Sürekli olarak kıpraşıyoruz. Ne güzel bir kelime "kıpraşmak", öz Türkçe "yavaşça kımıldamak" demekmiş. Son olarak bugün saat 09.45'te 4,8 büyüklüğünde Kuşadası merkezli bir depremle sallandık. Aslında deprem olmasa bile canlı cansız her nesne sürekli titreşim halinde. Dalgalar halinde yayılıyor bu salınımlar. Her bir nesnenin dalga boyu (periyod) ve dalga sıklığı (frekans) kendine özel. Buna doğal frekans diyoruz. Frekansın birimi, yani bir saniyedeki titreşim sayısı, Hertz olarak ifade ediliyor. Örneğin sağlıklı bir insan vücudunun frekans aralığı 62-68 MHz. (1 Mega Hertz = 1.000.000 Hertz) Böyle bir titreşimi hissetmemiz mümkün değil elbette. Belki de bu bizim en büyük şansımız. İnsan kalbi normal olarak 1,2 Hertz frekansında atıyor. Vücudumuzun frekansı 58 MHz'in altına düştüğü zaman hastalıklar baş göstermekte.
Sağlıklı genç bir insan 20 Hertz ila 20.000 Hertz arasındaki frekansa sahip olan sesleri hissedebiliyormuş. Ben 30-9.200 Hertz arasındakileri işitebildim. Siz de burada kendinize bu testi uygulayabilirsiniz. Yalnız dikkat edin, kulaklıkla dinliyorsanız yüksek volümler sizi rahatsız edebilir, o zaman sesi istediğiniz ölçüde kısabilirsiniz.
Yaklaşık bir haftadır İzmir Depreminde yıkılan binaları düşünüyorum. Elimde bu binaların özelliklerine dair herhangi bir envanter olmamakla birlikte ağır hasar gören yapıların genellikle sekiz on katlı apartman binaları olduğu dikkatimi çekmişti. Zemin, yapı malzemesi ve işçilik kusurları mutlaka ortaya çıkan felaketin esas unsurları olmakla birlikte rezonans olayını da düşünmedim değil. Peki nedir rezonans? Kısaca dıştan gelen herhangi bir etkinin (fiziki ya da manyetik kuvvet, dalga, ses, rüzgar, hatta duygu ve düşünce) frekansı ile nesnenin doğal frekansının uyumu diyebiliriz. Bakın burası çok önemli. Uyum, ahenk sözcükleri de "kıpraşmak" gibi insanın içine huzur veren kelimeler değil mi? İşte burada yanılıyoruz. Uyum aynı zamanda bir çöküş, yok oluş, bir felaket.
Hasar oluşturabilecek deprem dalgaları 0,1 ila 10 Hertz frekans aralığında salınımlar oluşturur. Kaba bir hesapla sekiz katlı bir binanın doğal frekansı (kat yüksekliği/10) 0,8 Hertz'dir. Eğer bina kayalık bir zemindeyse depremin süresine de bağlı olarak deprem dalgalarının frekansıyla binanın doğal frekansının bire bir örtüşmesi oldukça düşük bir olasılık. Çünkü sağlam zemin deprem dalgalarını olduğu gibi binaya iletir. Oysa gevşek zeminlerde deprem dalgaları, rastgele yayılarak farklı frekanslarda binlerce deprem dalgasına dönüşür. Bu dalgalardan herhangi birinin binanın doğal frekansını yakalama olasılığı oldukça yüksektir. Bina ne kadar sağlam ve mükemmel olursa olsun, her hangi bir frekans uyumu sağlandığında, yani rezonansa girildiğinde kurtuluş yoktur. Anında parçalanır ve bina bir moloz yığınına dönüşür. Rezonansa giren sulu gevşek zeminler sıvılaşabilir, sağlam binalar zemine gömülebilir ya da yan yatabilir.
