KATEGORİLER

21 Şubat 2024 Çarşamba

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 235

Sevgili DeepTone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri etkinliğimiz devam ediyorÖnceki haftaların sohbet konularını ve konu başlıklarını öneren arkadaşlarımızın isim listesini burada bulabilirsiniz. Ağaç Ev Sohbetlerinde bu haftanın konusu sevgili Sade ve Derin / DeepTone'dan.  

"Ortalama insan sağlığı gelecekte günümüzden daha kötü mü olacak?"

Geleceğin nasıl olacağı hakkında fikre sahip olsam bu soruya daha sağlıklı bir cevap verme imkânım olabilirdi. Mevcut küresel rejimlerde devrim niteliğinde köklü bir değişim olmadığı sürece bu günlerimizi arayacağımız yadsınamaz bir gerçek.

Vahşi kapitalizmin kolları insan yaşamında hayati öneme haiz her konuya uzanmış, bir ahtapot gibi insanları içine hapsetmiş. Para kazanma hırsı her türlü insanlık onurunun üzerinde. Mevcut siyaset kurumları çürümüş, her biri rüşvet, yolsuzluk, adaletsiz uygulamaları ve hak gasplarıyla kapitalizmin aracı haiine gelmiş. Gıda sektörü, sağlığa zararlı, katkılı ve GDO'lu ürünlerle at koşturuyor. Hava ve çevre kirliliği almış başını gidiyor. İşin tuhaf yanı bütün bunlar teknolojik gelişmeye bağlı ve onca zararlı etkilerine rağmen insanın ortalama yaşam süresi uzuyor! Bu durum gerçekten son derece çarpıcı. Çocukluğumda yaşlılar elli, elli beş yaşlarında dünyayı terk ederlerken hiçkimse arkalarından "yazık daha çok gençti" demiyordu.

Aslında şaşıracak bir durum yok. Dünyanın savunma sanayinden sonra ikinci büyük sektörü, küresel sermayenin azraili sağlık ve ilaç şirketleri yaşlıları çok seviyor. Eğer sağlık kurumu küresel sermayenin elindeyse, ileri teknolojinin insan sağlığına fayda sağlayacağını düşünmek en hafif deyişle safdillik olur. Evet, insanın ortalama ömrü uzamıştır ve bunu teknoloji ve bilimin ilerlemesine borçluyuz. Peki bu teknolojiyi geliştiren, bilimsel araştırmalara onca para yatıranlar, senin benim kara kaşımız, kara gözümüz için mi yapmışlar bu faydalı işleri? Elbette hayır. Daha uzun yaşasınlar, özellikle yaşlılık döneminde daha çok hastalansınlar, tetkiki, teşhisi, tedavisi, ilâcı, yatağı derken inek gibi sağsınlar diye insanları. Katma değer olarak verdikleri ilâçların yan etkileri yüzünden yeni yeni hastalıklara yakalansın hastalar ve sürünüp dursunlar diye... 

İyi ki dünya sağlık sektöründe ne dolaplar döndüğünü biliyorum. Bu konuda pek çok kitap, makale ve dergi okudum. Çok mecbur kalmadıkça doktora gitmiyor, asla ilâç kullanmıyorum. Bu bir cehalet değil. Soner Yalçın'ın "Kara Kutu" kitabını okuduktan sonra kararlığımdan daha da perçinlendi. Kitapta yazılanların yarısını komplo teorisi olduğunu düşünseniz dahi, kalan yarısında belgelendirilmiş iddiaların vehameti karşısında ağzınız açık kalır. İlaç şirketlerinin DSÖ'ne ve sağlık bakanlıklarına yaptığı baskılar, verilen rüşvetler, yeterince araştırma yapılmaksızın piyasaya sürülen ve insan hayatını tehlikeye sokan ilaçlar, bu sebeple mahkemece çarptırıldıkları astronomik tazminat cezaları... 

