Ne zaman ki kendimi çok şey yapmaya şartlasam, hiç bir şey üretemiyorum. Üniversitede, almamız gereken seçmeli iki sosyal dersten biriydi Psikoloji. Nedense, o dersten aklımda yer eden iki konu kalmış. Bunlardan ilki, "tabula rasa", yani "yoğrulmamış hamur", ikincisi ise, aynı anda birden fazla şeyin, aynı şiddetle yapmak ya da yapmamak istenmesi halinde, hiç birinin yapılamaması gerçeği. Örneğin, Pazartesi günü saat 19.30'da, hem çok seveceğiniz bir tiyatro oyunu, hem de ünlü bir festivalin tek gösterimlik filmi var. Ne oyundan ne de filmden vazgeçiyorsunuz. Sonuç belli; evde kalıp ikisine de gitmiyorsunuz. Çoğu kez kendi üzerimde denedim bunu, bir de baktım ki, her ikisi de kaçmış elimden. Ne de olsa bilimsel bir gerçek. İşin püf noktası, karar verme anında, tercihleriniz aynı ağırlıkta olması halinde gerçekleşiyor bu durum. Eğer bir tanesi diğerine göre ağır basarsa, o zaman tercihiniz kolaylıkla o yöne kayıyor.
İşte benim için bugün böyle bir gün. Bir yandan keyifsiz halim de devam ediyor. Bütün gün internet üzerinde gezindim. Blog yazılarını okudum, facebook'a takıldım. Liseden dönem arkadaşlarım sayfa ve gruplarına kabul ettiler beni. Ortama koydukları resimler, en az kırk sene öncesine savurdu beni. Bunlar arasında kendi resimlerimi gördüm. Şöyle bir düşünürsek, kırk yıl öncesine kadar İzmir hudutları dışına adım atmayan ben, tam kırk yıl ayrı kalmışım güzel memleketimden. Hayatımın çoğu İzmir dışında, İzmir'i düşünerek geçmiş yani. Neler aldı bu kırk yıl benden neleri verdi bana. Daha dün gibi hatırlıyorum o yılları. Geçmişteki üç yıllık lise hayatım, bana kırk yıl gibi geliyor. Liseden sonraki kırk yıllık dönem ise sadece üç gün. Her birimiz çocukluktan çıkıp koca koca insanlar olmuşuz bu kısacık dönemde. Hangi dostluk yerini tutar bu ortak yaşanmışlığın. Yazışmalardan öğrendim Cemile Erkonuk arkadaşımızın vefat ettiğini. Onun için ne kadar güzel sıfat kullansam azdır. Üzüldüm, gözlerim doldu. Hayat bu kadar zalim demek. İki Cemilemiz vardı sınıfta, biri sarışın diğeri esmer. Gözümün önünde sınıfımızın Cemileleri. Esmer Cemilenin düz siyah saçları vardı. Şimdi nerelerde kim bilir?
En çok ne hoşuma gitti biliyor musunuz? Bütün arkadaşlarımız ilerici, demokrat, bilgili, duyarlı, dost canlısı, eğlenmeyi bilen, vefalı, candan kişiler olmuş. Olmuş diyorum, çünkü hepimiz çocuk yaştaydık lisedeyken. Sonradan esen kuvvetli rüzgarlar bizi çıkarcı, bağnaz, haset ve kendini beğenmiş yapıya evirebilirdi. Diğer taraftan, İzmir'in, hele hele İzmir Eşrefpaşa Lisesi'nin sağlam mayası buna müsaade etmezdi zaten. Hepsiyle gurur duydum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder