KATEGORİLER

17 Kasım 2020 Salı

ENTROPİ - CENNETİN SICAKLIĞI

Üniversitede makine mühendisliği bölümünde verilen termodinamik dersinin bizden niye esirgendiğini anlamış değildim o yıllar. Mesela benden önceki döneme kadar bizim bölüm öğrencilere verilen inorganik kimya yerine onu verebilirlerdi. 

Termodinamik, başta ısı olmak üzere, enerjiyi ve enerji şekilleri arasındaki ilişkiyi inceleyen ve bana göre en temel bir bilim dalı. Nereden aklıma geldi şimdi bu derseniz, size ilginç bir kişiyi tanıştırmakla başlayayım: William James Sidis (1898-1944). Eminim ki, çoğunuz benim gibi bu kişinin adını ilk kez duymuşsunuzdur. Yahudi bir ailenin olağan üstü zekaya sahip çocuğu. 18 aylıkken The Newyork Times okuyan, sekiz yaşına geldiğinde ise yedi dili ileri düzeyde konuşup yazabilen bir dahi. Sekiz yaşında Harvard Üniversitesinin sınavlarının kazanmasına rağmen duygusal zekası yeterli görülmeyen ve on bir yaşında girdiği aynı okulda öğrenciyken profesörlere dört boyutlu cisimler üzerine konferans veren, IQ seviyesinin 250-300 arasında olduğu söylenen dünyanın gelmiş geçmiş en zeki insanı. İlk kez 1920 yılında yayımlanan, o zamanlar henüz bilinmeyen kara delik, entropi ve yaşamın kökenini termodinamik bağlamda ele aldığı The Animate and Inanimate isimli kitapla dünya kamuoyunun dikkatin çekmiş Sidis'in, ölmeden önce kırk dil bildiği söylenmekte. Hayatının ileriki dönemleri ne yazık ki hazin bir şekilde devam ediyor ve tarihin sayfaları arasında kayboluyor. İnternette sıklıkla yaptığım surf eylemim sırasında tanıma fırsatını yakaladığım William James Sidis'in üzerinde durduğu "entropi" sözcük olarak duyduğum fakat anlamını bilmediğim bir şeydi. Kısa bir zaman önce takibe aldığım İlker Canikligil'in "Flue TV" sinde Fizik Profesörü Erkcan Özcan'ın tatlı sohbetinin konusunu entropiye ayırması da benim için inanılmaz bir tesadüf oldu. Meraklıysanız buradan izlemenizi öneririm.

Şimdi işin fazla tekniğine girmemeye çalışarak kafamdaki bazı soruları aydınlığa kavuşturan bazılarını da kafamın içine gömen Termodinamiğin ikinci yasası olarak geçen entropi konusuna değinmek istiyorum. İlk önce canlı ya da cansız her nesnenin ve dolayısıyla kainatın enerjiden başka bir şey olmadığını kavramakta zorluk çektiğimi itiraf etmeliyim. Aynı "zaman" gibi... Ancak bilim, bize enerjinin, canlı cansız her türlü varlığı, yıldızları, gezegenleri besleyen, bizi yürüten, düşündüren bir güç olduğunu söylüyor. Yani bu işler hesap kitap işi. Bilimin ortaya koyduğu bazı yasalar var. Ve bunlar yeni bir yasa ile çürütülmediği sürece doğruluğuna inanırım. Termodinamiğin yasaları sadece fizik konusuna değil bütün bilim dallarına, felsefeye, sosyolojiye, psikolojiye, biyolojiye ve hatta teolojiye el atmış ve sahiplenilmiş durumda. Beni en çok etkileyen yönü de bu oldu zaten. Önce termodinamiğin birinci yasasına bir göz atalım:

BİRİNCİ YASA: Doğada her şey sıcak ve soğuk arasındaki enerji alışverişiyle hareket eder. Isı her zaman sıcaktan soğuğa doğru hareket eder. Bu sayede bir iş ortaya çıkar. Bu yasa "enerjinin korunumu" olarak bilinir. Enerji yoktan var edilemez ve vardan yok edilemez, sadece bir şekilden diğerine dönüşür. Bütün evrenin toplam enerjisi sabittir, değişmez. Fransız kimyacısı A.L. de Lavoisier'in "maddenin korunumu kanunu" ile birbirini doğrulayan bir yasa. Tanrının her şeyi, kainatı yoktan var etmesi iddiasıyla ters düşen bu yasa bilimle dinin en bariz şekilde ters düştüğü bir konu. Bugün her maddenin enerji miktarı Einstein'ın E=mc2 formülüyle hesaplanmakta. Neyse, esas konumuz olan termodinamiğin ikinci yasasına dönelim:

İKİNCİ YASA: Bir ısı kaynağından ısı çekip buna eşit miktarda iş yapan ve başka hiçbir sonucu olmayan bir döngü elde etmek imkansızdır. Kitaplığınızdan devrilen bir kitabı düzeltmek için devrilirken harcanan enerjiden daha fazla bir enerjiye ihtiyaç vardır. Buradaki potansiyel enerjinin bir kısmı ısıya dönüşmüştür ve geri getirilemez. Diğer enerji değişimlerinde, örneğin kömürle çalışan buhar makinelerindeki olduğu gibi, meydana gelen ısı enerjisi, mekanik, yani treni hareket ettirecek enerjiye dönüşürken bir kısım enerji kayboluyor. İşte bu kaybolan enerji miktarlarının adıdır entropi. Bir diş macunu tüpünde ne kadar sıkarsanız sıkın içinde kullanamadığınız miktara benzer. Aslında enerji dönüşümlerimde yitirilen bir enerji söz etmek doğru değil. Entropi dediğimiz söz konusu enerji parçası düzensiz, kararsız bir şekilde evrene yayılmakta.

Her sistemin bozulma yönünde bir eğilimi, entropisinde sürekli bir artış var. Bu düzensizlik ve kararsızlık ise evrende kaosu doğurmakta. Burada zaman faktörü devreye giriyor. Zamanı doğrusal kabul edersek, ilerleyen zaman içinde entropi her zaman artmaya, çoğalmaya meyillidir ve bu durum geri döndürülemez bir işlemdir. Dünyanın ve kainatın sonu da bu gittikçe artan entropiyle, yani kararsız ve düzensiz kayıp enerjiyle, bir nevi kaosla gelecektir. Bu durum dini söylemde kıyamet olarak açıklanabilir belki. Isının sıcaktan soğuğa doğru aktığını yukarıda ifade etmiştim. Dolayısıyla evrenin sonu senaryolarından biri kabul edilen, yaşam ve evrenin devinimi için gerekli olan hiçbir ham maddenin kalmadığı ve en sonunda maksimum entropinin  dağıldığı "büyük donma" durumu ortaya çıkar. 

Çevremizdeki istisnasız her şey bir etkiyle ısı kaybediyor, enerjisi azalıyor fakat kaybedilen bu enerji diğer bir sistemin enerji kaynağı oluyor. Termodinamiğin ikinci yasası olan entropiyi canlı cansız her varlığa uygulayabiliriz. Fakat benim burada esas değinmek istediğim "insan". Kainatın bir parçası olan insan da bu yasaya boyun eğiyor elbette. Bir nesnede entropinin maksimum düzeye yaklaştığı an, "yok oluş" olarak açıklanmakta. İnsan için bu durum ölümü çağrıştırıyor. Yok oluş aslında doğru bir tanım değil, başka bir enerji kaynağına dönüşüyoruz. Zaman ve entropinin birbirine paralel ve nesneye özel bir hızı var bir bakıma. Yaşlandıkça entropimiz artmakta. Garip bir şekilde entropi yani düzensizlik, bozulma, adına ne derseniz deyin, aynı zamanda bizi besleyen ve yaşamımızı idame eden bir şey. Örneğin denizdeki balık balıkçının ağına takılmadan önce kanlı canlı bir enerji kaynağı idi. Masamıza geldiğinde artık yaşamıyor, entropisi maksimuma yaklaşmış. Ve sonunda gıdamız olmuş, bize yeni bir enerji kaynağı olmuş. Ağaçta olgunlaşan elma dalında çürüyüp yere düşüyor, tohumlarından yeni bir fidan meydana çıkıyor. Görüldüğü gibi devam eden bir dönüşüm söz konusu.

