KATEGORİLER

1 Kasım 2020 Pazar

DEPREM İZMİR - 30.10.2020


Uzunca bir aradan sonra depremi bahane ederek yeniden yazmaya başlamayı deneyeceğim. Zira sebepsiz olarak yazamıyordum bir süredir. Şimdiye kadar yaşadığım en büyük depreme ilişkin duygu ve düşüncelerimi hem sizlerle paylaşmak hem de buraya bir kayıt düşmek için bir şeyler karalamadan önce merak edip durumumu soran arkadaşlara bir kez daha teşekkürü borç bilirim. 

Yaklaşık bir ay kadar önce eşimin evde geçirdiği bir kaza sonucu sağ elinin serçe parmağı eklem yerinden çıkmış ve çekilen röntgen sonucunda ikinci boğumunda iki adet kırık olduğu tespit edilmişti. Bu nedenle özellikle mutfak başta olmak üzere diğer ev işlerini üstlendim.  Geçtiğimiz cuma günü saat 12.51'de bulaşık makinesini boşaltırken ilk önce kulağıma gelen tabak çanak şakırtılarını önemsememiştim. Fakat sesler kesilmeyip tam aksine gittikçe yükselmeye başlayınca mutfaktan başımı uzatıp koridordaki avizelerden sarkan parçaların şakırdayarak şiddetle sallandığını fark ettim. Az sonra dışarı çıkacaktık. Banyoda makyajını yapan eşim koridora fırlayıp panik içinde "deprem oluyor" diye seslendiğinde ben de işimi bırakıp mutfaktan dışarı çıktım. Beş on saniye sonra sarsıntı hızını kaybeder gibi oldu, "Tamam, tamam geçti, bir şey yok" dedim ancak ikinci bir dalga ara vermeden yeniden sarsmaya başladı. Sadece salondaki avizeler değil, mutfaktan gelen tabak, çanak sesleri, dolapların gıcırtıları birbirine karışmaya başlamıştı. Ellerimi koridordaki duvarlara yaslayıp hareketin bir an önce bitmesini bekliyordum fakat aksine daha fazla sarsılmaya başlamıştık. Kapının yanında hasır dolabın üzerinde bulunan eşimin çantası sağlı sollu şiddetle sallanıyordu, yere devrildi devrilecek gibiydi. Gözüm duvarlara ilişti bina resmen kağıt gibi eğilip bükülüyordu. Eşim, titremeye başladı ve şimdiye kadar görmediğim bir içtenlikle "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek besmele çekmeye başladı. 

Sizin için biliyorum, inanmanız zor fakat ben korkmuyordum. Çünkü deprem bölgesi olmasına rağmen İzmir'de Kuzey Anadolu Fay hattı üzerindeki yerleşim yerlerinde oluşabilecek kadar büyük şiddette bir deprem olamayacağına kendimi iyice inandırmıştım. Hatta bir önceki gece Alsancak'ta ailecek oturduğumuz bir kafede bu yönde birkaç laf etmiştim. Ancak deprem süresinin uzaması beni endişelendirmeye başlamıştı. Korkacağım ana henüz gelmemiştim, diyebilirim. Eğer duvarlarda, kirişlerde bir çatlama olduğunu görseydim, o zaman korkardım sanırım. Neyse, sarsıntı sona erdiğinde salona geçtim, duvarlardaki koca yağlıboya tabloların hepsi diyagonal pozisyona gelmişti. Evin içinde herhangi bir hasar, düşen, kırılan bir eşya görünmüyordu. Hemen çocukları, büyükleri arayalım dedim, çünkü biliyordum ki herkes telefona yüklenecek ve hatlar hemen kesilecek. 

İlk olarak oğlumuzdan haber aldık. Dışarıda bir kafede arkadaşıyla oturuyormuş. O da hem meslektaşım hem de benim kadar rahat biri. Dışarı çıkmak gibi bir niyeti yokmuş ama herkes fırlayınca ayıp olmasın diye çıkmış dışarı. Sonra Buca'da aile sağlık merkezinde görevli kızımızı aradık, onun da sağlık haberlerini alınca rahatladık. Kayınvalidemi aradı eşim hemen arkasından. Yalnız yaşıyordu ve yaşı iyice ilerlemişti. Son derece panikleyen bir yapıda olduğu için bina hasar görmese bile kalp krizi geçirebilirdi. Henüz telefonlar çalışıyordu, telefonda kayınvalidemin sesi ağlamaklıydı Depremin ardından üzerinde ne varsa o şekilde kapıyı çekip merdivenlerden üç kat aşağı binanın önüne inmişti. Hemen geliyoruz yanına, fakat yollar trafikten kilitlendi, gelmemiz zaman alır dedik. Daha sonra annemi aradık. Yaşlıların canı daha kıymetli olduğu için mi, hareket imkanlarının kısıtlı olmasının verdiği acizlikten mi yoksa karakterlerinden dolayı mı bilmiyorum ama telefonda sürekli "Çok korktum." deyip ağlıyordu. Sakinleştirmek için bir şeyler söyledim ve hemen evden yola çıktık. Kayınvalideme gitmek için beş kilometrelik yol bir saatten daha uzun bir zamanımızı aldı. Arabadaki radyoda dinlediğimiz A haber yayınında kötü haberleri ilk kez duyduk. Bazı binalar tamamen yıkıldığını ve hayatını kaybedenlerin olabileceği söyleniyordu. 

Kayınvalidemi aldıktan sonra Ayrancı'da yalnız yaşayan kız kardeşimi almak üzere yola çıktık. Çünkü Marmara Depremini yaşamış biri olduğu için zaten önceden bir travma geçirmişti. Telefon ettiğimizde mutfak eşyalarının yerlere saçıldığından bahsetmişti. Her tarafta yollar tıkanmış durumdaydı. Kendimizi çevre yoluna attığımızda biraz rahatladık. Döndüğümüzde akşam saatleriydi. Bize yakın mesire alanları, Susuzdede parkı ve çimenlik alanlar, geniş refüjler piknik alanına dönmüştü. Hiç kimse evlerine girme cesaretini gösteremiyordu. Binaların neredeyse tamamı karanlık, araç park yerleri boşalmıştı. Yazlıkları olanlar alelacele yanlarına aldıkları eşyalarla araçlarına atlamış, yollarda uzun kuyruklar oluşturmuştu. Bizimkilerin geceyi dışarıda geçirelim ısrarına rağmen onları sakinleştirip, evimizde hiçbir hasarın olmadığını ve artçı sarsıntıların bize zarar vermeyeceğini söyledim. Ancak yine de en azından birkaç saat daha dışarıda kalmak konusunda ısrarcıydılar. Evimize yakın bir pideciye gidip karnımızı doyurmak konusunda anlaştık. Sabah kahvaltısından beri yemek, kimsenin düşündüğü bir şey değildi aslında. Ne var ki, bizim gibi düşünen çok kişi varmış, ya da millet yemek yapmayı bıraktığından dolayı aşırı bir talep olmuş. Pideci malzemelerinin tükendiğini söyledi.  Annemi bir kez daha aradım, hala korkuyordu. Kız kardeşimi almaya giderken yolda sosyal medyadan aldığı bilgileri değerlendiren eşim, oğlumuza Tsunami tehlikesi olur endişesiyle sahildeki kafede oturmamasını söylemiş ancak o buna pek aldırış etmemişti. Nihayet evimize döndük. Bir şeyler atıştırıp televizyon karşısına geçtik.

Daha önce yaşadığım en büyük deprem yine İzmir'de 1 Şubat 1974 depremiydi. Büyüklüğü 5,2 olan depremde İzmir Saat Kulesi'nin üst kısmı yıkılmıştı. Sanırım on on beş saniye sürmüştü. Gece saat 02.00 de meydana gelen depremde tek katlı kerpiç binada uykudan uyanmış, kiremitli çatımız gıcırdayarak salıncak gibi sallanmıştı. O korkuyla bir hafta tuvalete bile yalnız gidememiştik. 

Şimdi bir mühendis olarak bu son depremi değerlendireyim. Her şeyden önce farklı bir depremdi bu. Edine, Tekirdağ ve İstanbul'un yanı sıra Antalya'ya kadar son derece geniş bir bölgede hissedilmişti. Depremin meydana geldiği ilk dakikalardan itibaren ekşi sözlüğe yazılanlar ise oldukça ilginç. Ayrıca depremin büyüklüğüyle ilgili dile getirilen rakamlar kafaları karıştırıyordu. Afad 6,6 da ısrar ederken Kandilli 6,9 olarak açıklıyordu depremin büyüklüğünü. Yurtdışı kaynaklarda ise 7,0 ve 7,1 olarak geçiyordu. Depremin büyüklüğü farklı kriterlere göre hesaplandığını biliyordum. En basiti Richter ölçeği. Sismografta kaydedilen sarsıntı dalgalarının periyod ve frekanslarına göre depremin büyüklüğü tespit edilmekte. Çok kısa bir zamanda sonuç alınması bakımından tercih ediliyor. Ancak bu yöntem deprem merkezinin yakın olduğu yerlerde ve 6,0 büyüklüğünün altında kalan depremler için doğru sonuç vermekte. Daha büyük depremler için moment büyüklüğü daha gerçekçi bir sonuç verir. İlk olarak 1979 yılında önerilen bu tespit yöntemi daha uzun süreli hesap gerektirir ve her merkez bunu yapamaz. Bu bakımdan Afad tarafından yapılan 6,6 büyüklük 30 Ekim İzmir depreminin büyüklüğünü yansıtmaktan uzak bana göre. Bunun yerine Kandilli Rasathanesinin 6,9 moment büyüklüğü daha anlamlı. 

Diğer taraftan ana depremden sonra meydana gelen artçı sarsıntıların 1.000'in üzerine çıkacağı anlaşılmakta olup sanırım bu bir rekor olarak kayda geçecektir. Depremin merkezi Sisam Adası'nın 5 km açıkları. Buna karşılık Seferihisar ve Kuşadası, Urla, Menderes gibi daha yakın yerler yerine en fazla yıkım Bayraklı ve Bornova civarında olmuştur. Bunun sebebi bana göre kontrolsüz ve hatalı, eksik yapılan yapılardır. Bu bölgedeki zeminler yapılaşmaya uygun olmayabilir ancak eğer uygun zemin iyileştirmesi yapıldığında her türlü zemine her türlü bina yapılabilir. Sorunun neden kaynaklandığı net olarak anlaşılamamakla birlikte zemin iyileştirilmesi yapılmaması, yanlış proje, uygun olmayan yapı malzemeleri kullanılması ve usulüne uygun inşaat ve denetimin olmaması gibi bazı nedenlerden biri ya da birkaçının varlığı söz konusu. Bayraklı bölgesinde çok katlı yapıların ayakta kalması, tamamen göçen binaların çevresinde yine sekiz dokuz katlı binalarda ufak tefek hasarların dışında bir sorun olmaması bu düşünceyi desteklemektedir. Bize üniversitede öğretilen bir husus hatırlıyorum. İyi mühendis projeye esas deprem büyüklüğünde en ufak bir çatlak oluşturmayan binaların hesabını yapan değildir, diyordu hocalarımız. İdeali, en şiddetli depremde binanın  her tarafının çatlaması ama ana taşıyıcı sistemin dimdik ayakta kalmasıydı. Elbette bunda mühendisliğin önemli bir bileşeni olan mühendislik ekonomisine dikkat çekilmek isteniyordu. Fakat gereğinden büyük yapı elemanlarının da fayda yerine zarar getirmesi bildiğimiz bir gerçek. 

Ölüm ve yaralanmanın hepsi kötüdür ama deprem sonucunda başa böyle bir olayın gelmesi en korkuncudur. Bu bakımdan deprem bölgesinde yapılaşma gerektiği gibi yapılmalı ve denetlenmelidir. Bu konuda kusuru olanlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Ne var ki, bu gelişmiş ülkelerde beklenen bir durumdur. Deniyor ki, Bayraklı Belediyesi depremde tamamen çöken sekiz katlı binalara çürük raporu vermiş ve bina sahiplerini bilgilendirmiş! Yeter mi bu? Televizyonlara çarşaf çarşaf gösterilen söz konusu raporların, kendilerini kurtarmak isteyen bazı idareciler tarafından depremin ardından alelacele düzenlenmediğinden (ülkemiz koşullarını bilen biri olarak) ne kadar emin olabilirim? Rapor tutulduktan sonra riskli görülen bu binaların derhal boşaltılması devletin sorumluluğunda değil mi? Kim bu binaların müteahhidi? Deniz kumu kullanıldığından, kullanılan etriyelerin yetersizliğinden ve kirişlere göre daha güçsüz kolonlar kullanıldığından bahsediliyor... Kim yapmış bu projeleri? Biliyorum, hepsi unutulacak. En fazla göstermelik birkaç kişiyi sorumlu tutup milletin gazını alacaklar. 

İşin bana göre sevindirici yanı, eğer gerçekten depremin büyüklüğü 6,9 ise yukarıda bahsettiğim bölgedeki binalar dışında hemen hemen hiçbir hasarın oluşmaması. Örneğin benim de ikamet ettiğim ve tamamı karşılıklı sekiz, on katlı binalardan oluşan Mithatpaşa Caddesinde en ufak bir hasar duymadım. Bu temeli uygun zemine atılan, düzgün projelerin yapıldığını ve inşaat kurallarına riayet edildiğini gösteriyor. 

Diğer taraftan enkaz altında kalan masum vatandaşlar yüreğimizi burkuyor. Bir de bütün İzmir'i fuhuşun merkezi görüp, bunun Allah'larının bir gazabı olduğunu zırvalayıp hadlerimizi bildirdiğini söyleyip içten içe sevinen bir geri zekalı güruhu var. Tek arzum bunlar gibi insan müsveddelerinin kaderlerinin çok daha acı olması... 

46 yorum:

  1. Çok geçmiş olsun öncelikle.İzmir'e ve hepimize çok geçmiş olsun.

    Haberleri izlemeye tahammül edemezken , orada canlarından can kopanlar,evsiz kalanlar ve o anın korkusunu yaşayanlar neler hissediyor tahmin bile edemiyorum.Rabbim hepsine sabırlar ve kolaylıklar versin.

    Şu , zaten hasarlıydı ve biliniyordu denilen bina hadisesi her bakımdan vahim.Bile bile neden oturur insanlar? Yanıtı belli değil mi? Kim bile isteye ailesi ile tabut olacağı belli bir binada yaşar.Bazen biz oturduğumuz binaya ne olur ne olmaz baktıralım dedigimizde komşularımız ev sorunlu ise kapatirlarsa dışarıda kalırız, gidecek yerimiz yok diyerek elimizi kolumuzu bağlıyorlar.

    Her deprem hadisesinde dediğimiz , beklenen deprem bizim başımıza geldiginde (istanbul) anca molozları kaldırmaya gelirler.Malesef bu denli umutsuz bir bekleyiş içindeyiz deprem hususunda.Bilim insanları da beklenenin yaklaştığını haykırıp duruyorlar.İcraat ise sıfır :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Umarım bundan sonraki felaketler için almamız gereken dersleri alırız.
      Enkaz altında kalan masum insanlar için hepimizin canı yanıyor ama esas ateş düştüğü yeri de yakıyor. Büyük acı çeken ailelerin akıl sağlığını korumalarını dilemekten başka bir şey yok elimizde ne yazık ki.

      İnsanları evinden yurdundan ayırmak kolay değil. Çünkü böyle bir hadisenin başlarına geleceği akıllarının ucundan geçmiyor. Ayrıca imkanları yok. Yoksa bile bile çürük ya da riskli bir binada kim kendi ve sevdiklerinin canını tehlikeye atabilir. Bu yaklaşımın kolay kolay değişeceğini sanmıyorum. Bugün İzmir'de yaşadığımız olay bir başka deprem bölgesindeki şehirde yaşayan insanlar için yeterince etkili değil. Oturdukları binanın da benzer bir akıbete uğrayabileceğini düşünmüyorlar bile. Zaten düşünseler bile imkansızlıktan yapacakları bir şey yok ne yazık ki. Bu bakımdan insanları bu yüzden suçlamak ya da sorumlu tutmak bence haksızlık. Bu devletin görevi. Ne yazık ki esas ders alması gereken devlet bir takım pansuman tedavilerle olayı kapatacak ve gerekli yasal düzenleme, denetim görevlerini yerine getirmeyecek. Bunu hiçbir siyasi parti ve hükümeti ayırt etmeksizin söylüyorum.

      Evet, devletin ihmal ve sorumsuzluğunun bedelini ödüyoruz. Bunun bedelini kurtarma ve yardım organizasyonlarındaki başarımızla kapatmaya çalışamayız. TV de her konuşanın doğru ve tatbiki mümkün şeyleri söylediğini düşünmesem de gerçek bilim adamları, şehir planlama uzmanlarının sözlerinin de kulak arkası edildiği bir gerçek. Söz konusu rant ve para kazanma hırsı olunca birçok cana kastederek emellerine ulaşmaya çalışan idarecileri biliyoruz ama sanki bize hiç zararı olmayacakmış gibi düşünerek görmezden geliyoruz. Ta ki böyle bir depremde acılar içimize düşene kadar. Bundan sonra zaten bireysel olarak yapacak bir şeyimiz kalmıyor...

      Sil
  2. Çok geçmiş olsun size ve tüm İzmir'e. Umarım tekrarı yaşanmmaz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Ne kadar umsak gereken dersleri çıkarmadıktan sonra benzer doğal felaketleri daha çok yaşayacağız maalesef:(

      Sil
  3. Çok geçmiş olsun.. Hepimizin başı sağ olsun. Dualarımız İzmir için

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Keşke dualar bu kendini bilmez idarecileri yola getirebilse...

      Sil
  4. Hepimize çok geçmiş olsun Kaystros.. Bile isteye yaşanan bu cinayetlere dur diyecek bir merci istiyorum artık! İstifa mekanizmasının çalışmasını, birilerinin hatalarını üstlenmesini istiyorum! Evet deprem öldürmüyor ama unufak olan binalar öldürüyor. Çok acı :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmiş olsun hepimize Momentos, evet. Ancak biraz düşününce bu geçmiş olsun sözü yaralarımızı sarmaya yetmiyor ne yazık ki. Hepimiz aynı çarkın içindeyiz. Hepimizin az ya da çok sorumluluğu var bu cinayetlerde. Çünkü unutuyoruz, geçmiş oluyor! Deprem öldürmez, doğru. İnsanlığın geldiği bu noktada her tabii afetin nedenini ve onlardan kendimizi nasıl koruyacağımızı biliyoruz artık. Fakat ders almıyoruz! İyi yöneticiler seçemiyoruz. İyi olanları tüketen bir toplumda yaşıyoruz. Para hırsı gözlerimizi bürümüş. Egoizmimiz tavan yapmış. Ne zaman ki başımıza bir felaket geldi, o zaman aklımız başımıza geliyor. Bu bile ders almamızı sağlamıyor. Kaliteli eğitimimiz, liyakat sahibi yöneticilerimiz yok. Mühendislerimizin çoğu yetersiz donanıma sahip. Devlette görevli olanlar da. İyi mühendisin siyasilerin sözünü dinlemediği zaman yükselme imkanı yok. Böyle bir toplumda yaşamak utandırıyor beni. Az gelişmişlik böyle bir şey işte!

      Sil
    2. Zaten otomatik bir söylem bu "geçmiş olsun". İçerde yerleşik olan korkuyu, acıyı ifade etmeye kelime yok, o geçmiyor. Biz vatandaşlar unutmuyoruz aslında ama yönetimlere teslimiz. Yazdığın gibi Kaliteli eğitim, liyakat sahibi yöneticiler yok! :(
      Bu arada eşine sağlıklar diliyorum. Saygılar,

      Sil
    3. Keşke sizler, bizler gibi diğer bütün insanlarımız olayın gerçek yüzünü anlayabilseler. İyilik de kötülük de Allah'tan deyip insanlara zulmeden kötü yöneticilerimiz bu tür felaketlerin tek sorumlusudur bence. Keşke toplum olarak bunu herkes görebilse.

      Sil
    4. Aynını söylüyorum ben de. İnsanlarımızın aklını açmak lazım.

      Sil
  5. Doğal afetlerin hepsi korkunç ve ürkütücü gelir bana. Önceden önlem alınmadıysa felaketin boyutları çok daha yüksek olacaktır. Depremlerde en çok da çocuklar ve yaşlıların durumu düşündürür beni.
    Her doğal afetten sonra o kötü görüntülerin ortasında son derece şık takım elbiseleriyle bir şeyler söylemeye çalışan büyükler bir mizah şaheseri gibidirler.
    Eşinize ve size, tüm İzmirlilere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
    Sağlıklı, huzurlu günlere.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. Fakat yaşananlardan ders çıkarmayıp aynı şeylerin tekrarlanmasına akıl ermiyor. Deprem, sel gibi doğal felaketlerde canını, malını kaybedenlerin hepsi benim nazarımda masum insanlardır. İmkansızlık onlara olmadık yerde gecekondu yaptırır. Bu uygun olmayan zemin, dere yatağında denetlemeden uzak bir inşaat olabilir. Fakat imar affı yasaları ile sadece oy avlamak için bunları legal hale getirmeye ne demeli. Denetleme ve gerekli yasal düzenlemeler devletin görevi. Dediğiniz gibi devlet yetkililerinin felaket olduktan sonra biz yanınızdayız demesi trajikomik. Felaket olmadan önce nerelerdeydiniz diye sorulması gerekmiyor mu?

      Çok teşekkür ederim. İnşallah ufak da olsa bir bilinç getirir bu felaket. İzmir, farklı düşünce yapısına sahip insanların yaşadığı bir iklim. Ümit etmek istiyorum ki, biraz olsun idareciler kendilerine çeki düzen verir de siyasetten uzak, vatandaşın can ve mal emniyetini gözeten tedbirler alırlar. Size de sağlıklı günler diliyorum:)

      Sil
  6. Size ve tüm İzmir'lilere geçmiş olsun. Deprem değil düzgün yapılmayan binalar öldürüyor. 99'dan bu yana sadece konuşuluyor, durum çok vahim:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. O türden binalara izin veren, o binaları denetlemeyen devletin memurları öldürüyor insanları. Korkarım konuşmaktan öte gerekli tedbirler yine alınmayacak...

      Sil
  7. geçmiş olsun evleri yıkılıp zarar görenlere bir an önce yardımların ulaşmasını diliyorum yazdığınız son satıra bunlar gibi insan müsveddelerinin sonlarının daha beter olmasını tez zamanda görürüz karmaya inanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yardım konusundaki başarılarımız keşke felaketten önce alınması gereken önlemler hususunda olsa... Karmaya çok görev düşüyor.

      Sil
  8. Geçmiş olsun.
    Böyle bir durumda sakinlik önemli bir husus.
    Evet çoğu hata yine unutulacak maalesef.
    O acıyı yaşayanlar hariç.
    Rabbim tekrar yaşatmasın. Beterinden korusun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Her şey adalet kurumunun ehil ellerde özgürleştirilmesi. Yine Allah'ın gazabının önüne geçilemez deyip önlem almaya yanaşmayacağız. Unutacağız. Yapacağım tek dua insanların akıl gözlerinin açılması yönünde olacaktır.

      Sil
  9. Büyük geçmişler olsun, bir daha yaşanmaz inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Bu kafamızı değiştirmezsek daha pek çok felaketi yaşayacağımız muhakkak.

      Sil
  10. Çok teşekkürler, İlkay. Doğru dediklerin. Ben de tam geçti, bitti derken daha şiddetlisi geldi. Üstelik bir türlü geçmek bilmeyen saniyeler ürkütücüydü. Size de geçmiş olsun. Panik yapmak deprem esnasında yapılacak en büyük hata sanırım. Ancak yazıda belirttiğim gibi gözüm duvarlarda ve taşıyıcı yapı elemanlarındaydı. En ufak bir çatlama anında sakinliğimi kaybedeceğimden eminim. İzmir'de yaşanacak en büyük felaketlerden biriydi. Bence yine de Bayraklı hariç çok ucuz atlatıldı. Enkaz altında canını yitiren, yaralanan insanlarla onların yakınları çok iç burkucu. Böyle bir felaketin başka hiçbir yerde yaşanmamasını dilemekten başka bir şey yapamamak ne acı.

    YanıtlaSil
  11. Öncelikle geçmiş olsun. Enfes bir yazıydı okuduğum, altını çizmek isterim: Hem insani duyguların ifadesi açısından güzeldi, hem de bir kaç yıl önce inşaat süreci yaşamış ama mesleği bu yönde olmayan bir insan olarak yazdıklarınızı anlayabiliyor olsam da, süreçte işbirliği içinde olduğumuz insanların yüksek kalitesini bilsem de ne yazık ki -sadece kendi binalarımız nedeniyle bulaştığım- inşaat camiasının ürün satışından müteahhitine, yapı denetim şirketlerinden onları da denetlemekle yükümlü olanların rezaletlerine, ve bu kitlenin sayısal çokluğuna pek çok kere tanıklık etmiş biri olarak, altını çizdiklerinizin -aydınlatıcı- kıymetinden dolayı.

    Geçenlerde okuduğum bir yazıya göre 435 bin -asıl meslekleri ağırlıkla farklı- müteahhiti olan bir ülkede yaşıyormuşuz ve bu sayı Avrupa'nın tamamında 25 binmiş! Bu her şeyi anlatıyor sanırım. İçeriden birinden bir kez daha bilgilendirilmek, çok güzeldi, ellerinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Mesleğim gereği yapılanların ve yapılmayanların farkındayım. Bunu bilmek dahi beni sanki bu suçun ortağı yapıyor. Aslında çok öfkeliyim fakat ne yazık ki elimde diğer pek çok işini bilen insan gibi yapacağım bir şey yok ne yazık ki. İşler öyle bir hale geldi ki, beş yılda yapılan yanlış yapılaşma elli yılda düzeltilemez hale geldi. En azından bundan sonra depreme dayanıksız yapı üretilmemesi, dediğiniz gibi kaliteli malzeme, doğru proje ve işçilikle düzgün yapıların uygun yerlere yapılması gerekli. Ancak insanımızda başkalarının canının, malını hiçe sayan para ve iktidar hırsının önüne geçilmeden bunu düzeltmek mümkün değil.
      Bu konu siyaset üstü bir konu. Kendimize en yakın bulduğumuz parti de olsa farklı davranmayacak. Hiç kimse ben olsaydım yapmazdım ya da şöyle yapardım, böyle yapardım demesin. Belki en büyük sorunumuz eğitimden de öte adalet. Sorumlu olanlar iktidar ya da paranın gücünü kullanıp kendini temize çıkarıyor. Sonra şaşırıp kalıyor kendine insan, bütün bu felaketlerin sorumlusu ben miyim diye. Belki de her birimizin az ya da çok sorumluluğu var. Çünkü ekonomi kötü diyoruz, dış politika kötü diyoruz ama bu tür felaketlere karşı önlem alma konusunda hiçbirimiz yeterince sesimizi yükseltemiyoruz. Bilakis imar planını keyfi olarak değiştiren belediyelere eğer bize de bir rant sağlıyorsa alkış tutuyoruz. Ne zaman ki ateş düşüyor, o zaman geliyor aklımız başımıza.

      Sil
  12. Eğer proje ve inşaat gerektiği gibi yapılırsa, temelin oturduğu zeminde yeterince ıslah edilirse binaların eski ya da yeni olmasının önemi yok. Sadece yeni geliştirilen bazı mühendislik hesapları sonucunda yenilenen deprem yönetmelikleri projelendirmede depreme karşı daha sağlam yapıların yapılmasını sağlıyor. Fakat meydana gelen bu depremde binaların yerle bir olması ya da ağır hasara uğramasının en önemli nedeni proje hataları, yapıda kullanılan kalitesiz malzeme, işçilik kusurlarının yanı sıra gereken zemin iyileştirme çalışmalarının yapılmamış olması. Diğer bir deyişle Bayraklı'da çok katlı binalara başlamadan önce mutlaka kazıkla zemin iyileştirilmesi yapılmalıydı. Bildiğiniz gibi Mavi Şehir bataklık bir zemin ama kazıklı temel uygulaması yapıldığından binalar hiçbir zarar görmedi. Keza Bayraklı'daki Folkart ve diğer yüksek binaların temellerinde kazıkla iyileştirme vardır. İlginç olan onca tek katlı gecekondu varken bir tanesinin bile yıkılmadığı halde sekiz dokuz katlı betonarme binaların yıkılmış olması. Belki yapılması gereken en önemli şey bu tür tarım arazilerinin imara açmamak idi. Hadi açtılar diyelim, zemin iyileştirmeden böyle bir inşaata ruhsat vermemeleri gerekir. Elden pek çok şey geliyor ama iktidar ve para hırsı elleri kolları bağlıyor işte...