Yukarıdaki nedenlerle sağlam olmayan zeminlerde dört beş katın üzerinde inşa edilen binalar depremin rezonans etkisine karşı savunmasızdır. Bu tür zeminlerde inşa edilecek daha yüksek binalar zeminde ana kayaya kilitlenecek şekilde betonarme kazıklara oturtulmalıdır. Yüksek frekanslı deprem salınımları kat sayısı fazla olmayan binalarda etkili olurken düşük frekanslı salınımlar yüksek katlı binalarda etkilidir. Bu kıyıya yakın yerlerde küçük deniz dalgalarının kayıkları sallaması, büyük gemilerin ise hareketsiz durmasına ya da açık denizde kayıkların yüksek dalgalı denizde daha sakin kalırken büyük gemilerin sallanmasına benzer. Benzer şekilde frekansı yüksek depremler alçak yapılarda daha tahrip edici olurken, frekansı düşük deprem dalgaları yüksek yapıları iyice sallar ve yapının dayanımını zorlar. Yine köprülerde askeri birliğin uygun adım yürümesi halinde rezonans meydana gelebilir. Tarihte bir Fransız askeri birliğin bu nedenle Sen Nehrine uçtuğu bilinir. Bu yüzden köprüden geçen askeri birlikler köprünün doğal frekansını yakalamamaları için serbest adım yürütülür.
Rezonans olayına en sık salıncak örneği verilir. Salıncağı hangi kuvvetle iterseniz itin o hareketini (gidip gelme zamanını) kendi ayarlayacaktır. Bu o salıncağın doğal frekansıdır. Uyguladığınız kuvvet salıncağın frekansına denk düştüğünde ve aynı şekilde bunu devam ettirmeniz durumunda parmağınızın ucuyla bile itseniz salıncak gittikçe artan bir şekilde havalanacaktır. Uygun frekansta çıkaracağınız doğal yada suni ses dalgalarıyla kristal şarap kadehlerini atomlarına ayırarak parçalayabilirsiniz. Tıpta ses dalgalarının rezonans etkisiyle böbrek taşlarını kırdığını duymuşsunuzdur. Ayrıca rezonans terapi (biorezonans) bazı bağımlılıklardan kurtulmak amacıyla, kanser tedavisinde ve psikolojik tedavilerde kullanılmaktadır. Yirminci yüzyılın başlarından itibaren rezonans, kanser hücrelerinin teşhis ve tedavisinde (Manyetik Rezonans - MR) uygulanmaya başlamıştır.
Üniversitenin ilk yıllarında bölüm öğrencileri olarak bize üçlü amfide bir film gösterilmişti. Filmin konusu, açılışı törenlerle 1 Temmuz 1940'da yapılan bir köprünün rüzgar sebebiyle yıkılma öyküsüydü. Tacoma Köprüsü, tamamlandığında dünyanın en uzun üçüncü asma köprüsü olmuştu ve zamanının bir mühendislik harikasıydı. Trafiğe açılmasından yaklaşık dört ay sonra 64 km/s hızla esen rüzgar köprünün yaklaşık bir saat içinde dramatik bir şekilde yıkımına sebep olmuştu. Bize o zamanlar bu felaketin nedeni olarak rezonans gösterilmişti. Oysa köprü her rüzgarda sallanıyordu. Bu şekilde trafiğe açılan köprüde hareketi sönümleyecek tedbirler alınmaya çalışılsa da fayda etmemiş, insanlar köprüye "Dörtnala Gertie" (Galloping Gertie) ya da "En Çok Sallanan Köprü" (Wobbliest Bridge) lakaplarını takmışlardı.
Yıllar sonra sorunun rezonanstan kaynaklanmadığı, köprünün yıkılmasına "Aeorelastic Flutter" denilen bir olayın sebep olduğu anlaşıldı. Özetle köprü tabliyesinin (yol platformunun) her iki yanında düşey olarak uzatılan düz saçtan etekler bu faciaya sebep olmuştu. Bunun yerine rüzgarın içinden geçebileceği bir çelik kafes problemi ortadan kaldırabilecekti. Bir de şu konu var elbette: Sabit hızda esen bir rüzgar yapılarda rezonans yaratmaz. Rezonansın oluşabilmesi için rüzgarın dalgalar şeklinde kesik kesik esmesi gerekir. Aksi takdirde gökdelenlerin ayakta kalması iyice zorlaşırdı.
Duygu frekans uyumunun ikili ilişkilerdeki yansıması nasıl olur acaba? Bence mutlak aşkın felaket getireceği bu rezonans kuramıyla da kanıtlanmış oluyor. Bu yüzden her zaman dile getirdiğim üzere iki kişiden biri aşık ise diğeri aşık olunan kişidir. Böylece iki kişi yok olacağına biri hasta oluyor, diğeri keyfini sürüyor.
Aşağıda filmini izleyebileceğiniz Tacoma Köprüsü yıkılırken meydana gelen tek can kaybı arabanın içinde nehre uçan yukarıda resmini gördüğünüz köpek bahtsız Tubby.