İnsanın uzun yaşatılmasının önemli olmadığını düşünüyorum. Önemli olan akıl sağlığıyla birlikte konforlu bir yaşam sürebilmek. Yaşam süresi ne yazık ki her insanda farklı. Bu Tanrının kullarına karşı en büyük adaletsizliklerinden biri olmalı. Teknoloji ve bilim el ele vererek, insanlara, organ nakli ve doku yenilemeleri, erken teşhis, tedavi yöntemleriyle daha çok uzun süreler yaşama imkânı verecek. Öyle ki o yaşlı insanlar, çevrelerini tanıyamayacak, altlarını tutamayacak hale gelecekler, adeta bitkisel hayat sürmeye başlayacaklar. Bir sürü ilâç kullanacaklar, tekik, tedavi, hastane masrafları, alt bezi masrafları alabildiğince yükselecek. Bu iyi bir şey mi? Yaşam süresini uzatmak en çok sağlık ve ilaç endüstrisine yaramakta. Bu külfet sadece kendilerini bakmakla yükümlü olan aile bireylerine değil, yaşadığı ülkenin bütün vatandaşlarının sırtına da büyük bir yük getirmekte. Elbette anne, babamız ve yaşı kemale ermiş sevdiklerimiz için böyle bir düşünceyi dile getirmek hiç kolay değil. Bu hususta bir yaş tahdidi de koyamayız. Bazen insan yüz yaşına da gelse akıl sağlığı yerinde, bedensel olarak da son derece dinç olabiliyor. Bazen de otuz beş yaşında iflah olmaz hastalıkların pençesinde boğuşuyor. Hiçkimsenin yaşama hakkına engel koyamam fakat benim dile getiirmek istediğim küresel ilaç şirketleri ve sağlık sektörünün (ve elbette onların taşeronu konumundaki  DSÖ ve bütün sağlık kurumlarının) bu insanları birer kazanç kapısı, birer sömürü aracı olarak görmesi... Bir sürü ilaç verip insanların bir tarafını iyileştirirken yan etkileriyle diğer tarafını bozuyorlar. Bu lanet sektör o kadar zalim ki, yaşlıların ölmesini asla istemez, çünkü yaşasınlar (ne kadar yaşamak denirse artık) ki, ilaç satmaya devam etsinler, tetkik, teşhis, ameliyat masrafları eksik kalmasın. 

Yazımdan soruya cevabım anlaşılmış olmalı. Evet, ben bu kapitalist sistem devam ettiği sürece ortalama yaşam süresi artsa bile insan sağlığının gelecekte günümüzden daha kötü olacağı inancındayım. Bununla birlikte hayalini kurduğum devrim gerçekleşir, eğitim ve sağlık hizmetleri tüm insanlara ücretsiz olarak verilir, sağlık alanındaki tüm yenilik ve buluşlar için patent hakkı ortadan kaldırılır, bütün sağlık personeli, uzmanlar ve bilim adamları hipokrat yeminine özünde sadık kalır da hayat bayram olursa o zaman geleceğe bir başka gözle bakabilirim. Herkese küresel sağlık terörünün tuzağından uzak, aklen ve bedenen sağlıklı bir gelecek diliyorum. 

28 yorum:

  1. :) çok olumlu ve yaşama sevinci dolu bir yanıt yine sendeeen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, ironi yapıyorsun biliyorum ama haz almak varken hayatı cehenneme çevirmek ne yaman bir çelişki canlıların en gelişmişi olarak bilinen insan türü için:))

      Sil
  2. Diğer değerlendirmeleriniz gibi çok mantıklı düşüncelerle, gerçeklere değinerek, akılcı çözümlerle öneriler sunan bir sohbet yazısı. Emeğinize sağlık. Zaman bulursam yazmak isterdim.
    Belki tekrar uğrayıp küçük katkılarla katılırım.
    Esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nazik yorumunuz için çok teşekkür ederim. Bu sohbetleri önemsiyorum. Bazen çoğu insana aykırı gelebilecek tarzda elimden geldiği kadar samimi, gerçek duygu ve düşüncelerimi aktarmaya çalışıyorum. Bazen yazdıklarım ilginç bir şekilde kendimi daha iyi tanımama dahi vesile oluyor. Sizin yazılarınızın da aynı içtenliği gerçek duygu ve düşüncelerinizi yansıttığına inanıyorum. Kendinize iyi bakın:)

      Sil
    2. İyi görüş ve düşüncelerinize çok teşekkür ederim.
      Güzel bir konuydu. Görüş alışverişi yapılabilecek öyle çok sorun var ki. Sağlık, eğitim ve adalet hayatımıza yön verebilecek, uyumumuzu kolaylaştırabilecek en önemli kurumlar ama asıl çöküntüleri, olumsuzlukları oralarda görüyoruz.
      Ülkemizde Özel Sağlık Sigortanız yoksa insan sağlığı da türlü çeşitli endişeleri, sıkıntıları yüklenebiliyor: Bazı branşlarda randevu alma, bekleme süreleri çok uzun, bulunmayan ilaçlar olabiliyor yada ilaç fiyatları sürekli artabiliyor, maaşınızdan kesintiler çoğalabiliyor. Vitamin eksikliğiniz varsa, kişi kendisi ödeme yapmak zorunda.
      Sağlıkta kaygılar arttıkça çözüm arayışları da ne yazık farklı alanlara kayabiliyor. Kötü niyetli kişilere fırsat doğuyor. Yaşlı nüfus giderek artarken sağlıklı çözümler, destek çalışmaları plansız sürdürülüyor. Tüm sorunların peri değneği dokunmuşçasına kısa zamanda çözülmesi çok zor olunca büyük olasılıkla insan sağlığı gelecekte günümüzden daha da kötü olacak. Tıp Fakülteleri çoğalırken kalite düşüyor. Hasta ile iletişim kuramayan, ön bilgiyi bile alamayacak doktorlar yetişiyor ne yazık. Çok büyük, lüks hastanelerde araç- gereç sıkıntısı çekiliyor.
      İlaç firmaları yanlış , hatalı sonuçlarda yüklü tazminatlar ödememek için çok uzun açıklamaları (prospektüs ) ilaç kutularına ekleyip kurtulabiliyorlar. Ya hasta hakları, insan faktörü, koruyucu hekimlik hizmetleri...
      Tüm hastalara sağlık, sabır ve direnç dileyerek.

      Sil
    3. Yaşamım boyunca son yıllardaki kadar sorunlu dönem görmedim. Belirttiğiniz üzere sadece sağlık değil, diğer tüm konularda işler gerektiği gibi yürümüyor ve halkımız bundan son derece olumsuz etkileniyor. Aslında bizler gibi biraz mürekkep yalamış, ahlâksızlıktan mümkün olduğunca kendini sakınmış insanlar sorunun ne olduğunu çözüm yollarını da biliyorlar. Gelgelelim liyakat sahibi, dürüst karakterli insanları yönetim sistemimiz, (sözde demokratik cumhuriyet) olmaları gereken konumlara getirmiyor. Cahil ve fırsatçılar, ahlâk yoksunu kişilere makam veriliyor. Bu insan müsveddeleri de halkın inancını ve milli değerleri sömürerek zorbalıkla, mafyanın yönetim anlayışıyla ülke idare etmeye çalışıyorlar. Sonunda yaşadığımız bu topraklardan ve birbirimizden nefret edecek duruma geliyoruz. Her gün bir felâket haberiyle sarsılırken iktidar sahipleri oralı değil, muhalefet lâf üretmekten gayrı bir şey yapamıyor. Gelecek yerel seçimlerde kararlı görünüyorum ve oy kullanmayacağım. İktidarı da muhalefeti de aynı pisliğin farklı tonları. Zeus da yukarıda bir yerlerde oturmuş gülümseyerek olanları seyrediyor.

      Sil
  3. yaşam süresi uzuyor ama beden direncimiz azalıyor. egzersizle bedenimizi güçlendirmek yerine, ilaçlarla, vitaminlerle ayakta tutmaya çalışıyoruz.modern tıbba çok ihtiyacımız var ama ticari kaygılarla insanların pazar olarak görüldüğü de çok açık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O vücudu gençleştirdiğine inanılan suni, vitamin ve mineral destekleri, genellikle sporcuların aldığı takviyeler, kas yapıcılar asla itibar edemeyeceğim ürünler. Yaşam süresini uzamasını sağlayan en önemli buluş bence teşhise dönük cihazlar, röntgen, mr, ultrason ve kan tahlilleri. Hastalığı doğtu teşhis ettikten sonra işin yarısı çözülmüş oluyor zaten. İşte sorun bundan sonra başlıyor. İnanıyorum ki doğru tedavi en ucuz ve en az ilâç kullanımı ya da operasyon gerektirendir. Oysa gerçekte insan o vakitten sonra soyulmaya başlıyor. Hastalıklardan biri tedavi edilmeden yenisi başlıyor kullanılan ilaçların yan etkileriyle. Gereksiz ve hatalı ameliyatlar, sadece ticarete yönelik sağlık üzerinde ölümcül etkileri olan ilaç tüketimleri. Hatırlayın bir zamanlar kolestrolün ne kadar tehlikeli olduğu yönündeki haberler nasıl arşa çıkmış ve milyar dolarlarla ilâç satılmıştı. Şimdi kolestrolün özellikle çocuk yaşlarda faydalı olduğu dahi söyleniyor. Aman yumurta yemeyin dedikleri dönemde şarlatanları takmayıp kendime sınır koymadığım için ne kadar mutluyum. Sağlık için yapılacak en önemli şey üç beyazdan uzak durmak bir de aşırı yememek. Bu konuda ne kadar başarılıyız, tartışmalı:))

      Sil
  4. Ben de sizin gibi düşünüyorum. Sağlıksız, mutsuz, belki eksik organlı kalabalıklar olacağız. Bir kesim için çalışacak sağlıksız insan topluluğu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pandemi, bu işin çözümüne yönelik ilk denemelerden biriydi belki de, kim bilir?

      Sil
  5. Kendim yazsam ancak bu kadar yazardım herhalde. Bazıları bu düşüncelerimizden dolayı bizi pesimist olmakla suçlasalar da bence yalancı mutluluktan iyidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır, pesimist değilim, tam aksine kendimi optimist olarak görürüm. Bizim farkımız şu, hayalci değil, gerçekçiyiz. Görünen köy kılavuz istemez. Boş hayallerle olmayacak hayaller kurmak belki bugün için bize iyi gelebilir, avuturuz kendimizi fakat sonuç değişmez. Bugün adım gibi emin olduğum bazı aileler büyükleri bir an önce rahmete kavuşsunlar diye beklenen sonu dört gözle bekliyor. Haksız da bulmuyorum onları. Durumu iyi olanlar bir bakıcı bulup durumdan fazla etkilenmiyorlar. Ancak ekonomik durumları iyi olmayanlar yaşlılarına yıllarca bakmak zorunda kalıyorlar. Hiç kolay iş değil bu. Yaşlıların hastalıkları, kaprisleri dayanılmaz, saygı duymak zorundayız. Genç olsaydım bu kadar rahat yazmazdım yukarıdaki yazımı. Ama ben de dahil eğer birilerine muhtaç durumda kalırsam hayatta kalmamın bir anlamı olmayacağını düşünüyorum. Bu benim hayattan zevk almadığımı değil bana bakmayı kendilerine zorunlu gören çocuklarımın hakkını yemek istemediğimin, onların yaşam hakkına saygı göstermem gerektiğinin işareti. Sevgiyle:)

      Sil
  6. Aradan vahşi kapitalizm çekilse, dediğiniz gibi ilaç devleri şunlar bunlar olmasa hayat çok güzel olurdu. Evet alabildiğince kırlarda uzanmak varsa eğer, etrafta bol oksijen üreten ağaçlar varsa; kovanında balın, kümesinde yumurtan varsa! Karşı komşundan taze süt alıp karşılığında sen de ona yetiştirdiğin ıspanağı veriyorsan... Varsa bahçende yeşil soğan ile marulun, ata tohumundan yapılmış esmer ekmek yetiyorsa on beş gün doymana... İnsan niye uzun yaşamasın ki! Demlendiği hayatından süzülenleri aktarmaya verir kendini; yazar, çizer, öğretir...
    Hoop kestik, beş dakika çay molası arkadaşlar, sizi gerçeklerle baş başa bırakıyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam da havaya girmiştim, şöyle gözlerimi kapamış, hayallere dalmıştım ki şok kesinti dumura uğrattı ve akabinde gerçeklere uyandım. Umarım bu çay molası uzun sürmez de hayallerimiz gerçek olur:)

      Sil
  7. Tıp ilerlerse de bizi iyleştirmeyecekler bence zaten dünya nüfusu azalsın istiyolar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamen iyileştirmeyecekler tabii ama öldürmeyecekler de. Çünkü öldürürlerse ilâç satamazlar:) Dünya nüfusunun azalmasını isteyenler tüm insanların azalmasını istemezler. Sadece yoksulların ölmesini isterler. Çünkü yoksul insanların satın alacakları fazla mal yoktur, sadece yapabilirlerse karınlarını doyurmaya çalışırlar. Onu da yapamazlarsa devlete yük olurlar. Şimdiye kadar devletler yoksulların ilacını alıp küresel şirketleri doyuruyordu. Artık onlara da bu iş külfet olmaya başlayınca en iyisi ortadan kaldırmak diye düşünmüş olmalılar:)

      Sil
  8. Ne mutlu size o zaman doktora gitmeden kendinizi tedavi edebiliyorsanız. Çünkü hastalık birden büyümez baştan tedbir alınır ise büyümeden biter. Tabi bunu her insan başarır mi bilemem. Siz yapıyorsanız güzel. Sağlıkla kalın. 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çevreme baktığımda insanlar en ufak şikâyetlerinde soluğu doktorda alıyorlar. Sağlık sektörünün içinde bulunduğu durumu bir tarafa bıraksak bile doğru sağlık hizmetinden fayda sağlayabilmek neredeyse tesadüflere kalmış. Öncelikle doktora gidecek paranız olması gerekir. Devlet hastanelerinde doktora düşen hasta sayısı ve doktorların hastalara ayırdığı zamanı düşününce doktora gitmenin bir fayda sağlayacağına pek ihtimal vermiyorum. Velev ki paranız var. Yine de bu iş şans meselesi. Her doktor mesleğini hakkını vererek yapıyor mu? Doktorların da haklı yönleri olmakla beraber ellerinde her türlü teknolojik imkânlara sahip olsalar da bazı doktorlar yanlış teşhis, yanlış tedaviyle insanın başına büyük dert açabiliyor. Ameliyata karar mı verildi, her türlü risk hasta ve hasta yakınlarına yükleniyor. Ameliyatı yapan sen riskini ben alıyorum, oh ne alâ. Her gittiğiniz doktor Hipokrat yemininde yer almış gibi kendisine gelen bütün hastalara mutlaka bir teşhis ve tedavi uygulamakla yükümlü hissediyor kendisini. Ben bunu bilemedim, başka doktora görünün diyen doktor duydunuz mu hiç? Çoğu zaman bir ilâç verirler ve bir ay sonra kontrole gelin derler. Bu deneme yanılma usulüdür. Her doktor reçete yazar, muayene ve tetkiklerden sonra. Peki diyelim ki karşınıza çıkan tesadüfen iyi bir doktor ve sizin hastalığınızı doğru teşhis etti. Tedavi yöntemlerinden en bilineni ilâç! İlâçları kullandınız ve şikâyetiniz ortadan kalktı. Birkaç gün sonra başka bir organınız alarm zilleri çalmaya başlayacaktır muhtemelen. Çünkü her ilâç farklı bünyelerde farklı tepkiler verebilir. Her insanı iyileştirecek doz farklıdır. Yani ilâç çözüm olsa bile, fabrikasyon değil her insanın özelliğine göre hazırlanmalı ki pratik olarak böyle bir şey mümkün değil.