    YanıtlaSil
  13. Çok geçmiş olsun. Depremin şiddetine bakarak ucuz atlatılmış denilebilir. Evinizin sağlam olması büyük şans. Umarım bu deprem bundan sonra, imar affı, zemine uygun yapıların yapılması, doğru malzeme ve işçilik konularında farkındalık yaratır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Depremin büyüklüğü üzerinde tartışmalar var. Afad 6,6 derken Kandilli ve diğer bütün yurt dışı kaynakları 6,9-7,1 arasında olduğunu belirtiyorlar. Eğer 6,9 ise gerçekten çok ucuz atlattık diyebiliriz. Deprem 29 saniye sürmüştü bir o kadar daha devam etseydi bizim bina da dahil pek çok bina ayakta kalmazdı sanırım. Marmara Depremi bile bizde yeterince farkındalık yaratmadığı aşikar. İstanbul'da çarpık yapılaşmanın tam gaz devam ettiği ve imar affının gündemde olduğunu biliyoruz. Baştaki sorumluların hesap vermediği sürece ümitlenmek yersiz bana göre maalesef.

      Sil
  14. Çok geçmiş olsun size de İzmir'ede. Ayrıyetten eşinizede sağlık dilerim

    YanıtlaSil
  15. Mr.Kaplan öncelikle tekrar tekrar geçmiş olsun! Ailenize ulaşma çabanızı kalbim pırpır ederek okudum. Benim de kardeşim ve babam İzmir'de. Arkadaşlarım, sevdiklerim... Umarım tekrarı olmaz. Yıkılan binaların görüntülerini izlerken hissettiğim korku... Ölenler, yaralılar... Söylenecek çok şey var ama giden geri gelmez. İnsan canına kastedenlerin geceleri başlarını yastığa nasıl koyduğunu hep çok merak ediyorum. Gözlerine uyku, kalplerine huzur nasıl giriyor acaba? Nasıl yaşamaya devam ediyorlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Haklısınız, depremden sonra en can alıcı anlardı. Eğer telefonlar kilitlenip geç kalsaydık, onlara ulaşamama ihtimalini düşünemiyorum bile. Millet sokaklara dökülme telaşındayken bu fırsatı değerlendirmiş olduk. Sonra hatlar kesildi bir süre yüklenmeden. Size de geçmiş olsun, umarım depremin onlara da zararı olmamıştır. Hiç merak etmeyin, o bahsettiklerinizde vicdan yok. Öyle rahat uyuyorlardır ki. Takdir-i ilahi deyip bütün yanlış ve sorumsuzca verdikleri kararlarını Allah'ın üstüne atıyorlar. Halkımız da buna kanıyor ya, ne demeli bilmiyorum.

      Sil
  16. tekrar geçmiş olsun hepinize. bu kadar sakin kalman çok iyi bir yandan da şaşırtıcı doğrusu ben çok panik olan bir insanım ama bu durumlarda sakinlik çok önemli onu biliyorum. öte yandan deprem sırasında kendimizi ve ailemizi korumak için neler yapılmalı bu konuda kafalar çok karışık öyle değil mi. yani zaten insan donup kalıyor o anda ama donup kalmasak bile nereye saklanalım ne yapalım bu konuda çok bilinçsiz bir toplumuz. şuan tek bildiğim çamaşır makinesi gibi devrilmeyecek bir nesnenin yanında siper almak. yazına baştan sona katılıyorum. yapılar çok daha iyi durumda ve zemine uygun inşa edilseydi belki de tek bir bina bile yıkılmazdı. japonya 9luk depremlerle mücadele ederken biz 5 şiddetinde bile panik atak geçirip 6 civarı şiddetlerde mahvoluyoruz. umarım artık bir şeyleri değiştirebiliriz ve daha iyi oluruz her konuda..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde geçip gider de, o enkazın altında yakınlarını kaybedenler için eminim ki kolay kolay geçmeyecek! Eğer bir şeye inanıyorsam kendime açıklayacağım sınırlar dahilinde sakinliğimi korurum. İzmir, deprem bölgesi ama buradaki fayların geçmiş dönemde de büyük deprem üretmeyeceğine inanıyordum. Ancak karşılaşacağımız depremin gelmiş geçmiş en büyüğü olduğunu bilseydim, sanırım sakinliğimi koruyamazdım. Düpedüz korkardım anlayacağın.
      Ağaç Ev Sohbetlerinde yazdım: Depreme dayanıklı olmayan yapılarda büyük bir depremle karşılaşma durumunda ne tedbir alırsanız alın hayatta kalmanız sadece bir şans eseridir. O korunmayı düşündüğünüz çamaşır makinesi bina sekiz kat çökerken yerinde kalmayacak, üzerinize devrilir ya da altında da kalabilirsiniz. Evet, bina çökerken enkaz altında rastgele boşlukların meydana gelmesi doğaldır. Ya yapı elemanları ya da büyük eşyalar bu boşlukların oluşmasında rol oynar. Ancak bu boşluklara özellikle baş bölgesinin denk gelmesi tesadüften ileri gitmez. Son İzmir depreminde 107 kişinin enkaz altından canlı çıkarıldığı açıklandı. Bu kişilerin hepsi elini kolunu sallayarak hastaneden çıkamayacaklar ne yazık ki. O beton bloklar ve ağır ev eşyaları vücudunun bazı bölgelerinde geçici ya da kalıcı hasarlar vermiştir muhtemelen. Sağlam çıkanların bile yaşadığı psikolojik travmadan söz etmiyorum bile.
      İstendiği takdirde depreme dayanıklı binalar üretebiliriz. Benim üzüldüğüm bu konu maalesef bilinmiyor. Allah'ın takdiri deniyor, sorumlular cezalandırılmıyor. Sorumlu müteahhitten ziyade görevini yapmayan devletin denetim memurlarıdır. Benim gözümde depremde can veren ya da sakat kalan her masum aslında faili bir türlü tespit edilemeyen cinayete kurban gitmiştir. Aynı Fetö'nün siyasi ayağı gibi. Var ama kim olduğunu bilmiyoruz...

