KATEGORİLER

12 Ocak 2016 Salı

12/01/2016 Salı, Tire

Tire'nin büyük pazarı bugün kuruluyor. Tire'de olup da meşhur Salı Pazarına gitmediğim hiç olmadı. Alışveriş yapmasam dahi pazar sokaklarını bir baştan bir başa dolaşır, taze pazar kokusunu çekerim içime. Geçen hafta hep ot yediğimiz için bu hafta bir ara verelim dedik ama gözüm hep otlara kaydı yine. Köylüler bulmakta zorlandıkları az miktardaki radikayı diğer kavurmalık bahçe otlarına karıştırarak   satıyorlar. Dönerken bir yerde sadece radika satan bir köylüye rastladım. Diğer otlardan epey pahalı olmasına rağmen hazır bulmuşken kaçırmayıp dedim ve yarım kilo aldım.

Yıllar önce Ankara'da otururken, Uğur Mumcu Caddesinin sonunda bir balıkçı lokantası açılmıştı. Eğer yanılmıyorsam adı da "İzmir'li Balıkçı" idi. Memleketi çağrıştıran böyle mekanların bizi mıknatıs gibi kendine çekmesi kaçınılmazdı elbette. Bir akşam eşimle gittik  ve hemen menüyü sorduk. Yanımıza gelen şef garson, soğuk mezeler arasında radikayı sayar saymaz yiyeceğim balık bile cazibesini yitirmişti. Ankara'da sadece kart enginarın çanağını bulurken, ot bilmeyen bir başkent restoranında radika yemek benim için rüya gibi bir şeydi.

Çok net hatırlıyorum. Sabahın ilk saatlerinden itibaren Eşrefpaşa'da tezgah kuran köylüler, nereden topladıklarını bilemediğim çeşit çeşit otlar satarlardı.  Çocukluğumuzun sofralarında radika, hardal, çipo-horta, bahçe otu, cibez hiç eksilmezdi. Bu otlar güzelce haşlandıktan sonra üzerine bol zeytinyağı gezdirilir birkaç tane siyah zeytinle süslenirdi. Bir de üzerine sulu limonu sıktın mı, tadına doyulmazdı artık.

Küçücük bir tabak içinde radikamı getirdi garson. Büyük bir iştahla çatalımı daldırdım tabağa. Ne yazık ki sonuç hüsran. Hiç yapamamışlar. Ne tat var ne tuz. Bir yandan yutmakta zorluk çekerken eşim bu mu senin radika dediğin deyip dalga geçti benimle. Geçen sene Salı Pazarından değişik otları denesek de radikaya pek rastlayamamıştım.

Her Salı aracıma nerede park yeri bulurum diye geriliyorum. Pazar çevresinde bir kaç tur attıktan sonra muhtemelen uzaklarda bir yer bulmak mümkün oluyor. Bu kez de en sonunda Alaybey Parkının arkasında boş bir yer buldum. Pazarın kurulduğu sokaklara doğru giderken parkın içinden geçtim. Kısa bir süre parkın küçük havuzunda yüzen ördekleri seyrettim. Hem havuzun ve hem de ördeklerin ilk kez farkına varmışım.

Sırasıyla demirciyi, elektrikçiyi ve Mesut beyi aradım. Bugün beklediğim gibi söz verildiği halde keşif olmadı ama yarın ilk iş olarak keşfe bizim işle başlayacaklarını söyledi elektrikçim. Yarın sabah erkenden yaylada olmamı istedi. Bu sefer olacak gibi.

Demirci de İzmir'e yayla kapılarının kilitlerini almaya gittiğini, ferforje montajını da Cumartesi günü yapacağını söyledi. 

Mesut Hocamı sunum için çekilen resimleri bana da göndermesi için aramıştım.

Yağmur, hastalık, pazar derken ekip epey ara vermişti. Bu arada kendi işlerini de görmeye zaman tanımış oldum aslında. Yarın çalışma başlar inşallah. Şu zeytinleri de bir toplasak iyi olacak artık. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder