcığımıza çok katkıda bulunmuştur. Son yıllarda o tür ödevlerin bile öğrencilere hazır lokma gibi sunulduğuna tanık oldum. Tüketim toplumu insanı da kolaya alıştırarak tüketiyor belki.
    Esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. Yanlış bilgiyi yaymak genellikle belli bir ideolojinin etkisiyle bilinçli olarak yapılıyor. Gerçeği öğrenebilmek için değişik kaynaklardan yararlanmakta fayda var. Hibir yayına ya da internet bilgisine kayıtsız şartsız inanmamak gerek. Aklımıza yatmayan bir husus olduğunda bilgilerin farklı kaynaklardan teyit edilmesine ihtiyaç var. Elbette hepimizde, toplumun bütün kesimlerinde güvensizlik duygusu olduğu sürece doğru bilgiye ulaşabilmek için araştırma önemli.
      Kendine ait olmayan bir bilgiyi kaynak belirtmeksizin kullanmak hırsızlıktan başka bir şey değil. Kopyala yapıştır tembellik. Kompozisyon en sevdiğim ve başarılı olduğum dersti lisede. İşin tuhaf yanı edebiyat dersinden de nefret ederdim:) Lisede kompozisyon dersi en zor derslerden biriyken her zaman en yüksek not alanlardan biriydim. Üstelik bir ön hazırlık istemezdi bu ders. Şimdi internetten her konuda kompozisyon örnekleri bulmak mümkün. Eskiden internetin olmaması belki bu bakımdan daha iyiydi. Hocam tükete tükete insan kendini tüketiyor farkında değil. Çok teşekkür ederim.

      Sil
  5. Bunun hakkında nda uzun uzun konuşmaya gerek var mı ki🤭bence ikisi de:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, her ikisinden de yararlanmak lâzım:)

      Sil
  6. Bana kalırsa konu her ne olursa olsun detaylı araştırmak lazım. Tek kaynak yeterli değildir. 😊

    YanıtlaSil
  7. pekii mantıklı açıklama, özellikle son paragraf :)

    YanıtlaSil
  8. Birbirinden ayrıksı kaynak türleri değil aslında. aksine birbirini besleyen tarafları var. Evet, internet araştırması öncelik gibi görünüyor günümüzde ki bu da aslında olağan. Ellerimizde telefon , dizlerimizde bilgisayar olunca, mobiliteyi de düşününce, ilk başvuru internet oluyor. Fakat internet üzerinden elde edilen bilgiler çoğunlukla basılı bir kaynağa atıfta bulunuyor. Bizi böyle bir kaynaktan haberdar ediyor, referans aldığı kaynağa ulaşmamızı sağlıyor.

    Bilgilerin teyidi hususu ise bambaşka ve aslında çok elzem nitelik taşıyor. Yanlış bir bilgi ya da deformasyon amacı taşıyan bilgiler, eğer zamanında düzeltilmezse kuşaktan kuşağa aktırılarak , bir türlü doğruluğu anlatılamayan konulara döner. Misal Lozan Anlaşmasının gizli maddeleri gibi. Yok ama var gibi sanılıyor toplumca.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İtirazım yok. Bizler de her iki kaynaktan beslenmeliz. Ancak bildiğiniz üzere faydalı gıdalar var, insana zarar veren gıdalar var. GDO'lu, katkılı gıdalar da var. Nasıl bilinçli bir şekilde beslenirsek sağlığımızı koruyabiliriz. Benzer şekilde gerek internet gerekse kitaplar arasında faydalı bilgiler ve bizi yanlış yönlendiren, belli amaçlara hizmet eden yanlış bilgiler de mevcut. Bu yüzden yiyeceğimiz gıdaları seçer gibi bilgi kaynakları içinde doğru bilgiyi almalıyız. Lozan Antlaşması güzel bir örnek. Dezenformasyona karşı uyanık olmak gerekir.

      Sil
  9. Basılı kaynaklar güncel olmuyor sanki. O yüzden internet daha güvenilirdir güncel bir mevzuysa eğer konu diye düşünüyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında her iki kaynağın da güncel olanını ortaya çıkarmak gerekir. Haklısınız, bilgi değişmeyen bir şey değil. Bugün doğru bildiğimiz pek çok şey, yarın yanlış olabilir. Bu yüzden eski kaynaklardan yararlanırken bu hususa dikkat etmekte yarar var:)

      Sil