      Sil
  17. izlediğim görüntülere bakınca depremin şiddetinin 6,9 olduğunu düşünüyorum. koronada, enflasyonda, işsizlikte olduğu gibi rakamları aşağı çekme alışkanlığından olmalı depremin şiddeti de az gösteriliyor. yalnız değişik bir deprem olmalı, 6,9 faciaya neden olurdu normalde, amcamların bornova doğanlarda oldukça eski, zayıf binası bile ayakta kaldı. farklı salladı sanırım. tekrar geçmiş olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla tosbağa günlüğü kardeşim, bana da öyle geliyor ama yine de kafamı kurcalayan bazı şeyler var. Çünkü 6,6 ile 6,9 büyüklükleri arasındaki 0,3 lük fark değildir. 6,9 büyüklüğünde bir depremin şiddeti ve boşalacak enerji miktarı 6,6 büyüklüğündeki depremin kat kat üzerindedir. Yani bu hata payı sınırları içinde bir farklılık olamaz. Yazımda 6,0 büyüklüğünün üzerindeki depremlerin sismograf ölçüm neticelerine göre hesaplanan Richter ölçeğiyle tanımlanan lokal büyüklüğünün hatalı sonuç verdiğini belirtmiştim ve bu yüzden Kandilli nin moment büyüklüğü olan 6,9 u daha mantıklı bulmuştum. Diğer taraftan İzmir civarında bugüne kadar 6,9 büyüklüğünde bir deprem ürettiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Ayrıca bu büyüklükteki bir deprem sadece Bayraklı'da değil Kuşadası, Seferihisar, Urla, Güzelbahçe, Menemen, Karşıyaka ve İzmir merkezinde çok daha fazla hasar yaratması beklenir. Depremin merkezine beş km mesafede bulunan Sisam adasında sadece bir eski evin cephe sıvası dökülmüş. İzmir bölgesi genelinde birçok gecekondu bulunmaktadır. Bunların hemen hiçbirinde ciddi bir zarar oluşmamıştır. Evet, her yönüyle incelenmesi gereken garip bir deprem olduğu doğru:)

      Sil
  18. Çok geçmiş olsun ancak yazıp sorabildiğim için ne olur affedin. Çocuklarla kampa gitmiştim telefonu evde unutarak.. Hoş unutmasam da fark etmeyecekmiş şebeke yoktu.. Çok çok geçmiş olsun!

    YanıtlaSil
  19. Ülke genelinde konuşacak, tartışacak, değerlendirilmesi gereken, düzeltilmesi gereken çok şey var deprem konusunda. Ama nasıl olacak bilmiyorum. Çok geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece deprem konusu değil pek çok konuda sorunluyuz. Bütün devlet kurumları, bakanlıklar dahil tüm bürokrasi siyasetten arındırılıp özerkliğe kavuşturulmalı belki de. Siyaset laf ve sorun üretmekten başka yandaşlarını ihya etmekten başka bir işe yaramıyor zira. Teşekkürler...

      Sil
  20. geçmiş olsuun. eşinize de geçmiş olsuun. haftasonu bakmıştım da bloguna tosbağa günlüğü ile konuşmanızı görünce iyi bişileri yok demiştimdi :) zaten daha çok bornova bayraklı karşıyaka tarafında, yani kaya ve dağ filan değil de eski tarım arazileri üzerindeki evler yıkılmış. göztepe tarafında bişi yok. susuzdede, özel türk, çocukluğumda oynadığım yerler, göztepeye bişi olmaaz yaşasın göz göz göztepe :) karşıyaka izmir sayılmaaaz kikiki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür edirem:) Boşuna dememişler kötülere bir şey olmaz:) Şaka bir yana işin vahametini sonra anladık. Masum insanlara çok üzüldüm:(

      Sil
  21. Çok geçmiş olsun size ve tüm İzmir'e. Umarım tekrarı yaşanmmaz...

    YanıtlaSil