TABULA RASA, İngiliz filozof John Locke (1632-1704) tarafından ortaya atılan bir görüştür. Locke, düşünce özgürlüğünü ve insan eylemlerini akla göre düzenlemek anlayışını geniş ölçüde yayan, 17. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olarak kabul edilir. Ancak son yıllarda, onun düşünceleri ile ortaya koyduğu görüşlerin, kendilerine aşırı sorumluluk yüklediği gerçeğini gören dini çevreler, bilim adamları ve yöneticiler tarafından kıyasıya eleştirilmiştir. Tabula Rasa fikrine en çok karşı çıkanlar arasında, çağımız bilim adamlarından Kanadalı Steven Arthur Pinker gösterilebilir.
TABULA RASA tanımını ilk kez üniversitede aldığım Psikoloji dersinde duyduğumu hatırlıyorum. Bu görüş benim de mantığıma uygun gelmiş olmalı ki, karşı görüşlere kulağımı tıkayıp o zamandan beri hep kafamın bir yerine takılı kaldı.
Şimdi "Tabula Rasa" üzerinde biraz duralım, bakalım yolumuz nereye varacak? Bize "Yoğrulmamış Hamur" diye öğretmişti hocamız, yaklaşık kırk yıl önce. O zamanın iletişim imkanlarını bir düşünün, ne internet, ne çok kanallı TV, ne de akıllı telefonlar var. Belki de o devirde buna kimse Türkçe karşılık türetmemişti. O zamanlar, henüz bilgisayarın bile Türkçe karşılığının olmadığını, bilgisayar yerine "komputı" kelimesinin kullanıldığını düşünürseniz konu daha iyi anlaşılacaktır. Muhtemel odur ki, hocamız kelimelerin bire bir tercümelerini kullanarak çevirmek yerine en uygun Türkçe eşanlamını bulmuş. Bence doğrusunu yapmış. Fakat sonraları, bu Latince terimin Türkçe karşılığı olarak bire bir kelime anlamına denk geldiği düşünülen "Boş Levha" tabiri kullanılmış.
NEDİR BU TABULA RASA?
Bu görüşe göre, insanoğlu yoğrulmamış bir hamur parçası olarak dünyaya geliyor.. Doğduğu andan itibaren, içinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve doğal çevre şartlarında yoğruluyor, şekil veriliyor ve karakterinin oluşması sağlanıyor. Bu görüş, uzun süren deneyler yardımıyla kanıtlanmaya çalışılmış ve büyük ölçüde başarıya da ulaşmıştır. Suç işlemeye müsait ortamlarda yetişen bireylerin tamamına yakını, erişkin dönemlerinde suç işlerken, iyi sosyal çevreye sahip çocuklar, ileriki yaşantılarında genel olarak suçtan uzak durmuşlardır. Diğer taraftan ekonomik seviye ile suç arasında benzer ilişkiler kurulmuş ve benzer sonuçlar elde edilmiştir.
Tabiatıyla bu tezin getirdiği sonuçlar, kaymak tabakayı ziyadesiyle rahatsız etmeye yetmiştir. Çünkü, bu durumda insan yetiştirmenin en büyük vebali topluma yüklenmiştir. Katil, mahkeme salonunda "Benim bu durumuma bütün toplum sebep olmuştur." dediğinde, bir bakıma bilimsel bir gerçeğin altını çizmiş olacaktır. Bu sorumluluğu taşıyan toplum, adil bir yönetim, gelirde adalet ve eğitim gibi konularda çok daha duyarlı hale gelecek, yönetim erginden bunları sağlamasını talep edecekti.
KARŞI TEZ
Tabula Rasa fikrinin aksini savunanlar, insanın dünyaya bir takım bilgilerle geldiğini, çevre koşullarının etkisi olsa da sonuçta belirleyici olmadığını söylerler. Bu sayede, toplumun ve yönetimin rahat bir nefes aldığını söylemek mümkün. Bu durumda katil, "Beni siz bu hale getirdiniz" diyemez. Katillik senin damarında var, deyip sorumluluğun önemli kısmı genlerin üstüne yıkılır. Bu durumda ne suçlu ne sorumlu kalır geride.
Ben şimdi genler üzerinden taşınan bilgileri reddedecek değilim. Diğer taraftan bu bilgilerin ne olduğu konusunu bilim dünyası da tam olarak çözememiş. Birtakım fiziksel özelliklerin kalıtım yoluyla aktarıldığını rahatlıkla kabul ediyor olsam da, bireyin gen haritasında onun katil mi, yoksa soyguncu mu olacağı bilgisinin bulunduğuna inanmıyorum. Zaten düşüncenin sahibi olan Locke da nesiller arasındaki fiziksel uyumun etkisine karşı çıkmıyor.
Bana kalırsa, filozofun otoriteye karşı yönetim sistemi anlayışını bilimsel temele oturtmak için ortaya attığı bir tezdir bu. İlk olarak en iyi yönetimin nasıl olması gerektiğine dair epeyce kafa yormuştur. Elde ettiği sonuçların kalıcı olması için sadece bir destekleyici unsur olmuştur Tabula Rasa. Paranın iktidarı sürdüğü müddetçe aristokrat tabaka ve yine aynı tabakanın bilim insanları, insanlığı geriletmek pahasına bu tür düşüncelere daima uzak durmaktan kaçınmayacaklardır.