Zamanı durduramadığımız için entropiyi sıfırlamamız mümkün görünmüyor. O nedenle yaşlanıyoruz. Aslında entropi üzerinde fen bilimlerinin yanı sıra sosyolojik, psikolojik, felsefe ve teoloji boyutunda uzun uzun tartışmak mümkün. Ve benim bu konuda sanırım son yazım olmayacak. Zira evreni tanımak ve insanı anlayabilmek konusunda birçok şeye anlam kazandırıyor entropi. Mesela entropiyi sıfırlamak mümkün görünmüyor dedim. Fakat bazılarına göre sıfır entropinin olduğu bir yer var. Neresi mi? Cennet! Entropi sıfır olduğunda zaman ilerleme kaydetmiyor, yani duruyor. Peki zamanı durdurmak mümkün mü? O zaman buyurun termodinamik 'in üçüncü yasasına:

ÜÇÜNCÜ YASA: Mükemmel kristallenmiş bütün maddelerin doğal ortamda ve mutlak sıcaklıktaki (0 Kelvin = eksi 273,15 derece) entropileri sıfırdır. Yani bir bakıma zamanın durduğu bir sıcaklık. Evrende hiçbir madde içermeyen bölgenin sıcaklığı mutlak sıcaklık olarak tanımlanıyor. Anlaşılan o ki zamanın durduğu cennet epey soğuk bir yermiş. Arzu eden buyursun!

24 yorum:

  1. Mr. Kaplan seçtiğiniz konu gerçekten çok ilginç. Eşimle uzun uzadıya var oluşu, gezegenleri, insanı, mutlak bir yaratıcı olup olmadığını konuşurduk bir zamanlar. Artık pek konuşmuyoruz ama o sohbetlerimizin gelip dayandığı yer oluyordu termodinamiğin 1.yasası olan enerji yoktan var edilemez, vardan yok edilemez kuralı. O konuya tatmin edici bir cevap bulamıyoruz. Her şeyden önce hiçlikte var olan ilk şey neydi? Enerji ilk nasıl ortaya çıktı? Yoktan var olmayan bir şey olmalı değil mi başlangıçta?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem de nasıl:) Neden sorusuna henüz tam olarak yanıt verilmiş değil Mrs. Kedi. Halen bilimin vardığı noktada var oluş konusunda fikir birliği yok ne yazık ki. Matematiksel bir takım çözümler sunulmuş olsa bile deneysel olarak bir sonuca erişilemedi. Evrenin sonu biz buz topu deniyor fakat yapılan deneyler şunu göstermiş: Doğal olmayan bazı yöntemlerle mutlak sıfır yani -273,15 derecenin altına inildikten sonra (ki bu derecede teorik olarak atomlar hareket kabiliyetini yitiriyor) tekrar ısının yükseldiği görülmüş. Derin konular bunlar, açıkçası fizik ve matematik konularında bu kadar derine inmeyi düşünmedim, düşünsem bile artık zihnim kifayet etmez:) Daha çok az bilgi sahibi olduğum kuantum fiziği, kara delikler, solucanlar, paralel evren, anti madde gibi konular var. Merak ediyorum ama yüzeysel bilgi yeterli benim için. Benim için ilginç olan, bütün bu fen yasalarının sosyal ve psikolojik alanda da geçerliliğini koruması.

      Benim şu ana kadar geldiğim nokta her evrenin sonunun yeni bir evrenin başlangıcı olması. Ama yeni evrende zaman tersine mi akar, bildiğimiz madde tanımları mı değişir, fen yasaları aynı mı kalır bilinmez. Yine de bütün bunların anlamı ne, neden bu olaylar dönüyor muamma:)

      Sil
  2. Canlı cansız her şey de enerjinin varlığı Yaratıcının Kudret Eli diye tanım buluyor ben de , haliyle yoktan var olma vardan yok olma durumunu mümkün kılmıyor ama bilimsel olmuyor galiba bu :)

    Sıcak ve soğuk kavramı biraz karışık geldi.Şöyle ki neptün de yazın 40 sene oldugunu , sıcaklığın -328F olduğunu okumuştum.Bizim bildigimiz sıcak algisi ile bu gezegenin sicak algisinin ayni olmadigi ortada.Aynı sistemde olmamıza ragmen durum buysa Cennetin soğukluğunu oturtamadim:)

    Bir de zamansizlik neden sadece cennette.Bilim teolojik alana geçmiş.O alanda sadece cennet yok ki :)

    İlginç ve faydalı bir icerikti ama çokça kafam karıştı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilim bütün soruların cevabını net bir şekilde vermediği müddetçe inanç ve Tanrı fikri mutlaka olacaktır. Bu yüzden içimizden bir kısmı Yaratıcı olarak gördüğü güce mutlak bir surette inanarak evreni anlamaya çalışırken bir kısmımız da bunu bilimsel olarak çözmeye çalışacak. Bugüne kadar her iki tarafın da birbirini ikna edecek yeterli donanımı olmadığını düşünüyorum. İki görüşün de tamamlanması gereken parçaları var sanırım:)

      Neptün gezegeninin güneşin etrafındaki yörüngesi dünyaya göre çok daha uzun olduğu için mevsimlerin o kadar uzun sürdüğünü, güneşe olan mesafesinin de dünyaya göre çok daha uzak olduğu için -200 C (-328F) olması son derece doğal. Güneş sistemimizin en soğuk gezegeni Uranüs -224 C dir. Bu kadar soğuk yerlerde bildiğimiz bir yaşam söz konusu değil elbette. Belki de bilmediğimiz bir yaşam vardır:) Fakat bu durum termodinamiğin ileri sürdüğü ve bütün evrene (sisteme) tatbik edilen olası en düşük sıcaklık olan mutlak sıfır (0 K ya da -273,15 C) değerinden daha düşük bir sıcaklık değil. Cennetin soğukluğu ile ilgili şöyle bir ilişki kurdum:) Teorik mutlak sıfır derecede atomlar en seyreltik haliyle ve mutlak bir hareketsizlik noktasındadır. Nesnelerden artık en ufak enerji elde edilemez. Entropinin mutlak sıfır olduğu bir durumdur. Yani ne yaşlanma olur, ne bozulma, ne kararsızlık ne de düzensizlik. Diğer taraftan bu etkilerin olmadığı tek hal zamanın durduğu bir şekle, sisteme karşılık gelir. Tasvir edilen cennet de böyle bir yer olmalı. Orada zaman mefhumu olmayacak, herkes otuz üç yaşında kalacak, çürüme bozulma ve herhangi bir düzensizlik olmayacak. Bu durumun gerçekleşmesi termodinamiğin üçüncü yasasına göre ancak mutlak sıfırda yani -276,15 derece Celcius da gerçekleşiyor. Bilmem anlatabildim mi?:)

      Kuantum konusuna girmedim. Zamanın eğilip büküldüğüne dair bir takım görüşler var. Fakat kesin olarak bildiğimiz zaman mefhumunun içinde bulunduğumuz evrenin bir boyutu olduğu. Öyle bir boyut ki, geriye döndürülemez, hep ileri doğru akmakta. Paralel evrenler var, anti maddeler var bir de. Şu an fazla bilgim olmamakla birlikte geliştirilen bazı matematiksel teorilerde başka evrenlerde zamanın ters yönde işlediğinden de bahsediliyor. Lakin zamanın durduğu, yani bütün evrenin entropiye mutlak ölçüde doyduğu, maddenin ve enerjinin yok olduğu an evrenin sonu, belki de yeni bir evrenin doğumu olacaktır. Bu yeni doğacak evrenin kuralları ne olacak henüz bilinmiyor:) Ama bu değişimin Araf noktası muhtemelen cennet olmalı:)

      Kafaların karışması son derece normal. Bu konuda kafalar karışmazsa hiçbir şeyde karışmaz:)) Teşekkürler:)

      Sil
  3. Kafamın almadığı bir konu.
    Ben sosyal bilimci olarak bir cümle aldım kendime, oradan devam edeceğim izninizle. "kararsız ve düzensiz kayıp enerji yani kaos"un dünyanın sonu olması fikriyle.. Fakat bu konuda konuşmadan önce biraz düşünüp geliştirmek lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu kayıp enerji işi beni de çok düşündürüyor. Kafamda dallanıp budaklanıyor, bambaşka yerlere gidiyor. Kendi kayıp enerjilerim kaosa dönüşüp sanki beni adım adım sona götürüyor.

      Sil
    2. Sadece C;
      Kimin kafası almış ki:))
      Her ne kadar fen temelli eğitim almış olsam da beni cezbeden ve bundan sonra amatörce ilgileneceğim konular felsefe, sosyoloji ve psikoloji sanırım. Fen bilimlerinin istatistik, psikoloji, sosyoloji, felsefe ve teolojiyle birbirini bu kadar iç içe olduğunu ve fizik yasalarının insan yaşamı için de bu kadar geçerli olduğunu bilmiyordum açıkçası. Yazımda belirttiğim üzere bu konuyu biraz daha işlemek isterim. Kafa karıştırıcı teknik bilgilerden ne kadar kaçınırsam kaçınayım bilimsel bazı konulara değinmem gerekiyordu konuya girerken.

      Ben evrenin düzenden kaosa doğru meyilli olduğuna çok şaşırmıştım. Bu yönü tersine çevirmek zannettiğimden de daha zormuş meğer:) Evet, bu yasalarla düşünmek insanın hayata bakış açısını önemli ölçüde değiştiriyor. İnsanlarla bu konuda kıyasıya tartışmak, düşünce ve bilgilerimle onları yenmekten ziyade yenilmek istiyorum. Çünkü yenmenin bana bir şey kazandırmayacağını biliyorum:)

      Sil
    3. Mrs. Kedi;
      Sadece sizi değil, hepimizi, canlı cansız her nesneyi... Herkesin aynı durumda olması biraz olsun bizi rahatlatmıyor mu? Konu üzerinde daha çok tartışacağız sanırım:)

      Sil
  4. tüm entropileri toplasak da ihtiyaç duyulan yerde kullanabilsek. iyi bir bilim kurgu konusu olabilirdi, entropi avcıları filan. bu konularda yazmaya devam edin lütfen, bana çok faydası oluyor. geçen sefer rezonans, bu hafta entropi. bazı noktaları kavramakta zorlansam da rutin dışı düşünmek iyi geliyor. elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğanın kanunlarına ters bir şey olur o zaman:) Bak bir şey söyleyeyim. Eğer öyle bir şey mümkün olsa var ya, o entropileri (yani kaybolan enerjileri) toplamaya çalışsak bunu yapmak için gereken enerji entropilerde kaybolan enerjiden daha fazla olur. Bu durum ise sonumuza biraz daha yaklaştırır bizi:) Ne kadar karmaşık bir düzen değil mi?:)
      Teşekkürler, sorularınız size ne kadar uçuk gelse de bu konuda sormaya devam edin, tartışalım. Bakalım ne kadar ilginç noktalara varacağız.

      Sil
  5. bilemedim, doğrudur yanii, rezonans, entropi, hayırlısı bakalım :) dünyanın en zeki insanının leo da vinci olduğunu okumuştum, değilmiş demekki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de tesadüfen öğrendim muhterem zatı. Yaşamı daha sonra nasıl devam ediyor baktın mı bu en zeki insanın? Ben konudan fazla sapmamak adına değinmedim ama orası da çok ilginç:)

      Sil
    2. bakarıım, çok zekilerin hayatı kötüye gider geneldeeee :)

      Sil
  6. Daha dikkatle okumak için..tekrar geleceğim..ilgi çekici bir yazı olmuş..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konu gerçekten oldukça ilginç. Hem teknik hem de sosyal boyutu var. Teknik boyutunu anlamak ve anlaşılmak amacıyla yüzeysel geçtim ama felsefe boyutunu işlemeye devam edeceğim. Sanırım bolca tartışma konusu çıkacak:)

      Sil
  7. Selam..yazını ve yorumları dikkatlice okudum..tabiki en küçük aklımla yorum yapacagım..Kainatda herşeyin bir başlangıcı ama sonun olmadığını düşünüyorum..Belkide anlatmak istediğim paralel evren..Yani tüm uzay sisteminin dünyamızın oluşması elbet kendi kendine olmadı yani herşey tesaduf değil..Sadece tıkandığım konu..Yaratanın yaratıcısı kim?..Herşey bir sebeb ve sonuç ilişkisi olmalı..Bilim ve matematik tartışılmaz dediğim gibi bu benim sınırlı aklımın yazdıkları..Uçsuz bucaksız evrenin oluşması fizik kuralları eşliğinde yüksek bir ilahi düzenin de eşlik ettiğini düşünmekteyim...Ve bunun sınırsız olduğu fikrindeyim..Yani bu yaşamın sınırsız olduğu..Yani tekrar tekrar bu yaşama geldiğmiz çeşitli zaman ve mekanlarda..Aklımızın en boşlukta kaldığı anlar burada başlıyor diye düşünüyorum ben..Yani zahiri dünya gibi..Neyse konuyu dağıttım sanırım:)görüşmek üzere

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır sevgili Kahve Zamanı, kendinize haksızlık etmeyin. Gayet güzel yaklaşıyorsunuz konuya. Konuyu da dağıtmadınız:)

      Sidis'in bahsettiği zaten paralel evren. Fakat o bu paralel evrende her şeyin tersine döneceğini, zamanın bile geriye doğru işleyeceğini düşünüyor. Bu işleyişin başlangıcı konusunda herhangi bir fikri yok. Bu Tanrı'nın işi deyip kenara çekilmek en kolayı. Ama bunu desek bile, amacı ne, ne yapmak istiyor ya da sizin sorduğunuz Yaradanın yaratıcısı kim gibi binlerce soru düşünen insanların peşini bırakmayacaktır. İşin ilâhi boyutunda bir adaletsiz ömre cennet cehennem gibi ödül ve cezalar konulması gerçekçi ve adil değil. O zaman reenkarnasyon fikri bile daha mantıklı geliyor bana da.

      Sonuçta hemen herkes bilinemez bir konuda ilâhi bir güce teslim oluyor. Fakat hiçkimse onun hakkında bir şey bilmiyor:)

      Sil
  8. aynı konuyla "kuantum" meselesinde karşılaşmıştım yanlış hatırlamıyorsam. Evrenin genişlemesiyle ilgiliydi hatırımda kalan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuantum fiziği ve teorileri de ilgimi çekmiyor değil. Meselâ iki yarık deneyi var. Işığın yaptığı yolculuk, ışınsal mı dalgalar şeklinde mi? Evrenin genişlemesi Sidis'in söyledikleriyle örtüşüyor. Çünkü madde tükendikçe yani mutlak sıfır noktasına yakın entropinin ise maksimuma yaklaştığı zamanda atomlar birbirine en uzak düşüyor.

      Sil
  9. Beni aşan bir konu olmuş bu. Hatta yazınızı okuduktan sonra çocuklara sordum, onlar biliyorlarmış entropi konusunu. Şöyle rahat kafayla gelip bir kez daha okuyayım ben bunu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuza zamanında cevap veremediğim için kusura bakmayın ev taşıma telaşı yüzünden blogumla ayrı düştüm maalesef:) Ne zaman isterseniz, güzel bir tartışma konusu:)

      Sil
  10. Entropi çok harika bir konu. En güzeli de dediğiniz gibi bilimsel, dinsel ve psikolojik alanda üstüne konuşulabiliyor olması. Etrafımızdaki her şeyin enerjiden yani boşluktan oluşması ilk başta ilginç hatta korkunç geliyor değil mi. :))Bu konu ilginizi çekiyorsa sicim teorisine de bir göz atın derim. Güzel bir yazıydı. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:) Evet, konu hayli ilginç. Sanırım enerjiyi boşluk olarak görmemek lazım. Fakat canlı ya da cansız her madde, hücreler, atomların hepsi bir enerji. Sicim teorisi hakkında fazla bilgim yok fakat araştıracağım. Daha araştıracak kuantum, kara delikler, solucanlar nice teoriler var, hepsi nereden gelip nereye gideceğimiz konusuna olan merakımızı giderebilmek için. Fakat daha gidilecek çok yol var. Sağ olun:)

      Sil