      Bir konuya açıklık getireyim. Ben asla doktora gitmem, asla ilâç kullanmam demiyorum. Vurgulamak istediğim mümkün olduğu kadar doktordan ve ilâçlardan uzak kalmaya çalışıyor olmam. Yani başım mı ağrıyor, hemen ilâca sarılmam. Kızım doktor, aldığı eğitim sağlık sistemimiz çerçevesinde. Yani ilâca dayalı. Bu yüzden doktora gitme ve ilâç kullanma konusunda kendisiyle bitmeyen bir tartışma içindeyiz:)

      Sil
  9. Hastaneler tam bir kısır döngü merkezi. İnsanları mecbur bırakıp bir yerlerini iyileştirirken diğer taraflarını hasta ederek bunun sürekliliğini sağlıyorlar(!)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hastaneler ve doktorlar sistemin en alt halkaları. Dünya Sağlık Örgütü, üniversiteler, birçok bilimsel araştırma kurumu, bilimsel yayın kuruluşlarının dahil olduğu küresel sermaye halk sağlığı üzerinde büyük oyunlar oynuyor. Sağlık sektörünün patronları kazanırken halk temel hakkı olan sağlık hizmetini alamıyor ve sömürülmeye devam ederken bazen kobay olarak kullanılıyor, can veriyor, sakat kalıyor, bir yerleri iyileştirilirken diğer yerleri sakatlanıyor vs. Uzun hikâye...

      Sil
  10. Ne zamandır yazmıyorsunuz, sizi merak ettim, her şey yolunda mı sevgili Kaystros

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyiyim, iyiyim:) Teşekkürler. Evet, her şey yolunda sevgili Evde Yazar. Artık yavaş yavaş kendimi toparlama vakti geldi sanırım. Yazma konusunda kendi kendimle hesaplaşıyorum. Varoluş sancıları mı ne?:))

      Sil
    2. İyi olmanıza çok sevindim :) Yazma konusunda ben de bu aralar kendimle savaş veriyorum. Elimi attığım her yazıdan depresif şeyler çıkıyor, ama ne yapalım; bazen de böyle olabilir. Varoluş sancılarımız da varsın yazılarımıza yansıyıversin, yazmak iyileştiricidir :)
      Sevgiler, selamlar 🌺

      Sil
    3. Çok teşekkür ederim. Yazmak iyileştirir, biliyorum ama bunu bilmem yeterli olmuyor. İnsan bazen bildiği şeyleri yapamıyor maalesef. Eskiden yazmazsam yaşamın hiçbir anlamı kalmayacağını düşünürdüm. Bu aralar yazsam da hayatı anlamlandıramayacağım hissine kapıldım. Yani yazsam ne olacak, yazmasam ne olacak ikileminde sonuç aynı yere yani kocaman bir hiçliğe çıkıyor. Bunalımda mıyım, hayır. Neden değilim, bilmiyorum. Bu tür varoluş sancılarının insanı bunalıma sürüklemesi beklenir ama ben de o da yok. Zaman su gibi akıp gidiyor. Ülkenin durumu seçimlerin arifesinde canımı sıkmıyor değil. Bu kez oy kullanmama kararı almıştım. İzmir başkan adaylarını ve projelerini dinledim bugün. Ve Hamza Dağ'ın vasatlığını gördüm. Muhalefet hata üzerine hata yapıyor. Özgür efendi, Eskişehir belediyesi tarafından yaptırılan caminin açılışını yapmış! Laik bir ülkede sözde ana ilkelerinden biri laiklik olan ana muhalefet partisinin haline bak!!! Desteğiniz için teşekkürler. Gecenin bu vaktinde blogunuzu ziyaret edeceğim şimdi. Eğer şeytan müsaade buyurursa Ağaç Ev Sohbetlerinin yazısını yazacağım son gününde.

      Sil
  11. Tam "Mr. Kaplan, nerelerdesiniz? Umarım her şey yolundadır." yazmıştım ki son yorumları okuyunca rahatladım. iyi olmanıza sevindim. Yazılarınızı bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi ziyaretinize geliyorum. İnşallah diyelim:)

      Sil