"Katilleri idam cezası ile cezalandırarak toplum da cinayet suçu işlemiş olur. Bu nedenle, müebbet hapis, katiller için iyi bir cezadır."
Bu konuyu empati yaparak değerlendirmenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Eğer mağduru ve katili tanımıyorsak, nedeni ne olursa olsun verilecek idam cezasını hem evrensel hukuk hem de çağdaşlık adına doğru bulmayabiliriz. Fakat sevdiğimiz bir insanı öldüren kişinin yaptığı bu eylemin karşılığını canıyla ödemesinin içimizi bir nebze soğutabileceğini düşünmeden edemiyorum. Sevdiğimiz insanı geri getirmese de katilin bu şekilde cezalandırılması içlerimizi biraz olsun soğutmuş olur. Ayrıca bir mikrobun ortadan kalktığına için için sevinirken cinayete teşebbüs edecek diğer mikropların üzerinde caydırıcı bir etki bırakacağını da söylemek mümkün.
İdam cezası yerine katilin müebbet hapisle cezalandırılması bir çözüm müdür? Yukarıda empati kurmaya çalışarak konunun duygusal etkilerini bir tarafa bırakıp meseleye rasyonel açıdan bakılması taraftarıyım. Bu yüzden konunun enine boyuna değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Sağlıklı düşünebilen, eğitimli bir insan cinayet işleyebilir mi? Bence bu mümkün değil. Meydana gelen her cinayette işin kolayına kaçıp baş sorumlu olarak katili hedef alırken ailenin, toplumun ve devletin sorumluluklarını görmezden geliyoruz. Kültürümüzden gelen kan davaları, ideolojik sapkınlıkların sebep olduğu kıyımlar, dini inanışların getirdiği cihat, kâfirlerin öldürülmesi gibi çağ dışı yaptırımlar varken tek suçlu elini kana bulayan katil midir?
Eğer suç ve cezadan bahsediyorsak önce adalet sistemini sorgulamalı. İşlenen her suç lâyıkıyla cezalandırılıyor, gerçek suçlular tam manasıyla ortaya çıkarılabiliyor mu? Sözgelimi kadın cinayetlerini ele alalım. Sıklıkla haberlere konu olan genç bir kadının kocası tarafından bıçaklanarak öldürülmesi durumunda verilecek cezayı tartışalım. Öncelikle, toplumun ataerkil yapısı bu cinayetin önemli bir sebebi değil midir? Bu yapıyı ortadan kaldırmak yerine dini ya da geleneksel değerleri baş tacı edip kadını erkeğin yanında değersiz kılıcı kural ve davranışları yücelten devletin, bu yapıyı normal gören ve çocuklarını yanlış yönlendiren ailelerin hiç mi suçu yok? Bir örnek daha vererek devam edeyim. Alacak verecek davalarında ortaya çıkan cinayet haberlerini duyuyoruz. Eğer güvenilir bir adalet sistemi olsa, hakkını devletin koruyacağından ümidini keserek her türlü riski göze alıp adaleti kendi başına sağlamaya kalkışır ya da mafyaların eline bırakır mı insanlar?
Diğer taraftan insanın ruhsal sağlığına dikkat çekmek istiyorum. Ekonomik sebepler ve muhtelif sağlık sorunları nedeniyle başkalarına zarar verebilecek, hiç tanımadığı insanları öldürebilecek hasta ruhlu birçok insan dolaşıyor aramızda. Bunların bir kısmı adam yaralama ya da benzeri bir suçtan kısa süre hapis yatıp dışarı salınmış kişiler. Bazıları mafya tetikçileri. Bazıları hayattan bir beklentisi kalmamış dini ve ideolojik tetikçiler. Bu tür insanları kontrol altına almak, eğitmek yerine sırası geldiğinde kirli çıkarları için kullanan devlet kurumlarının, mafya ve ideolojik örgütlerin payı yok mu bu cinayetlerde?
Yukarıda bahsettiğim ya da olası diğer nedenlerle vuku bulan cinayet olaylarının gerçek faillerini sadece katillerle sınırlandırmak yerine ihmali bulunan kişi ve kurumların cezalandırılması da hem adaletin gereği hem de bu tür fiillerin tekerrür etmemesi için caydırıcı etkiye haizdir. Hiç ilgisi yokmuş gibi görünebilir fakat kanaatimce her cinayetin temel nedenlerinden biri de devletin liyakatsiz kişilerin yönetimine bırakılmış olmasıdır.
Prensip olarak hiçbir insanın bir başka canlıyı öldürmesine, gerekçesi ne olursa olsun yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı devlete idam cezası yetkisinin verilmesine karşıyım. Ayrıca daha önce bölümler halinde blogumda yayımladığım "Masum Bir Adamın İtirafları" adlı çeviri romanımda konusu geçen, bütün deliller aleyhine olmasına karşın hiçbir suçu olmayan adamın idam cezasına çarptırılması gibi olayların bu düşüncemde etkili olduğunu eklemek isterim. Elbette katil cezalandırılmalı ama nasıl?
Şimdi gelelim müebbet hapis cezasına... Biliyor musunuz, ülkemizde müebbet hapsi ya da onlarca yıl hapis cezasına çarptırılmayı göze alıp birkaç bin liraya adam öldürebilecek binlerce kiralık katil var. Bunlar her seçim döneminde bir af çıkarılacağından son derece eminler. Dışarı salıverildiklerinde yeni müşteriler arayacakları da şüphe götürmez bir gerçek. Öyle ki bu tür insanlar, hapishaneleri kendilerine mesken tutmuş, içeriden her türlü yasa dışı faaliyetlerini sürdürebiliyorlar. Bunları müebbet hapisle cezalandırmanın ne faydası olabilir? Katile öyle bir ceza verilmeli ki, hiçbir aftan yararlanamasın. Elbette önce o kişinin katil olduğundan emin olmak şart! Nasıl bir ceza? Söz gelimi eskiden kürek mahkumiyeti vardı. Günümüzde böyle bir ceza yok. Yeraltı madenlerinde çalıştırılabilir ömür boyu meselâ. Çalışmaz kaytarırsa azıklarından kesilir. Ağır işlerde karın tokluğuna öylesine çalıştırılır ki adam, idam cezasını arayacak hale gelsin. İyi hali görülenler, devlet adına tarlalarda mahsul yetiştirilmesinde değerlendirilebilir örneğin. Darbeci Kenan'ın meşhur sözü geldi şimdi aklıma. Gencecik çocuklar için "asmayıp besleyecek miyiz?" demişti bir zamanlar. Katiller asılmasın ama beslenmesin de. Devlet adına çalıştırılsın köle gibi. Böylelikle biraz olsun hak yerini bulmuş olur. Mağdurların birinci derece yakınlarına devletin elde ettiği bu kazancın bir kısmını dağıtmak da makul geliyor bana. Neticede devletin bu cinayetlerin tamamında az ya da çok sorumluluğu var. Ayrıca cinayetlerin önüne geçilebilmesi için devleti yönetenlerin, görevlerinde ihmalkârlık gösterenlerin de cezalandırılması gerektiğine inanıyorum.